Müzikal Göçler: Genç İnsanların Müzik Kültürlerinin (Yeniden) Yerleşim Bağlamında Sürdürülmesine Dair Görüşleri

Büyük göçler ve nüfusların yerlerinden edilmeleri, insan hakları örgütleri, araştırmacılar ve hükümetlerin yerlerinden edilmiş insanların entegrasyonu ve refahıyla ilgili konulara acilen dikkat kesilmesini gerektirmiştir. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin tahminlerine göre 25,4 milyon mültecinin yarısından fazlası 18 yaşın altındadır (2018) ve zoraki göçün genç insanlar üstünde olumsuz bir etkisi olduğu yaygın olarak kabul edilmiştir (Barowsky, 2010; Brough vd., 2003; Carlson, 2012; Goodman, 2004; Montgomery, 2010; Motti-Stefanidi, 2015). Ne var ki mülteci krizinin görünen yüzü sıklıkla çocuklar olsa da çocukların göçle ilgili kritik meselelere bakışları nadiren işitilir. Bu da, çocukların bir yandan masum kurbanlar olarak görülmediği, öte yandan da durumlarını dile getirmelerine ya da onun üzerinde güçlerini kullanmalarına izin verilmediği ciddi bir çifte standart oluşturur. Zorunlu göç örneklerinin küresel çapta giderek ivme kazandığı dikkate alınırsa, birçok ülke mülteci çocukları ev sahibi ülkelere entegre etmenin ve onların refahını sağlamanın karmaşık yönleriyle uğraşmaktadır (Berry vd., 2012), Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına gore “salt hastalık yokluğu ya da sağlamlık olarak tanımlanamayacak eksiksiz bir fiziksel, zihinsel ve toplumsal refah”tır bu (2018). Çocukların merkeze alındığı katılımcı yaklaşımlara odaklanan refahla ilgili araştırmalar, bağlama özgü ve kültürel olarak uygun göstergeler ve değerlendirmeler formüle etmek için, giderek genç insanların refahla ilgili öznel anlayışlarının geliştirilmesi gerektiğini teslim etmektedir (Crivello vd., 2009; Lippman vd., 2011) ve birçok kişi de çocukların önemli zorluklara kendilerini uyarlarken nasıl esneklik gösterdiklerine bakmaktadır (Güngör & Purdu, 2017; Motti-Stefanidi, 2018; Theron vd., 2015).

UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi “küreselleşme ve toplumsal dönüşüm süreçlerinin” tüm dünyada müzikal sistemlerin “bozulması, kaybolması ve yıkıma uğraması yönünde ağır bir tehdit” oluşturduğunu vurgulamaktadır (2003). Topluluklar yerinden edilirken müzik geleneklerinin kaybolması nedeniyle, zorunlu göçün somut olmayan kültür mirası üzerinde büyük bir olumsuz etkisi vardır. Bu nedenle de mülteci çocuklara yönelik müzik programları müziğin sürdürülebilirliği ile refah arasındaki belirgin bağlantıları ortaya koyar; müzik programları genç insanların karşı karşıya oldukları tersliklere uyum sağlamasını güçlendirmeye, onları bu yönde desteklemeye çalışırken bir yandan da tehlikeye girmiş somut olmayan kültür mirasının sürdürülebilirliğini destekler. Bu bağlantı, müzikal sürdürebilirliği konu alan, müzikal sistemlerin değişimi idare etmesi ve ona uyarlanması gerektiğini savunan son dönemdeki akademik çalışmaların dayanağını oluşturur (Kagan & Kirchberg, 2016; Titon, 2015).

Hâlihazırda dünyanın dört bir yanında, çeşitli biçimlerde göç yaşamış genç insanların refahını ve toplumsal bütünleşmesini teşvik etmek için müziği kullanan birçok program bulunmaktadır. Müzik ve göçle ilgili araştırmalarda müziğin kültürel sürekliliği korumak, aidiyet bağıyla kurulmuş topluluklar geliştirmek, stresi rahatlatmak ve toplumsal bütünleşmeye yardımcı olmaya yararlı olduğu ortaya çıkarılmıştır (Bailey, 2010; Baily & Collyer, 2006; Diehl, 2002; Jones vd., 2004; Harris, 2007; Hemetek, 2001; Kiruthu, 2014; Ladkani, 2011; Lennette ve Sunderland, 2016; Marsh, 2102, 2013, 2015a/b; Marsh & Dieckmann, 2017; Pesek, 2009; Schramm, 1989, 1999; Storvse vd., 2010; Zheng 1990). Ne var ki pek az araştırmada, müzik programlarının çocukların refahını nasıl ve neden destekleyebileceği, müzik programlarının genç insanların göç süreçleriyle içine girdikleri çok sayıda toplulukla aralarında bağ kurmalarına nasıl yardımcı olacağı analiz edilirken çocukların ve genç insanların bakış açıları merkez alınmıştır. Bu sunumda yeni gelen çocukların, toplumsal bir süreç olarak bir koroda müzik yapmakla ve koro üyelerinin mikromüzikal anlarıyla, yani görünmeyen müzikal hayatıyla ilgili görüşlerini inceleyeceğiz. Özellikle de onların koroya katılımının onları sırf kültürel bilgi alıcıları olarak gören görüşlere hangi biçimlerde karşı koyduğunu aydınlatıp gençlerin müzikal gelenekler arasında bağlantı kuranlar, onları yaratanlar ve ebedi kılanlar olarak karmaşık ve önemli bir rol üstlendiklerini teslim edeceğiz.

Arka Plan
Bu sunumda bahsettiğimiz çocuk korosu 2016’da, Kanada’ya çok sayıda Suriyeli mülteci alınmasına cevaben kurulmuştu. Bu satırlar kaleme alındığı sırada, Kanada’da özellikle Suriyeli mülteci topluluğuna hizmet eden tek çocuk korosuydu ve bu nedenle de Kanada’nın her yerinde yeni gelen çocuklar ve genç insanların ilerde müzikal programlara erişimini destekleyebilecek veriler toplamak için işbirliği yapılası önemli bir girişimdi. Aileler Kanada’ya gelişleri sonrasında otellerde beklerken, bir yerleşim örgütünün çalışanları ve gönüllüleri genç insanların bu geçiş döneminde anlamlı faaliyetler içinde olma ihtiyacına cevap vermek amacıyla gayri resmi bir koro kurmuşlardı. Bu koro[1] artık daha resmi bir yapıya sahiptir ve “mülteci çocukları güçlendirmek”, “onların dillerini geliştirmek, kendi mirasları ve kültürleriyle aralarında güçlü bir bağı korurken Kanada’nın çokkültürlü ortamıyla bütünleşmelerini sağlamak” amacıyla bedava koro müziği eğitimi programları sunar (koronun web sitesi). Birçoğu zorunlu göç deneyimini yaşamış Arap müzisyenlerle birlikte çalışan, uzun zamandır yerleşik Kanadalı müzisyenler, sanat kurumu yöneticileri, araştırmacılar ve koro müziği sevenler bu koroyu kurmak için gönüllü çalışmış, resmi ve sürekli bir program oluşturmak için bağışlar toplamaya, finans kaynakları bulmaya çalışmıştır. Koro bugün üç yerde, mülteci ve ülkeye yeni gelen gençlerin içine doğdukları kültürlerle bağlarını korumalarını destekleyen, bir yandan da olumlu entegrasyon deneyimleri edinmelerini sağlayan bedava koro ve müzik eğitimi programları sunmaktadır. Koro bugün büyük ölçüde Suriye’den gelen çocuklar ve gençlerden oluşmaktadır, gerçi geçen birkaç ayda yapılan değişikliklerle koronun daha fazla çeşitlilik arz etmesi sağlanmıştır (2019 başı). Koro üyelerinin yaşları 5 ile 17 arasında değişmektedir ve birçokları hayatlarında ilk kez bir koroda şarkı söyleme deneyimini yaşamıştır. Çocuklar Suriyeli müzik uzmanlarından ve Batı’da eğitim görmüş müzisyenlerden müzik eğitimi aldılar, her hafta düzenlenen provalarda bir araya geldiler, her yıl Arapça, Fransızca ve İngilizce şarkılardan oluşan yaklaşık 10 konser verdiler.

