Giriş
28 Mart 2011’de Suriye ayaklanmasına iki haftadan daha az bir süre kalmışken, Suriye Kültür Bakanı Riad Esmat, Türk mevkidaşı Ertuğrul Günay’la birlikte, Türkiye’deki Suriye Günleri etkinliğinin açılışını yaptı. Suriyeli bakan etkinliği, “yalnızca iki ülke arasındaki kültürel ve sanatsal bir alışveriş olmakla kalmayan, daha ziyade Suriyeli ve Türkiyeli entelektüeller arasındaki sonsuz sevginin bir şenliği olma mahiyetini taşıyan, Suriye ve Türkiye arasındaki köklü ve gelişmiş ilişkilerin bir sembolü” olarak tarif etti.
Buna rağmen bu sonsuz sevgi şenliği ancak bir ay sürebildi: O senenin Nisan ayı sonlarında Ankara, Suriye rejimi karşısında aldığı yüksek yoğunluklu tedbirlerden biri olarak Şam büyükelçisini geri çağırdı. Bu adımı hükümetler arasındaki ilişkilerin sonlandırılması ve Esmat’ın sözünü ettiği sonsuz sevgi şenliğinin iptali izledi.
Eğer bugün Türkiye’deki Suriye kültür sahasını gözden geçirebilseydik, karşı karşıya olduğumuz hakikatin iki komşu ülke arasındaki dönemsel bir kültür festivalinden çok daha karmaşık oldu açığa çıkardı. Artık Suriyeli mülteciler Türkiye’de büyük topluluklar haline geldiğine göre, genel anlamda Suriye menşeili kültürel çalışmaların haritasını çıkarmak, bu kültürel çalışmalara ev sahipliği yapan farklı Türk şehirlerinin incelenmesi ve Suriye menşeili kültür platformları arasındaki ideolojik ayrımların göz önünde bulundurulmasını zorunlu kılacak.
Türkiye’deki Suriyeliler için herhangi bir siyasal temsiliyetin bulunmadığı göz önüne alındığında, Türkiye’deki Suriye menşeili kültürel çalışmaların; Suriyelileri Türk toplumuna entegre etmek ya da daha da önemlisi, Suriyelileri temsil eden bir kültür söylemi yaratmak gibi ağır bir yükümlülüğü ve sorumluluğu var.
Böylesine bir sorumluluk Türkiye’deki Suriye merkezli bazı kültür platformları tarafından açıkça üstlenildi, diğer bazı örneklerde ise Türkiye’de yaşayan Suriyeli mültecilerin kültür platformlarından buna benzer bir rol oynamasını talep ettikleri görülüyor.
Bu gerçekler ışığında, Türkiye’de var olan Suriye menşeili kültürel çalışmaların analizinin, Suriyelilerin Türk toplumundaki yarı-tek sosyal temsiliyetlerini anlamak için başvurulabilecek bir yaklaşım olduğu ortaya çıkıyor. Suriye menşeili kültürel çalışmaların analizi, Türkiye’deki Suriyeliler ve Türkler arasındaki ilişkilere dair yakın geleceğe daha net bir biçimde bakmamıza bir vesile olabilir.
Makalenin Düzeni
Bu makalede şu izlek takip edilecek: İlk bölümde, kültür ve kültürel çalışmaların tanımı üzerine kısa bir tartışmaya yer vereceğim. Daha sonra, Türkiye’deki Suriye kültür varlığının 2011’den bu yana ortaya çıktığı ve geliştiği arka planı inceleyeceğim. Ardından, bu çalışmaya dâhil edilen Suriye menşeili kültür platformlarındaki iki farklı değişkeni, platform finansmanını ve siyasal eğilimleri ele alacağım. Son bölümde ise, bu çalışmanın ampirik bulguları ortaya koyulacak.
Kültürü Anlamak
Kültür nedir? Raymond Williams’s (1995, s. 85) göre, ‘kültür’ kelimesi İngilizce dilindeki en karmaşık iki ya da üç kelimeden birisi. Yalnızca çetrefilli tarihsel gelişiminden ötürü değil, aynı zamanda artık çeşitli entelektüel disiplinlerin ve farklı, birbiriyle bağdaşmayan düşünce sistemlerinin önemli kavramları için de kullanılmaya başlandığından ötürü.
Williams (1985) için çekici olan, arkeoloji ve kültürel antropolojide kültür veya bir kültüre yapılan referans esas olarak maddi üretime yönelikken, tarih ve kültürel çalışmalarda bu referansın daha ziyade işaret eden ve sembolik sistemlere yapılıyor olmasıdır. Bu durum, yakın zamanlarda öne sürülen bazı argümanlarda, birbirine tezat teşkil etmekten ziyade ilintili olduğu öne sürülen somut ve sembolik üretim arasındaki ilişkiye dair gündeme getirilen esas soruyu iyice çetrefilli bir hale getirirken, belki bundan da öte, söz konusu sorunun örtbas edilmesine de yol açar.
