Suriyeli Mülteci Krizi: Almanya’daki Suriyeli ve Iraklı Mülteciler
Suriye çatışmalarının başladığı 2011 yılından bu yana, 11 milyon civarında Suriyeli, ülkelerinden kaçmışlardır. Altı yıllık savaşın ardından, Suriyeli mültecilerin çoğunluğu, ya hâlâ Suriye’de yaşamakta ya da Suriye’ye komşu ülkelere sığınmış durumdadırlar. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne (UNHCR) göre, yaklaşık 5.5 milyon Suriyeli, Türkiye, Lübnan, Ürdün, Mısır ve Irak’a kaçarken, 6.6. milyonu da Suriye içinde yerini değiştirmek zorunda kalmıştır. BM, 10 Suriyeli mülteciden yalnızca 1’inin kamplarda yaşadığını tahmin etmektedir. Geriye kalanlar, yabancı oldukları şehirlere yerleşme mücadelesi vermekte ya da kırsal alanlara gitmeye zorlanmaktadır (UNHCR, 2019).
Özellikle Ürdün ve Lübnan’da olmak üzere pek çok kamptaki koşullar kötüdür. Ürdün’deki Zaatari mülteci kampı, 100 binden fazla mülteci ile Ürdün'deki en büyük şehirlerden biri haline gelmiştir. Suriyeli mülteciler için iltica ettikleri ülkelerdeki en büyük sorunlardan biri, yasal çalışma imkânı bulamamaktır: iş bulmakta zorlanmakta ve en temel ihtiyaçlarını karşılamaya yetmeyecek kadar düşük bir maaşla - çalışma izinleri olmadığı için - yasadışı çalışmaktadırlar. Genç Suriyeli mülteciler, gerçekçi bir beklentileri olmaksınız belirsiz bir gelecekle karşı karşıyadır. Suriyeli çocuklar ise eğitim yetersizliğinden muzdariptir; binlerce Suriyeli çocuk ebeveynlerine yardım etmek için okulu bırakmaya zorlanmıştır. Ayrıca, Lübnan, Ürdün ve Türkiye’deki birçok yerde, pek çok aile çocuklarını okula götürmek için ulaşım masraflarını karşılayamamaktadır. Lübnan ve Ürdün'ün kaynaklarının azlığı ve Suriyeli mültecilere yardım için tamamen uluslararası topluma bağımlı olmaları da durumu kötüleştirmektedir. Türkiye’deki durum ise bundan biraz daha iyi görünmektedir: Türkiye yirmi iki adet kampın kurulmasında ciddi bir destek sunmuştur. Ancak, Türkiye’deki Suriyeli mülteciler de, hâlâ iş bulmalarını zorlaştıran bir dil engelinden muzdariptirler.
Geleceğe dair umutlarının bulunmaması ve daha iyi bir yaşam arzusu, pek çok mültecinin AB ülkelerine kamayı tercih etmelerinin başlıca sebeplerindendir. 2015 yılında bir milyondan fazla göçmen ve mülteci (300 binden fazlası Suriyeli olmak üzere) Avrupa'ya geçmiştir. Uluslararası Göç Örgütü’ne (IOM) göre, 2015 yılında 3.770'ten fazla göçmenin Akdeniz'i geçmeye çalışırken öldüğü bildirilmiştir (BBC, 2016). 2014 ve 2016 yılları arasında en fazla sayıda sığınma başvurusu alan AB ülkesi Almanya olmuştur. Almanya İçişleri Bakanlığı’na göre, Ocak 2015 ve Ekim 2015 arasında, 243.721 Suriye vatandaşı sığınma talebiyle Almanya'ya girmiştir (Federal İçişleri, Bina ve Toplum Bakanlığı, 2015). Almanya, Ekim 2014’te, Berlin’de Suriyeli mültecilerin durumuna dair ilk konferansa ev sahipliği yapmıştır (Supporting Syria & the Region, 2018).
Almanya’daki mülteciler, Alman bölgelerine, bölgelerin vergi gelirlerine ve toplam nüfuslarına göre dağılmaktadır (Katz, Noring ve Garrelts, 2016). Ağustos 2015’te yaptığı ünlü konuşmasında Angela Merkel, açık kapı mülteci politikasını temsil eden “Yapabiliriz” ifadesini kullanmıştır. Mülteci krizine halkın tepkisi de etkileyici olmuştur. Pek çok Alman, özellikle Alman makamları kendi sınırlarını zorladıkları anlarda, ülkeye gelen mültecilere yardımcı olan sivil toplum girişimlerine katılmışlardır. Vatandaşların bu bağlamdaki faaliyetleri, konaklama, bilgi, ulaşım ve giyim gibi temel ihtiyaçların karşılanmasını içermektedir. Artan popülist hareketlere ve mülteci krizinin Almanya’daki bazı siyasi partiler tarafından siyasi amaçlarla istismar edilmesine rağmen, istatistikler Almanların büyük çoğunluğunun ülkelerinin sığınmacılara açık olması gerektiğine inandığını göstermektedir. Sığınmacıların ülkeye girişlerinin halihazırda iyice artmış olduğu Temmuz 2015’te bile, Alman nüfusunun yüzde 93’ü savaştan veya sivil çatışmadan kaçmak isteyen insanları ağırlama fikrini desteklemekteydi (Mayer, 2016). Almanya, o dönemde olduğu gibi şu anda da mülteciler için misafirperver bir ülke durumundadır.
