Akdeniz Dünyası
Kendine özgü bir kültür havzası, dahası bir uygarlık beşiği olarak Akdeniz... Bu tasarım, özellikle büyük tarihçi Fernand Braudel'in çalışmalarından sonra bir hayli yaygınlaştı. Hatta belki, Akdeniz kültürü üzerine incelemeler yapanları, bir ortak Akdeniz tarihinin izini sürenleri bile tedirgin edebilecek kadar romantize edilerek popülerleşti! Elinizdeki kitapta, Akdeniz'in tarihsel gerçekliğine değişik pencerelerden bakan tarihçilerin çalışmaları yer alıyor.
Sosyal Politika Yazıları
Küreselleşme, özellikle zengin ülke devletlerinin yerleşmiş sosyal güvenlik programlarını sürdürebilme kapasitesini tehdit ediyor. 1945 sonrası dönemde fabrikalar işlerken ve insanlar hayat boyu sürdürecekleri işlerde çalışırken, gerek patronlar gerekse refah devletleri cömert bir sosyal güvenlik platformunun oluşmasını kabullenmişlerdi.
Devlet ve ÖtesiUluslararası İlişkilerde Temel Kavramlar
Elinizdeki derleme, Türkiye'de uluslararası ilişkiler alanındaki kuramsal boşluğu doldurmaya dönük önemli bir adımdır. Atila Eralp, E. Fuat Keyman, Oktay F. Tanrısever, M. Fatih Tayfur, Faruk Yalvaç'ın oluşturduğu çalışma grubu, uluslararası ilişkiler "müfredatının", çoğunlukla "güncel sorunlara" ve jeostratejik "etütlere" sıkışan yerleşik çerçevesini genişletmeyi amaçlıyor.
Toplama Kampından Meclis'e
Bulgaristan’daki Türk ve Müslüman azınlıkların konumu, uluslararası hukukta ve politikada azınlıklar konusunun en dikkate değer örneklerinden birini oluşturuyor. Bu azınlığın tarihsel deneyiminin bir ucunda, temel insan haklarının çiğnendiği ağır bir baskı dönemi var: isimlerinin zorla değiştirilmesine varan bir kültürel asimilasyon uygulamasına maruz kalıyorlar.
Kadınların SınıfıÜcretli Ev Emeği ve Kadın Öznelliğinin İnşası
Kadınların Sınıfı, toplumun temel düzenleyici ilkeleri olan sınıfın ve cinsiyetin gündelik yaşam içinde nasıl birbirleri üzerinden kurulduklarını araştırıyor. Kadınların hangi sınıftan olurlarsa olsunlar, sadece kadın olarak ezildikleri doğru olsa bile, bu ezilmenin onları kızkardeş yapıp yapmadığını sorguluyor. Sınıfsal farklılıkların cinsiyete birer “ek” olmanın ötesinde, kadınlığın kurucu bileşenleri olduğunu iddia ediyor ve bu iddiasını gündelikçiler ve ev hanımlarının ilişkisinde sınıyor.
Osmanlı-Türkiye İktisadî Tarihi 1500-1914
Osmanlı-Türkiye İktisadî Tarihi 1500-1914’te Şevket Pamuk, bu tarihin aslî unsurları olan insanları taraf oldukları iktisadî ilişkiler içine yerleştirerek imparatorluğun iktisadî tarihini öne çıkarıyor. Sıradan insanların varoluş koşullarını, direnişlerini, devletle başetme pratiklerini izliyor. Osmanlı toplumsal düzenini, toprak rejimini, belirli bir toplumsal kültürün iktisadî yapıları nasıl algılayıp, kendi gündelik hayatı içinde nasıl konumlandırdığını inceliyor. Geniş bir coğrafyaya yayılan imparatorluğun dört yüz yıllık bir zaman dilimi içerisindeki hareketli toplumsal hayatını akıcı bir dille anlatıyor.
Yönetişim ZihniyetiTürkiye'de Üst Kurullar ve Siyasal İktidarın Dönüşümü
Son yıllarda gittikçe daha fazla duymaya başladığımız, adeta “sihirli” bir sözcük: Yönetişim. Ancak “yönetim”, “idare” gibi kavramların yerine kullanılmaya başlanan yönetişimin, tam olarak neleri içerip, neleri dışarıda bıraktığı hiçbir zaman net şekilde ortaya konmuyor.
Kızların SessizliğiKız Enstitülerinin Uzun Tarihi
“Genç kızlığıma kadar en iyi arkadaşım ve en kötü yargıcım olan anneannem bir Kız Enstitülüydü. Gerçi babası onu okulu bitirmeden oradan alıp evlendirmişti ama, her zaman bu okulların ideallerini hayatının idealleri bildi. Bu yıllar hakkında pek konuşmazdı ama konuştuğunda elbiseler dikip bunları sergilemelerinden, hocalarından zevkle bahsederdi."