Buna ek olarak, UNESCO’nun 1982 tarihli Meksika Konferansı kültürü, “bilgi, inançlar, sanat, ahlak, yasalar, gelenekler ve bir insan tarafından toplumun bir üyesi olarak edinilen diğer yetenek ve alışkanlıkları içeren karmaşık bir bütün” olarak tarif eder (World Conference on Cultural Policies, t.y.). Bu biraz ayrıntılı bir tanım olmakla beraber; kültürü, bir toplumun üyesi olan toplumlar ve bireylerle ilişkilendirerek, Türkiye’deki Suriye menşeili kültürel çalışmalara dair kendi tanımımızı oluşturabilmemiz doğrultusunda bize yol gösterebilir.
Williams tarafından tanımlanan somut ve sembolik üretim arasındaki çelişki, bu makalede başvurulan ‘kültür’ ve ‘kültürel çalışmalar’ tanımları için bir girizgah olarak kullanılabilir. 2011 senesinde ‘kültür’ kelimesi, Suriye’deki sanatsal ve edebi etkinlikleri tanımlamasının yanı sıra insani bilimler aktivitelerini tarif etmek için de kullanılıyordu.
Bu arada, dini faaliyetler Williams’ın onları tarif ettiği gibi sembolik ve somut üretim için bir buluşma noktası olarak görülebilecekken, Suriye bağlamında, en azından resmi söylem tarafından, ‘kültürel aktiviteler’ çatısı altında değerlendirilmemiştir.
Başka bir deyişle, İslami kültür kurumları tarafından Türkiye’de düzenlenen dini aktiviteler, Suriyeli mültecilerin sahip olduğu sembolik değerleri temsil eden ‘bir somut üretim’ olarak değerlendirilebilir.
Türkiye bağlamında, Suriye kültürü için, Türk toplumu içindeki Suriyelileri de temsil ettiklerinden ötürü, Suriye menşeili kültür çalışmaları bünyesinde yer alan bazı dini (İslami) kurumsal aktiveleri de içine dâhil edeceğimiz daha geniş bir tanıma yer vereceğiz. Bu yaklaşımı, Suriye kültürel çalışmalarını haritalandırırken de göz önünde bulunduracağız.
Buna ek olarak, bu makalede yer verilen Suriye menşeili kültürel çalışmalar tanımının, yalnızca kurumsal inisiyatifleri içerdiğini belirtmek gerekiyor. Bireysel inisiyatiflerin makaleye dâhil edilmemesinin nedeni, sürdürülebilir olmamaları ve diğerlerine nazaran daha küçük bir etkileye sahip olmalarında yatıyor; bu durum da bu türden inisiyatiflerin analiz edilmesini zorlaştırdığı gibi ve kendileriyle ilgili bir sonuca ulaşmamızın da önüne geçiyor.
Türkiye’de Bulunan Suriye Kültürel Varlığı
Geçtiğimiz 10 yılda Şam ve Ankara arasında gerçekleşen yakınlaşma süresince, ilişkilerin pozitif olmaktan çıktığı son yılların aksine, Suriye’nin Suriye-Türkiye kültürel ilişkileri çerçevesinde ortaya koyduğu resmi söylemden övgüyle söz ediliyordu. Ayrıca Suriye’nin, Suriye kültürünün Türkiye’deki temsilini güçlendirmek, aynı şekilde Türkiye’nin de, Türkiye kültürünün Suriye’de sahip olduğu temsiliyeti kuvvetlendirmek için uygulamaya koyduğu bazı prosedürler mevcuttu.
Bu süre zarfında, Suriye hükümeti İstanbul’da Suriye menşeili bir kültür merkezi açtı ve etkinlikler düzenledi. O zamanki Suriye Kültür Bakanı Riad Ismat’ın da katılımıyla gerçekleşen son kültürel etkinlik, 28 Mart 2011’de ‘Türkiye’deki Suriye Kültür Günleri’ başlığıyla düzenlendi.
Geriye dönük olarak baktığımızda, Suriye’nin 2011 öncesi Türkiye’sinde var olan kültürel temsiliyetinin tamamıyla rastlantısal yahut Ankara ve Şam arasındaki karşılıklı siyasal mesajlardan yalıtılmış bir şekilde değerlendirilmesinin mümkün olmadığını görebiliriz. Suriyeli koreograf ve Enana dans topluluğunun yöneticisi, ‘Türkiye’deki Suriye Kültür Günleri’nin açılışından önce yapılan basın toplantısında, etkinliğe ‘ضيفة خاتون Dayfa Hatun’un Misafiri’ dansıyla katılmaları kararının, “Suriye Kültür Bakanı ile yürütülen uzun tartışmalar sonucunda alındığını, bu dansla katılım sağlanmasının nedeninin, dansın, hepimizin gurur duyduğu Suriyeli bir kraliçenin hikâyesine ışık tutmak suretiyle, Arap bir kadının kamusal rolünü vurgulaması ve hikâyedeki olayların Türkiye ve Suriye’yi birbirine bağlayan şehir olan Halep’te geçmesi olduğunu” belirtmişti (Enana opening the Syrian cultural week in Turkey, 2011).