Mülteciler için Lüks Değil, İhtiyaç Olarak Kültür Mirası
Sekiz yıllık savaşın ardından, birçok mülteci için Suriye’ye dönme umudu hâlâ bulunmamaktadır. Mültecilerin karşılaştıkları en büyük sorunlardan biri de yeni ülkelerinde yaşadıkları tecrit duygusudur. Aidiyet duygusu önemli bir ihtiyaçtır ve kültürel miras, önceki nesilleri ve nereden geldiklerini daha iyi anlamalarını sağlamanın yanı sıra, mülteci grupları içinde otomatik bir birlik ve aidiyet duygusu sağlayarak bunda hayati bir rol oynayabilir. Son çatışmalar sırasında, Suriye ve Irak’taki ulusal kimlik, şu anda yaygın olan mezhepsel nefret ve şiddetin artması ile tehdit altında kalmıştır. Bununla birlikte, kültürel miras kimlik ve aidiyetin pekiştirilmesinde önemli bir rol oynayabilir. Lowenthal’ın (1985, s. 224-231) da belirttiği gibi: “Miras ve kimlik arasındaki ilişki, literatürde yer edinmiş bir konudur - miras olarak maddi kültür, tarih gibi kimliğin geçici ve kaygan bir kavramına fiziksel bir temsil ve gerçeklik sağladığı varsayılır; aidiyet ve süreklilik hissiyatını besler”. Suriyeli ve Iraklı mültecilerin anavatanlarına yeniden bağlanmasında mirasın temsili hayati öneme sahiptir. Laurajane Smith’in (2016, s. 48) The Uses of Heritage adlı kitabında belirttiği gibi: “Bu manadaki analizi çoğu zaman ulusal kimlik üzerinden dile getiriliyor olsa da, mirasın, kimliği oluşturma ve ona maddi gerçeklik vermedeki temsili ve sembolik değeri iyi bilinmektedir”.
Yeni ev sahibi ülkelerde mülteciler ve kültürel mirasları arasında bir bağlantı kurmak, mültecilerin saygı gördüklerini hissetmelerini sağlayabilir ve kültürel bir hak olarak kültür mirasının önemini yeniden doğrulayabilir. Kültürel haklara dair, Karima Bennoune (BM Kültürel Haklar Özel Raportörü) tarafından Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda sunulan yeni bir rapora göre: “Kültürel miras, hem geçmişten bir mesaj hem de geleceğe giden bir yol olarak mevcut zamanda öneme sahiptir. İnsan hakları perspektifinden bakıldığında, sadece kendi içinde değil, aynı zamanda insan boyutuyla, özellikle bireyler ve topluluklar için ve kimlik geliştirme süreçlerindeki ehemmiyeti açısından da önemlidir” (Bennoune, 2016). Bu nedenle, özellikle kültürel mirasın mevcut çatışmalar yüzünden yaşadığı büyük tahriple beraber, mültecilere kültürel miras konusunda eğitim verilmesi, mültecilerin kültürleriyle ilgili daha fazla özgüvene sahip olmalarına ve kendilerine güven duymalarına yardımcı olabileceğinden oldukça önemlidir. Multaka işte bu bakış açısından doğmuştur.
Multaka’nın Ardındaki Fikir
Berlin gibi büyük bir şehirde yaşayan Suriyeli ve Iraklı mülteciler, pek çok yeni kültür ve arka plan arasında kolayca kaybolmuş ve yalnız hissedebilmektedirler. Bu nedenle, Pergamon Müzesi’nin İslam Eserleri Müzesi tarafından başlatılan bir proje olan Multaka Projesi’nin ardında iki yönlü bir fikir bulunduğu söylenebilir. Birincisi, Pergamon Müzesi’nde halihazırda sergilenmekte olan Suriye ve Irak mirasını, mültecilere kendi miraslarının devasa uluslararası değerini göstermek için kullanmayı amaçlamaktadır. Pergamon Müzesi’nin iki ayrı koleksiyonunda rehberli turlar düzenlenmektedir: İslam Eserleri Müzesi ve Antik Yakın Doğu Müzesi. İslam Eserleri Müzesi, 1912’de Friedrich Sarre tarafından Halep’ten elde edilen Halep Odası gibi eşsiz sergilere ev sahipliği yapmaktadır. Odanın orijinal yeri ise Halep’teki Vekil Evi’dir. (Discover Islamic Art, t.y.). Müze, aslen Suriye ve Irak’tan gelen yüzlerce esere ek olarak, ayrıca Ürdün Çöl Kalelerinden biri olan, 8. yüzyıldan kalma Emevi yerleşim kasrı Mshatta Sarayı’nın dekore edilmiş kısmı Mshatta Cephesi’ne de ev sahipliği yapmaktadır. Antik Yakın Doğu Müzesi, Asur, Sümer ve Babil’den gelen eserleri sergilemektedir. Serginin ana bölümü ise, Nebuchadenezzar II'nin taht odasıyla birlikte, ünlü İştar Kapısı ve Babil Tören Yolu’dur. İslam Eserleri Müzesi müdürü ve projeyi de yöneten Stefan Weber’e göre: “İslam Eserleri Müzesi ve Antik Yakın Doğu Müzesi’ndeki sergiler, Suriye, Irak, Türkiye ve İran başta olmak üzere, insanlık tarihinin olağanüstü tanıklarını içermektedir. Her iki müze de, Avrupa ile Orta Doğu arasındaki kültürel tekniklerin göçüne, toplumların ve bugüne kadarki her çağda kültürel birbirine bağlılığın çokluluğuna dair anlatılar sunmaktadır” (Sabrine, 21 Eylül 2016). Pergamon Müzesi’nde sergilenen zengin Suriye ve Irak mirasının, bu mirasın dünyanın geri kalanı için sahip olduğu değerini ve kültürlerinin insanlık tarihinin gelişiminde oynadığı önemli rolü göstermesinin yanı sıra, yeni kültürlerinde mültecilerin öz saygısını arttırmada ciddi bir rol oynayabileceği umulmaktadır.
Almanya’da mültecilerin entegrasyonu konusunda hâlâ önemli bir zorluk bulunmaktadır. Alman hükümeti, topluma entegre olmalarına ve iş bulmalarına yardımcı olmak için Almanca kursları vermektedir. Bu bağlamda, Multaka’nın ikinci amacı, Alman Tarih Müzesi aracılığıyla mültecilere Alman tarihi ve Alman değerleri hakkında bilgi vererek Alman toplumuna entegre olmalarına yardımcı olmaktır. Bunun, içinde yaşadıkları toplumu daha iyi anlamalarına yardımcı olacağı ümit edilmektedir. Alman Tarih Müzesi’ndeki tur rehberleri, mültecilerin Almanya’nın kültürel mirası ile kendi mirasları arasında bağlantı kurmalarına da yardımcı olmaktadır. Müzedeki rehberli turlar, Almanya’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki durumunu göstermekte; bu şekilde, müze, savaş, savaş sonrası koşullar ve durumlar hakkında düşünmek için önemli bir fırsat sunmaktadır. Mülteciler, bölünmüş Almanya’nın sonunda Bismarck tarafından nasıl birleştirildiğini öğrenmekte, II. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında Almanya’daki yıkılan şehirlerin kalıntılarını ve resimlerini görmekte ve şimdiki durum ile kıyaslayabilmektedirler. Geziler için seçilen eserler, mültecilere Suriye ve Irak’taki fiili durum hakkında düşünmek ve bağlantı kurmak için Alman tarihi hakkında bilgi vermeye odaklanmakta, bu yansımaların kendilerine gelecek için umut verebileceği düşünülmektedir.