Kısa süre önce koronun müfredatına genç insanların ud, bazuki ve dümbek çalmayı öğrenecekleri bir Arap enstrümanları programı da eklendi. Çocukların müzik gelenekleriyle bağlarına odaklanan, daha geniş çapta uygulanan bir etno-müzikolojik proje üzerinden, bir yılı aşkın bir süredir koroyla birlikte çalışıyor, koro liderleri ve genç insanlarla işbirliği yaparak koronun katılımcıların esenliğine nasıl katkıda bulunduğunu, yerleşim bağlamlarındaki müzik eğitiminin memleketlerindeki toplulukların müzikal geleneklerinin sürdürülebilirliğini nasıl desteklediğini inceliyoruz. Asli veri toplama biçimimiz katılımcıların gözlenmesi ve çocukların başı çektiği metodolojiler oldu; ses ortamı kaydı, çizim, hikaye anlatımı ve grup söyleşileri gibi. Bu metodolojiler çocukların araştırma sürecine etkin katılımını merkeze alan ve sıklıkla çocuğun sesini görmezden gelen yetişkin merkezli metodolojilere meydan okuyan Çocuk Araştırmaları alanının çerçevesini oluşturmuştur (Alderson & Morrow, 2011; Christensen & James, 2017; Emberly, 2014; Gillen & Cameron, 2010; Grieg vd. 2013; Groundwater-Smith vd. 2015; Grover, 2004; Horgan, 2017; Pérez, M. vd. 2017; Punch, 2016).

Kuşaklar arası bilgi aktarımı koronun yapısı ve müfredatı açısından merkezi önemdedir. Müzikal liderlerden biri gönüllü olarak başlamıştı, Arap müzik gelenekleri hakkında kapsamlı bilgiye sahip Suriyeli bir mülteciydi. Kısa süre önce Kanada’ya gelmiş, hem Batı müziğini, hem Arap müziğini incelemiş Suriyeli bir mülteci ona katılmıştı. Bu format genç insanların hayatlarında müzik geleneklerinin korunmasını doğrudan destekler, yeniden yerleşim sırasında topluluğa aşinalık kazanmayı ve insanlarla olumlu bağlar kurmayı sağlar, ayrıca genel olarak topluluk içindeki aileler arasında daha geniş çaplı ağlar yaratır. Koronun yaptığı tipik bir prova yaklaşık 1,5 saat sürer ve genellikle Arapça, İngilizce, Fransızca şarkılar söylenip dinlendiği ezbere dayalı öğrenim içerir. Arapça şarkılar genellikle koro üyeleri ve ailelerinin yetişme çağlarında radyoda dinledikleri şarkılardır. Rebhani Kardeşler’in bestelediği, Lübnanlı şarkıcı Feyruz’un popülerleştirdiği, Arap dünyanın dört bir yanında sevilen şarkılar Arapça repertuvarın çekirdeğini oluşturur. Çocukların birçoğu bu şarkıları, Arapça konuşulan çeşitli ülkelerde geldikleri topluluklarda duyduklarını hatırlar, Kanada’ya gelmeden önceki hayatlarından olumlu hatıraları pekiştirir. Kalıp da provaları izleyen, konserlere katılan ebeveynler çocuklarının Arap dili becerilerini korumasının, Arapça müzik yapmayı ve yaptıklarını daha geniş çaplı Kanada halkıyla paylaşmayı sürdürmelerini önemli bulduklarını iletir. Birçok çocuk ilk kez bir koroda şarkı söylüyordu ve şarkıların çoğu da genç insanların normalde ancak Kanada’ya gelmeden önce dinlemiş oldukları bir repertuvardan seçilmişti. Şarkılar koro liderleri tarafından, kimi zaman gençlerle işbirliği içinde, koro üyeleri ve ebeveynleri için anlamlı müzikal deneyimler bulma, bir yandan da bu tür müziğe aşina olmayabilecek çoğu Arapça konuşmayan dinleyicileri eğlendirme hedefi gözetilerek titizlikle seçilmişti.