Yine de, dans grubu yöneticisinin ve kültür bakanının ulaştırmaya çalıştığı mektuplara rağmen, sözünü ettiğimiz dönemde Suriye’nin Türkiye’de gerçekleştirilen temsiliyeti, 2011 Mart’ından itibaren değişen siyasi ve ekonomik faktörlerle ilişkili olarak, aşamalı ve radikal bir biçimde Suriye’nin halihazırdaki kültürel temsiliyetine doğru evrildiği için, bugün artık Suriye rejiminin geçtiğimiz 10 yılda Türkiye’de yaptığı kültürel yatırımdan geriye pek bir şey kalmadığını da söyleyebiliriz.
Nisan 2011’de ilk Suriyeli mülteci grubu İdlib’ten Hatay’a doğru sınırı geçti, 8 Haziran’da Türkiye hükümeti Türkiye’ye ulaşan Suriyeli mülteci sayısının 500’e ulaştığını duyurdu, Dışişleri Eski Bakanı Ahmet Davutoğlu - yine de böylesine bir ihtiyacın vuku bulmayacağını umduğunu belirterek - hükümetinin mültecilere ev sahipliği yapmak için hazır olduğunu beyan etti (Pidd, 2011).
UNHCR’a (2019) göre, Türkiye’de şu anda kayıtlı mülteci sayısı 3,606,737 ve bu sayı 2016 yılında sınırın kapanmasından beri önemli ölçüde tehlikeli bir hal almasına rağmen hâlâ devam eden sınır geçiş aktiviteleri de dâhil olmak üzere farklı nedenlerde dolayı günden güne değişim gösteriyor. Buna ek olarak, her gün birçok Suriyeli ya ‘illegal’ bir biçimde ya da BM göç programları çerçevesinde Avrupa’ya göç ediyor. Buradaki esas nokta, 2011 öncesi dönemle kıyaslandığında Türkiye bulunan Suriyeli sayısının radikal bir biçimde değişim göstermesidir.
Fakat Türkiye’de bulunan çok sayıdaki Suriyeliye karşın Suriyelilerin, ister kişisel isterse kurumsal inisiyatifler bağlamında, Türkiye’de tam olarak ne zaman uzun vadeli projeler geliştirmeye başladığını söylemek güç.
Dahası, Suriyeli mültecilerin yerleştiği şehirlerdeki farklı koşulların anlaşılması da elzem teşkil ediyor; örneğin Suriye menşeili birçok ticari proje Türkiye’nin ekonomi başkenti İstanbul’da hayat bulurken, Gaziantep gibi güney şehirleri göçün ilk aşamalarından bu yana Suriyeli sivil toplum kuruluşları ve vakıflara ev sahipliği yapıyor.
2013’ün sonlarına doğru Baytnasyria, Türkiye’de bulunan Suriye menşeili ilk kültür merkezi olarak Gaziantep’te kuruldu, yaklaşık 3 ay sonra, Mart 2014’e gelindiğinde ise Hamisch (Sınır anlamına gelen İstanbul’daki Suriye kültür evi) kuruldu. Bu arada, diğer birçok İslami derneğin kurulmasının yanı sıra, Türkiye’de Suriye’ye yönelik kültürel bir yapı bulundurmayan birçok şehir hâlâ mevcut.
İncelenen Vakalar
Türkiye bulunan Suriye menşeili kültür inisiyatiflerinin sayıca çokluğundan dolayı (yaklaşık 20 tane), Suriye kültürünün yer verilecek farklı veçhelerini ve mümkün bütün siyasal eğilimleri temsil eden modelleri belirlemek pek kolay görünmüyor. Bu yüzden, bu makalede çalışılacak modelleri aşağıda sunulan 3 farklı etkeni göz önüne alarak belirleyeceğiz. Böylece, modellerin keyfiyet temelli bir seçim sürecine tabi tutularak belirlenmesi ihtimali de azalacaktır.
1 - Belirli bir kurum tarafından gerçekleştirilen kültürel etkinliklerin doğası
2- İlgili kurum ve Türkiye’de bulunan Suriye toplumu arasındaki ilişki
3- Kurumun siyasal yönelimi
Gaziantep bulunan Baytnasyria, Türkiye’deki en eski Suriye menşeili kültür inisiyatiflerinden biri ve etkinlikleri Gaziantep’in Suriyeli sakinleri tarafından da düzenli bir biçimde takip ediliyor. Baytnasyria bunun yanı sıra, politik odaklı birçok etkinliğin de yapıldığı, siyasal anlamda aktif bir merkez.
Keza, Arthere İstanbul da Türkiye’deki en eski Suriye menşeili kültür inisiyatiflerinden biri ve İstanbul ve Türkiye’nin diğer şehirlerinde faaliyet gösteren Suriye menşeili merkezlerin çalışmalarına ışık tutan sanatsal ve kültürel projelere odaklı, 2014’ten bu yana aktif olan bir yapı.
