Avrupa'da Antifaşizmin Tarihi (1923-1939)
Faşizm güçlenip yayılırken antifaşistler bunun bir ölüm kalım meselesi olduğunu anlamakta geç mi kalmışlardı? Birleşmek mi ayrı mücadele etmek mi, gizli örgütlenmeler kurmak mı meclis çatısı altında demokrasiyi savunmak mı gerekiyordu? Jacques Droz, faşizme karşı direniş hareketlerinin izini sürerken sadece bir tarih okuması yapmıyor, aynı zamanda döneme dair eleştirel bir çözümleme de sunuyor. İtalyan, Alman, Avusturyalı, Fransız, İngiliz ve İspanyol antifaşizmleri yanında Balkan ve Kuzey ülkelerine de yer veriyor. Kendi vatanlarında ya da sürgünde, yeraltında ya da parlamentoda, silahlarıyla ya da kalemleriyle, hayatları pahasına direnen insanları anlatıyor.
Eski Türk Toplumu Üzerine İncelemeler
Ümit Hassan bu anıtsal çalışmasında Türkoloji literatürünü eleştirel bir süzgeçten geçirir. Türk mitolojisinin motiflerini tarihsel bir kanavaya işler. Han, Tengri, Töre, Kut gibi sihirli bir hâleyle kuşatılmış kavramların arkeolojisini yapar. Anahanlığın, şamanlığın, “kolektif aksiyon” dinamiğinin dönüşümünü ve kadim-ilksel devlet geleneğinin oluşumunu inceler.
Namus Siyaseti18. Yüzyıl Osmanlı Anadolusu'nda Irz, Şiddet, Hukuk
Başak Tuğ bu kapsamlı araştırmasında sosyal ve hukuki pratikler üzerinden 18. yüzyıl Osmanlısı’nda cinsel ve ahlâki düzeni inceliyor. Osmanlı tebaasının arzuhalleri ile Ankara ve Bursa mahkemeleri ve Divân-ı Hümâyun’un hukuki uygulamalarından yola çıkan Namus Siyaseti - 18. yüzyıl Osmanlı Anadolusu’nda Irz, Şiddet, Hukuk , erken modern denetim ve yönetim mekanizmalarının işleyişi ve modern iktidar biçimlerine geçiş sürecini toplumsal aktörlerin öznelliğini göz ardı etmeden ele alıyor. Tuğ, 18. yüzyıl imparatorluk tarihyazımına sağladığı katkının yanı sıra cinsiyet politikalarının tarihselleştirilmesiyle günümüzdeki egemen namus siyaseti ve söyleminin tarihsel kaynaklarını tartışıyor.
Sınırları Aşan DervişlerBektaşiliğin Kültürel İlişkileri (1826-1925)
Sınırları Aşan Dervişler, 1826-1925 yılları arasında, aslında bütün Osmanlı tarikatlarının büyük bir dönüşümden geçtiği bir kesitte, Bektaşiliğin gelişme seyrini inceliyor.
İranlı Yolcuların Gözünden Osmanlı İstanbul'u (1802-1905)
Padişahlardan münzevi dervişlere, yazarlardan hac yolculuğu yapanlara kadar farklı kesimlerden İranlılar İstanbul’un 19. yüzyıldaki halini anlatıyor. Kiminin bakışları sarayların ihtişamına, baloların şatafatına, saltanatın lüksüne; kimininki çamurlu sokaklara, yoksul insanlara, ahşap evlere; kimininki de Galata’nın eğlence ve gösteri hayatına kayıyor. Aynı küçük coğrafyada türlü yaşam tarzları ve hatta değişik iklimler yan yana varlığını sürdürüyor.
Osmanlı'da Eğlenceİstanbul'un Sosyal ve Kültürel Hayatından Manzaralar
Özgü Çilli, bu değerli araştırmasında, dinî mensubiyetin şekillendirdiği farklı yaşam gelenekleri ile eğlenceler arasındaki ilişkileri, kadınların bu etkinlikler üzerinden sosyal hayata dahil olma imkân ve çabalarını, modernleşme hareketinin eğlence hayatında yarattığı değişimleri, yönetimin ve aydınların bu yeni süreçteki rol ve tutumlarını aktarıyor. Osmanlı döneminde İstanbul’un eğlence hayatını ele alırken, çalışmasının merkezine sosyal ve kültürel etkinlikler içindeki insanı yerleştiriyor. Bir anlamda Karagöz’den ziyade, Karagöz üzerinden Karagöz’e giden seyirciyi anlatıyor.