Müzikal Sürdürülebilirlik ve Esenlik
Müzikal girişimlerin yeni gelen çocuklar açısından olası yararlarını en aza indirmeksizin, müziğin özel bir gücü olduğunu varsaymamak önemlidir. “Hassas durumdaki” gençlerin müzik programlarında öğrenim görmesine eleştirel bir yaklaşımla bakan Geoffrey Baker, hem yararlar hem de potansiyel meselelere ilişkin anlayışımızı derinleştirmenin, müzik programlarının güçlendirdiği sosyal ilişkileri incelemek anlamına geldiğinde ısrar eder (Baker, 2014, s. 174). Başka bir deyişle müzik yapmanın beraberinde getirdiği sosyalleşme (üründen ziyade süreç). Çocuklar ve gençlerin (sosyo-kültürel, duygusal, fizyolojik, fiziksel) esenliğini nihai hedef olarak görüp hem köken topluluklarıyla hem yerleşilen topluluklarla müzikal bağlantıların ayakta tutulması önemli bir hal alır, zira “müziğin insane gelişiminin içkin ve önemli bir parçası olduğunu gösteren” kanıtlar vardır: “Dolayısıyla müziğin sağlık ve esenlikle ilgili sonuçlar doğuran evrensel bir kaynak olarak değerlendirilmesi gerekir.” (Raymond vd. 2012, s. 7). Müzik dilsel ve kültürel bütünleşmenin yanı sıra sosyal, psikolojik ve fiziksel esenliğe de katkıda bulunarak mülteci gençlerin karşı karşıya kaldığı meselelerin halledilmesinin doğrudan bir yolunu sunar (Marsh, 2015a). Sosyal katılımı artırmak gibi bir hedefi olan katılımcı müzikal faaliyetler sosyal aidiyet hissinin artmasını beraberinde getirebilir (Marsh, 2012; Odena, 2010, Turino, 2008) ve “pratik toplulukları” yaratabilirler (Wenger, 1998).  Bazı akademisyenler müzikal yaratının kültürlerarası bağlamlarda bir tür grup bütünlüğü hissi verebileceğini (Osborne, 2009; Turino, 2009) ve bir aidiyet ve amillik hissini teşvik edebileceğini ileri sürmüşlerdir (Stewart & Lonsdale, 2016). Müzikal faaliyetler katılımcıların önceki bilgilerine dayanıyorsa, esenlikle ilgili sonuçlar özellikle vurgulu bir hal alır (Abrahams, 2007), çünkü çocukların kültürel deneyimlerini yansıtan müziğe erişim, onların hayatlarında temel bir kültürel bağlantı ve süreklilik sağlar (Campbell, 2010; Petersen, 2008; Wiggins & Campbell, 2013). Özellikle mülteciler arasında müzikal faaliyetlerin kültürel korunmada, psikolojik travmaların iyileşmesinde, bir tür aidiyet ve amillik hissi sağlanmasında olumlu bir etken olduğu gösterilmiştir (Diehl, 2002; Harris, 2007; Jones vd. 2004; Ladkani, 2011; Marsh, 2013, 2015a; Pesek, 2009; Schramm, 1989). Ne var ki müzik ile mültecilerin deneyimi arasındaki bağlantıları inceleyen sınırlı araştırmalar, genç insanların deneyimlerine nadiren öncelik verir (Bailey, 2010; Grossman & Sonn, 2010; Kartomi & Blum, 1994; Marsh, 2012, 2013, 2015b; Schramm, 1999; Shelemay, 2006).

Yeniden yerleşim bağlamlarındaki genç insanlar açısından, esenlik ve müzikal sürdürülebilirlik özel etno-kültür miraslarına katkıda bulunma, sosyal olarak değer bulduklarını, iskân edildikleri ülkede kabul edildiklerini hissetmeleriyle bağlantılıdır (Correa-Velez vd., 2010). Müzik programlarının kanıtlanabilir terapi etkileri, eğitsel etkileri, güven yapıcı ve topluluk kurucu etkileri olduğu, mülteci ve yeni gelen gençlere bir aidiyet ve kültürel süreklilik hissi sunduğu, bir yandan da sosyal entegrasyon, dil gelişimi ve amillik potansiyelini artırdığı belirtilmiştir (Dokter & Glasman, 2000; Hunt, 2005; Marsh, 2012, 2013, 2015a; 2015b; Marsh &Dieckmann, 2017). Mülteci kampı ortamlarında yapılan araştırmalar, özellikle müzik yapmanın etnokültürel olarak heterojen bağlamlarda kültürel kimliğin, amillik hislerinin korunmasını ve hem grup içi hem gruplar arası ilişkilerin kurulmasını nasıl kolaylaştırdığını anlama konusunda, sağlık ve esenlik açısından olumlu sonuçlar verdiğini göstermektedir (Bergh, 2010; Kiruthu, 2014; Lennette & Sunderland, 2016; Storsve vd., 2010). İnsanlar geçiş süreciyle yeni ülkelerine yerleşirlerken, müzik kültürel korunmayı desteklemeye devam eder, yeni ortamlarla bütünleşmeye, onlara uyum sağlamaya da yardımcı olur (Lennette & Sunderland, 2016). Dolayısıyla araştırmamızın koroya katılımın esenliği nasıl desteklediğini ele alması önemlidir, çünkü esenliğin artması bağlamlar arasında hareket eden müzikal geleneklerin sürdürülebilirliğini de destekliyor olabilir.

Genç İnsanlar ve Koroya Katılım
Birçok müzik eğitimi programında olduğu gibi koroda da müzik yapma süreci son derece yapılandırılmış ve yetişkinlerin liderliğinde olan bir süreçtir. Ne var ki çocuklara yönelik bu tür müzik programlarını çevreleyen söylem, çocukların bu programlarda kendi müzikal kültürleri, faaliyetleri ve elde ettikleri sonuçların faal yaratıcıları olma biçimlerini sıklıkla görmezden gelir. Müzik çocukların kültürü tüketmekle kalmayıp ürettikleri, ifade gücü yüksek bir uzamdır. Emberly ve Davhula bunun “çocukları bilgi haznesi ve alıcısı olarak konumlandıran, onların kendi dinamik müzik geleneklerinin yaratıcıları ve yaygınlaştırıcıları olarak başvurduğu amilliğin tanınırlığını azaltan baskın yetişkin söylemde sıklıkla görmezden gelindiğini” belirtir (Emberly & Davhula, 2016, s. 349). Böyle bir eksiklik, çocukların, özellikle de zorunlu göçe maruz kalmış çocukların belli tipte yurttaşlar olarak şekillendirilmek üzere yetişkinlerin müdahalesine ihtiyaç duyan hassas, tehlikelere açık kurbanlar olduğu yönündeki kavrayışları daimileştirme riski taşır. Genç insanların kendi müzik yapma biçimlerini koroda nasıl kullandıkları sorusunun cevabı, genç insanların olumlu sonuçları destekleyecek en iyi müzik yapma biçimlerinden ne anladıklarıyla ilgili daha iyi kavrayışlar sunar. Koro üyeleri, şarkı söylemenin esenliklerini nasıl etkilediği sorusuna şu şekilde cevap vermişlerdir:

“Şarkı söylemek sesimi iyileştirmeme yardımcı oldu… daha yüksek sesle şarkı söylememi, daha yüksek sesle konuşmamı, hata yapmaktan korkmamamı sağladı. Mesele şu ki, insanlar neyin doğru olduğunu söylemekten korkmamalı… Sanırım uzunca bir süre boyunca şarkı söyleyeceğim, ama söylemesem de muhtemelen özgüvenimi koruyacağım” (12 Aralık 2018, Yelina , 9 yaşında).[2]

“Şarkılar o memleket hissini bize yaşatıyor” (24 Kasım 2018, Jana, 15 yaşında).

“Oradaki hemen herkes Arapça konuşuyor, kendimi bir şeyin parçası gibi hissediyorum… Şarkı söylemeyi sevmiyorum… asıl mesele koronun havası. Kendimi mutlu hissediyorum, sanki bir ekipteymişim gibi. Bir şeyin parçası olmayı seviyorum” (24 Kasım 2018, Mahir, 16 yaşında).