Himma Derneği ise, İstanbul ve Türkiye’deki İslam odaklı Suriye menşeili kültür derneklerine bir örnek teşkil ediyor. Etkinlikleri Türkiye’de bulunan çok sayıda Suriyeli tarafından takip edilen derneğin İslamcı ideolojisi, liberal ve demokratik diğer merkezlerin yönelimleriyle çelişiyor. Sözünü ettiğim bu çelişme halinin, Türkiye’de hem İslamcı hem de seküler veçheleri bulunan Suriye kültür arenasının tamamına dair geniş bir kavrayışa sahip olabilmemiz yönünde bize yardımcı olacağını düşünüyorum.
Ayrıca Türkiye’de bulunan kültür inisiyatiflerinin, kurum, dernek, kültür platformu ya da kültür alanı şeklindeki farklı başlıklar altında faaliyet gösterdikleri de not edilmeli. Bu makalede kullanılan terimlerin, terimlere dair kendi bakış açımız göz önüne alınarak değil, inisiyatiflerin kendilerini tarif etmek için ve Türkiye’deki ilgili otoritelere sicil kaydı yaptırırken kullandıkları adlara dayanarak seçildiğini de eklemek gerekiyor.
Baytnasyria
Gaziantep, Suriyeli ilk mültecilerin Türkiye’ye varışından bu yana en büyük sayıdaki Suriyeli mülteciye ve birçok Suriye menşeili sivil toplum kuruluşu ile uluslararası sivil toplum kuruluşuna ev sahipliği yaptı. Suriye sınırına çok yakın konumlanmış olan (araçla bir saatten az bir süre) Türkiye’nin bu güney şehri, insani yardım çalışmaları ve Esad rejimine karşı isyan halindeki kuzey Suriye topraklarında yaşayan kitleler için içerik üretilmesini amaçlayan gazetecilik çalışmaları için de önemli bir üst işlevi görüyordu.
Bu bağlamda Baytnasyria, 2013 yılında Danimarka hükümetinin finansal desteğiyle kuruldu. İnternet sitesine göre, Baytnasyria Suriyeli uzmanlar tarafından bağımsız bir şekilde yönetiliyor; odak noktasına aktif vatandaşlık ve yaratıcı katılımı koyuyor (Baytnasyria, 2015).
Kurulduğu günden bu yana Baytnasyria, şiir okumaları ve konserlerden, film gösterimleri ve sergilere, oradan da siyasal buluşmalara ve sivil toplum atölyelerine kadar çeşitlilik gösteren çok sayıda kültürel etkinlik organize etti. İlaveten, 2017’nin sonuna doğru, Suriyeli gençlerin Türk toplumuna entegrasyonunun sağlanması amacıyla, Gaziantep’te bulunan Türkiye menşeili kültür kurumları ve diğer sosyal gruplarla işbirliği yaparak, Suriyeli ve Türkiyeli katılımcıların dâhil olduğu müşterek kültür aktiviteleri düzenlemeye başladı. Baytnasyria facebook sayfasında ifade edildiğine göre, Gaziantep Kardeşlik Futbol Ligi Türkiyeli ve Suriyeli gençler arasında uyumu desteklemek için geliştirilmiş benzer kültürel etkinliklerden biridir (2017b): “Türkiye ve Suriye gençliğini entegre etmek ve kardeşliği ilerletmek için, Misk Derneği ve Baytnasyria olarak sizi Gaziantep Kardeşlik Futbol Ligi’ne davet etmekten mutluluk duyuyoruz”.
Baytnasyria, Suriyelilerin bir araya gelip kaynaşabileceği, konferanslara katılıp tartışmalara dâhil olabileceği açık bir platform sağlayarak Suriye’nin hem içindeki hem de dışındaki Suriye menşeili sivil toplum için bir platform olageldi. Bu platformun kurucuları “insanları bir araya getirdiklerini ve bu insanlar ila sivil toplum ve bağışçılar arasında bir ağ kurduklarının” altını çiziyor (Baytnasyria, 2015). Böylece, insanların kültürel pratik yoluyla bir tartışma zemini bulabildiğini, “genç sanatçıların büyüyüp serpilmeleri için bereketli bir çevre” yaratabildiklerini iddia ediyorlar (Baynasyria, 2015).
Baytnasyria mülteci entegrasyonunu amaçlayan etkinlikler düzenlemek için yola çıkmış olsa dahi, etkinliklerin çok büyük bir kısmının hâlâ Arapça olarak yürütülüyor olması ve - mültecilerin Suriye’ye dönüşü henüz ufukta belirmemesine karşın - entegrasyon sorunundan ziyade Gaziantep’deki Suriyelilere yoğunlaşılıyor olması, derneğin çabalarını yetersiz kılıyor.