Rakının ÜlkesindeOsmanlı İmparatorluğu’ndan Erdoğan Türkiyesi’ne Şarap ve Alkol (14.-21. Yüzyıllar)
Rakının Ülkesinde - Osmanlı İmparatorluğu’ndan Erdoğan Türkiyesi’ne Şarap ve Alkol (14.-21. Yüzyıllar) İslâm’la yönetilen bir ülkede alkolün hiçbir şekilde yerinin olmayacağına dair genel kanıyı çürütecek biçimde Osmanlı İmparatorluğu’nda alkolün izini sürüyor.
Mutlakıyetçi Devletin Kökenleri
Batı ve Doğu Avrupa’nın toplumsal yapılarının birbirinden ayrılan ve birbirini tamamlayan niteliklerinin karşılaştırmalı tarih perspektifiyle ele alındığı Mutlakıyetçi Devletin Kökenleri, devletlerin doğa ve yapılarının evrimindeki çeşitliliği benzerlik ve karşıtlıklarının açığa çıkarılması yoluyla inceliyor. Antikiteden Feodalizme Geçişler’in izinden giden bu klasikleşmiş çalışma, iktisadi yapıyla toplumsal ve siyasal yapı arasındaki ilişkilerden yola çıkarak çok boyutlu bir yaklaşım sergiliyor. Avrupa ile sınırlı kalmayan Anderson, “Asya Tipi Üretim Tarzı” kavramsallaştırmasının geçerliliğini İslâm dünyası, Japon feodalizmi ve Çin örneği üzerinden tartışırken, birbirinden ayrı olay ve bütüncül yapıların benzerlik ve farklılıklarını ortaya koyuyor.
Cumhuriyet: Asırlık Bir Muhasebe
Cumhuriyet: Asırlık Bir Muhasebe, özlü bir hesap özeti. Yedi başlık altında, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yıllık tarihinin yoğunlaştırılmış bir değerlendirmesi.
Geçmişin İzleriAltmışlı ve Yetmişli Yılların Kolektif Belleği
Özge Özdemir Geçmişin İzleri’nde kapsayıcı, özgün bir anlatı kuruyor. Dönemin tanıklarının gözünden hayatın ritmini paylaşıyor. Burada mini etekler, İspanyol paçalar, gür bıyıklar ve kulaklara dolan türlü müzikler de var, Yassıada yargılamaları, sokak çatışmaları ve kavgalı yılların okul anıları da... Sağcılar ve solcular da var, siyaseti hiç hayatına sokmamış olanlar da... Kadınlar da var, erkekler de...Geçmişin İzleri sadece nostaljik bir bellek anlatısı olmanın ötesine geçen, altmışları ve yetmişleri kültürün, siyasetin, sosyal yaşamın birçok alanını kuşatarak anlatan özgün bir çalışma olarak öne çıkıyor.
Cumhuriyet'in Diplomatı OlmakErken Cumhuriyet Dönemi Büyükelçileri Üzerine Prosopografik Bir İnceleme
Müzeyyen Ezel Ünal, erken cumhuriyet dönemi diplomatlarının bu misyon içindeki karakteristiklerini inceliyor. Batılı eğitim almış, iyi yabancı dil bilen, Mustafa Kemal’in ve yakın çevresinin güvenini kazanmış kişilerden oluşan bu zümrenin mesleki ideolojisinin ve habitus’unun oluşumunu ve kendi içindeki gruplaşmalarını görüyoruz. Yeni Türkiye’nin modern kadınının dış dünya gözündeki temsilcileri olma misyonunun yüklendiği “sefireleri,” yani büyükelçi hanımlarını da ihmal etmeden...
Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Seferberliği
Mehmet Beşikçi, Osmanlı ordusunun Birinci Dünya Savaşı’nın gerektirdiği yoğun insan gücü seferberliğini nasıl yürüttüğünü, kapsamlı arşiv taramasını zengin bir süreli yayın ve anı-hatırat literatürüyle harmanlayarak araştırıyor. Seferberlik koşullarının devlet-toplum ilişkilerini yeniden şekillendirici bir etki yaptığını savunan Beşikçi, bu süreçte Osmanlı devleti bir yandan daha merkezî, otoriter ve milliyetçi bir eğilime girerken, diğer yandan toplumun seferberlik politikalarına karşı tepkiler verebileceği bir alanın da açıldığını gösteriyor.