Bu çocukların ifadelerinde dile getirdikleri şeylerle, koronun niyet edilen amaçları, özellikle de kültürel süreklilik, dilin korunması ve güçlendirmeyle ilgili amaçlar arasındaki bağlara kesinlikle değer verilebilir. Bu sözlerin koroda yapılandırılmış faaliyetlere atıfta bulunduğunu varsayabiliriz, ama genç insanların provalar ve performanslar sırasında, Campbell’ın “müzikal görünmeyen hayat” dediği şey üzerinden, bu sonuçları ortaya çıkarmak için kendi müziklerini yaparak müzikal eğitim fırsatları yaratma biçimlerini de dikkate almamız gerekir:

Ev, okul ve mahallenin kuytuları ve çatlaklarında, hatta müzikal çalışmaya ayrılan yer ve zamanlarda, çocukların uğraştıkları çeşitli faaliyetlerin altında, çocukların kendi müzik yapım süreçleri süreklilik gösteren bir akış halindedir. Kimi zaman bu müzik yapma faaliyetinin sesleri ve bedenlerinden dökülen bir bilinç akışı gibi olduğunun farkında değillerdir. Ama bu faaliyet yine çocuklar tarafından, tam da bir şarkıyı, bir ritmi ya da müzikle desteklenen bir oyunu koruma amacıyla yapılır” (2010, s. 13).

Campbell bu “gayri resmi müzik yapma” eyleminin (2010, s. 14) yapılandırılmış faaliyetlerin ortasında yer alan, kimi zaman da kurallara ve yetişkinlerin ürettiği protokollere karşı çıkan önemli bir kültürel üretim, iletişim ve anlam üretim yeri olduğunu savunur. Çocukların müzik yapması sıklıkla, provalar ve icralar sırasında söylenen kısa melodiler, şarkılar, seslendirmeler, el çırpma oyunları gibi müzikal parçalar halini alır.

Provalar sırasında verilen 15-20 dakikalık molalar bu tip müzikal bir görünmeyen hayatla doludur. Gençlerin odanın köşelerinde oynadıkları ve birbirlerine ritmik el çırpma oyunları öğrettikleri görülebilir. Koro üyelerinin telefonlarını kullanarak Arapça müzik ve Kuzey Amerika pop müzik videoları paylaştıkları, kimi zaman da popular bir uygulama olan TicToc’a yükledikleri dans videoları yarattıkları görülebilir. Bazıları büyük piyanonun başına oturup müzik çalar, şarkılar uydurur, birbirlerine şarkılar çalar, seslerle denemeler yapar. Oda, çocuklar koştuğundan, yan taklalar attığında, dansa benzer hareketler ve jestler yaptığından hareketin de eşlik ettiği müzikal parçalarla (söylenen melodiler, şarkılar, seslendirmeler) dolar. Bir keresinde bir çocuk uzun esnek bir şerit getirmiş, kurdele oyunu dediği ritmik bir sıçrama oyunu oynamıştı. Annesi bu oyunu çocukken öğrenmiş, kısa sure önce de ona öğretmişti; başka bazı çocuklar Kanada’ya taşınmadan önce bu oyunu oynadıkları, oyunun Suriye’de, Lübnan’da ve Dubai’de farklı biçimlerde oynandığı yönünde hatıralarla onlara katıldılar, bazı gençler de oyunu daha önce oynamamış diğerlerine öğretti.

Bu serbest müzik yapma biçimi teneffüslerin dışına da sarkar, prova ve icra zamanlarına da akar. Birçok koro üyesi serbestçe hareket ve dans etmeyi istediklerini göstermişti, bu spontanlığı performanslarla birleştirmek zor olsa da bu arzuları dikkatle gerçekleştirmenin yolunu bulmuşlardı. Sürekli bir sessizce el çırpmadır, ayakla ritm tutmadır, kamburunu çıkarmadır, dönmedir, sallanmadır, hareket etmedir ve salınmadır gidiyordu. Provaların birinde gençlerden biri şarkının tamamı boyunca sıçrayıp durdu, müziği dilediği gibi ifade etti. Bu hareketler kişisel ifade biçimleri olmanın yanı sıra iletişim kurmaya da yarıyor, arkadaşlık kurmakta, arkadaşlıkları güçlendirmekte de kullanılıyordu. Arkadaşlar genellikle küçük ritmik hım’lamalar ve mırıltılar eşliğinde, birbirlerine doğru eğilerek, birbirlerine bakarken şarkı söyleyerek, zamanlaması mükemmel bir kıkırdamayla, birlikte el çırparak ya da ayakla ritm tutarak sohbet ediyorlardı.

Daha resmi prova zamanlarında koronun yarattığı ses karmaşası içinde gençlerin, şarkının gerektirdiğinden daha yüksek ya da alçak perdeden yumuşak seslerle denemeler yaptığı işitilebiliyordu;  daha hızlı ya da yavaş tempolarla şarkı söylüyor, şefin istediğinden farklı sözcükler ya da ritmleri tekrarlıyorlardı. Bunun güçlü örneklerinden biri bazı gençlerin enstrüman çalmayı öğrenmeye başladıkları provalardan birinde yaşandı; kızlardan birine dümbek verildi ve diğerleri şarkı söylerken tekrar tekrar çalması gereken belli bir kalıp öğretildi. Lider şarkıyı başlatınca dümbekçi tamamen farklı bir şey çaldı. Yardıma ihtiyacı olabileceği düşüncesiyle vuruşlar bir daha gösterildi; kız hemen “Ben kendiminkini uydurmak istedim,” dedi (26 Şubat 2018, Rana, 9 yaşında). Bunlar Whiteman’ın “müzikal normları kendi arzularına göre yeniden şekillendiren (...) yaratıcı isteksizlikler ve sapmalar” dediği şeylerdir (Whitman, 2013, s. 476).

Bu müzikal görünmeyen hayat örnekleri, müzik yapma sırasındaki sosyal süreçlerin önemini gösterir. Birincisi, gençlerin kendi müzikal dünyalarını nasıl şekillendirdiklerini iletir; bu şekillendirme büyük ölçüde spontan ve katılımcıdır, performans protokollerinin dikte edeceği yapı ve tektiplikten çok farklıdır. İkincisi müzik yapma koronun hedeflerinin birçoğunu ve kendi ideallerini gerçekleştirir: Koru üyeleri dostluklar kurar, kültürel bağları korur ve yaratır, öğrenir, oynar ve yaşıtları arasında lider ve öğretmen olur. Koronun müzikal görünmeyen hayatı iletişime yönelik, ilişki kurucudur ve amilliğin dile getirilmesi açısından önemli bir bağlamdır. Müzik yapma genç insanları pedagog, yaratıcı ve kendi müzikal birikiminin aktarıcısı olarak merkeze yerleştirir. Bu gayri resmi müzik yapma biçimi, koro liderleri ve genç şarkıcılar arasındaki daha resmi bilgi aktarımını tamamlar, bunların her ikisi de gençlerin kültür miraslarına ve yeni topluluklarındaki esenliklerine katılımda bulunmalarını destekleyen olumlu sonuçlara katkıda bulunur.