Finansman
Suriyeli sivil toplum örgütlerinin çok büyük bir kısmı gibi, Baytnasyria’ya ayrılan fon da Danimarka hükümeti tarafından sağlanıyor[1]. Bununla beraber Baytnasyria, Suriye menşeili diğer bazı sivil toplum kuruluşlarının aksine finansman kaynağını açıkça ilan ediyor. Baytnasyria’nın yalnızca Gaziantep’te düzenlediği etkinliklerde değil, Suriye içinde destek verdiği projelerde de, yaptığı sivil toplum vurgusunun nedeni olarak, aldığı fonun Danimarka tarafından sağlanması gösterilebilir. Bu tür fonlar bir zamanlar gerçekten de çok yaygındı ve 2013 ve 2013’ü ve takip eden yıllarda Esad’ın devrileceğine dair şimdi sahip olunana kıyasla çok daha yüksek olan beklentilerin var olduğu bir dönemde sağlanıyor ve Assad sonrasında Suriye’de kurulacak rejimi şekillendirmek amacı taşıyorlardı.
Baytnasyria’nın mültecilerin entegrasyonunun sağlanmasına yönelik yeterli sayı etkinlik organize etmeyi başaramamasının sebebi, kurulduğu ilk yıllarda, o andaki Türkiye’den ziyade, ‘gelecekteki Suriye’ye yoğunlaşmış olmasıydı. Bununla birlikte, 2017 yılında Suriye’deki muharebe meydanına meydana gelen gelişmeler Esad rejiminin askeri bir zafer kazandığını göstermiş oldu; bu da Suriyelilerin yakın bir gelecekte evlerine dönemeyeceği anlamına geliyordu. Bu durum, Baytnasyria’nın Suriye ve Türkiye toplumunu birleştiren etkinliklere yoğunlaşması adına bir dönüm noktası teşkil etti.
Baytnasyria’nın finansman kaynağı yalnızca Suriyeli kitlelerin değil, Türkiye medyasının da ilgisini çekti. Bu bağlamda, Yeni Şafak gazetesi tarafından yöneltilen ‘Avrupa destekli terörizm’ gibi suçlamalara da maruz kaldı (Bilgen, 2017). Bu suçlamalara bir yanıt olarak Baytnasyria (2017a), gazete tarafından yapılan suçlamaları reddetmek için üç dilde bir bildiri yayınladı.
Siyasal Eğilimler
Baytnasyria, “bütün Suriyeliler için kapsayıcı ve demokratik bir geleceği desteklediğini” açıkça beyan ediyor. Bu bakış açısı, merkez tarafından düzenlenen etkinliklerde ifadesini bulmasının yanı sıra, derneğin Esad rejimine karşı sürdürdüğü sert muhalefette de kendini gösteriyor. Muhalif birçok entelektüel ve siyasetçinin merkezin düzenlediği çeşitli etkinlikler çerçevesinde ağırlandığını belirtmek gerek. Merkezin ayrıca, Suriye’de yaşanan siyasal gelişmelerle ilgili birçok dilekçenin de imzacısı olduğu ifade edilmeli.
Bu çerçeveden bakıldığında, Baytnasyria’nın demokratik ve liberal değerler çerçevesinde gerçekleştirdiği, Suriye’yle ilgili siyasal tartışmalara_ kurumsal bir ölçekte katılım gösterilmesi gibi örnekler üzerinden somutluk kazanan kurumsal öz farkındalığı vesilesiyle, Türkiye’de bulunan Suriye menşeili diğer kültür platformlarından ayrıldığı görülüyor (Syrian and International NGOs, 2019).
Yukarıda ifade edilenlere ek olarak, merkez, açık bir şekilde İslam odaklı bir kimlik benimseyen diğer birçok merkezin aksine, seküler bir Suriye’ye yönelik bir anlayış benimsediğini de vurguluyor.
“Baytnasyria, Suriye sivil toplum hareketini yol gösteren öncü bir kurumdur. Bütün Suriyeliler için demokratik ve katılımcı bir geleceği destekler, bu yolla da ülke genelinde uzun vadeli bir istikrarın temellerini atar” (Baytnasyria, 2015)
Arthere
Arthere 2014 senesinde Suriyeli sanatçı Omar Berekdar tarafından Suriye, Türkiye ve Fransa’dan bazı diğer sanatçıların katkısıyla İstanbul’da kuruldu. Kurucuları, merkezi “sanatçıların çalışabileceği, eserlerini sergileyebileceği, aynı zamanda merkez bünyesinde bulunan kafeyi işletmek ila atölyeler, gösterimler ve performanslar düzenlemek suretiyle bütçelerine de katkı sağlayabilecekleri, sanat yönetimi programlarıyla birlikte konaklama olanakları da sunan, sanatçıların ve sanat aktivitelerinin temsil alanına kavuştuğu bir alan” olarak tanımlıyor (Artehere, 2014).
Merkezin facebook sayfasına göre, Arthere 2014’den bu yana çeşitli sergi ve, konserler, film geceleri, sanat atölyeleri ve tiyatro oyunları gibi yaklaşık 70 etkinlik düzenledi. Buna ek olarak, bünyesinde uluslararası sanatçılar arasında - özellikle de Suriyeli ve Türkiyeli sanatçılar arasında - sayısız işbirliği ve değerlendirmenin gerçekleştiği Arthere; kapılarını sanatçılara, gazetecilere ve aktivistlere her daim açık tutuyor.
