Tarih

Kars Kalesi ve Kızıl Bayrak
Hasan Alıcı ile 1970'lerde Kars'ta Devrimci Mücadele

“Komünistler Kars kalesine kızıl bayrak çektiler.” Bu efsane, 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde ve sonrasında, “komünizm tehlikesi”nin ülke çapındaki simgelerinden biri olmuştur. Kars kalesine kızıl bayrak çekildiği yoktu, fakat Kars Türkiye’de devrimci sosyalist hareketin en güçlü olduğu yerlerden biriydi. Buna karşılık, bu Kars deneyiminin hikâyesi hemen hiç anlatılmamıştır. Emin Karaosmanoğlu, 1970’ler Karsı’nda anti-faşist mücadelenin başını çekenlerden Hasan Alıcı’yla söyleşisinde, bu açığı kapatmaya dönük önemli bir adım atıyor. Kars Kalesi ve Kızıl Bayrak, 1970’ler Karsı’na dair canlı tablolar çizerken, dönemin sol hareketinin cesur bir muhasebesini de yapıyor. Meşruiyet kazanarak kitleselleşmenin etkileyici başarıları yanında, “acemilikleri”, farkındalık eksikliklerini de göz ardı etmiyor. 12 Eylül rejimi altındaki hapishane deneyimi ve bu arada tarih değerde bir işkence belgesi de yer alıyor bu anlatıda.

Kiske Kuşunun Peşinde
Katamizeler (1835-1981)

Kiske Kuşunun Peşinde, 93 Harbi’nin ardından 1878 ile 1882 yılları arasında Batum’dan yola çıkıp Ordu’ya göçen, üç kuşak boyunca kaostan düzen ve refah çıkarmaya çalışan Çürüksulu bir Gürcü muhacir ailesinin hikâyesini anlatıyor. Katamize/Özel ailesinin o tarihten bugüne uzanan yüz elli yıllık geçmişini. Ordu şehriyle yakın kırsalı arasında her kuşakta yeniden hareketlenen, bozulan ve tekrar kurulan hayatlar…

Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e
Tarih, Toplum ve Siyaset

Erik Jan Zürcher’in Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e kitabı, modern Türkiye’nin neredeyse her tartışma başlığı için derin bir kavrayışa temel teşkil edebilecek makalelerden oluşuyor. Osmanlı’nın son döneminden Cumhuriyet’in ilk yıllarına uzanan dönemi karşılaştırmalı ve detaycı bir biçimde ele alıp özgüllükleri, süreklilik ve kopuşları anlamaya imkân tanıyor, tarihyazımına dair tartışmaları zenginleştiriyor.

Siyasi Düşünce Tarihi
Çok Kısa Bir Giriş

Richard Whatmore, teori ve eylem arasındaki ilişkiyi değerlendirerek siyasi tarihin karşı karşıya kaldığı temel soruları, tartışmaları, ona yöneltilen eleştirileri ve bunların neden önemli olduğunu ele alıyor. Marx’tan Koselleck’e, Strauss’tan Foucault’ya, Skinner’dan Pocock’a birçok teorisyenin yaklaşımını inceliyor, tarih bilgisinin bugünün siyasetini anlamak için ne kadar elzem olduğunu vurguluyor.

Sahraaltı
Siyaset ve Yaşam

Sahraaltı’ndaki 49 ülkenin bağımsızlıklarından günümüze kadarki siyasi tarihlerine -dolayısıyla söz konusu ülkelerdeki yaşama da- ana hatlarıyla odaklanan Sahraaltı - Siyaset ve Yaşam daha ziyade kulaktan dolma bilgilerle tanınan Afrika kıtasına ilişkin bambaşka bir pencere açıyor.

Osmanlı-İran Sınırında Devlet ve Toplum
Caf Aşireti ve Nasturî Cemaati (1839-1914)

Fasih Dinç, Osmanlı-İran Sınırında Devlet ve Toplum kitabında aşiretler, cemaatler,sınır ve yerel elitler gibi kavram ve olgular üzerinden esasen bu dönüşümün dinamiklerini inceliyor. Osmanlı’nın İran sınırındaki iki önemli toplumsal grupla, Caf aşireti ve Nasturî cemaatiyle ilişkisinin hem bir modernleşme programı bağlamında iç dinamiklerle hem de 19. yüzyıldan 20. yüzyılın başına bir dizi önemli dış dinamikle beraber dönüşümünü ele alıyor.İdare tekniğinin değişimiyle sınır algısının nasıl dönüştüğünü gösterirken devlet-toplum ilişkilerine de bu dürbünden bakabilen önemli bir çalışma.