Alman Tarih Müzesi ve Pergamon Müzesi’nin İslam Sanatı ve Antik Yakın Doğu Müzelerindeki rehberli turlara ek olarak, Multaka projesi, Heykel Koleksiyonu ve Bizans Sanatı Müzesi ve Münzkabinett (Nümizmatik Koleksiyonu) isimli iki koleksiyona ev sahipliği yapan Bode Müzesi’nde de ayrıca rehberli turlar sunmaktadır. Müze ayrıca, iki sanat formu arasında bir diyalog oluşturmak üzere Avrupa heykel örnekleriyle birlikte sunulan Gemäldegalerie’den (Resim Galerisi) resimler içermektedir.
Bu müze, Multaka projesine, “dinler arası köklere ve İslam, Yahudilik ve Hristiyanlığın ortak kökenlerine atıfta bulunması” sebebiyledir. “Doğu Akdeniz bölgesi kültürleri, yüzyıllar boyunca, günümüzde tehdit altında olan, dini ve etnik açıdan çoğulcu topluluklarla karakterize olmuştur” (Sabrine, 21 Eylül 2016). Müze, mültecilerin, ortak değerler ve ilkelerin yanında bu üç din arasındaki hoşgörü ve saygıya dair bilgi sahibi olabileceği önemli bir yerdir.
Guides des Projekts “Multaka: Treffpunkt Museum”
© Staatliche Museen Berlin, Museum für Islamische Kunst, Foto Milena Schlösser
Prensipte Multaka, müzelerin kültürlerarası diyalog yerleri olarak kullanılmasına yardımcı olmakta, mültecilerin menşe ülkeleri ile Almanya arasındaki bağlantıları bulmaya çalışmaktadır. Mültecilerin atölye çalışmalarına ve Almanlarla birlikte yapılan özel rehberli turlara davet edilmesi, ev sahibi toplulukla doğrudan temas halinde olmalarına ve aralarında bağlantılar kurmalarına yardımcı olmaktadır.
Bu anlamda Multaka, mültecilere menşe kültürlerine olumlu bakma motivasyonu veren bir projedir. Onların, kendi tarih ve kültürleriyle buluşmayı kolaylaştırır. Müzelerde kendi kültür köklerini keşfetmelerine imkân verilmesi mültecileri özgüven kazandırır. Multaka, mültecilerin yeni topluluklarına kültürel katılımını teşvik etmede önemli bir rol oynamakta ve toplumun aktif bir üyesi olmalarına yardımcı olmaktadır (Sabrine, 21 Eylül 2016).
Proje Yapısı ve Yönetimi
Multaka, 'buluşma noktası' anlamına gelen Arapça bir kelimedir ve bu proje açısından, buluşma noktasını müzeler oluşturur. Proje Kasım 2015’te başlamıştır. Başlıca zorluklar finansman ve uygun rehberler bulmak olmuş, bununla birlikte, proje, Alman Federal Aile, Yaşlılar, Kadınlar ve Gençlik Bakanlığı’nın “Demokratie Leben”in (Canlı Demokrasi) federal programından hızlı bir şekilde ilk fon desteğini aldı. Genç Suriyelilerin ve Iraklıların (projeye rehberlik etmek üzere davet edilen) tepkisi çok olumluydu. Bir aydan kısa bir sürede rehberler müze personelinden gerekli eğitimi almış ve seçilen dört müze içinde rehberli turlar vermeye başlamıştır.
Teilnehmer einer Führung des Projekts „Multaka“ im Museum für Islamische Kunst
© Staatliche Museen Berlin, Museum für Islamische Kunst, Foto A.R.Laub
Yapısı bakımından, proje dört kişi tarafından yönetilmektedir. Sorumlulukları birkaç alana bölünmüştür: Proje lideri, Pergamon Müzesi’nin İslam Eserleri Müzesi’nin müdürüdür. Fonlama ve projeyi geliştirme bakımından yasal sorumluluğu bulunmaktadır. Kendisine iki Proje Yöneticisi eşlik etmekte, görevlerini şunlar oluşturmaktadır: Dört müzenin eğitim departmanları arasındaki iletişimi ve koordinasyonu kolaylaştırmak; medya için bir temas noktası olarak hareket etmek; atölye çalışmaları düzenlemek; müzeler hakkındaki eğitimleri de dâhil olmak üzere kılavuzlar arasındaki iletişimi koordine etmek; ve projenin rehberli turlarını ve pazarlamasını organize etmek. Ayrıca finansal kontrol, sosyal yardım ve değerlendirme ile de ilgilenmektedirler. Ekibin dördüncü üyesi, proje bütçesinden ve rehberlere ödeme yapılmasından sorumlu mali yöneticidir (Freunde Museum Islamische Kunst, t.y.). Proje yöneticilerinin maaşları ve rehber ücretleri, proje bütçesinin en önemli bölümünü oluşturmaktadır.
2015 ve 2016’da, proje birçok Alman kamu kurumu, özel vakıf ve özel bağışçıdan hibeler almıştır. Bunlar arasında 2015 yılında Almanya Federal Aile, Yaşlılar, Kadınlar ve Gençlik Bakanlığı da bulunmakta olup, proje 2016’da Federal Kültür ve Medya Bakanlığı'ndan (BKM) ikinci ana kamu yardımını almıştır. Özel vakıflar Schering Stiftung ve Stiftung Deutsches Historisches Museums da projeye cömertçe destek vermiştir. Son 2 yılda ise, Multaka, Alwaleed Philanthropies Vakfı (Artforum, 2018) ve Andrew W. Mellon Vakfı'ndan (Museum für Islamische Kunst, 2018) cömert destekler almıştır.