Finansman
İnternet sitesinde, merkezin kurulduğu zaman herhangi bir hibe alıp almadığıyla ilgili bir bilgi verilmemesine karşın, Roberto Cimetta Vakfı’nın sanatlarını geliştirebilmeleri ve sanat üretimini devam ettirebilmeleri amacıyla, sürgündeki sanatçıların temel ihtiyaçlarına yoğunlaşan Fil Manfa (sürgünde) Programı çerçevesinde, merkezin 2016 ve sonrası ila 2018 senesinde bir hibe aldığı belirtiliyor. Sözü geçen program, ‘Roberto Cimetta Fonu tarafından yürütülen bir dayanışma programı’ ve Arthere İstanbul, programın Türkiye’deki ev sahipliğini üstlenen kuruluş. Ayrıca, programın tanımına göre, Roberto Cimette Derneği bir ‘insani yardım kuruluşu’ da değil. Yine de güncel çatışmaların, Suriye, Irak, Libya, Yemen ve Filistin’de yaşayıp çalışan birçok sanatçının hayatını nasıl da istikrarsız bir hale getirdiğine yıllardan bu yana tanıklık ettikleri ifade ediliyor ve temel olarak tehlike altındaki sanatçıların korunması ve/veya desteklenmesine kendini adamış uluslararası örgütlerle irtibat halinde oldukları belirtiliyor (Arthere, 2017)._
Baytnasyria’dan farklı olarak Arthere, kafesinde elde edilen gelirler ve nadiren aldıkları Roberto Cimetta Foundation hibeleri gibi hibelerle varlığını sürdürüyor. Üstelik bu hibeler sürgündeki sanatçılar için sağlanan, kalkınma projeleri ya da sivil toplum projelerine yönelik olmayan yalnızca sanat odaklı hibeler.
Siyasal Eğilimler
Arthere’ın kurucularının derneğin internet sitesinde yer alan ifadelerinde ve internet sitesinde yayınlanan tebliğ ve görev tanımlarında Suriye devrimi, savaş ve trajedi gibi anlatıları kullanıp Türkiye’de faaliyet göstermekte olan Suriye menşeili birçok kültür merkezinin aksine kendi merkezlerinin “savaştan ve siyasal rekabetlerden uzakta” konumlandığını vurguluyor.
Suriye’de birçok siyasal aktivite biçimi yasaklandığı ve bu aktiviteler ziyadesiyle sansüre uğradığından ötürü, 2011 öncesi Suriye’sinde var olan birçok sivil toplum kuruluşu siyasetle aralarına bir mesafe koymak suretiyle apolitik bir eğilim sergiledi.
Bu bağlamda Arthere, 2011 öncesi Suriyesi dönemindeki kültür üretiminin temdit edilmiş bir biçimi olarak da değerlendirilebilir. Bununla beraber Türkiye bağlamında sürdürülen böylesi bir apolitik üretim, özelikle mültecilere ilişkin tutumlar ve siyasalar söz konusu olduğunda ister istemez farklı bir anlam kazanıyor. Bunun sebebiyse, hem Türkiye hem de mültecilerin yaşamını sürdürdüğü diğer ülkelerde, Suriyeli mültecilere karşı var olan egemen söylemin, geri kalmışlık ve kültürel az gelişmişlik gibi kavramlar tarafından domine edilmesi olarak gösterilebilir (Alp, 2018, s. 33).
Suriyeli sanatçıların eserlerine verilecek destek bu tür bir söylemin püskürtülmesine yardımcı olabilir; özellikle Türkiye sanat sahnesine, Suriyeli mültecilere yönelik saldırgan bir söylemden imtina eden iktidarın değil de, büyük ölçüde Türkiyeli muhaliflerin önderlik ettiği göz önüne alındığında. Bu yüzden Suriye menşeili kültür merkezlerinin, Türkiye’de bulunan Suriyeli mültecilerin daha geniş katılımlı bir kabul görmelerini sağlamak adına, muhalif gruplarla ‘ittifaklar’ kurup_ birbirlerine yakın çalışmalar gerçekleştirmesi etkili neticeler doğurabilir.[2]
Himma Derneği
‘Kurumsal bir gençlik çalışması’ başlatmak için, ‘aktif genç insanlar’ tarafından 2012’de kurulan bir inisiyatif olan Himma Derneği, Türkiye’de faaliyet gösteren İslam odaklı derneklerden biri (Himma, t.y.). Himma, etkinliklerine İstanbul’da başladıktan sonra başka şehirlerde de ofisler açtı. Himma Derneği’nin bugün 750’den fazla üyesi ve farklı saha ve uzmanlıklar alanlarında çalışan 60’tan fazla aktif ekibi bulunuyor. İlaveten, Himma Derneği Türkiye’de faaliyet gösteren diğer dernekler ve Suriye’deki kurumlarla da işbirliği halinde çalışıyor.
