Sadece Stoktakiler

Tarih

Dün Sancısı
Türkiye'de Geçmiş Algısı ve Akademik Tarihçilik

Bir tarihsel dönemin sona ermekte, yenisininse büyük çalkantılar içinde doğmakta olduğu bir dönemeçte tarihçi geçmişe ve gelecek ihtimallerine dair neler söyleyebilir? İleriye dönük iyimserliğin çözüldüğü, geçmişe dönük nostaljik ilginin güç kazandığı günümüzde, tarihçinin oynayabileceği yaratıcı rol üzerine düşünen Oktay Özel, “tarih” kadar tarihçi ve tarihyazımını da tarihselleştirmenin gerekliliği üzerinde duruyor. Türkiye’deki siyasi iklimin akademi ve tarihçilik üzerindeki otoritesinin yarattığı sorunları, dönemsel gelişmelerin etkisinde kalan tarihçinin karşılaştığı zorlukları merkezine alan Dün Sancısı’nın yeni makalelerle genişletilmiş bu baskısı, gündemin dayatmalarına karşı yapılan etik ve akademik tartışmaları bir araya getiriyor.

Ölümcül Saflık
Robespierre ve Fransız Devrimi

Robespierre’in ne devrimci bir aziz ne de kana susamış bir canavar olarak tarif edildiği Ölümcül Saflık – Robespierre ve Fransız Devrimi, devrimi ve Robespierre’i şekillendiren koşul ve çelişkileri güçlü bir biçimde resmetmekle kalmıyor, aynı zamanda iktidar, şiddet, demokrasi ve cumhuriyet fikri üzerine de canlı bir tartışma olanağı sunuyor.

Milliyetçi Muhafazakâr Neslin Çatısı
İlim Yayma Cemiyeti (1951-1981)

İslâmi muhafazakâr dalganın 1980 Darbesi’nden sonra görünürleşmesi, İslâm’ın Türkiye siyasal hayatında 1980 sonrası bir olguymuş gibi anlaşılmasında büyük pay sahibidir. Ancak bir uyanışı veya dalgayı anlamak onun örgütlenmesini, toplumsal tabanını, öne çıkan figürlerini ve düşünsel köklerini takip etmeyi gerektirir. Mehmet Güldal, Milliyetçi Muhafazakâr Neslin Çatısı: İlim Yayma Cemiyeti (1951-1981) kitabında bu takibi yapıyor. İlim Yayma Cemiyeti’nin ortaya çıkmasını mümkün kılan tarihsel kesiti tartışırken, dindar/muhafazakâr nesil yetiştirme idealinin, reaksiyoner modernist anlayışının, öncü ve öncül şahsiyetlerinin teferruatlı tahlilini yapıyor. Böylelikle cemiyetin milliyetçi muhafazakâr bir çatı hüviyetini tespit ediyor.

Osmanlı'da Dinden Çıkma
(İrtidad)

Yalçın Çakmak, Osmanlı’da Dinden Çıkma (İrtidad) başlıklı bu kitabında, İslâm dininden çıkma olaylarına karşı Osmanlı devlet yönetiminin gösterdiği resmî tavrı ve bunun zaman içinde kâh sertleşip kâh yumuşayarak uygulanmasını ele alıyor. Eser, 15. yüzyıldan imparatorluğun sonuna kadar süren uzun bir zaman diliminde, dönemin din adamlarının görüş ve fetvalarıyla birlikte, mürtedlere karşı alınan kararların değişimini örnek vakalar ışığında incelerken, 19. yüzyıldan itibaren mürtedlerin ölüm cezası ile cezalandırılmalarına fiilen son verildiğini ama imparatorluğun sonuna kadar onlara karşı farklı cezai yaptırımların uygulanmaya devam ettiğini gösteriyor. Bu bakımdan, literatürde önemli bir boşluğu dolduruyor.