Asiler Devri
İmparatorluk Cephelerinde İsyancılar, İhtilalciler ve Çeteciler

İmparatorlukların yıkılıp ulus-devletlerin kurulduğu 20. yüzyıla varan süreçte Osmanlı, Habsburg, Romanov ve Kaçar imparatorluklarının sınırlarına büyük bir hareketlilik hâkimdi. Kalıplaşmış siyasi hayat baştan aşağıya değişiyordu. Asiler Devri, bu süreçte Balkanlar’dan Kafkasya ve Ortadoğu’ya uzanan geniş bir coğrafyayı şiddet yoluyla şekillendiren eşkıyaların, isyancıların, çetecilerin ve eylemcilerin izini sürüyor. Ramazan Hakkı Öztan ve Alp Yenen’in derlediği bu çalışma, Kafkas eşkıyalar ile Balkan devrimcilerin, İranlı çeteciler ile İttihatçıların kurulu düzeni ihlal etmelerine yol açan koşulları ve eylemlerinin sonuçlarını, çeşitli vakalar üzerinden tarihsel ve biyografik yaklaşımlarla ele alıyor.

Osmanlı İzmir'i
Çokuluslu Bir Limanın Yükselişi (1840-1880)

Sibel Zandi-Sayek, Osmanlı İzmir’i adlı çalışmasında, 1840-1880 arasında İzmir’in yaşadığı bu köklü dönüşümü, farklı kentsel aktörler arasındaki ilişkileri mercek altına alarak inceliyor: bürokratlar, dinî cemaatler, etnik gruplar, yabancılar, gazeteciler ve kent sakinleri. Gündelik hayatın biçimlenişini yurttaşlık, kentsel aidiyet gibi kavramlar etrafında ele alıyor. İzmir’i kendi bağlamı içinde yorumlayarak, hassas dengeler üzerine kurulu bir dünyayı özgün bir bakış açısıyla gözler önüne seriyor.

Osmanlı
Örgüt- İnanç- Davranış'tan Hukuk - İdeoloji'ye

Ümit Hassan, vazgeçilmez başvuru kaynağı niteliği taşıyan Eski Türk Toplumu Üzerine İncelemeler’inden sonra, Osmanlı Devleti’nin kuruluş “felsefesini” ele alıyor. Bunun için, Osmanlı’nın devlet örgütlenmesinde ve meşruiyet üretiminde eski/kadim Türk yönetim zihniyetinin ve otorite figürlerinin izini sürüyor. “Atadan gelme” Töre-Yasa(k) sürecinin, devletlû-sultanî Kânun/Kânunnâme’ye nasıl vardığını inceliyor.

Yüz
Cumhuriyet Tarihinden 100 Portre

Yüz, 2023’te 40. yılını kutlayan İletişim Yayınları’nın yayınevi içinde ve dışında kolektif biçimde iş yapma anlayışının parlak örneklerinden: Tanıl Bora ve Kıvanç Koçak’ın derlediği, 38 farklı yazarın katkı koyduğu, her yazarın kendi üslubunu/bakış açısını içeren kitap 100 özgün ve kısa portre üzerinden 100 yıllık Cumhuriyet’in seyrine bir bakış sunuyor.

Kültürün İktidarı
Siyasal Teoloji ve Kültürel Egemenlik

Ali Fuat Bilkan, Kültürün İktidarı’nda ehvenişer bir karamsarlıkla İslâm siyaset teolojisinde iktidarın meşruluk kaynağına dair tartışmaların “nass” üzerinden kadirimutlak kanun koyucuyla belirleyici bir nitelik kazandığı sürecin tahliline girişiyor.

Cumhuriyet'e Giderken Kürtler (1920-1923)

Sinan Hakan, Cumhuriyet’e Giderken Kürtler kitabında sonuçlarını bugün de gördüğümüz pek çok sorunun hangi tarihsel gelişmeler neticesinde oluştuğunun izlerini sürmeye devam ediyor. Büyük Millet Meclisi’nin açılmasıyla noktalanan (1916-1920) önceki kitabından sonra (Türkiye Kurulurken Kürtler), bu kez Kürt aşiret liderleri ve politik aktörleri ile uluslararası alanda da kazanımlar elde ederek meşruluğu gittikçe güçlenen BMM arasındaki gerilimli ve gelgitli ilişkiyi dönemin önemli aktörlerinin resmî yazışmalarından, askerî arşiv kaynaklarından, gazete arşivlerinden faydalanarak Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar getiriyor.