Değişen Coğrafya, Değişen Koro
İşbirliğine dayalı uygulamalı etnomüzikolojik araştırmamız, koronun gençlerin hayatlarını etkileme biçimlerini, onların müzik yapma serüvenlerinin devam ettiği yolları araştırmıştır. Koronun sürdürülebilirliği büyük bir önem taşıyordu ve Koro’nun müzakere etmesi gereken iki karmaşık etken bulunuyordu: Siyasal değişiklikler ve finansman kesintileri yoluyla sürekli bir finansman sağlamak ve halkın desteğini korumak; değişen göç ve yeniden yerleşim örüntüleri içinde yeni koro üyeleri alınmasını, mevcutların korunmasını sağlamak. Koro kurulduğunda Suriyeli mültecileri desteklemeye can atan genel halktan cömert bağışlar toplamışlardı. Daha geniş çapta ayrımcı ve dışlayıcı küresel jeopolitik ortamda kendisini kapıları yabancılara açık, çokkültürlü bir ulus olarak şekillendiren Kanada 2016’da 40.000 mülteci kabul etti (Kanada Hükümeti, 2019). Bu jest Kanada’nın küresel siyaset sahnesindeki kimliğini pekiştirdi, çokkültürlü kimliğini güçlendirdi, ama uzun zamandır ülkede yerleşik Kanadalılar arasında hoşgörü ve kabulü merkez alan ulusal bir imgelemi güçlendirme girişiminde de bulundu. Aslına bakılırsa ilk aşamalarda koroya akan destek muazzam boyutlardaydı, ama zaman içinde diğer öncelikler acil bir hal alıp Kanada kamuoyunda teşvik edildiğinden koronun rekabete dayalı çeşitli ödüller ve topluluk içinde ortaklık gibi, kendisini ayakta tutmanın yeni yollarını bulması gerekti. Arapça müziği destekleyen performanslarla halktan izleyicilerin ilgisini çekmenin yollarını bulmak, müzikalliğe dayanan, genç mültecileri güçsüzleşmiş kurbanlar olarak klişeleşmesini devam ettirmeyen yollar izleyerek Arapça konuşmayan kesimlerin ilgisini çekmek büyük önem taşıyordu.

Koro üyelerinin çoğunluğu Suriyeli olsalar da küresel mülteci akışları değiştiğinden ve koro üyeleri Kanada yurttaşı olduğundan koronun yeni bir isim alması ve üyelik koşullarını yeniden belirlemesi gerekti. Koro son dönemde Suriyeli topluluğunun ötesine geçti, şimdi Arapça konuşan başka ülkelerden ve ötesinden de üyeleri var. Yakın zamanda Doğu ve Batı Afrika’dan bazıları Arapça konuşmayan çocuklar da koroya katıldı, repertuvar kapsayıcı ve daha çok kültürlü bir ortam yaratmak için değiştirildi. Koro Suriyeli Mülteci Çocuklar Korosu olarak başlamış olsa da (artık adında “mülteci” sözcüğünü kullanmayan) yeni koro bu değişiklikler sonucu, ama “mülteci” sözcüğünün anlamıyla ilgili titiz değerlendirmeler sonrasında ortaya çıktı. Koro, artık yeni katılan bütün genç insanlara açık, geniş ve güçlü bir koro ile ona eşlik edecek bir topluluk kurmak için yoğun üye alımı aşamalarına geçecek.

Yeni koronun alacağı yön ve genişlemeleri, en başta koro liderlerinin kaygısı olmuşsa da koronun serpilip gelişmesini sağlamak için bugünkü siyasal ortamda manevralar yapan araştırmacılar ve idareciler, gençler de koronun sürdürülebilir olmasını sağlayacak en iyi uygulamayla ilgili fikirlerini ve yeniden yerleşim bağlamlarında müzik yapma pratiğinin serpilip gelişmesiyle ilgili görüşlerini tartışmaya hazırdırlar. Onların kaygılarının ve tavsiyelerinin bir bölümü koro liderlerininkiyle örtüşür, bazıları farklıdır ve gençlerin yeniden yerleşim süreci sırasında kendi müzik yapma faaliyetlerini nasıl kavramsallaştırdıkları yönünde önemli kavrayışlar sunar. Genç insanların ifadelerine gore sürdürülebilirliğin ilerlediği iki ana yol şunlardır: Ortak bir sorumluluk duygusu inşa etmek ve kuşaklar arasında farklı tipte bilgilerin aktarımını güçlendiren, işbirliğine dayalı, akranlara öğretim girişimlerinin tesis edilmesi; titiz müzik seçimi sayesinde koro üyeleri ve dinleyicilerin iyiden iyiye müzikal sürecin içinde olmaları. Birincisi, koro üyeleri akranlar arasında bir topluluk duygusu inşa etmenin ve koroya ortak bir yatırımda bulunmuş olma hissinin koronun gelecek yıllarda serpilip gelişmesi açısından temel önemde olduğunu belirtirler. Şarkıcılara sıklıkla daha yaşlı kültürel uzmanlar müzik öğretir, bazıları bu müzikal bilgiyi kendi aralarında paylaşıp öğretmenin de önemli olduğunu belirtmiştir. Örneğin birbirlerinin şarkı öğrenmesine yardım ederek, korodaki arkadaşlarına yardımcı olarak kendilerinin de öğrendiklerini ve kültürel bilgi sahibi insanlar olarak önemli roller üstlendiklerini düşünürler. İkincisi, gençler tıpkı koro liderleri gibi performansın, kültürel ve eğitsel hedeflerin izleyiciler, koro liderleri, ebeveynler ve gençlerin kendilerini içeren paydaşların farklı ihtiyaçlarına hizmet edecek biçimlerde nasıl titizlikle müzakere edilmesi gerektiğini anlarlar. Şarkı seçimleri, ayrıca farklı öğrenme biçimlerine hitap eden, dikkatle seçilmiş müzikal faaliyetler koro üyeleri ve izleyicilerin kültürel bağlarını ve yaptıkları işe ilgilerini korumaları açısından vazgeçilmez önemdedir.