İki TuranMacaristan ve Türkiye'de Turancılık
Turancılık, 19./20. yüzyıl dönümünün PanSlavizm ve PanCermenizm gibi romantik ‘pan’-milliyetçi akımlarından birisi. Bu akımın ilginç bir yanı, iki ayrı ülkedeki milliyetçiliğin inşa sürecinde ortaya çıkmış, iki ayrı milliyetçi ideolojinin özlemlerini yansıtmış olması: Bir Macar Turancılığı var, bir de Türk Turancılığı! İki akım da, milliyetçiliğin ırkçı kanadının bileşenleri arasında. Macarlığın ve Türklüğün köklerini, ve yeniden ihyâsı arzulanan altın çağını, Turan’da aramışlar: coğrafyayla hayalin birbirine karıştığı o uzak ülkede... Nizam Önen’in araştırması, Macaristan’da ve Türkiye’de Turancı ideolojinin, Birinci Dünya Savaşı öncesinde ve iki dünya savaşı arasındaki iki canlı döneminde aldığı biçimleri ele alıyor.
Şerif Mardin'e Armağan
“Şerif Mardin Türk siyasi düşüncesini (kendi deyimiyle, çoğunlukla ‘keçiboynuzu’ olsa bile) önemseyerek ve Avrupa/dünya siyasi düşüncesinin kavramlarıyla incelemiş, ‘biz bize benzeriz’ yollu milliyetçi devekuşluğuna itibar etmemiştir.
(...)
Anka'nın SonbaharıOsmanlı'da İktisadi Modernleşme ve Uluslararası Sermaye
Elinizdeki kitap, Osmanlı Devleti’nin, son yüzyılında Avrupa karşısında gösterdiği direnişi, verdiği iktisadî var olma kavgasını ve bu süreçte uluslararası sermayenin oynadığı rolü, birinci elden kaynaklara dayanarak anlatıyor. Kitabın ağırlık noktasını, uluslararası sermayenin inşa ettiği demiryollarıyla bunların çevresinde meydana getirdiği sosyal ve iktisadî değişim oluşturuyor.
Avrupa'da Radikal Sağın Yükselişi
Haider, Le Pen, İtalyan neofaşistleri, “Kuzey Ligi”, Berlusconi, Neonaziler... “Oturmuş” ve “ılımlı” bilinen Batı ve Kuzey Avrupa’nın siyasal sistemleri, 1980’lerden beri “aşırı” sağ akımın hamleleriyle sarsılıyor. Bir yandan, eski marjinal sağ partilerden bazıları serpiliyor. Diğer yandan, sadece ‘kariyerleriyle’ değil söylemleriyle, yöntemleriyle de yeni olan partiler/hareketler çıkıyor.
Mekteb-i HümayûnOsmanlı İmparatorluğu'nun Son Döneminde İslâm, Devlet ve Eğitim
İkinci Abdülhamit’in uzun hükümdarlığı pek çok veçhesiyle tarih araştırmalarına konu olmuştur. İmparatorluğun çözülmesinden önceki bu son siyasi istikrar çağı, Batı kaynaklı yeniliklere; ekonomik, kültürel ve siyasi hamlelere reaksiyon gösterilen bir dönemdir. Mekteb-i Hümayûn, bu reaksiyonu Abdülhamit dönemi orta öğretimi üzerinden inceliyor.
Mekân, Kültür, İktidarKüreselleşen Kentlerde Yeni Kimlikler
Günümüzde büyük metropoller, küresel/yerel eksende yeniden şekillenen iktidar ilişkilerinin ana halkasını oluşturuyor. Küreselleşme diye adlandırılan çapraşık ve çok yönlü iktidar ilişkileri ağı büyük metropollerde düğümleniyor, kendini yeniden üretiyor, derinleşip yayılıyor.
Elinizdeki kitapta yer alan çalışmalar, küreselleşmenin öteki yüzünü, aşağıdan, yerelin merceğinden görünenleri aktarıyor.
Global İşletme, Yerel EmekTürkiye'de İşçiler ve Modern Fabrika
Globalleşme sürecinin temel önemde bir paradoksu: Sermaye globalleşir, dünyanın her yerinde serbestçe dolanır ve birörnek uygulamaları yerleştirirken, emek ve emeğin örgütlenmesinin yerel koşullara tâbi kalması... Theo Nichols ve Nadir Suğur, ülkenin teknolojik olarak en gelişkin ve en büyükleri arasında yer alan yedi firmada/fabrikada yaptıkları araştırma bu paradoksun Türkiyede'ki görünümü hakkında ayrıntılı bir resim çiziyor.
Doğmamış Bir Devletin TarihiBirleşik Kıbrıs Cumhuriyeti
Elinizdeki kitap, Kıbrıs’ta neden bir ortak devlet kurulamadığının tarihsel ve siyasi nedenlerini ele alıp, sorguluyor. 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin arkasında bir siyasi iradenin olmaması, devletin uzun soluklu olamayışına yol açtı. Ortak devlet kurma yönündeki bu irade eksikliği, 2004 yılında bir kez daha baskın çıktı. Dış koşullar uygun olduğu halde "Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti"nin doğması mümkün olmadı.