Metris'ten Meclis'eSendikacı, Siyasetçi
Fehmi Işıklar bu söyleşide; “Seydişehir Alüminyum” toplu sözleşmesinden “TARİŞ grevi”ne, “Otağ-ı Hümayun” işkencelerinden Diyarbakır-Metris hücrelerine, Meclis kürsüsünden mahkeme salonlarına sendika ve siyasette yaşadıklarını siyasetbilimci Ekin Kadir Selçuk’a anlatıyor.
Şekâvet, Hıyânet, İsyanGeç Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Eşkıyalık
Şekâvet, Hıyânet, İsyan’da 19. yüzyıl Osmanlısı’ndan Cumhuriyet’e uzanan dönemde, genel olarak eşkıyalık olarak adlandırılan, kaçakçılık ve isyan hareketlerini de içeren pratikler ve söylemler ele alınıyor.
Boğaziçi’nin Büyülü SesiDenizkızı EftalyaDönemi, Yaşamı ve Çevresi
Bilen Işıktaş, kapsamlı araştırması Denizkızı Eftalya’da Türkiye’nin ilk assolistinin yaşam öyküsündeki sis perdesini aralıyor, birçok yeni belge ve bilgiyi gözler önüne seriyor: Bir Rum kızı nasıl en büyük yıldızlardan birisi haline geldi? Nasıl bir müzik çevresine sahipti? Osmanlı’nın çözülüşünden Cumhuriyet’in modernleşme sürecine uzanan günlere nasıl tanıklık etmişti? Dönemin sosyal, kültürel arka planında, gündelik yaşamında neler oluyordu?
FoçateynFoça'nın Büyük Dönüşümü
Foçateyn, imparatorluktan cumhuriyete dönüşümün toplumsal tarihini Foça’nın yerel tarihi üzerinden ele alıyor. Yüzyıllar boyunca iç içe yaşayan grupların birbirlerinden ayrıştırılması, çizilen yeni sınırların sonuçları, zorunlu göç, homojen nüfus politikaları tarafından şekillendirilen Foça, 19. yüzyıldan 20. yüzyıla geçişin toplumsal veçhelerinin incelenmesi için örnek bir coğrafya işlevi görüyor. Bu dönüşümleri Foça’yla sınırlandırmayıp dünya tarihinin bir parçası olarak, ilk kez kullanılan belgelerin yanı sıra kişisel tanıklıklardan da yararlanarak inceleyen Emre Erol, günümüz dünyasında önemli bir yer tutan göç olgusunu tarihselleştirerek tartışmaya açıyor.
Türkiye'de Balkanlar
Bu çok yönlü derlemede, Türkiye’deki Balkan etkisi ve varlığı enine boyuna ele alınıyor: “Muhacir” sözcüğüyle neredeyse özdeşleşmiş Balkan muhacirleri ve göç politikası... Bu uzun göç tarihinin hafızadaki izleri ve nostaljisi... Kadınların evlilik tecrübesiyle kesişen, çocukları yalnızlığa iten kendine mahsus göç hikayeleri... Ticari ilişkiler... Türkiye’deki Balkanlı dernekleri... Rumelili-Anadolulu gerilimi... Türkiye’nin Balkanlar politikası... Müzik... Gastronomi... Balkan coğrafyası ve halklarıyla ilgili geniş bilgi içeren bir kaynağa kitaptaki karekodla erişme imkânı veren Türkiye’de Balkanlar, bize Türkiye’nin başka bir çehresini gösteriyor, Türkiye’yi anlamanın başka bir anahtarını veriyor.
Doğu Hıristiyanları NesturilerTarih, İnanç, Ritüel
Doğu Hıristiyanları Nesturiler: Tarih, İnanç, Ritüel; Part, Sasani, Müslüman ve Moğol yönetimlerinin gölgesinde gelişen Doğu Kilisesi geleneğini, hem Hıristiyan dünyasında hem de geniş doğu coğrafyasında yaşanan siyasal-toplumsal gelişmelerle bağlantılı olarak anlatıyor. Teolojik tartışmalar etrafında çok temel soruları ele alıyor: İsa Mesih’in şahsında ilahi ve beşeri tabiatlar nasıl birleşti? Kutsal Ruh neye işaret eder? Vaftiz, Kutsal Haç, oruç ve dua törenlerinin anlamı nedir? Kitap, tüm bu soruların cevabını ararken Hıristiyanlık içindeki ayrışmaların kökenini de ayrıntılı biçimde tartışıyor.