Demokrasi
Kavram, Kurum, Süreç

Düyada demokrasinin güç ve itibarının sarsıldığı, demokratik rejimlerin sayısının azaldığı bir otoriterleşme dönemindeyiz. Demokrasi -Kavram, Kurum ve Süreç- başlıklı bu kitap, demokrasinin düşünsel kökenlerini, inişli çıkışlı gelişimini, kurumlarını, içinde taşıdığı gerilimleri ele alırken, aynı zamanda, içinde Türkiye’nin de yer aldığı, günümüz demokrasisizleşme eğilimlerini aydınlatıyor. Türkiye’den otuz bir bilim insanının katkısıyla gerçekleşen ve bir referans kitabı olarak tasarlanan bu kapsamlı çalışma, ülkemizde bütün zorluk ve engellere rağmen demokrasiye adanmış bilgi birikimi ve akademik kapasiteyi sergiliyor.

Avrupa'da Antifaşizmin Tarihi (1923-1939)

Faşizm güçlenip yayılırken antifaşistler bunun bir ölüm kalım meselesi olduğunu anlamakta geç mi kalmışlardı? Birleşmek mi ayrı mücadele etmek mi, gizli örgütlenmeler kurmak mı meclis çatısı altında demokrasiyi savunmak mı gerekiyordu? Jacques Droz, faşizme karşı direniş hareketlerinin izini sürerken sadece bir tarih okuması yapmıyor, aynı zamanda döneme dair eleştirel bir çözümleme de sunuyor. İtalyan, Alman, Avusturyalı, Fransız, İngiliz ve İspanyol antifaşizmleri yanında Balkan ve Kuzey ülkelerine de yer veriyor. Kendi vatanlarında ya da sürgünde, yeraltında ya da parlamentoda, silahlarıyla ya da kalemleriyle, hayatları pahasına direnen insanları anlatıyor.

Eski Türk Toplumu Üzerine İncelemeler

Ümit Hassan bu anıtsal çalışmasında Türkoloji literatürünü eleştirel bir süzgeçten geçirir. Türk mitolojisinin motiflerini tarihsel bir kanavaya işler. Han, Tengri, Töre, Kut gibi sihirli bir hâleyle kuşatılmış kavramların arkeolojisini yapar. Anahanlığın, şamanlığın, “kolektif aksiyon” dinamiğinin dönüşümünü ve kadim-ilksel devlet geleneğinin oluşumunu inceler.

Namus Siyaseti
18. Yüzyıl Osmanlı Anadolusu'nda Irz, Şiddet, Hukuk

Başak Tuğ bu kapsamlı araştırmasında sosyal ve hukuki pratikler üzerinden 18. yüzyıl Osmanlısı’nda cinsel ve ahlâki düzeni inceliyor. Osmanlı tebaasının arzuhalleri ile Ankara ve Bursa mahkemeleri ve Divân-ı Hümâyun’un hukuki uygulamalarından yola çıkan Namus Siyaseti - 18. yüzyıl Osmanlı Anadolusu’nda Irz, Şiddet, Hukuk , erken modern denetim ve yönetim mekanizmalarının işleyişi ve modern iktidar biçimlerine geçiş sürecini toplumsal aktörlerin öznelliğini göz ardı etmeden ele alıyor. Tuğ, 18. yüzyıl imparatorluk tarihyazımına sağladığı katkının yanı sıra cinsiyet politikalarının tarihselleştirilmesiyle günümüzdeki egemen namus siyaseti ve söyleminin tarihsel kaynaklarını tartışıyor.

Ulusaşırı Adaletin Sınırları

Dilek Kurban, Ulusaşırı Adaletin Sınırları’nda uluslarüstü mahkemelerin, etno-politik çatışmalar bağlamında, azınlıklara fiziksel şiddet ve politik baskı uygulayan otoriter rejimleri etkili bir şekilde denetleyebilmek için sahip oldukları olanakları ve önlerindeki engelleri sorguluyor. Bu amaçla, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye’de devam eden Kürt çatışmasıyla ilişkisini ele alıyor.

