Osmanlı-İran Sınırında Devlet ve ToplumCaf Aşireti ve Nasturî Cemaati (1839-1914)
Fasih Dinç, Osmanlı-İran Sınırında Devlet ve Toplum kitabında aşiretler, cemaatler,sınır ve yerel elitler gibi kavram ve olgular üzerinden esasen bu dönüşümün dinamiklerini inceliyor. Osmanlı’nın İran sınırındaki iki önemli toplumsal grupla, Caf aşireti ve Nasturî cemaatiyle ilişkisinin hem bir modernleşme programı bağlamında iç dinamiklerle hem de 19. yüzyıldan 20. yüzyılın başına bir dizi önemli dış dinamikle beraber dönüşümünü ele alıyor.İdare tekniğinin değişimiyle sınır algısının nasıl dönüştüğünü gösterirken devlet-toplum ilişkilerine de bu dürbünden bakabilen önemli bir çalışma.
Asiler Devriİmparatorluk Cephelerinde İsyancılar, İhtilalciler ve Çeteciler
İmparatorlukların yıkılıp ulus-devletlerin kurulduğu 20. yüzyıla varan süreçte Osmanlı, Habsburg, Romanov ve Kaçar imparatorluklarının sınırlarına büyük bir hareketlilik hâkimdi. Kalıplaşmış siyasi hayat baştan aşağıya değişiyordu. Asiler Devri, bu süreçte Balkanlar’dan Kafkasya ve Ortadoğu’ya uzanan geniş bir coğrafyayı şiddet yoluyla şekillendiren eşkıyaların, isyancıların, çetecilerin ve eylemcilerin izini sürüyor. Ramazan Hakkı Öztan ve Alp Yenen’in derlediği bu çalışma, Kafkas eşkıyalar ile Balkan devrimcilerin, İranlı çeteciler ile İttihatçıların kurulu düzeni ihlal etmelerine yol açan koşulları ve eylemlerinin sonuçlarını, çeşitli vakalar üzerinden tarihsel ve biyografik yaklaşımlarla ele alıyor.
Osmanlı İzmir'iÇokuluslu Bir Limanın Yükselişi (1840-1880)
Sibel Zandi-Sayek, Osmanlı İzmir’i adlı çalışmasında, 1840-1880 arasında İzmir’in yaşadığı bu köklü dönüşümü, farklı kentsel aktörler arasındaki ilişkileri mercek altına alarak inceliyor: bürokratlar, dinî cemaatler, etnik gruplar, yabancılar, gazeteciler ve kent sakinleri. Gündelik hayatın biçimlenişini yurttaşlık, kentsel aidiyet gibi kavramlar etrafında ele alıyor. İzmir’i kendi bağlamı içinde yorumlayarak, hassas dengeler üzerine kurulu bir dünyayı özgün bir bakış açısıyla gözler önüne seriyor.
OsmanlıÖrgüt- İnanç- Davranış'tan Hukuk - İdeoloji'ye
Ümit Hassan, vazgeçilmez başvuru kaynağı niteliği taşıyan Eski Türk Toplumu Üzerine İncelemeler’inden sonra, Osmanlı Devleti’nin kuruluş “felsefesini” ele alıyor. Bunun için, Osmanlı’nın devlet örgütlenmesinde ve meşruiyet üretiminde eski/kadim Türk yönetim zihniyetinin ve otorite figürlerinin izini sürüyor. “Atadan gelme” Töre-Yasa(k) sürecinin, devletlû-sultanî Kânun/Kânunnâme’ye nasıl vardığını inceliyor.
Kültürün İktidarıSiyasal Teoloji ve Kültürel Egemenlik
Ali Fuat Bilkan, Kültürün İktidarı’nda ehvenişer bir karamsarlıkla İslâm siyaset teolojisinde iktidarın meşruluk kaynağına dair tartışmaların “nass” üzerinden kadirimutlak kanun koyucuyla belirleyici bir nitelik kazandığı sürecin tahliline girişiyor.
YüzCumhuriyet Tarihinden 100 Portre
Yüz, 2023’te 40. yılını kutlayan İletişim Yayınları’nın yayınevi içinde ve dışında kolektif biçimde iş yapma anlayışının parlak örneklerinden: Tanıl Bora ve Kıvanç Koçak’ın derlediği, 38 farklı yazarın katkı koyduğu, her yazarın kendi üslubunu/bakış açısını içeren kitap 100 özgün ve kısa portre üzerinden 100 yıllık Cumhuriyet’in seyrine bir bakış sunuyor.