Erken Cumhuriyet’te Devlet ve Köy İlişkisi
Dirlik, Düzen, Asayiş

Meryem Çakır Kantarcıoğlu’nun Erken Cumhuriyet’te Devlet ve Köy İlişkisi: Dirlik, Düzen, Asayiş kitabında Köy Kanunu, kurucu bir metin olarak ele alınıyor ve devletlerin kuruluşunda önemli rol oynayan üç kategori üzerinden (nüfus, toprak ve yönetim) Cumhuriyet’in kuruluş sancısı ve inşa süreci sosyoloji, tarih, hukuk, coğrafya, mimarlık, nüfus bilim ve iktisat gibi pek çok disiplinden yararlanılarak ortaya konuyor. Bu “inşa”nın kırsalda nasıl yankı bulduğuna ve ne tür tepkilere yol açtığına geniş bir tarihsel pencereden bakıyor.

ABD'ye Özgü Kavramlar Sözlüğü

"Amerikan İstisnacılığı” (American Exceptionalism) diye bir tabire vesile olacak denli ayrıksı bir ülke, ABD. Kenan Erçel, ABD’ye Özgü Kavramlar Sözlüğü’nde bu istisna halinin siyasal, hukuksal, kültürel, iktisadi yönlerini 27 maddede ele alıyor. Yazar, bir şahsın kendi rızasıyla alaya alındığı “Roast” geleneğinden kayıtdışı göçmenlere kol kanat geren “Sanctuary” şehirlere, bireysel silahlanmanın anayasal dayanağı kabul edilen “Second Amendment”dan eyaletin petrol gelirlerinden düzenli bir vatandaşlık geliri dağıtan “Alaska Daimi Fonu”na, birçoğu Türkçe karşılıkları dahi olmayan has ABD’li kavramlardan bir seçki sunuyor.

Siyasal, Toplumsal, Kültürel Kırılmalar ve Dönüşümler Işığında
Farklı Bir İslâm Tarihi

Esasen İslam zihniyet ve kültür tarihi ve heterodoksisiyle ilgili temel referans niteliğindeki eserleriyle bilinen Ahmet Yaşar Ocak, bu kitabıyla alternatif bir İslam tarihi perspektifi ortaya koyuyor. Farklı Bir İslam Tarihi, “eleştirisiz ve yorumsuz” hamasî tarih yazıcılığına karşı, merakı diri tutan, araştırıcı bir anlama çabası. “Teferruatın” berisindeki “dip dalgaları” görmeye dönük bir çaba...

Tam Bir Muhalif
Abdülkadir Kemali Bey

Merâl Demirel bu kapsamlı araştırmasında ömrü boyunca iktidarın olduğu kadar ana muhalefetin de dışında kalmış, sürekli üçüncü bir taraf olmayı tercih etmiş Abdülkadir Kemali Bey’in portresini ele alıyor. Abdülkadir Kemali Bey’in, milletvekilliği, bakanlık ve İstiklâl Mahkemesi reisliğinden bu mahkemenin sanıklığına, kendisini hapse ve sürgüne kadar götüren çalkantılı hayatını ayrıntılı bir şekilde naklediyor. Abdülkadir Kemali Bey’in siyasi faaliyetleri sırasında, değişik dönemlerde çıkardığı gazetelerde kaleme aldığı makaleleri ve parti programlarını inceleyerek aynı zamanda siyasi fikirlerini de etraflı bir şekilde ortaya koyuyor.

Halktan Bir Kadının Yaşamı, Yaşlılığı ve Ölümü

Didier Eribon, babasının ölümünden sonra Reims’e Dönüş başlıklı kitabında başladığı kişisel ve kuramsal araştırmalarına annesinin ölümünü takiben devam ediyor. Halktan Bir Kadının Yaşamı, Yaşlılığı ve Ölümü’nde annesinin yaşadıklarından hareketle yaşlılık ve hastalık, yaşlılarla ve ölümle olan ilişkimiz ve yaşlanma deneyimini ele alıyor. Bakıma muhtaç kişilerin bakım koşullarını sorguluyor. Yaşlanma deneyimini düşünmenin bizim için zor olmasının nedeninin, bunun Batı felsefesinde uç bir deneyim olması ve felsefenin tüm kavramlarının yaşlılığın dışlanmasına dayanması olduğunu gösteriyor.