Başkalarının KiriKapıcılar, Gündelikçiler ve Kadınlık Halleri
Gül Özyeğin, öncü niteliğindeki bu çalışmasında, ev işlerini zamanın içine çekiyor – zamanın, tarihin, toplumsallığın. Bunu yaparken, gündelik hayatın ince kıvrımları içinde yol alıyor, gündelikçiler ve hanımları arasındaki mahrem ilişkileri birer iktidar ilişkisi olarak inceliyor. Modern orta sınıf ev kadınlığının ayrılmaz bir parçası olan ücretli ev hizmetlerinin kadınlar arası ilişkilerle olduğu kadar, toplumsal iktidarla ve ataerkiyle bağlantılarını ortaya koyuyor.
EmekKaybolma Yolunda Bir Değer mi?
Çalışma, hem söylemde hem gerçeklikte, ulus için ürün zenginliğini artırma, birey için gelir sağlama, kapitalist sınıf için de kâr etme yolu oldu hep. Maddeyi insanın kullanabileceği ürünler haline getirmenin, doğayı dönüştürmenin, dünyayı insanlaştırmanın aracı olmanın yanında, emek, bireyi topluma bağlayan en önemli unsurlardan biridir.
BelgelerleHeyeti Mahsusalar
Heyeti Mahsusalar, Cumhuriyet’in kuruluş sürecinin karakteristik olgularından biridir. 1923 sonbaharında, Millî Mücadele’ye düşmanca tavır alan veya katılmayan ya da Türkiye’nin yeni sınırları dışında kalan ülkelerin “ahâlisi”nden olan ve o ülkeyle bağını sürdürme eğiliminde bulunan subayların tasfiyesi amacıyla oluşturulmuşlardı.
İmparatorluktan CumhuriyeteTürkiye'de Etnik Çatışma
Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında nüfus kompozisyonunda değişikliklere yol açan gelişmeler, 1850-1950 arasında Avrupa’da görülen genel tabloya uygun düşmektedir. Milliyetçilik bu dönem boyunca demografi mühendisliğini biçimlendiren temel faktör olmuştur. Erik Jan Zürcher’in hazırladığı bu derleme, ulus inşası sürecinde etnik politikaların mantığını ve işleyişini gösteren makalelerden oluşuyor.
"Baraka"dan GecekonduyaAnkara'da Kentsel Mekanın Dönüşümü: 1923-1960
Bu klasik önemdeki çalışmada, “Modern Türkiye”nin karakteristik olgularından biri olan “gecekondu”nun oluşum süreci, belki de en çarpıcı bir biçimde yaşandığı yerde, Ankara örneğinde inceleniyor. Çarpıcı; çünkü başkent Ankara, Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren ‘numunelik’ olmak üzere planlanmış bir kent. Kitapta, siyasal-ekonomik ortamdaki ve kentsel yaşantıdaki dönüşümlerin ve toplumsal farklılaşmaların, mekâna nasıl yansıdığına dair çok boyutlu bir bakış açısı sunuluyor.
"Makbul Vatandaş"ın PeşindeII. Meşrutiyet'ten Bugüne Vatandaşlık Eğitimi
Türkiye’de devletin istediği vatandaş tipi nasıldı? Bunun için, okullarda nasıl bir “vatandaşlık terbiyesi” verildi? Füsun Üstel, II. Meşrutiyet’ten günümüze uzanan süreçte bu soruların cevabını arıyor.
1 Mayıs Mahallesi1980 Öncesi Toplumsal Mücadeleler ve Kent
Toplumsal hafızada “12 Eylül 1980 öncesi”nin simgelerinden biridir 1 Mayıs Mahallesi. O yılları devlet otoritesinin acze düştüğü bir terör ve kaos dönemi olarak görenler için, bu olumsuzluğun simgesi. 1960-1980 döneminin siyasal ve toplumsal hareketliliğinde devrimci bir durumun alâmetlerini görenler için ise, bu umudun simgelerinden biri.
"Gürbüz ve Yavuz Evlatlar"Erken Cumhuriyet'te Beden Terbiyesi ve Spor
Günümüzde eğlence endüstrisinin dev bir kolu olarak öne çıkan spor, 20. yüzyıl ortalarına kadar, ağırlıklı olarak başka bir işleve sahipti. Biyo-politika işleviydi bu; modern devletin nüfusu ve hayatı yönetme projesinin bir boyutuydu.
Elinizdeki kitap, Türkiye’de ‘Erken Cumhuriyet’ döneminde bu politikanın nasıl işlediğini inceliyor. Yeni Türkiye devletinin beden terbiyesi ve spora yüklediği işlevleri ortaya koyuyor: Sosyal devletin gelişmesinin bir boyutu... Nüfus ve sağlık politikalarının bir parçası... Öjenik hedefler (ırk hıfzıssıhhası)... Bir sosyal disiplin yöntemi... Toplumun militaristleştirilmesinin bir aracı...