Cumhuriyet'e Giderken Kürtler (1920-1923)
Sinan Hakan, Cumhuriyet’e Giderken Kürtler kitabında sonuçlarını bugün de gördüğümüz pek çok sorunun hangi tarihsel gelişmeler neticesinde oluştuğunun izlerini sürmeye devam ediyor. Büyük Millet Meclisi’nin açılmasıyla noktalanan (1916-1920) önceki kitabından sonra (Türkiye Kurulurken Kürtler), bu kez Kürt aşiret liderleri ve politik aktörleri ile uluslararası alanda da kazanımlar elde ederek meşruluğu gittikçe güçlenen BMM arasındaki gerilimli ve gelgitli ilişkiyi dönemin önemli aktörlerinin resmî yazışmalarından, askerî arşiv kaynaklarından, gazete arşivlerinden faydalanarak Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar getiriyor.
Avrupa'da Antifaşizmin Tarihi (1923-1939)
Faşizm güçlenip yayılırken antifaşistler bunun bir ölüm kalım meselesi olduğunu anlamakta geç mi kalmışlardı? Birleşmek mi ayrı mücadele etmek mi, gizli örgütlenmeler kurmak mı meclis çatısı altında demokrasiyi savunmak mı gerekiyordu? Jacques Droz, faşizme karşı direniş hareketlerinin izini sürerken sadece bir tarih okuması yapmıyor, aynı zamanda döneme dair eleştirel bir çözümleme de sunuyor. İtalyan, Alman, Avusturyalı, Fransız, İngiliz ve İspanyol antifaşizmleri yanında Balkan ve Kuzey ülkelerine de yer veriyor. Kendi vatanlarında ya da sürgünde, yeraltında ya da parlamentoda, silahlarıyla ya da kalemleriyle, hayatları pahasına direnen insanları anlatıyor.
DemokrasiKavram, Kurum, Süreç
Düyada demokrasinin güç ve itibarının sarsıldığı, demokratik rejimlerin sayısının azaldığı bir otoriterleşme dönemindeyiz. Demokrasi -Kavram, Kurum ve Süreç- başlıklı bu kitap, demokrasinin düşünsel kökenlerini, inişli çıkışlı gelişimini, kurumlarını, içinde taşıdığı gerilimleri ele alırken, aynı zamanda, içinde Türkiye’nin de yer aldığı, günümüz demokrasisizleşme eğilimlerini aydınlatıyor. Türkiye’den otuz bir bilim insanının katkısıyla gerçekleşen ve bir referans kitabı olarak tasarlanan bu kapsamlı çalışma, ülkemizde bütün zorluk ve engellere rağmen demokrasiye adanmış bilgi birikimi ve akademik kapasiteyi sergiliyor.
Eski Türk Toplumu Üzerine İncelemeler
Ümit Hassan bu anıtsal çalışmasında Türkoloji literatürünü eleştirel bir süzgeçten geçirir. Türk mitolojisinin motiflerini tarihsel bir kanavaya işler. Han, Tengri, Töre, Kut gibi sihirli bir hâleyle kuşatılmış kavramların arkeolojisini yapar. Anahanlığın, şamanlığın, “kolektif aksiyon” dinamiğinin dönüşümünü ve kadim-ilksel devlet geleneğinin oluşumunu inceler.
Namus Siyaseti18. Yüzyıl Osmanlı Anadolusu'nda Irz, Şiddet, Hukuk
Başak Tuğ bu kapsamlı araştırmasında sosyal ve hukuki pratikler üzerinden 18. yüzyıl Osmanlısı’nda cinsel ve ahlâki düzeni inceliyor. Osmanlı tebaasının arzuhalleri ile Ankara ve Bursa mahkemeleri ve Divân-ı Hümâyun’un hukuki uygulamalarından yola çıkan Namus Siyaseti - 18. yüzyıl Osmanlı Anadolusu’nda Irz, Şiddet, Hukuk , erken modern denetim ve yönetim mekanizmalarının işleyişi ve modern iktidar biçimlerine geçiş sürecini toplumsal aktörlerin öznelliğini göz ardı etmeden ele alıyor. Tuğ, 18. yüzyıl imparatorluk tarihyazımına sağladığı katkının yanı sıra cinsiyet politikalarının tarihselleştirilmesiyle günümüzdeki egemen namus siyaseti ve söyleminin tarihsel kaynaklarını tartışıyor.