Adana Katliamları
20. Yüzyıl Başında Devrim ve Şiddet

Adana Katliamları, 1908 Jön Türk Devrimi sonrası oluşan birlikte yaşama ve özgürlük umutlarının yerini nasıl şiddetin ve çatışmanın aldığını gözler önüne seriyor. 1909 yılında Adana ve çevresinde paranoyanın neden olduğu iki ayrı katliam dalgasıyla öldürülen Ermenileri, yakıp yıkılan mahalleleri, işyerlerini, Osmanlı hükümetinin müdahale etmekteki başarısızlığını, sıradan insanların faillere dönüşümlerini anlatıyor. Bedross Der Matossian, bu katliamlara giden yoldaki tüm etkenleri incelerken, katliamlar sonrası insani yardımları ve müdahaleleri, yargılamaları da es geçmiyor. Çok sayıda kaynaktan yararlanarak yazdığı bu eseriyle tarih çalışmalarında kendisine pek yer bulamamış Adana katliamlarını gün yüzüne çıkarıyor, yaşanan trajedinin neden ve sonuçlarını titizlikle masaya yatırıyor.

Cam Kenarından İstanbul
Suriçi

Oktay Özman bir otobüsün, tramvayın ya da dolmuşun cam kenarındaki yerini alıyor, İstanbul’un yedi tepesini dolaşıyor. Asfaltın altındaki tarihi, Bizans’tan, hatta tarih öncesi çağlardan bugüne taşıyor. Tarihî Yarımada’nın taşı toprağı kendini anlatmaya başlıyor: Bazenbir kilise, bazen bir cami, bazen de yalnız bir duvar İstanbul’a dair hikâyeleri, rivayetleri ve köklü bir tarihi önümüze sermeye yetiyor. Cam Kenarından İstanbul, hepimiz için bir “eskiden yeniye” İstanbul rehberi...

Osmanlı Anadolusu'nda Kızılbaş Aleviler
Sufilik, Siyaset ve Toplumsal Kimlik

Osmanlı Anadolusu’nda iz bırakmış topluluklardan biri olan Kızılbaş Aleviler bilhassa resmî tarihyazımında yok sayılmış, akademik çalışmalarda ise yeterince araştırılmamıştır. Osmanlı Anadolusu’nda Kızılbaş Aleviler daha çok mistik ya da folklorik bir gözle değerlendirilen bu inanç topluluğunun kökenlerine iniyor, Anadolu’daki Sufilerin ve seyit ailelerinin izini sürüyor, Kızılbaş Alevi topluluklarının Bektaşilikle olan bağlarını inceliyor. Kızılbaş hareketinin oluşumuna dair alternatif bir anlatı sunan Ayfer Karakaya-Stump bu çalışmasında yalnızca arşiv kaynaklarıyla yetinmiyor, yürüttüğü saha çalışması sayesinde ulaştığı Alevi yazılı belgelerinden ve “ocak” olarak adlandırılan ailelerin sözlü tarihlerinden de yararlanıyor. Yazılı ve sözlü tarih kaynaklarıyla şekillenen bu kitap, Alevilik çalışmalarına yeni ve çığır açıcı bir katkı yapıyor.

Selçuklular
Siyaset, Toplum, Kültür

Selçuklular-Siyaset, Toplum, Kültür Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar genişlemiş bir imparatorluğun ideolojik temellerinin yanı sıra, Selçuklu iktidarının temsillerine, göçebeler ve yerleşik halk arasındaki ilişkilere, dönemin hukuk anlayışına, kervan yollarının, kütüphanelerin toplumu nasıl şekillendirdiğine odaklanıyor. Selçukluların güçlü dönüşümünü anlatırken, toplumsal tarihini ihmal etmiyor, kentleşme sürecine, edebi ve mimari gelişime de ışık tutuyor. Christian Lange ve Songül Mecit’in derledikleri ve A.C.S. Peacock, C. Edmund Bosworth, Carole Hillenbrand, D.G. Tor, Daphna Ephrat, David Durand-Guédy, Jürgen Paul, Massimo Campanini, Robert Hillenbrand, Scott Redford, Vahid Behmardi ve Vanessa Van Renterghem’in katkı sundukları bu çalışma Selçuklu araştırmalarına yeni bir boyut kazandırıyor.