Projenin şu anda, iki aşamada seçilmiş 25 rehberi bulunmaktadır. İlk aşama 2015 yılının sonlarında gerçekleşmiş ve 19 rehber içermiştir. İkinci aşama 2016 yılında gerçekleşmiş ve 6 rehber daha dâhil olmuştur. Rehberler, arkeologlar ve koruyucuların yanında, mimar, sanatçı, müzisyen, avukat gibi çeşitli mesleki kökenlerden gelmektedir. Bunların çoğu Berlin’de doktora tezlerini hazırlamaktadır. Rehberlerin bizzat kendileri de Almanya’ya – bazıları mülteci, bazıları ise öğrenci olarak – sonradan gelmiş kimselerden oluşmaktadır. Müzelerin özel içeriği ve pedagoji konuları ile iletişim ve diyalog yöntemlerine odaklanan programlar aracılığıyla Staatliche Museen ve Alman Tarih Müzesi’nin Eğitim ve Sosyal Yardım Departmanlarından müze eğitimcileri tarafından eğitilmişlerdir. Rehberler, en çok ilgilendikleri müzeyi ve eserleri seçmekte özgürdürler. Dört müzedeki müze eğitimcileri, mültecilerle alakalı belli bazı eserlere vurgu yaptıktan sonra, rehberler bunları anlamlandırmak üzere kendi yorumlarını katmışlardır. 2019’da düzenli proje toplantıları aracılığıyla rehberler proje geliştirmenin bir parçası olmayı sürdürmektedirler.
Multaka, ilk tur çarşambaları, ikincisi cumartesi günü olmak üzere, haftada iki kez dört müzede gerçekleştirilmektedir. Turun süresi yaklaşık bir buçuk saattir ve tüm rehberli turlar mülteciler için ücretsizdir. Turlar mülteciler ve rehberler arasındaki diyaloğa dayanmaktadır.
Mültecilere ulaşmak projenin ana zorluklarından biridir. Proje ekibi, rehberlerle işbirliği içinde, öncelikle sosyal medya aracılığıyla mültecilere ulaşmaya çalışmaktadır. Multaka, şu anda 4170 takipçisi olan bir Facebook sayfası (Multaka Facebook sayfası, t.y.) ve bir Twitter hesabına sahiptir. Mültecilere ulaşmanın bir başka yolu, mülteci kamplarına ve dil okullarına el ilanları dağıtarak projeyi tanıtmak şeklindedir. Son olarak, turlara daha önce katılan mülteciler, arkadaşlarını ve akrabalarını rehberli turlara katılmaya davet ederek önemli bir rol oynamaktadır.
2016 yılında başlayan Multaka projesi, birçok atölye çalışması da gerçekleştirmiştir. Atölyelerin amacı, mültecilerin ve yerel halkın buluşarak birbirlerini tanımalarına fırsat sağlamaktır. Atölyeler, fotoğrafçılık, mozaik çalışmaları, tekstiller, cam işçiliği, yazı ve İslam ve Hıristiyanlıkta kadın temsilleri gibi farklı konulara odaklanmaktadır. Bu atölye çalışmaları ile proje, Almanlarla Suriyeliler arasındaki ortak kültürel yönleri belirlemeye çalışmaktadır. Atölye çalışmalarında mülteciler ve yerli Alman halkı buluşarak deneyimlerini ve düşüncelerini paylaşma şansı bulmaktadır. Çalışmalar sırasında katılımcılara genellikle bir Multaka rehberi eşlik etmektedir. 2016 ve 2019 yılları arasında Multaka düzinelerce atölye çalışması düzenlemeyi başarmıştır (Multaka, t.y.).
Multaka Glass © Berlin Glas .e.V
Mültecilerin Geribildirimleri
2016 yazında farklı rehberli turlar sırasında, on beş mülteciye, mültecilerin Suriye ve Irak’taki kültürel mirasları ile ilgili olarak, hem ülkelerinden ayrılmadan önce hem de şu anki çatışmalarla birlikte nasıl hissettiklerine dair bilgi toplamak amacıyla bazı temel sorular yönelttik. Mültecilere, Pergamon Müzesi’ndeki miraslarının bir kısmını gördüklerinde ne hissettiklerini ve Multaka'nın Alman Tarih Müzesi’nde Alman kültürü ve Alman tarihi hakkında daha fazla bilgi edinmelerine nasıl yardımcı olduğunu sorduk. Multaka’nın onlar için neden önemli olduğunu açıklayan dört mültecinin yanıtlarını seçtik. Yanıtlayan sayısı az olmakla beraber, ifadeleri, mültecilerin miraslarıyla bağlantıları hakkında iyi bir genel bakış sunarken, Multaka’nın mültecilere yeni ev sahibi ülkelerinin mirasının yanında kendi mirasları üzerine düşünmelerine nasıl yardımcı olduğunu da göstermektedir.
Fadi, Suriye’nin Lattakia şehrinden, – Almanya’ya iltica etmeden önce – elektrik mühendisi olarak çalışan 31 yaşında bir erkek. Kendisi şunları söylemiştir: “Ben sadece Şam’daki ulusal müzeyi ziyaret ettim ve Suriye’de ziyaret ettiğim tek arkeolojik alan Crac de Chavaliers’di. Suriye’de kültürel miras eğitimi çok sınırlıydı ve Suriye tarihi hakkında öğrendiklerim kendi çabalarıma dayanıyordu. Okullar tarafından düzenlenen bazı geziler vardı, ancak bu gezilerin etkisi çok sınırlıydı ve bu gezileri yapan öğretmenler de bu yerleri kapsamlı bir şekilde açıklamamıştılar. Suriye savaşı, Suriye mirası üzerinde büyük bir etki yarattı; Palmira yok edildiğinde çok önemli bir şey kaybettiğimi hissettim. Tarihimin bir parçası ve ülkemle ilgili gurur duyduğum tek şey; çünkü bu, dünyaya önemli bir şey verdiğimizi gösteren bir kanıt. Multaka’ya katılmak bana zengin Suriye Mirasımız hakkında daha fazla şey öğrenme şansı verdi.”