Ulusaşırı Adaletin Sınırları
Dilek Kurban, Ulusaşırı Adaletin Sınırları’nda uluslarüstü mahkemelerin, etno-politik çatışmalar bağlamında, azınlıklara fiziksel şiddet ve politik baskı uygulayan otoriter rejimleri etkili bir şekilde denetleyebilmek için sahip oldukları olanakları ve önlerindeki engelleri sorguluyor. Bu amaçla, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye’de devam eden Kürt çatışmasıyla ilişkisini ele alıyor.
Erken Modern Osmanlı’da Deliler ve Delilik
Hem merak hem korku uyandıran, psikiyatriden çeşitli sanat dallarına geniş bir yelpazenin konusu olmuş delilik ve delileri Rüya Kılıç, erken modern dönem Osmanlı’da inceliyor. Delilerin teşhis edilmesi, delilik alametleri, tedavi yöntemleri gibi tıbbın konuya yaklaşımının yanı sıra toplumun delilere bakış açısını da ihmal etmiyor. Osmanlı’da dinin, delilere muameledeki etkisini de siyasi iktidarın delilere olan tavrını da dikkate alıyor. Modern psikiyatri öncesiyle günümüzdeki delilik “tanımlarının” farklılığını da mercek altına alan Erken Modern Dönem Osmanlı’da Delilik ve Deliler, yazarının deyimiyle “bir sessizliği” deliyor, ilgi duyulan ancak üzerine çok çalışılmamış bir alana ışık tutuyor.
Sınırları Aşan DervişlerBektaşiliğin Kültürel İlişkileri (1826-1925)
Sınırları Aşan Dervişler, 1826-1925 yılları arasında, aslında bütün Osmanlı tarikatlarının büyük bir dönüşümden geçtiği bir kesitte, Bektaşiliğin gelişme seyrini inceliyor.
Osmanlı'da Eğlenceİstanbul'un Sosyal ve Kültürel Hayatından Manzaralar
Özgü Çilli, bu değerli araştırmasında, dinî mensubiyetin şekillendirdiği farklı yaşam gelenekleri ile eğlenceler arasındaki ilişkileri, kadınların bu etkinlikler üzerinden sosyal hayata dahil olma imkân ve çabalarını, modernleşme hareketinin eğlence hayatında yarattığı değişimleri, yönetimin ve aydınların bu yeni süreçteki rol ve tutumlarını aktarıyor. Osmanlı döneminde İstanbul’un eğlence hayatını ele alırken, çalışmasının merkezine sosyal ve kültürel etkinlikler içindeki insanı yerleştiriyor. Bir anlamda Karagöz’den ziyade, Karagöz üzerinden Karagöz’e giden seyirciyi anlatıyor.
İranlı Yolcuların Gözünden Osmanlı İstanbul'u (1802-1905)
Padişahlardan münzevi dervişlere, yazarlardan hac yolculuğu yapanlara kadar farklı kesimlerden İranlılar İstanbul’un 19. yüzyıldaki halini anlatıyor. Kiminin bakışları sarayların ihtişamına, baloların şatafatına, saltanatın lüksüne; kimininki çamurlu sokaklara, yoksul insanlara, ahşap evlere; kimininki de Galata’nın eğlence ve gösteri hayatına kayıyor. Aynı küçük coğrafyada türlü yaşam tarzları ve hatta değişik iklimler yan yana varlığını sürdürüyor.
Cumhuriyet: Asırlık Bir Muhasebe
Cumhuriyet: Asırlık Bir Muhasebe, özlü bir hesap özeti. Yedi başlık altında, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yıllık tarihinin yoğunlaştırılmış bir değerlendirmesi.
Rakının ÜlkesindeOsmanlı İmparatorluğu’ndan Erdoğan Türkiyesi’ne Şarap ve Alkol (14.-21. Yüzyıllar)
Rakının Ülkesinde - Osmanlı İmparatorluğu’ndan Erdoğan Türkiyesi’ne Şarap ve Alkol (14.-21. Yüzyıllar) İslâm’la yönetilen bir ülkede alkolün hiçbir şekilde yerinin olmayacağına dair genel kanıyı çürütecek biçimde Osmanlı İmparatorluğu’nda alkolün izini sürüyor.