Erken Cumhuriyet'ten Günümüze
Türkiye'de Ulaştırmanın Siyaseti

Siyaset, devlet ve sermaye arasındaki ilişkiye odaklanan Ahmet Cemal Ertürk’ün çalışması, Cumhuriyet Türkiyesi'nin ulaştırma alanındaki siyasi uygulamaların yol açtığı ekonomik ve toplumsal dinamikleri inceleyen kapsamlı bir kaynak...

1977
Bugünün Bir Kısa Tarihi

Marksist filozof Ernst Bloch, siyah kadın insan hakları savunucusu Fannie Lou Hammer, “cinsellik devrimcisi” Anaïs Nin, gerçeküstücü şair Jacques Prévert, neoliberal iktisadın öncü uygulayıcılarından Ludwig Erhard. Beşi de 1977 yılında hayatını kaybeden bu şahsiyetlerin düşünce dünyalarından ilhamla Philipp Sarasin, “hakikatin kurallarının” değiştiği bir büyük dönüşümü inceliyor. Kızıl Ordu Fraksiyonu’ndan feminizmin ilk kavgalarına, disko ve rap müziğinin yükselişinden yeni ruhanî tarikatlara, insan hakları kavramının dönüşümünden jogging deliliğine, hayatın her alanından hikâyelerle, 2000’lerin dünyasının 1970’lerdeki miladı. Bir çağ dönümü analizi…

Hep O Şarkılar Geliyor Aklıma

Şenol Morgül, bir yandan, 1970’lerin Rizesi’ndeki devrimci hareketi anlatıyor. Sadece siyasi bir hikâye olarak değil, toplumsal bir hikâye olarak, bir arkadaşlık hikâyesi olarak... O siyasiliğin içinde, Karadenizlilerin kendileriyle ve hayatla alay edişi de var üstelik: “Devrimimiz mizahi bir devrim olacaktı!” Aynı zamanda “müzikal” bir hikâye, bu. Akrabalık kuran şarkıların, türkülerin, marşların, horonların hikâyesi. Rize’nin ilk caz orkestrası “Los Lazikos”tan Rize’nin ilk kadın kemençecisine, elli yıldır tükenmeyen devrimci şarkılara.

Hapishaneden Mektuplar

Ölümünden yıllar sonra bir araya getirilen Hapishaneden Mektuplar, 1926-1937 yılları arasında Gramsci’nin kaleme aldığı, bilinen 489 mektubun tamamını içeriyor. Bir entelektüelin düşünce dünyasını, insani yönlerini en açık biçimde sergileyen mektupların her satırında küçük sevinçler ve kederler kadar derin ahlâki ve entelektüel yargılar da yer alıyor. Cemal Erez ve Meral Erez’in titiz çalışmalarıyla, tamamı ilk kez Türkçe yayımlanan Hapishaneden Mektuplar, Antonio Gramsci’nin düşünsel mirasının önemli bir parçası…

Cihan Harbi’nin Cephe Gerisi

Yiğit Akın, Birinci Dünya Savaşı’nın toplumsal tarihine bakıyor; başka bir deyişle, savaşı salt askerî-siyasi boyutunun ötesinde, toplumsal bir olay olarak inceliyor.

Nesrin Sipahi
Sahnelerin, Radyoların, Plakların Hanımefendisi

Murat Beşer, Türk müziğinin zarif sesi Nesrin Sipahi’nin yaşamı ve sanat serüvenini titizlikle anlatıyor: Yeşilköy’de başlayan çocukluğun radyolardan plak kayıtlarına, turnelerden gazinolara uzanan büyük bir başarı öyküsüne dönüşümünü olduğu kadar Sipahi’nin bilinmeyen yönlerini de ortaya koyuyor. Sanatçının kariyerinden dostluklarına, aile bağlarından renkli anılarına pek çok detay barındıran Nesrin Sipahi-Sahnelerin, Radyoların, Plakların Hanımefendisi aynı zamanda bir dönemin kültürel portresi.