Jony, Tartouslu 32 yaşında bir erkek. Almanya’ya iltica etmeden önce doktor olarak çalışıyordu. Şöyle konuştu: “Suriye’de kültürel mirasımıza bakmamızın temel nedeni, bu mirasın önemi hakkında farkındalık eksikliği ve halkın genel cehaletidir. Suriye hükümetinin iyi bir rol oynamadığını ve bu konuda bir stratejisinin olmadığını düşünüyorum; onların katılımı asgari düzeyde ve sadece ekonomik nedenlerden ötürü idi. Vandalizmden mustarip birçok yer olduğunu hatırlıyorum; örneğin, savaştan önce arkeolojik alanları ziyaret ettiğinizde, yerel halkın isimlerini duvarlara yazdığını görebilirdiniz. Savaş sırasında bile, hükümet önemli eserleri güvenli yerlere taşımak için daha aktif bir rol oynayabilirdi. Alman Tarih Müzesi’ni ziyaret ettiğimde üzüldüğümü gördüm ve neden böyle müzelerimiz olmadığını sordum kendime; neden zengin kültürel mirasımızı umursamadık? Alman Müzesi’ni ziyaret etmek, Almanya ve Almanlar hakkında daha fazla bilgi edinmek için harika bir fırsattı.”
Muhamad, İdlibli 47 yaşında bir erkek, Almanya’ya iltica etmeden önce Maarat al Numan Müzesi’nde arkeolog olarak çalışıyordu. Şunları söyledi: “Müzeleri ziyaret eden Suriyelilerin sayısı çok azdı ve ziyaretçilerin çoğunluğunu öğrenciler ve yabancı gruplar oluşturuyordu; Maart al Numan kentindeki insanlar bile müzeyi ziyaret etmiyorlardı. Normalde öğrenciler müze hakkında az şey açıklayan öğretmenler eşliğinde müzeye geliyorlardı. Yerel halk her zaman arkeolojik bölgeleri ziyaret ederdi, ancak bunlar kültürel gezintiler değildi; İdlib bölgesi çok güzel olduğu için, özellikle ilkbaharda bir eğlence faaliyetiydi. Ne yazık ki, buraları ziyaret eden sıradan insanlar, bu alanların tarihini ve işlevlerini öğrenmekle ilgilenmiyorlardı. İlgilenenler yalnızca, bir tür eğitim almış olan kişilerdi. Pergamon Müzesi’ni ziyaret eden bir arkeolog olarak, bu müzedeki eserlerin çoğu Suriye’den geldiği için kendimi çok gururlu ve mutlu hissediyorum. Dünyanın her yerinden insanların bu eserleri görmeye geldiğini görmek harika bir duygu. Bir arkeolog olarak, bu mirası yüz yıldan fazla koruyan Almanya’nın, savaş bittiğinde Suriye’deki restorasyon ve yeniden yapılanma çalışmalarında önemli bir rol oynayacağını umuyorum. Pergamon Müzesi size Suriye hakkında farklı bir bakış açısı sunuyor. Suriye, Pergamon Müzesi’nde, bir savaş bölgesi olarak değil, ilk uygarlıkların doğduğu, hoşgörü yeri olarak temsil ediliyor. Suriye'den getirdiğim tek şey, arkeolog kimliğim ve bu benim için büyük önemi olan sembolik bir şey.”
Said, Halepli, Almanya’ya iltica etmeden önce tüccar olarak çalışan 34 yaşında bir erkek. Said Multaka’da çok aktif; dört müzede birçok tura katıldı ve şunları söyledi: “Berlin’de Halep’i temsil eden bir yer olduğunu keşfetmekten çok mutlu oldum. Halep Odası’ndan bahsediyorum. Pergamon’da bu odayı görmek her zaman hayatımın Halep’te nasıl olduğunu, eski şehrimizde nasıl mutlu olduğumuzu hatırlatıyor. Güzel şehrimizin başına gelen tüm yıkımı unutmama yardımcı oluyor. Halep’i çok özlüyorum, eski şehirde yemek yemeye (fasulye veya ciğer) çıkmak ya da kalenin önündeki meydana gidip bir şeyler içmek, hatta sadece Halep pazarında yürümek gibi küçük şeyleri bile çok özlüyorum. Alman Tarih Müzesi’nde, Berlin ve Dresden’in nasıl tahrip edildiğini gördüm. Berlin ve Dresden’in yıkılması bana kendi şehrimi düşündürdü ve Halep’in bir gün Berlin ve Dresden gibi eski günlerine döneceği umudunu veriyor. Şu anda Almanya'da mülteci olarak yaşayan Suriyeliler, Suriye'ye geri dönmek ve Almanların geçmişte yaptığı gibi ülkelerini yeniden inşa etmek için öğrenmek ve kapasitelerini geliştirmek adına büyük fırsatlara sahip; şu anda burada olduğumuz için çok şanslıyız”.