Erken Modern Osmanlı’da Deliler ve Delilik

Hem merak hem korku uyandıran, psikiyatriden çeşitli sanat dallarına geniş bir yelpazenin konusu olmuş delilik ve delileri Rüya Kılıç, erken modern dönem Osmanlı’da inceliyor. Delilerin teşhis edilmesi, delilik alametleri, tedavi yöntemleri gibi tıbbın konuya yaklaşımının yanı sıra toplumun delilere bakış açısını da ihmal etmiyor. Osmanlı’da dinin, delilere muameledeki etkisini de siyasi iktidarın delilere olan tavrını da dikkate alıyor. Modern psikiyatri öncesiyle günümüzdeki delilik “tanımlarının” farklılığını da mercek altına alan Erken Modern Dönem Osmanlı’da Delilik ve Deliler, yazarının deyimiyle “bir sessizliği” deliyor, ilgi duyulan ancak üzerine çok çalışılmamış bir alana ışık tutuyor.

Sınırları Aşan Dervişler
Bektaşiliğin Kültürel İlişkileri (1826-1925)

Sınırları Aşan Dervişler, 1826-1925 yılları arasında, aslında bütün Osmanlı tarikatlarının büyük bir dönüşümden geçtiği bir kesitte, Bektaşiliğin gelişme seyrini inceliyor.

İranlı Yolcuların Gözünden Osmanlı İstanbul'u (1802-1905)

Padişahlardan münzevi dervişlere, yazarlardan hac yolculuğu yapanlara kadar farklı kesimlerden İranlılar İstanbul’un 19. yüzyıldaki halini anlatıyor. Kiminin bakışları sarayların ihtişamına, baloların şatafatına, saltanatın lüksüne; kimininki çamurlu sokaklara, yoksul insanlara, ahşap evlere; kimininki de Galata’nın eğlence ve gösteri hayatına kayıyor. Aynı küçük coğrafyada türlü yaşam tarzları ve hatta değişik iklimler yan yana varlığını sürdürüyor.

Osmanlı'da Eğlence
İstanbul'un Sosyal ve Kültürel Hayatından Manzaralar

Özgü Çilli, bu değerli araştırmasında, dinî mensubiyetin şekillendirdiği farklı yaşam gelenekleri ile eğlenceler arasındaki ilişkileri, kadınların bu etkinlikler üzerinden sosyal hayata dahil olma imkân ve çabalarını, modernleşme hareketinin eğlence hayatında yarattığı değişimleri, yönetimin ve aydınların bu yeni süreçteki rol ve tutumlarını aktarıyor. Osmanlı döneminde İstanbul’un eğlence hayatını ele alırken, çalışmasının merkezine sosyal ve kültürel etkinlikler içindeki insanı yerleştiriyor. Bir anlamda Karagöz’den ziyade, Karagöz üzerinden Karagöz’e giden seyirciyi anlatıyor.

Rakının Ülkesinde
Osmanlı İmparatorluğu’ndan Erdoğan Türkiyesi’ne Şarap ve Alkol (14.-21. Yüzyıllar)

Rakının Ülkesinde - Osmanlı İmparatorluğu’ndan Erdoğan Türkiyesi’ne Şarap ve Alkol (14.-21. Yüzyıllar) İslâm’la yönetilen bir ülkede alkolün hiçbir şekilde yerinin olmayacağına dair genel kanıyı çürütecek biçimde Osmanlı İmparatorluğu’nda alkolün izini sürüyor.

Cumhuriyet: Asırlık Bir Muhasebe

Cumhuriyet: Asırlık Bir Muhasebe, özlü bir hesap özeti. Yedi başlık altında, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yıllık tarihinin yoğunlaştırılmış bir değerlendirmesi.

Mutlakıyetçi Devletin Kökenleri

Batı ve Doğu Avrupa’nın toplumsal yapılarının birbirinden ayrılan ve birbirini tamamlayan niteliklerinin karşılaştırmalı tarih perspektifiyle ele alındığı Mutlakıyetçi Devletin Kökenleri, devletlerin doğa ve yapılarının evrimindeki çeşitliliği benzerlik ve karşıtlıklarının açığa çıkarılması yoluyla inceliyor. Antikiteden Feodalizme Geçişler’in izinden giden bu klasikleşmiş çalışma, iktisadi yapıyla toplumsal ve siyasal yapı arasındaki ilişkilerden yola çıkarak çok boyutlu bir yaklaşım sergiliyor. Avrupa ile sınırlı kalmayan Anderson, “Asya Tipi Üretim Tarzı” kavramsallaştırmasının geçerliliğini İslâm dünyası, Japon feodalizmi ve Çin örneği üzerinden tartışırken, birbirinden ayrı olay ve bütüncül yapıların benzerlik ve farklılıklarını ortaya koyuyor.