MOUSSEM: “Kanon”u Sorgulayan Göçmen Kökenli Bir Kültür Örgütü Mohamed Ikoubaan’la Söyleşi

Soru: MOUSSEM kurulurken karşınızdaki güçlükler hangileriydi? Kuruluşu yönlendiren düşünceler nelerdir?

Cevap: Pek çok zorlukla başa çıkmak durumundaydık, bunların ilki Avrupalı olmayan, esas olarak Türk ve Fas kökenli, Anvers ve Flandra bölgesindeki azınlıkların kültürlerini öne çıkarmaktı. Bu topluluklar, son derece olumsuz, kutuplaştırıcı ve genelleştirici bir siyasal söylemin nesnesiydiler. (MOUSSEM’in kuruluş dönemi Flaman aşırı sağının görülmemiş bir yükselişiyle aynı döneme rastladı). Ayrıca bu toplulukların içinden çıktıkları kültürler, sanat ve kültür sahnesinde neredeyse tümüyle temsil edilmiyorlardı. Var olan az sayıda kültürel proje de, onların özgürleşmesinden ziyade egzotikleştirilmesi ve hedef tahtası haline getirilmesine katkıda bulunuyordu. Başa çıkmak zorunda olduğumuz ikinci zorluk, sanat ve kültür üzerinden göç, entegrasyon ve kültürel çeşitlilik konularında süren kamusal tartışmada var olmak ya da katkıda bulunmaktı. MOUSSEM, bu dönemde ortaya çıkan bir kendi kendini özgürleştirme hareketinin uç vermesiydi ve bu harekette ikinci kuşak önemli ölçüde temsil ediliyordu. Üçüncü zorluk ise, bu toplulukların kamusal kültürel hayata katılımını teşvik etmekti.

Soru: Belçika, kuruluşundan itibaren, sadece kültürel bakımdan çeşitlilik gösteren bir ülke değil aynı zamanda Avrupa’nın (idari ve politik) merkezi. Brüksel’i seçmenize yol açan nedenler nelerdi? Bu kültürel çeşitliliğe nasıl bir katkıda bulunmak ya da ondan nasıl yararlanmak düşüncesindesiniz?

Cevap: MOUSSEM kökeninde 2000 yılında Anvers’te kurulan bir yerel yapılanmaya dayanıyor. Yıllar içinde uluslararası nitelik kazanan bir örgütlenmeye dönüştü. Bu durumda da 2014’te Brüksel’e taşınmak son derece mantıklı bir tercih oldu. Brüksel sadece Avrupa’nın, Belçika’nın ve Flaman bölgesinin başkenti değil aynı zamanda Dubai’den sonra dünyada en fazla küreselleşmiş, en kozmopolit ikinci şehir. Ama aynı zamanda insani ölçekte Berlin ya da Paris’in olduğundan çok bir merkez, bütün dünyadan gelen sanatçılar için bir merkez. Bunun yanı sıra Mağrip kökenli topluluk (çoğunlukla Fas asıllı) oradaki en önemli topluluklardan biri ve Arapça, Fransızca, İngilizce ve Flamanca’dan sonra en fazla konuşulan dördüncü dil.

Soru: MOUSSEM’in çok sayıda ve pek çok düzlemde Bozar, Toonelhuis, C Mine gibi paydaşları var. Girişiminiz sanat çevresinde ya da yetkili makamlarca ya da izleyiciler gibi ilgili taraflar arasında nasıl karşılandı?

Cevap: MOUSSEM başlangıçtan itibaren Fas, Mağrip ya da Arap kültürüne adanmış bir fiziki mekân yaratmak yerine, etkinliklerini halihazırda var olan yapıların içinde sürdürmeyi tercih ettiği için çok sayıda paydaşa sahip. Biz etnik azınlık kültürlerinin gettolaştırılmasına karşıyız ve tüm yurttaşların kökenleri ne olursa olsun kültüre hakkı olduğuna ve kamu kurumlarının hepsi vergi müellifi olan göçmen kökenli Belçikalılara azami açık olma görevi olduğuna inanıyoruz. Başlangıçta, paydaşları ve kamu yetkililerini ikna etmek gerekti; aradan geçen zamanda MOUSSEM sanat sahnesinin saygı gören bir aktörü oldu. Sanat merkezimizin göçebe karakteri ve paydaşlarımızla sürekli diyaloğumuz da işimizi kolaylaştırdı.

Soru: Alınan tüm tedbirler, yasaklamalar ve reaksiyonlara karşın Avrupa’da göç hareketi devam ediyor. Bu hareketin çalışmalarınızın biçimi ve içeriği üzerindeki etkisi nedir?

Cevap: Bu hareketin ikili bir etkisi var. Siyasal düzlem ve kamusal tartışma düzleminde neredeyse 10-20 yıl önceki durum yaşanıyor. İşlerimiz düzleminde ise, örneğin yavaşça oluşmakta olan yeni Suriyeli cemaatle ilgilenerek yeni duruma ayak uyduruyoruz. Biz bu yeni göç dalgasıyla gelen sanatçılara destek oluyor ve onlarla birlikte çalışıyoruz.

Soru: Avrupalı kurumlar ve girişimlerin MOUSSEM karşısındaki tepkisi ya da işbirliği arzusu ve merkezi benimsemesi nasıl oldu?