Himma Derneği kendini bir kültür merkezi ya da platform olarak tanımlamamasına rağmen, derneğin çalışmaları kültürel etkinlikleri de kapsıyor. Dernek çalışma alanlarını dört kısma ayırmış: kültürel gelişim, eğitim ve öğretim, sosyal gelişim ila kadın ve çocuk bölümleri.
Bugüne kadar, Himma Derneği tarafından düzenlenen etkinlikler Kuran okuma müsabakaları, spor etkinlikleri, öğretmenler ve gençler arasında gerçekleştirilen günlük toplantılar ve ‘yalnızca kadınlara yönelik’ düzenlenen etkinlikler oldu.
Himma Derneği’nin kültür aktiviteleri diğer iki merkezden farklı olarak, kültürü daha geniş bir manada, sosyal boyutuyla da ele alıyor; bunu da sadece sanat çerçevesinde kalarak değil, bir ‘toplum’un, adını doğru koymak gerekirse Müslüman toplumun, daha özel olarak da Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin oluşturduğu toplumun sahip olduğu angajmandan da yararlanarak yapıyor.
Ek olarak, Dernek gençler için dikkate değer bir yatırımda da bulunuyor. Bu durum, derneğin vizyonuna dair de bir ipucu mahiyetinde: hayal edilen bir gelecek için genç nesillere yatırım. Yine de Himma Derneği, Hikmet Derneği gibi Arapça dil eğitimi ve Kuran kursları yoluyla Türkiye toplumunun bazı unsurlarına da ulaşmayı hedefleyen diğeri İslami derneklerin aksine, mültecilerin entegrasyonunu amaçlayan etkinlikler düzenlemiyor.
Finansman
Suriye menşeili diğer birçok İslami Dernek gibi, Himma Derneği de finansmanının kaynağını beyan etmiyor. Ne internet sitesinde ne de Dernek’e ait sosyal medya platformlarında, etkinlik ve aktivitelerin nasıl fonlandığına dair bir açıklamaya yer verildiği görülüyor. Bu durum birçok etkinliğe ev sahipliği yapan derneğin şeffaflıktan yoksun bir yapıda olduğunu gösteriyor.
Derneğin olası finansman kaynağı, Suriye menşeili İslami Dernekler arasında bir hayli yaygın olduğu üzere hayır kurumlarından sağlanıyor olabilir[3]. Yine de dernek tarafından doğrudan deklare edilen bir bilgi olmaksızın finansmanın kaynağını bilmek güç.
Siyasal Eğilimler
Himma Derneği’nin internet sitesinde yer alan “Değerler, Mesaj, Motto” kısmı derneğin İslami eğilimleri olmayan tarafsız bir politik duruşu olduğu izlenimi uyandırıyor. Siteye göre, Dernek’in vizyonu, “bir anavatan inşa eden ve değerlerini muhafaza eden aktif gençler”e sahip olmak; mesajı, “Ülkelerine yönelik mesuliyet alacak bir Suriye nesli yaratmak”, sloganı da “Suriyeli Gençlik Derneği”.
Yukarıda sözü edilen vizyonun aksine, Himma Derneği tarafından düzenlenen etkinliklerin çok büyük bir kısmı İslami odaklı. İslami intibak yalnızca bu aktivitelere katılan Suriyeliler üzerinde bir etki bırakmakla kalmıyor, aynı zamanda Türkiye’deki Suriyeliler’e ilişkin müşterek bir tasavvur yaratılmasına da katkı sağlıyor.
Sonuç
Türkiye’de kurumsal bir zeminde var olan Suriye menşeili kültürel çalışmalar; Suriyeli mültecilerin büyük bir kısmı güvenli bir hukuki statüye sahip olmadığı ve varlıkları da farklı siyasi partilerce sürekli dile getirilen siyasi tartışma unsurlarından biri olageldiği için, Suriyeli mültecilerin Türkiye’deki yerleşimleriyle ilgili geleceğe dair sabit bir planlarının olmadığı, istikrarsız bir atmosferin ortasında faaliyet gösteriyor.
Suriye menşeili kültür kurumları, yukarıda sözü edilen atmosfere ilaveten, kendi anavatanlarında edindikleri savaş deneyimi de göz önüne alındığında, özellikle bu makalede incelenen finansman ve siyasal eğilim gibi değişkenler hususunda, yapısı 2011 öncesi Suriye’sinde gözlemlenene az çok benzer kültürel bir ayrışma hattı tarafından şekillenen bir model üzerinden faaliyet gösteriyorlar.
İslami bir referans noktasını baz alan kültür platformları halk tabanında çalışırken, faaliyetlerini İslam zemininde yürütmeyen kültür platformları daha elitist bir seviyede çalışmalarını sürdürüyor. Seküler kültür platformları, sanatçılar ve kültür izleyicileri ila siyaset ve kamusal tartışmalar ile ilgilenen insanları hedef kitlesi olarak görmesine rağmen; Türkiye’de yaşayan ortalama bir Suriyeli göçmene daha az ilgi gösteriyorlar. Bunun aksine İslami platformların okullara, üniversite öğrencilerine, ev kadınlarına ve mülteci toplumunda yer alan daha geniş bir sosyal sınıfa seslenme olanağı bulunduğu söylenebilir.