Korodaki gençlerin hemen hepsi Feyruz’un şarkılarını söylemeyi sevdiklerini belirtmiş, birçoğu onun en sevdikleri şarkıcı olduğunu söylemişlerdi. Ne var ki çoğu Arapça konuşmayan dinleyicilerin bu müziği takdir edip edemeyecekleri, bu müzikle ilişki kurup kuramayacakları bir kaygı olarak belirdi. 16 yaşında Suriyeli bir genç Kanada hükümet yetkililerine verilen bir konser hakkında şöyle diyordu: “Ben olsam Feyruz’unkilerden başka şarkılar da seçerdim, çünkü bütün şarkılar Feyruz’un olursa, farklı şarkılar da olması gerekir, çünkü İngilizler ya da Arapça bilmeyenler aynı tonu tekrar tekrar dinlerlerse belki sıkılırlar. Belki biraz hüzünlü bir şarkı, sonra biraz heyecanlı, sonra ritmli bir şarkı koyabiliriz” (14 Şubat, 2018, Şerin, 16 yaşında). Şerin koronun performanslarında dinleyicilerin ilgisini korumak için farklı dilleri bir araya getirme ihtiyacını değerlendirir ve programı dinleyicilerin çok sayıda duygusal ve ritmik dinamiğe yönlendirileceği şekilde yapılandırmanın önemini savunur. Dinleyicilerin desteğinin, farklı kültürel çevrelerden gelen, farklı müzikal tercihleri olabilecek kişilerin katılımı gibi müzik yapmayı sürdürmeleri açısından temel önemde olduğunu anlayan başka kişiler de onun bu önerisini tekrarlar. Örneğin bir yılı aşkın bir süredir koroyla birlikte olan Hadaya, repertuvarın “güncel” birkaç İngilizce pop şarkısını içerecek şekilde çeşitlendirilmesini önerir (15 Aralık 2018, 11 yaşında), Taali korodo hiç kimsenin bilmediği şarkıları seçmenin herkes için daha heyecan verici olabileceğini, herkesin öğrenmesi için eşit bir zemin yaratabileceğini savunur (4 Şubat 2018, 11 yaşında). Dinleyicilerin repertuvara nasıl karşılık verdikleri, onu nasıl anladıkları gençler için hâlâ inanılmaz derecede önemlidir, gençler sık sık dinleyicilere belli şarkıları dinlediklerinde neler “hissettiklerini” sorar. Genç insanların sürdürülebilirle ilgili gündeme getirdiği kilit kaygılardan bir diğeri de koro üyelerinin koroda devam etmesi ve koroya ilgileriyle ilgili meselelerdir. Koro liderleri koro dışına uzanmaya, bir topluluğa aidiyet duygusu inşa etmeye odaklanmış olsalar da gençler için önemli olan koro topluluğunu koro üyeleri arasında ortak bir sorumluluk duygusuyla güçlendirmek, kuşaklararası bilgi aktarımının farklı yöntemlerini bulmaktır. Bazıları akranları arasında müzikal bilgi paylaşımına doğrudan katılmak istediklerini belirtmiştir. İki yıldır koroda bulunan Yelina şöyle diyordu:

Bize hangi şarkıları yapacağımızı söylemeleri gerekir, böylece biz de onlara (yeni gelenlere) yardım edebiliriz, sadece yeni gelenlere de değil, öğretmenlere de, çünkü onların bize nasıl öğrettiğini izliyoruz, işleri nasıl hallettiklerini izliyoruz, bence bizim de öğretmemize izin vermeliler, çünkü bence biz de bu işi çok iyi yaparız, çünkü onların işlerini nasıl yaptıklarını izliyoruz, biz de en iyisini yaparız. Bence bizim böyle bir şey yapmamıza izin vermeliler (12 Aralık 2018).

Yelina sadece eski koro üyelerinin yeni üyelere yardım etmesinin yararlı olacağını değil, koro liderlerinin de gençlerin performansları yönetmesinden, performanslarla ilgili, örneğin program akışı ve müzikal tercihler konusunda önemli kararlar almasından yarar sağlayacağını savunur. Üstelik Yelina, bunun bilginin tipik aktarım biçiminin önemli bir tersine çevrilmesi olarak görür, kendisinin ve akranlarının sadece birbirlerine değil, koro liderlerine de öğretebileceğini düşünür. Böyle bir sistemin olmasının, koro üyeleri arasında bir topluluk ve sorumluluk hissini güçlendirmenin yanı sıra dinleyicilere daha iyi bir deneyim sunacağı tavsiyesinde bulunur. Bunu “Bence bize ne düşündüğümüzü sormaları gerekir, böylece daha iyi bir icra çıkarabiliriz, onlar da daha iyi yönetebilirler ve bütün dinleyiciler muhtemelen daha çok sevebilir (12 Aralık 2018, Yelina). Bazıları da Yelina’nın söylediklerini tekrarlamış, daha da ileri giderek koronun yaşa gore iki ayrı topluluğa bölünmesi gerektiğini, yaşı daha büyük, deneyimi daha fazla olan koro üyelerinin koro lideri olarak ayrı bir grup oluşturabileceğini ileri sürmüştür. Yaşça büyük daha deneyimli bazı koro üyelerinin bir kaygısı da dinleyicilerin, koronun müzikal yönlerinden ziyade küçük çocukların “sevimliliği”ne odaklanmalarıdır. Dolayısıyla sadece bu tür roller ve yapılar tesis etmenin koro üyelerini nasıl etkileyeceği kaygısı değil, dinleyicilerin ilgisinin nasıl çekileceği, böylece Yelina’nın dediği gibi performansı “daha fazla sevmelerinin” sağlanacağı da bu sohbetlere nüfuz etmiş bir meseledir. Bu durum, koro ekibininkine benzer bir arzuyu da aktarır, ki o arzu da gençlerin güçlendiklerini, müzikal olarak kendilerini izletecek kadar ilgi çekici olduğunu gösterecek müzikal deneyimler yaratmaktır.

İleriye Doğru Şarkı Söylemek
Şarkının yer, kuşak, kültür ve bağlamları aşması koroya yeni katılan çocuklar ve gençlerin kültür miraslarıyla, farklı yeni topluluklarla müzik dolayımıyla nasıl bağ kurduklarını gösterir. Çocuklar ve gençler müzikal geleneklere, hem geleneklerini korumak hem de yeni toplulukları müzikal olarak bütünleştirmenin bir yolu olarak yaklaşır. Koro yeni katılan çocuklara, hem resmi hem gayri resmi bağlamlarda müzikal öğrenme yoluyla kültürel geçmişleri, şimdileri ve gelecekleriyle bağ kuracakları bir bağlam sunar. İster yetişkinlerin çocuklara, ister iki çocuğun birbirlerine ya da çocukların yetişkinlere öğrettiği bu müzikal anlar müzikal gelenek yaratıcı ve yayıcısı olarak çocukların rollerini güçlendirir. Bu bölüm, bir koroya katılmanın Kanada bağlamına yeni gelen çocukların sosyo-kültürel refahını, hem köken toplulukların hem yeni yerleşilmiş toplulukların müzikleriyle sürekli bağ kurulmasını sağlayarak nasıl desteklediği konusuna bir girizgah sunmaktadır. Araştırmamız koronun görünmeyen hayatını da dinlemiş olduğundan, çocukların müziği birbirleriyle bağ kurmanın, duygular, deneyimler ve anlayışyarı ilemenin bir aracı olarak kullandıklarını ileri surer. Koroyla araştırma işbirliğimiz devam etmektedir, bağlamlar ve korodaki çocukların deneyimleri değiştikçe koroya katılımla ilgili görüşlerinin de değişeceğine kuşku yoktur. Koro hakkında yapılan daha başka araştırmalar, koroya katılımın çocukların esenliği üzerindeki etkilerini gösteren, uzun vadeye yayılan veriler ortaya koyacak ve müzikal etkinliklere erişimin mülteci geçmişlerden gelen çocuklar ve gençlere yeni topluluklarıyla bütünleşirken ne tür yararlar sağlayacağı konusundaki diyaloğa katkıda bulunacaktır.