Cevap: Creative Europe (Yaratıcı Avrupa) projeleri çağrıları çerçevesinde Avrupa Komisyonu’ndan iki kez destek aldık. Bunun dışında diğer Avrupalı kurumlarla temasımız yok.

Soru: MOUSSEM’in misyonunda “geçerli sanat kanonunun sorgulanacağı ve yeni bir sanat sahnesinin oluşmasına katkıda bulunarak, hayati anlatıların ortaya çıkarılmasına destek olunacağı”nın amaçlandığı belirtiliyor. Bu yeni sahneyi nasıl tanımlıyorsunuz ve bunun aktörleri kimler olabilir?

Cevap: Yeni sanat sahnesi ideal olarak çeşitlilik göstermeli ve Batılı ve Avrupa-merkezli hakimiyetin uzağında, Avrupalı olmayan diğer kültürlere açık olmalı. Sanatçılar, diğer kültürlerden ve onların hikayelerinden ilham almalı ve bu yeni topluluklardan çıkan sanatçılar doğuştan o ülkeden olan yurttaşların yanında tiyatrolarda ve müzelerde yerlerini bulmalılar. Hepsi bizim yeni kanon ya da gelecekteki ortak ulusal miras dediğimiz şeyi de birlikte kuruyor olacaklar. Bu yeni sahnenin aktörleri, aynı zamanda da politikalarını yeni gerçekliklere uyarlayacak olan kamu yetkilileri ve kurumları olduğu gibi sanat sahnesinde etkin bir rol oynayacak olan göç ile gelmiş göçmen kökenli topluluklar ve sanatçılar olacak.

İki projemiz bu bakışımızı örnekliyor:

-MOUSSEM Repertuar: Arapça tiyatro metinlerinin çevrilmesi ve yayınlanması

-MOUSSEM Koleksiyon: Orta Doğu, Kuzey Afrika bölgesiyle ile ilişkili olan görsel sanatçıların Flaman bölgesindeki iki müzenin koleksiyonlarına alınması.

https://www.muhka.be/fr - https://www.muzee.be/?null&lang=fr

Soru: Programlarınız pek çok etkinlik dizisinden oluşuyor bunlar arasında rezidanslar gibi üretime yönelik olanlar olduğu gibi, “Masrah Gösteri Sanatları Festivali” ya da aynı biçimde “MOUSSEM Kentleri” (MOUSSEM Cities) de olduğu gibi bir kente adanmış olan ve dağıtım ve yaygınlaştırmayla ilgili olanlar da var. Bir sanatçı ya da kenti seçmenizde yönlendirici kriterler hangileri?

Cevap: Sanatçı seçim kriterleri karmaşık bir süreç sonunda ortaya çıkıyor. Bizim için en önemlisi sanat projesinin içsel kalitesi ve tercihen uzun dönemde Belçika’daki ve uluslararası sanat ortamı için bir katma değer ortaya koyma kapasitesi. Bu nedenle sanatçılarla uzun süreye yayılan bağlar kurmayı ve sadece kuru bir program yapma tuzağına düşmemeyi tercih ediyoruz ki bu da geçici bir yaklaşım olurdu. Bizim ilgimiz daha çok bir üretimden ötekine geçen sanatçılardansa, bir söylem ve süregelen bir eser geliştiren sanatçılarla. Batı’daki programcıların talebine veya ifade edilmemiş beklentisine cevap veren sanatçılarla çalışmaktan kaçınıyoruz. Biz “hizmet Arapları” ile ilgilenmiyoruz. https://www.MOUSSEM.be/fr/event/23/larabe-de-service

Kentlere gelince, tarihi geçmişlerinden ziyade çağdaş sanatsal dinamikleri daha belirleyici bizim bakımımızdan. İşte bu nedenle de Fes ya da Marakeş gibi bir imparatorluk kentlerindense Fas’ta Kazablanka’yı tercih ettik.

Soru: Son olarak gerek Flaman hükümeti ya da Flaman Kültür Bakanlığı gibi merkezi düzeyde gerekse yerel düzeyde olsun bu konudaki finansmanla ilgili muhataplarınızı nasıl belirlediniz ve idari ve sanatsal özerkliğinizi korumak üzere bunları nasıl çeşitlendirebiliyorsunuz?

Cevap: Temel fonlama Flaman Kültür Bakanlığı’ndan geliyor. Ek olarak yerel yönetimlerden de sınırlı bir destek alıyoruz, spesifik projelerle ilgili ise Avrupa ve uluslararası fonlardan yararlanıyoruz. İkinci gelir kaynağımız da proje ortaklarımız ve ko-prodüktörler aynı zamanda küçük bir geliri de bilet satışlarından sağlıyoruz.

Soru: Belçika, Flaman ya da Avrupa kültür politikalarının geliştirilmesinde bir rol oynamayı amaçlıyor musunuz? Katkınız ne olabilir?

Cevap: Şu anda da sanat örgütleri federasyonu ya da komisyonlardaki varlığımızla Flaman kültür politikasının gelişmesinde bir rol oynuyoruz… Aynı şeyi Brüksel’de de yapmaya çalışıyoruz; küçük bir yapı olduğumuz için bu alanda Avrupa düzleminde bir hedefimiz yok.