Başka bir deyişle, İslam’ı referans alan kültür dernekleri de eğitim hizmetleri ve dini etkinlikler gibi, insanların gündelik ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik çalışmalar yaparken, İslami zemininde faaliyet göstermeyen dernekler — özellikle Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin durumu da göz önüne alındığında — dikkatlerini daha ziyade ‘elitist’ olarak tabir edilebilecek etkinliklere yöneltiyorlar.
Popüler-İslami ve seküler-elit kültür çalışmaları arasındaki bu bölünme, Baytnasyria ve diğer merkezlerin sarahaten ortaya koydukları siyasal katılımın biçimini sergilemekten öte, 2011 öncesi Suriye’sinin kültür çalışmaları ortamını da yansıtıyor.
Bu aşamada, Türkiye’de bulunan Suriyeli kültür emekçilerinin ürettiği farklı iki üründen söz etmek mümkün. Bunların ilkinin, kültür emekçilerinin kendi izleyicileri tarafından tüketilen bir kültür ürünü olduğunun, ikincisininse kültür emekçilerinin Türkiye toplumunda çizdikleri imajdan mütevellit olduğunun altını çizmek gerekiyor. Türkiye’de bulunan Suriyeliler’e yönelik hüküm süren egemen algı, Suriyelilerin ortaya koydukları kültürel ‘davranış’lardan büyük ölçüde etkilendiğinden ötürü bu ‘çifte üretim’ sürecinin; sembolik ve soyut ürünlerden siyasi sahalara varıncaya kadar, kültür çalışmalarının belirlenmiş sınırlarını aştığı iddia edilebilir.
Çeviren: Baran Gürpınar
Kaynakça
Alp, H. (2018). “Suriyeli Sığınmacılara yönelik ayrımcı ve ötekileştirici söylemin yerel medyada yeniden üretilmesi”, Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi, c: 5, s: 15, (Ocak), Erişim: 1 Haziran 2019, http://www.ktu.edu.tr/dosyalar/iletisimarastirmalari_b32d2.PDF.
Arthere. (2014). “About”, Erişim: 28 Mayıs 2019, https://www.arthereistanbul.com/about.html
Arthere. (2017). “Programme ‘Fil Manfa’ - initiated by Roberto Cimetta foundation”, Erişim: https://www.arthereistanbul.com/section834050_343036.html
Baytnasyria. (2015). “Who we are”, Erişim: 25 Mayıs 2019, http://baytnasyria.org/en/about-us/
Baytnasyria. (12 Temmuz 2017a). Facebook paylaşımı. Erişim: 13 Mayıs 2019, https://www.facebook.com/baytnasyria/posts/1618647691480162?__tn__=H-R
Baytnasyria. (18 Ekim 2017b). Facebook paylaşımı. Erişim: 15 Mayıs 2019, https://www.facebook.com/baytnasyria/photos/a.700538466624427/1714789248532672/?type=3&theater
Bilgen, Y. (8 Temmuz 2017). “Avrupa terör ihraç ediyor”, Yeni Şafak, Erişim: 13 May 2019, https://www.yenisafak.com/gundem/avrupa-teror-ihrac-ediyor-2751303
Himma. (t.y.). About us. Erişim: 1 Haziran 2019, http://himmayouth.org/من-نحن/
Pidd, H. (8 Haziran 2011). “Ahmet Davutoglu: Regional power broker or dictators' go-between?”, Erişim: 2 Mayıs 2019, https://www.theguardian.com/world/2011/jun/08/ahmet-davutoglu-turkey-foreign
Syrian and International NGOs. (24 Mayıs 2019). “Call for immediate end to attacks on civilians”, Erişim: 26 Mayıs 2019, https://adoptrevolution.org/en/call-for-immediate-end-to-attacks-in-idlib-syria/?fbclid=IwAR2hNFfDWrswH_sWjr6xxB0JOqv-Hv9BO6VwWQYpdagGCWyaQHzhK_obszI
UNHCR, Government of Turkey. (16 Mayıs 2019). “Registered Syrian Refugees”, Erişim: 20 Mayıs 2019, https://data2.unhcr.org/en/situations/syria/location/113
Williams, R. (1985). Keywords: A vocabulary of culture and society, Erişim: https://aklatangbayan.files.wordpress.com/2013/02/raymond-williams-keywords.pdf
World Conference on Cultural Policies. (t.y.). “Mexico City Declaration on Cultural Policies 1982”, Erişim: 10 Mayıs 2019, https://culturalrights.net/descargas/drets_culturals401.pdf
[1] Bkz. Kesh Malek Derneği Gaziantep için https://www.keshmalek.org, veya Danish Refugee Council DRC için https://drc.ngo/where-we-work/middle-east/syria.
[2] Bu örnekle kısıtlı kalmamak suretiyle Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) veya Halkların Demokratik Partisi (HDP).
[3] Bkz. Ataa Derneği için https://ataarelief.org/new/