Mutlakıyetçi Devletin Kökenleri
Batı ve Doğu Avrupa’nın toplumsal yapılarının birbirinden ayrılan ve birbirini tamamlayan niteliklerinin karşılaştırmalı tarih perspektifiyle ele alındığı Mutlakıyetçi Devletin Kökenleri, devletlerin doğa ve yapılarının evrimindeki çeşitliliği benzerlik ve karşıtlıklarının açığa çıkarılması yoluyla inceliyor. Antikiteden Feodalizme Geçişler’in izinden giden bu klasikleşmiş çalışma, iktisadi yapıyla toplumsal ve siyasal yapı arasındaki ilişkilerden yola çıkarak çok boyutlu bir yaklaşım sergiliyor. Avrupa ile sınırlı kalmayan Anderson, “Asya Tipi Üretim Tarzı” kavramsallaştırmasının geçerliliğini İslâm dünyası, Japon feodalizmi ve Çin örneği üzerinden tartışırken, birbirinden ayrı olay ve bütüncül yapıların benzerlik ve farklılıklarını ortaya koyuyor.
Geçmişin İzleriAltmışlı ve Yetmişli Yılların Kolektif Belleği
Özge Özdemir Geçmişin İzleri’nde kapsayıcı, özgün bir anlatı kuruyor. Dönemin tanıklarının gözünden hayatın ritmini paylaşıyor. Burada mini etekler, İspanyol paçalar, gür bıyıklar ve kulaklara dolan türlü müzikler de var, Yassıada yargılamaları, sokak çatışmaları ve kavgalı yılların okul anıları da... Sağcılar ve solcular da var, siyaseti hiç hayatına sokmamış olanlar da... Kadınlar da var, erkekler de...Geçmişin İzleri sadece nostaljik bir bellek anlatısı olmanın ötesine geçen, altmışları ve yetmişleri kültürün, siyasetin, sosyal yaşamın birçok alanını kuşatarak anlatan özgün bir çalışma olarak öne çıkıyor.
Cumhuriyet'in Diplomatı OlmakErken Cumhuriyet Dönemi Büyükelçileri Üzerine Prosopografik Bir İnceleme
Müzeyyen Ezel Ünal, erken cumhuriyet dönemi diplomatlarının bu misyon içindeki karakteristiklerini inceliyor. Batılı eğitim almış, iyi yabancı dil bilen, Mustafa Kemal’in ve yakın çevresinin güvenini kazanmış kişilerden oluşan bu zümrenin mesleki ideolojisinin ve habitus’unun oluşumunu ve kendi içindeki gruplaşmalarını görüyoruz. Yeni Türkiye’nin modern kadınının dış dünya gözündeki temsilcileri olma misyonunun yüklendiği “sefireleri,” yani büyükelçi hanımlarını da ihmal etmeden...
Metris'ten Meclis'eSendikacı, Siyasetçi
Fehmi Işıklar bu söyleşide; “Seydişehir Alüminyum” toplu sözleşmesinden “TARİŞ grevi”ne, “Otağ-ı Hümayun” işkencelerinden Diyarbakır-Metris hücrelerine, Meclis kürsüsünden mahkeme salonlarına sendika ve siyasette yaşadıklarını siyasetbilimci Ekin Kadir Selçuk’a anlatıyor.
Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Seferberliği
Mehmet Beşikçi, Osmanlı ordusunun Birinci Dünya Savaşı’nın gerektirdiği yoğun insan gücü seferberliğini nasıl yürüttüğünü, kapsamlı arşiv taramasını zengin bir süreli yayın ve anı-hatırat literatürüyle harmanlayarak araştırıyor. Seferberlik koşullarının devlet-toplum ilişkilerini yeniden şekillendirici bir etki yaptığını savunan Beşikçi, bu süreçte Osmanlı devleti bir yandan daha merkezî, otoriter ve milliyetçi bir eğilime girerken, diğer yandan toplumun seferberlik politikalarına karşı tepkiler verebileceği bir alanın da açıldığını gösteriyor.
Şekâvet, Hıyânet, İsyanGeç Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Eşkıyalık
Şekâvet, Hıyânet, İsyan’da 19. yüzyıl Osmanlısı’ndan Cumhuriyet’e uzanan dönemde, genel olarak eşkıyalık olarak adlandırılan, kaçakçılık ve isyan hareketlerini de içeren pratikler ve söylemler ele alınıyor.