Seçilen örnekler oldukça çeşitlidir; katılımcılar Almanya’ya kaçmadan önce Suriye’de farklı kariyerlere sahip olup katılımcılar arasında bir elektrik mühendisi, bir doktor, bir arkeolog ve bir tüccar bulunmaktadır. Görüşleri, Suriye’nin kültürel mirası ve Multaka projesine dair çeşitli düşünceleri yansıtmaktadır. İlk katılımcı Fadi’nin ifadeleri, Suriye’nin savaştan önceki kültürel mirasının durumu hakkında önemli bir fikir vermektedir. Fadi’nin açıklamaları Suriye’de kültürel mirasa ilişkin eğitim eksikliğini teyit eder. Suriye'deki eğitim sistemi, kültürel miras eğitimi söz konusu olduğunda yalnızca belli bir dizi materyalleri kullanmaktadır. Suriyeli öğrenciler, kültürel mirası sınırlı okul tarih kitaplarından öğrenmekte ve kitaplar neredeyse sadece İslam'ın ortaya çıkmasından sonraki Arap tarihine yoğunlaşmaktadır (Loosly 2005, s. 590). Eğitim Bakanlığı müzelere ve arkeolojik alanlara okul gezileri düzenlemektedir; ancak, bu geziler alanları bilen yeterli rehberlerden yoksun olduğundan genellikle gezilerin eğitim değeri sınırlı kalmaktadır. Suriye müzelerinde eğitim bölümleri de olmayıp kültürel miras eğitimini desteklemeye katkıda bulunmamışlardır; rolleri neredeyse yok gibidir. Eğitim rolü olan tek müze, yerel ilkokullar için kültürel miras eğitimi ile ilgili bazı faaliyetler yürüten Şam Ulusal Müzesi’dir. İkinci ve üçüncü katılımcılar Joni ve Mohamad, Suriyelilerin kültürel miraslarından nasıl bu kadar uzak oldukları konusunda çok önemli bilgiler vermiş; ikisi de, yerel Suriye topluluklarının müzeleri ve arkeolojik alanları ziyaret etmediğini doğrulamıştır. Çatışmalardan önce müzelere gelen yerel ziyaretçi sayısı çok azdır; giriş Suriyelilere ücretsiz olsa bile, ziyaretçilerin çoğunluğu yabancı turistlerdir (Zobler 2011, s. 180). Her ikisi de yerel halkın müzeleri ve arkeolojik alanları ziyaret etmesinin ne kadar önemli olduğundan bahsetmiştir. Katılımcılar, Multaka'nın Suriyelileri miraslarına bağlamak için bir boşluğu doldurmaya nasıl yardımcı olduğunu anlatmışlardır. Suriyeli mülteciler, İslam Eserleri Müzesi ve Antik Yakın Doğu Müzesi'ndeki Suriye koleksiyonları sayesinde Suriyeli mülteciler, Tell Halaf, Mari, Ebla ve ülkelerindeki diğer arkeolojik alanlar hakkında bilgi edinme fırsatı bulmaktadırlar. Ayrıca, Multaka projesiyle, dünyanın dört bir yanından insanların, ziyaret edip kültürel miraslarını gördükleri bu müzeler, Suriyeli mültecilerin, kültürel miraslarından gurur duydukları yerler haline gelmektedir.
Savaş sırasında Suriye kültürel mirasının yok edilmesi konusu, bu dört katılımcının ifadeleri ile, yapılan görüşmelere yansımıştır. Katılımcılar yıkımın acısını dile getirmiştir. Suriyeli mülteciler miraslarını sadece Almanya'da değil diğer ülkelerde de canlandırma çabalarına devam etmektedirler. Ürdün'deki Zaatari mülteci kamplarında, mülteciler Suriye'deki 12 simge yapıyı minyatür olarak yeniden yarattılar. Kaynaklar azdı; bulabilecekleri her şeyi kullandılar: yerel bazalt kaya, polistiren, çimento, MDF ve hatta tahta kebap şişleri. Kamptaki sergiler sayesinde, proje mültecilerin kendi kültürel miraslarıyla yeniden bağlantı kurmasına yardımcı oldu. Zaatari’deki, birçoğu Suriye’ye dair çok az hatırası olan ya da hiç olmayan on binlerce çocuk için bu, ünlü simge yapıları görmek için ilk fırsat olmuştur (Dunmore, 2016).
Alman Tarih Müzesi’ni ziyaret eden katılımcılar Alman tarihine, özellikle de savaştan sonra ülkelerini yeniden kurdukları 2. Dünya Savaşı sonrası döneme olan saygılarını ifade etmişlerdir. İkinci ve dördüncü katılımcılar, Almanya'nın Suriye’nin kültürel mirasının yeniden inşası ve restorasyonunda yardımcı olabileceğine inancını taşımaktadırlar. Almanya, 2013’ten beri, Suriye Mirası Arşiv Projesi’ni başlatan Alman Arkeoloji Enstitüsü ve İslam Eserleri Müzesi aracılığıyla Suriye’nin kültürel mirasının korunmasına yardım etmektedir. Bu projenin bir parçası olarak, Suriye’ye dair araştırma verilerini ve fotoğraf koleksiyonlarını dijitalleştirmek ve arşivleme işlerinin yanında, ayrıca çatışmadan etkilenen alanlar ve tarihi anıtlar için hasar tespiti ve dokümantasyon çalışmaları yürütülmektedir. Suriye Mirası Arşiv Projesi'ne ek olarak, “Krizden Sonra Bir Gelecek” konusuna odaklanan Stunde Null Projesi adında bir başka Alman projesi daha bulunmaktadır. 2016 yılında Arkeolojik Miras Ağı (ArcHerNet) tarafından başlatılan proje, Suriye ve bölgenin geri kalanındaki kültürel mirası korumak için uzmanların ve toplulukların kapasite geliştirmelerini desteklemeyi amaçlamakta ve savaş sonrası Suriye'de koordinasyonu arttırmayı umut etmektedir. Bu proje öğrencileri, miras uzmanlarını ve Suriye ile bölgenin gelecekteki karar mercilerini desteklemekte, miraslarını korumalarını ve savaş sonrası yeniden inşa için bir plan geliştirmelerini sağlamaktadır (ArcHerNet, t.y.). Her ne kadar katılımcı örneklememiz küçük olsa da Multaka girişiminin mülteciler için önemini açıkça vurgulamakta ve mültecilerin yeni ülkelerini keşfetmelerine yardımcı olmak için kültürden istifade edilme ihtiyacını teyit etmektedir.
Multaka’nın Müzeciliğe Etkisi
Son yıllarda, proje hem uluslararası medyada hem de Alman medyasında büyük ilgi görmüştür. BBC, El Cezire, Deutsche Welle, ZDF ve diğerleri de dâhil olmak üzere birçok televizyon haberine konu olmuştur. TV haberlerine ek olarak, New York Times, The Guardian, Der Spiegel, Art Newspaper, NPQ gibi birçok uluslararası gazete ve Alman gazetesi proje hakkında makaleler yayınlamıştır.