Reformasyon'un Kısa Tarihi

Helen L. Parish, Reformasyon’un Kısa Tarihi kitabında her şeyden evvel tek bir Reformasyon hikâyesinin olmadığının kabulüyle hareket ediyor ve onu kadınların değişen/değişmeyen konumuyla, evlilik gibi kurumlarla, ruhani-seküler otorite çekişmesiyle, Katoliklik itişmesiyle, matbaanın gelişimiyle birlikte ele alıp çok çeşitli toplumsal dinamiklerle etkileşime sokuyor.

Çapanoğulları
Taşra Elitinin Dönüşümü

Çapanoğulları, Yozgat havalisinin köklü ve büyük bir hanedan ve elit sülalesi. Popüler hafızada, Milli Mücadele dönemindeki Çapanoğlu İsyanı ile ve “altından Çapanoğlu çıkar” deyimiyle biliniyorlar. Büşra Nur Topal Akdoğmuş, bu incelikli çalışmasında, Çapanoğulları’nı Osmanlı’dan Cumhuriyet’e taşra elitinin dönüşüm sürecinin canlı bir “sahası” olarak ele alıyor. Çapanoğulları’nda taşra eliti olgusu, merkez-çevre diyalektiği, patrimonyalizm, sultan rejimleri ve “güçlü devlet geleneği” gibi “büyük” modelleri de zihninin gerisinde tutarak, fakat esasen devlete toplumdan bakan bir görüş açısıyla inceleniyor. Güçlü analitik yaklaşımıyla, aynı zamanda aile romanı lezzeti taşıyan bir tarihsel sosyoloji anlatısı…

"Lütfen Ellerinizi Kaldırır mısınız?"
Bir Devrimcinin "Kamulaştırma" Anıları

Zafer, sosyalizm fikriyle nasıl tanıştığını, Kurtuluş hareketi içinde özel olarak görevlendirilip “kibar bir biçimde” yaptığı banka soygunlarını, cezaevi günlerini ve idama mahkûm edilişini şaşırtıcı bir heyecanla, mizah dozu yüksek bir dille ve macera tadında anlatıyor. “Profesyonel devrimcilik” hayatını anlatırken kişiliğinin gelişmesinde önemli yer tutan Çerkes geleneklerini, yetiştiği İnegöl’ü, aile ilişkilerini, âşık olduğu kadınları da es geçmiyor.

Başka Kentler, Başka Denizler 5

Murat Belge, Başka Kentler, Başka Denizler adını taşıyan seyahatnamesine 5. cildiyle devam ediyor. Okuyucusuyla çıktığı bu yolculukta Belge önce her daim çalkantılı bir geçmişe sahip olan Balkanlar’a, Belgrad ve Bulgaristan’a gidiyor ve ardından tarihi, politikası, sanatı ve kültürüyle derinlemesine anlattığı Britanya’ya uğruyor, İrlanda’yı da ihmal etmiyor.

Geç Osmanlı Döneminde Yahudiler ve Filistinliler (1908-1914)
Anavatanda Hak İddiası

Bugün İsrail’in Gazze’deki katliamlarıyla şekillenen İsrail-Filistin çatışmasını, dar ve kısır bir popüler tarihçi bakıştan ayıklayıp kökleri Osmanlı’nın son dönemlerine kadar giden toplumsal temellerine bakarak anlamak mümkün mü? Louis A. Fishman, Geç Osmanlı Döneminde Yahudiler ve Filistinliler (1908-1914): Anavatanda Hak İddiası kitabında bu sorunun peşine düşüyor. İsrail-Filistin çatışmasını imparatorluğun son döneminde bağlamlaştırmayı öneriyor. Yahudi nüfusun Balfour Deklarasyonu’ndan da önce Filistin’de hâkim güç olmaya başladığını öne sürerken Filistinlilik kimliğinin oluşum alanlarına dikkat çekiyor. Bugün şiddetin her çeşidinin devreye sokulduğu bir çatışmanın tarihsel ve toplumsal temellerini merak eden okura seslenen bir kitap.