Şarkının yerler, bağlamlar ve insanlar arasında hareket etmesi, müziğin topluluklar ve hem eski hem yeni kültürler arasında bağ kurmaya yönelik nasıl somut bir araç sunduğunu gösterir. Dolayısıyla şarkıların bir kuşaktan diğerine müzikal göçü Kanada’ya yeni gelen çocukların çokkültürlü topluluklarına geçiş yapmasını sağlayacak bir çerçeve sunması açısından hayati önemdedir. Genç insanların, yeniden yerleştikleri bağlamlarda müzik yapmalarının uzun vadede sürdürülebilirliği açısından hangi yaklaşımları en iyi bulduklarıyla ilgili görüşleri, farklı modellerin içinden çıktıkları toplulukların müzikal kültürleriyle ve ötesiyle bağ kurmalarına nasıl izin verdiğini gösterir.
Çeviren: Ebru Kılıç

 

Kaynakça
Abrahams, F. (2007), “Critical pedagogy in the community education programs in Brazil”, International Journal of Community Music, 1 (1), 117-126.

Alderson, P., & Morrow, V. (2011), The ethics of research with children and young people : A Practical Handbook (1), Londra: SAGE.

Bailey, J. (2010), “Afghan music in Australia”, Migracoes: Journal of the Portuguese Immigration Observatory, 7, 157-176.

Bailey, J., & Collyer, M. (2006), “Introduction: Music and migration”,  Journal of Ethnic and Migration Studies, 32 (2), 167-182.

Baker, G. (2014), El Sistema: Orchestrating Venezuela’s youth, New York: Oxford University Press.

Barowsky, E., & McIntyre, T. (2010), “Migration and relocation trauma of young refugees and asylum seekers”, Childhood Education, 86 (3),161-168.

Bergh, A. (2010), I’d like to teach the world to sing: Music and conflict transformation, (doktora tezi). ProQuest Dissertations and Theses’den alınmıştır (Erişim sıra no: U570002).

Berry, J., Phinney, J., Sam, D., & Vedder, P. (2012), Immigrant youth in cultural transition:Acculturation, identity, and adaptation across national contexts, Abingdon: Routledge.

Brough, M., Gorman, D., Ramirez, R.,& Westoby, P. (2003), “Young refugees talk about well-being: A qualitative analysis of refugee youth mental health from three states”, Australian Journal of  Social Issues, 38 (2), 193-208.

Campbell, P.S. (2010), Songs in their heads: Music and its meaning in children’s lives (ikinci basım), New York: Oxford University Press.

Carlson, B., Cacciatore, J., & Klimek, B. (2012), “A risk and resilience perspective on unaccompanied  refugee minors”, Social Work, 57 (3), 259-269.

Christensen, P. M., & James, A. (2017), Research with children: perspectives and practices (üçüncü basım), Londra: Routledge.

Correa-Velez, I., Gifford, S., & Barnett, A.G. (2010), “Longing to belong: Social inclusion and wellbeing among youth with refugee backgrounds in the first three years in Melbourne, Australia”, Social Science and Medicine, 71, 1399-1408.

Crivello, G., Camfield, L., & Woohead, M. (2009), “How can children tell us about their wellbeing? Exploring the potential of participatory research approaches with young lives”, Social Indicators Research, 90 (1), 51-72.

Diehl, K. (2002), Echoes from Dharamsala: Music in the life of a Tibetan refugee community,  Berkeley: University of California Press.

Dokter, D., & J. Glasman, (yay. haz.) (2000), Exile: Refugees and the arts therapies. Hertfordshire, UK: University of Hertfordshire Press.

Emberly, A. (2014), “Ethnomusicology and childhood: studying children’s music in the field”, College Music Symposium. Ethnomusicology Scholarship and Teaching: Then, Now and into the Future, 54, 1–15.

Emberly, A., & Davhula, L.A. (2016), “My music, my voice: Musicality, culture and childhood in Vhavenda communities”, Childhood, 23 (3), 438-454.

Gillen, J., & Cameron, C. (2010), International perspectives on early childhood research: a day in the life, Basingstoke, England: Palgrave Macmillan.

Goodman, J.H. (2004), “Copying with trauma and hardship among unaccompanied refugee youths from Sudan”, Qualitative Health Research, 14 (9), 1177-1196.

Kanada Hükümeti (2019), “Syrian Refugee Resettlement Initiative – Looking to the Future. (Suriyeli Mülteciler Yeniden Yerleştirme Girişimi – Geleceğe Bakmak.)”, Şu adresten alınmıştır: https://www.canada.ca/en/immigration-refugees-citizenship/services/refugees/welcome-syrian-refugees/looking-future.html

Greig, A. (2013), Doing research with children: A practical guide (üçüncü basım), Londra: SAGE.

Grossman, M., & Sonn, C. (2010), New moves: Understanding the impacts of song room programs for young people from refugee backgrounds. Abbotsford, VIC: The Song Room.

Grover, S. (2004), “Why won’t they listen to us? On giving power and voice to children participating in social research”, Childhood, 11 (1), 81–93.

Groundwater-Smith, S., Dockett, S., & Bottrell, D. (2015), Participatory research with children and young people, Londra: SAGE.

Güngör, D., & Perdu. N. (2017), “Resilience and acculturative pathways underlying psychological well-being of immigrant youth”, International Journal of Intercultural Relations, 56, 1-12.

Harris, D.A. (2007), “Dance/movement therapy approaches to fostering resilience and recovery among African adolescent torture survivors”, Torture, 17 (2), 134–155.

Hemetek, U. (2001), “Music and minorities between exclusion and ethnoboom: Intercultural encoutner in Austria”, The World of Music, 2 (3), 139-152.

Horgan, D. (2017), “Child participatory research methods: Attempts to go ‘deeper’”, Childhood, 24 (2), 245-259.

Hunt, M. (2005), “Action research and music therapy: Group music therapy with young refugees in a school community”, Voices: A World Forum for Music Therapy, 5 (2), şu adresten alınmıştır: https://doi.org/10.15845/voices.v5i2.223

Jones, C., Baker, F., & Day, T. (2004), “From healing rituals to music therapy: Bridging the cultural divide between therapist and young Sudanese refugees”, The Arts in Psychotherapy,31 (2), 89–100.

Kagan, S., & Kirchberg, V. (2016), “Music and sustainability: organizational cultures towards creative resilience – a review”, Journal of Cleaner Production, 135, 1487-1502.

Kartomi, M., & Blum. S. (yay. haz.), (1994), Music cultures in contact; Convergences and collisions, Sydney: Currency Press.

Kiruthu, F. (2014), “Music as a strategy of youth resilience in Dabaab refugee camp Kenya”, Research on Humanities and Social Sciences, 4 (17), 7-16.

Ladkani, J.L. (2001), Dabke music and dance and the Palestinian refugee experience: On the outside looking in (doktora tezi), ProQuest Dissertations and Theses’den alınmıştır (erişim sıra no. 3035273).