Osmanlı‘dan Erken Cumhuriyet‘eHayvan Katliamları ve HimayeKediler, Köpekler, Kargalar
Ömer Obuz, Osmanlı’dan Erken Cumhuriyet’e Hayvan Katliamları ve Himaye: Kediler, Köpekler, Kargalar adlı kitabında, II. Mahmud döneminden erken Cumhuriyet dönemine kadar ele aldığı süreçte, “arıza” olarak görülerek medeniliğe aykırı olduğu gerekçesiyle damgalanıp bir imha politikasına tâbi tutulan kedi, köpek ve kargaların izini sürüyor. Bu izi sürerken, esasen hayvanların Osmanlı toplumunun daha önceki dönemlerinde ne kadar değerli kabul edilip himaye edildiklerine de eğiliyor.
Irkların İcadıIrkçılığa Karşı Bilim
Guido Barbujani’nin Irkların İcadı kitabı, büyüleyici bir tarihsel-eleştirel yolculukla, ırksal sınıflandırmaya yönelik ilk girişimlerden modern DNA çalışmalarına kadar insan çeşitliliğinin biyolojik temeline ilişkin tartışmanın aşamalarının izini sürüyor. Genetiğin, Afrika kökenlerimizden beş kıtanın kolonileştirilmesine kadar insanlığın yolculuğunun en uzak aşamalarını yeniden inşa etmeyi nasıl başardığını gösteriyor. Bu bilginin, insanlığın biyolojik olarak farklı gruplara, diğer türlerde ırk olarak adlandırılan gruplara bölündüğü yönündeki 19. yüzyıl fikrini nasıl çürüttüğünü anlatıyor. Irk kavramının beslediği ırkçılıkla mücadele için değerli bilgiler sunuyor.
Dünya Devriminin GezginleriKomünist Enternasyonal'in Bir Global Tarihi
Dünya Devriminin Gezginleri, bir yandan, Komünist Enternasyonal’in (Komintern) bellibaşlı “harekâtlarının” hikâyesini anlatıyor: Bakü ve Taşkent üzerinden devrimi Doğu’ya taşıma girişimi; uzun süren Çin devrimi girişimi; İspanya iç savaşı... Bu süreçte, Komintern’in anti- emperyalist “görevinin” nasıl serpildiğini de gösteriyor.
Moğolların Kısa Tarihi
George Lane, Moğolların Kısa Tarihi ’nde Moğolların önüne çıkan her şeyi yıkıp geçen fetihçi ve yenilmezler ordusu değil, büyük ölçüde gittiği yerlerdeki koşullarla ilişkilenmeyi bilen, örgütlenme becerisiyle öne çıkan, dinî ve kültürel çoğulculuğu benimseyen, ticaret bilen gelişkin bir topluluk olduğunu öne sürüyor. Genişleme ve büyüme becerisini, satır aralarında beliren gelişmelerde arıyor.
ReşêKızının Gözünden Musa Anter
Reşê - Kızının Gözünden Musa Anter, gazeteci Hatice Kamer’in Anter’in kızı Rahşan Anter Yorozlu’yla yaptığı uzun sohbetlerin sonucunda ortaya çıkmış bir kitap. Babasının “Reşê” diye seslendiği Rahşan, bir yandan babasının bir yandan kendisinin hikâyesini anlatırken hem kısa bir Türkiye tarihi sunuyor hem de Anter ailesinin ve babasının pek bilinmeyen yanlarını ortaya koyuyor: Elinden her iş gelen bir girişimci; modern olduğu kadar geleneklere bağlı bir baba; köyü ve köylüyü çok seven ancak orada bir türlü anlaşılamayan, mutlu olamayan bir entelektüel; hayatlarına yurtdışında devam etmek zorunda kalan çocuklar; yıllarını hapishanelere, cezalara ve baskılara meydan okuyarak geçiren bir kanaat önderi...
Osmanlı Toplumunda Ötekileştirme, Düşmanlık ve Nefret (16.-18. Yüzyıllar)
Osmanlı İmparatorluğu’nun çokdinli, çokdilli ve çokuluslu yapısından bahsedilirken genellikle “hoşgörü,” “toplumsal huzur” ya da “uyum içinde birlikte yaşayabilme” gibi olumlu kavramlar kullanılır. Peki sahiden de durum bu kadar tozpembe miydi? Gerçekten Osmanlı toplumunun önemli belirleyici bir özelliği hoşgörü ve uyum içinde olması mıydı? Hakan T. Karateke, H. Erdem Çıpa ve Helga Anetshofer’in derlediği ve birçok tarihçinin katkı sunduğu, Osmanlı Toplumunda Ötekileştirme, Düşmanlık ve Nefret (16.-18. Yüzyıllar), bu romantik bakış açısına daha realist yaklaşımlar geliştiriyor.