Medyanın meseleyi bakışı olumlu olmuş, Multaka mültecilerin Alman toplumuna entegre olmalarına yardımcı olacak bir proje olarak sunulmuştur. Örneğin, Art Newspaper haberinde, “Berlin’deki müzeler kültürü, mülteciler için bir entegrasyon aracı olarak kullanıyor - Multaka projesinde, Suriye ve Irak’tan göç ettirilmiş diğer insanlar için düzenlenen rehberli müze turlarına mülteciler öncülük ediyor” denilmektedir.
Multaka, son 4 yılda birçok ödül kazanmıştır. İlki, mültecilerin kültürel katılımı ile ilgili projeler için özel bir ödül olup Multaka projesi, Almanya'daki mülteciler için organize edilen en iyi kültürel projelerden biri seçilmiştir. Proje, bu ödülü, Mayıs 2016'da Alman Kültür Bakanlığı'ndan almıştır. Kasım 2016'da ise, Deutschland Land der Ideen tarafından Deutsche Bank kulelerinde düzenlenen resepsiyonda Almanya'nın en iyi kültürel projesi olarak Multaka seçilmiştir. Üçüncülük ödül, Ekim 2017'de gelmiştir. 53 proje arasından Multaka, Zenith Fotoğraf Ödülü'nü kazanmıştır. Dördüncü ödül, 2018 yılındaki Miras ve Müze Ödülü olmuş, Multaka, “Suriye Girişimi - Ortak Mirasın Aracısı Olarak Müze” başlığı altında özel bir takdir almıştır.
Son yıllarda, Multaka projesi, mülteciler tarafından ve mülteciler için turlar organize etme konusunda diğer birçok müzeye ilham kaynağı olmuştur. Oxford'da, Pitt Rivers Müzesi ve Bilim Tarihi Müzesi, Multaka’yı ortaklaşa hayata geçirmiştir. Bilim Tarihi Müzesi, astronomik alet koleksiyonu ve diğer Arap eserleri için turlara rehberlik etmek üzere mültecileri eğitmiştir (History of Science Museum, t.y.). Pitt Rivers Müzesi’ndeki Multaka, müzenin yakın zamanda Orta Doğu'dan edindiği tekstile odaklanmaktadır. Bu makalenin yazıldığı sırada mülteciler, Nisan 2019’da açılacak olan tekstil koleksiyonu üzerine bir sergiyi ortaklaşa düzenlemektedirler (Pitt River Museum, t.y.).
Multaka’dan ilham alan bir başka müze de, Bern Tarih Müzesi’dir. Müze, kişilerin, müze rehberi olarak eğitilmiş olan mülteci geçmişe sahip insanlarla buluşabilecekleri turlar düzenlemektedir. Mülteci rehberler verilen turlar, ziyaretçilere dünyadaki mevcut hadiselere dair yeni perspektifler kazandırmaktadır. Rehberler, Suriye, İran, Afganistan ve Eritre gibi çeşitli ülkelerden gelmektedir.
ABD, Philadelphia’daki Penn Müzesi, Multaka’dan ilham alan bir başka müzedir. Müze, Suriyeli ve Iraklı mülteci rehberleri tarafından verilen turlar düzenlemektedir. Buradaki projeye Global Guide Public adı verilmiş olup, ilk olarak müzenin Orta Doğu Galerileri’nde başlamıştır. Ancak, 2019 sonbaharında, müze Meksika ve Orta Amerika Galerisi ve Afrika Galerilerinde de aynı konseptle turlar sunmaya başlayacaktır. Orta Doğu Galerileri’nde, İngilizce ve Arapça olarak turlar mevcuttur (Penn Museum, t.y.).
Multaka ve ondan ilham alan Birleşik Krallık, İsviçre ve ABD’deki diğer projeler, müzelerin mevcut mülteci krizi gibi kritik dönemlerde önemli bir rol oynayabileceğini göstermektedir. Multaka ve partner projeleri, farklı kültürler arasında köprüler kurmak için kültürel mirasın önemine dair yerel halk, mülteciler ve göçmenler arasında farkındalık oluşturmaya yardımcı olmaktadır. Multaka projesi, müzelerin klasik imajını değiştirmede önemli bir rol oynamış, müzelerin toplum içinde sosyal aktörler olabileceğini göstermiştir.
Son Sözler
Dört yıl içinde Multaka projesi, Berlin Müzeler’'ni yüzlerce mültecinin ziyaret etmesini sağlamış ve mültecilerin ev sahibi ülkeleri hakkında daha fazla bilgi edinmesine yardımcı olmuştur. Proje gerçek bir buluşma noktası haline gelmiş ve yüzlerce Alman mültecilerle bir araya gelerek onlarla birlikte tura katılmıştır. Arapça bilmemelerine rağmen rehberleri dinlemişlerdir. Multaka, kültürel mirasın, her şeyini kaybeden insanları desteklemek için önemli bir araç olduğunu ve kültürün insanların en kötü zamanlarında bir zorunluluk olduğunu kanıtlamıştır.
Multaka, müzelerin toplumların karşılaştığı krizlere cevap vermek için aktif yerler olabileceğini göstermiştir. Projeye katılan müzeler, mültecilerin topluma dâhil edilmesini sağlayan gerçek alanlara dönüştürülmüştür. Multaka, bugünlerde mülteciler ve kültürleriyle ilgili korku yaymaya çalışan popülist partilerin hareketleriyle karşı karşıya olan Avrupa toplumunda yeni gelenlere saygı, barış ve takdir sağlamak için kültürün kullanılması gerektiğini göstermiştir. Ayrıca Multaka’nın farklı Avrupa ülkelerindeki diğer müzeler tarafından benimsenmesi, Avrupa’daki mülteci krizi konusunda birlikte hareket etmenin önemini de göstermektedir.
Multaka, mültecilerin Alman toplumuna entegre olup bir parçası olabileceğini de göstermiştir. Multaka’nın ardındaki motive edici fikirler, mültecileri kültürlerinin dönüşmesi korkularına karşı destek vermeye devam edecektir. Bu fikirler, Almanya’nın, mültecilerin yeni bir yuva yapabilecekleri bir saygı ve hoşgörü ülkesi olduğunu doğrulayacaktır.