Lenette, C., & Sunderland, N. (2016), “Will there be music for us?”: Mapping the health and well-being potential for participatory music practice with asylum seekers and refugees across contexts of conflict and refuge, Arts and Health, 8 (1), 32-49.

Lippman, L.H., Anderson Moore, K., & McIntosh, H. (2011), “Positive indicators of child well-being: A conceptual framework, measures and methodological issues”, Applied Research in Quality of Life, 6 (4), 425-449.

Marsh, K. (2012), “‘The beat will make you be courage’: The role of a secondary school music program in supporting young refugees and newly arrived immigrants in Australia”, Research Studies in Music Education, 34 (2), 93-111. 

Marsh, K. (2013), “Music in the lives of refugee and newly arrived immigrant children in Sydney, Australia”, Wiggins, T.,& Campbell, P. (yay. haz.), Theoxford handbook of children’s musical cultures (s. 492–509) içinde, New York: Oxford University Press.

Marsh, K. (2015a), “Creating bridges: Music, play and well-being in the lives of refugee and immigrant children and young people”, Music Education Research, 19 (1), 60-73.

Marsh, K. (2015b), “Music, social justice, and social inclusion: The role of collaborative music activities in supporting young refugees and newly arrived immigrants in Australia”, Benedict, C., Schmidt, P., Spruce, G., & Woodford, P. (yay. haz.), The oxford handbook ofsocial justice in music education içinde (s. 173-189), New York: Oxford University Press.

Marsh, K., & Dieckmann, S. (2017), “Contributions of playground singing games to the social inclusion  of refugee and newly arrived immigrant children in Australia”, International Journal of Primary, Elementary and Early Years Education, 45 (6), 710-719.

Montgomery, E. (2010) “Trauma and resilience in young refugees: A 9-year follow-up study”,Development and psychopathology, 22 (2), 477-489.

Motti-Stefanidi, F. (2015), “Risks and resilience in immigrant youth adaptation: Who succeeds in the Greek school context and why?”, European Journal of Developmental Psychology, 12 (3), 261-274.

Motti-Stefanidi, F. (2018), “Resilience among immigrant youth: The role of culture, development and acculturation”, Developmental Review 50 (A), 99-109.

Odena, O. (2010), “Practitioners’ views on cross-community music education projects in Northern Ireland: Alienation, socio-economic factors and educational potential”, British Educational Research Journal, 36 (1), 83–105.

Osborne, N. (2009), “Music for children in zones of conflict and post-conflict: A psychobiological approach”, Malloch, S., & Trevarthen, C. (yay. haz.), Communicative musicality: Exploring the basis of human companionship (s. 331–356), Oxford: Oxford University Press.

Pérez, M. vd. (2017), “Rethinking global north onto-epistemologies in childhood studies”, Global studies of childhood, 7 (2), 79-83.

Pesek, A. (2009), “War on the former Yugoslavian territory. Integration of refugee children into the  school system and musical activities as an important factor for overcoming war trauma”, Clausen, B., Hemetek, U., & Saether, E. (yay. haz.), Music in motion: Diversity and dialogue in Europe (s. 359–370), Bielefeld, Almanya: Transcript Verlag.

Punch, S. (2016), “Cross-world and cross-disciplinary dialogue: A more integrated, global approach to childhood studies”, Global studies of childhood 6 (3), 352-364.

Raymond, A.R., MacDonald, R., Kreutz, G., & Mitchell, L. (2012), “What is music, health and wellbeing and why is it important?”, Raymond, A.R., MacDonald, R., Kreutz, G., &Mitchell, L. (yay. haz.), Music, health and wellbeing (s. 3-11), Oxford: Oxford University Press.

Rodriquez-Jimenez, A., & Gifford, S.M. (2010), “’Finding voice’: Learnings and insights from a participatory media project with recently arrived Afghan young men with refugee backgrounds”, Youth Studies Australia, 29 (2), 33-41.

Rodriguez, S. (2017), “Productive encounters: Examining and disrupting socio-cultural perspectives on childhood(s) and youth across global societies”, Global Studies of Childhood, 7 (3),235-240.

Schramm, R.A. (1989), “Music and tradition: From native to adopted land through the refugee Experience”, Yearbook for Traditional Music, 21, 25-35.

Schramm, R.A. (1999), Songs of the caged, songs of the free: Music and the Vietnamese refugee Experience, Philadelphia: Temple University Press.

Shelemay, K.K. (2006), “Ethiopian musical invention in diaspora: A tale of three musicians”, Diaspora: A Journal of Transnational Studies, 15 (2/3), 303-320.

Stewart, N.A.J., & Lonsdale, A.J. (2016), “It’s better together: The psychological benefits of singing in a choir”, Psychology of Music, 44 (6), 1240-1254.

Storsve, V., Westby, I.A., & Ruud, E. (2010), “Hope and recognition: A music project among youth in a Palestinian refugee camp”, Voices: A World Forum for Music Therapy, 10(1), şu adresten alınmıştır: https://voices.no/index.php/voices/article/view/1853/1616

Theron, L.C., Liebenberg, L., & Ungar, M. (2015), Youth resilience and culture: Commonalities

and complexities, New York; Londra: Springer.

Titon, J.T. (2015), “Sustainability, resilience, and adaptive management for applied ethnomusicology”, Pettan, S., & Titon, J.T. (yay. haz.), The oxford handbook of appliedethnomusicology (s. 157-195) içinde, New York: Oxford University Press.

Turino, T. (2008), Music as social life: The politics of participation, Chicago: University of Chicago  Press.

Turino, T. (2009), “Four fields of music making and sustainable living”, The World of Music, 51 (1), 95-117.

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) (2018), Figures at a glance: Statistical yearbooks, şu adresten alınmıştır: http://www.unhcr.org/figures-at-a-glance.html

United Nations (UNESCO) (2003), Convention on the safeguarding of the intangible cultural heritage, http://portal.unesco.org/en/ev.phpURL_ID=17716&URL_DO=DO_TOPIC&URL_SECTION=201.html

Wenger, E. (1998), Communities of practice: Learning, meaning and identity, Cambridge: Cambridge University Press.

Whiteman, P. (2013), “The complex ecologies of early childhood musical cultures”, Wiggins, T.,& Campbell, P. (yay. haz.), Theoxford handbook of children’s musical cultures (s. 466-478), New York: Oxford University Press.

Wiggins, T., & Campbell, P. (yay. haz.), (2013), Oxford handbook of children’s musical cultures, New York: Oxford University Press.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), (2018), Constitution of WHO: Principles, şuradan alınmıştır: https://www.who.int/about/mission/en/

Zheng, S. (1990), “Music and migration: Chinese American traditional music in New York City”, The World of Music, 32 (3), 48-67.

[1] Çalışmanın amaçları doğrultusunda koronun ismini belirtmiyoruz ve makalede “koro” demeyi tercih ediyoruz.

[2] Bu sunumda çocuklar ve gençlerin gerçek isimleri verilmemiştir.