Teşekkür
Multaka’yı gerçeğe dönüştüren tüm müze personeline ve projedeki tüm rehberlere en içten teşekkürlerini sunmak isterim. Ayrıca, Multaka’yı baştan beri İslam Eserleri Müzesi’nde bir proje olarak sahiplenen müze Müdürü Profesör Stefan Weber’e en içten minnettarlığımı belirtmek isterim. Ayrıca bu makale hakkındaki yorumları için Dr. Emma Cunliffe’ye çok teşekkür ediyorum.
Çeviren: Fatih Sel
Kaynakça
Archaeological Heritage Network (ArcHeNet): Stunde Null Project. Erişim: https://www.archernet.org/2017/03/13/stunde-null-eine-zukunft-fuer-die-zeit-nach-der-krise/
Artforum (2018). Saudi Principe donates $10 million to Berlins Museum of Islamic Art. Erişim: https://www.artforum.com/news/saudi-prince-donates-10-million-to-berlin-s-museum-of-islamic-art-75855
BBC, Migrant crisis: Migration to Europe explained in seven charts. Erişim: http://www.bbc.com/news/world-europe-34131911
Bennoune, K. (2016). Cultural heritage is a human rights issue, UNESCO . Erişim: http://en.unesco.org/news/karima-bennoune-cultural-heritage-human-rights-issue
Bernisches Historisches Museum (t.y.). Multaka. Erişim: https://www.bhm.ch/de/agenda/jetzt-aktuell/multaka//
Deutschland Land der ideen, Das sind die Bundessieger 2016. Erişim adresi: https://www.land-der-ideen.de/wettbewerbe/presse/meldungen/sind-bundessieger-2016
Discover Islamic Art, Aleppo Room. Erişim: http://www.discoverislamicart.org/database_item.php?id=object;isl;de;mus01;39;en
Donadio, R. (2016, 28 Şubat). Berlin’s Museum Tours in Arabic Forge a Bridge to Refugee. Erişim adresi: https://www.nytimes.com/2016/02/29/arts/design/berlins-museum-tours-in-arabic-forge-a-bridge-to-refugees.html?action=click&pgtype=Homepage&version=Moth-Visible&moduleDetail=inside-nyt-region-2&module=inside-nyt-region®ion=inside-nyt-region&WT.nav=inside-nyt-region&_r=4
Dunmore, C. (2016). “How art is helping Syrian refugees keep their culture alive”, The Guardian, Erişim: https://www.theguardian.com/global-development-professionals-network/2016/mar/02/art-helping-syrian-refugees-keep-culture-alive
Federal Minister of the Interior; Anhaltend hoher Asyl-Zugang im Oktober 2015.Erişim: http://www.bmi.bund.de/SharedDocs/Pressemitteilungen/DE/2015/11/asylantraege-oktober-2015.html
Freunde Museums Islamische Kunst (t.y.). Multala. Erişim: http://www.freunde-islamische-kunst-pergamonmuseum.de/index.php?de
History of Since Museum, (t.y.).Multaka-Oxford. Erişim: https://hsm.ox.ac.uk/multaka-oxford
Loosley, E. (2005). Archaeology and Cultural Belonging in Contemporary Syria. World Archaeology, s. 589-596.
Lowenthal, D. (1985). The Past is a Foreign Country, Cambridge: Cambridge University Press.
Mayer, M. (2016). Germany's Response to the Refugee Situation: Remarkable Leadership or Fait Accompli? Erişim: http://www.bfna.org/publication/newpolitik/germanys-response-to-the-refugee-situation-remarkable-leadership-or-fait-accompli
Monika Grütters zeichnet Projekt "Multaka" aus, Tages Spiegel, 25 Mayıs 2016. Erişim: .http://www.tagesspiegel.de/kultur/fluechtlinge-als-museumsfuehrer-monika-gruetters-zeichnet-projekt-multaka-aus/13644788.html
Multaka Facebook sayfası (t.y.). Erişim: https://www.facebook.com/MultakaTreffpunktMuseum/?fref=ts
Multaka (t.y.). Erişim: https://multaka.de/en/workshops/
Museum für Islamische Kunst (2018) . The Andrew W. Mellon Foundation supports Berlin’s Museum für Islamische Kunst in the archiving of and educating about Syrian
cultural heritage. Erişim: https://www.smb.museum/en/museums-institutions/museum-fuer-islamische-kunst/about-us/whats-new/detail/die-andrew-w-mellon-foundation-unterstuetzt-das-museum-fuer-islamische-kunst-bei-der-archivierung-und.html
OXFAM (tarihsiz). Life in Za’atari refugee camp, Jordan’s fourth biggest city.Erişim adresi: https://www.oxfam.org/en/crisis-syria/life-zaatari-refugee-camp-jordans-fourth-biggest-city
Penn Museum (t.y.). Global Guides. Erişim: https://www.penn.museum/visit/tours/global-guides
Pitt Rivers Museum (t.y.). Multaka-Oxford. Erişim: https://www.prm.ox.ac.uk/multaka-oxford-0
Sabrine, I. (2016, 21 Eylül). Stefan Weber ile “Multaka: Museum as meeting point” konulu kişisel görüşme.
Shafaq, H. (2016, 11 Mayıs). Germany’s Art Community Innovates to Integrate Refugees. Non Profit Quarterly. Erişim: https://nonprofitquarterly.org/2016/05/11/germanys-art-community-innovates-to-integrate-refugees/
Smith, L. (2006). The Uses of Heritage, Londra ve New York: Routledge, 2006
Spicer, I. (2016, 20 Eylül). “Berlin’s museums use culture as a means of integration for refugees”, The Art Newspaper, Erişim: http://theartnewspaper.com/news/museums/berlin-s-museums-use-culture-as-a-means-of-integration-for-refugees/
Supporting Syria, Germany role to help on the Syrian Humanitarian Crisis. Erişim: https://webarchive.nationalarchives.gov.uk/20180601150234/https://www.supportingsyria2016.com/about/germany/
Syrian Heritage Archive Project (t.y.). Erişim: https://project.syrian-heritage.org/en/
UNHCR (t.y.). “Syria Regional Refugee Response”, web on UNHCR data. Erişim: http://data.unhcr.org/syrianrefugees/regional.php
Zobler, K. A. (2011). Syrian National Museums: Regional Politics and the Imagined Community. Contested Cultural Heritage, New York: Springer.