Tarih

Osmanlı’dan Erken Cumhuriyet’e
Üfürükçüler, Cinciler, Falcılar

Ömer Obuz, Osmanlı İmparatorluğu’ndan erken Cumhuriyet’e -hatta bugüne- kadar uzanan bir yelpazede üfürükçülerin, cincilerin, falcıların toplumsal konumlarını ve itibarlarının kaynaklarını, gündelik hayata ne ölçüde etki ettiklerini titiz bir çalışmayla ortaya koyuyor.

1977
Bugünün Bir Kısa Tarihi

Marksist filozof Ernst Bloch, siyah kadın insan hakları savunucusu Fannie Lou Hammer, “cinsellik devrimcisi” Anaïs Nin, gerçeküstücü şair Jacques Prévert, neoliberal iktisadın öncü uygulayıcılarından Ludwig Erhard. Beşi de 1977 yılında hayatını kaybeden bu şahsiyetlerin düşünce dünyalarından ilhamla Philipp Sarasin, “hakikatin kurallarının” değiştiği bir büyük dönüşümü inceliyor. Kızıl Ordu Fraksiyonu’ndan feminizmin ilk kavgalarına, disko ve rap müziğinin yükselişinden yeni ruhanî tarikatlara, insan hakları kavramının dönüşümünden jogging deliliğine, hayatın her alanından hikâyelerle, 2000’lerin dünyasının 1970’lerdeki miladı. Bir çağ dönümü analizi…

Türkiye Tarihi
Osmanlı İmparatorluğu'ndan Günümüze

Tarihçi ve siyaset uzmanı Hamit Bozarslan, 13. yüzyılda Bizans İmparatorluğu’nun ve Selçuklu Devleti’nin kalıntıları üzerine kurulan, yedi yüzyıla yakın hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihi üzerinden günümüz Türkiyesi’ni anlamaya çalışıyor. Bir dünya imparatorluğu ve mutlak bir Müslüman gücü olmayı başaran bu sıradışı devletteki sürekliliklerin, aynı zamanda yüzyıllar içindeki sert kopuşların izini sürerek, “Türkiye tarihi” denen karmaşık konuyu, kendi özgüllükleri içinde olduğu kadar başka ülkelerle etkileşimleri ve bağımlılıkları içinde de ele alarak tartışıyor. Bozarslan, bu yeni basıma yaptığı eklemelerle, bugün siyaset gündemimizi belirleyen dinamikleri anlamamızı sağlayacak önemli ipuçları da veriyor.

Cihan Harbi’nin Cephe Gerisi

Yiğit Akın, Birinci Dünya Savaşı’nın toplumsal tarihine bakıyor; başka bir deyişle, savaşı salt askerî-siyasi boyutunun ötesinde, toplumsal bir olay olarak inceliyor.

Reformasyon'un Kısa Tarihi

Helen L. Parish, Reformasyon’un Kısa Tarihi kitabında her şeyden evvel tek bir Reformasyon hikâyesinin olmadığının kabulüyle hareket ediyor ve onu kadınların değişen/değişmeyen konumuyla, evlilik gibi kurumlarla, ruhani-seküler otorite çekişmesiyle, Katoliklik itişmesiyle, matbaanın gelişimiyle birlikte ele alıp çok çeşitli toplumsal dinamiklerle etkileşime sokuyor.

Dünya Tarihinde Kadınlar
1450'den Günümüze

Dünya Tarihinde Kadınlar, Çin’den Rusya’ya, Afrika’dan Asya’ya, kabile yaşamından modernizme, Sanayi Devrimi’nden kurtuluş mücadelelerine, kıtaları ve çağları aşıyor, tarihi kadınların gözünden okumak isteyenler için eleştirel bir pencere sunuyor.

Geç Osmanlı Döneminde Yahudiler ve Filistinliler (1908-1914)
Anavatanda Hak İddiası

Bugün İsrail’in Gazze’deki katliamlarıyla şekillenen İsrail-Filistin çatışmasını, dar ve kısır bir popüler tarihçi bakıştan ayıklayıp kökleri Osmanlı’nın son dönemlerine kadar giden toplumsal temellerine bakarak anlamak mümkün mü? Louis A. Fishman, Geç Osmanlı Döneminde Yahudiler ve Filistinliler (1908-1914): Anavatanda Hak İddiası kitabında bu sorunun peşine düşüyor. İsrail-Filistin çatışmasını imparatorluğun son döneminde bağlamlaştırmayı öneriyor. Yahudi nüfusun Balfour Deklarasyonu’ndan da önce Filistin’de hâkim güç olmaya başladığını öne sürerken Filistinlilik kimliğinin oluşum alanlarına dikkat çekiyor. Bugün şiddetin her çeşidinin devreye sokulduğu bir çatışmanın tarihsel ve toplumsal temellerini merak eden okura seslenen bir kitap.

Osmanlı İmparatorluğu'nun Son Döneminde Lazlar (1877-1923)

İrfan Çağatay Aleksiva, Osmanlı İmparatorluğu’nun Son Döneminde Lazlar 1877-1923 başlıklı çalışmasıyla, Osmanlı İmparatorluğu’nu konu edinen tarihyazımında oldukça eksik bırakılmış bir alan olan Lazlar ve Lazistan üzerine detaylı bir inceleme sunuyor. Dönemin gazete ve arşivlerinden yararlanan Çağatay Aleksiva, Lazistan’ın 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonucunda bölünmesinin canlandırdığı Laz hareketinin evrimini, Laz aydınlarının ortaya çıkışı, cemiyet ve derneklerinin kuruluşu üzerinden takip ediyor.

“Hey Allah'ın Zalımları”
Dersim 1938 Anlatıları

Dersim üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Cemal Taş, “Hey Allah’ın Zalımları”nda hem “içeriden” hem “dışarıdan” tanıklarla yaptığı görüşmeleri bir araya getirerek, 1937 ve 1938’de devletin Dersim’de yürüttüğü harekâtların “yok etme”ye yönelik kapsamına dair zengin bir panorama sunuyor. Dağların Kayıp Anahtarı’nın devamı niteliğindeki çalışma, Dersim ’38’i tanıklar ve tanıklıklar üzerinden anlamanın ve anlatmanın önemini ortaya koyuyor. Zira en yakınlarını kaybedenlerin, bizzat “süngü yarası” taşıyanların, evlerinden yurtlarından olanların iç yakıcı anlatıları, o dönem Dersim’de görev yapanların tanıklıklarıyla tamamlanıyor kitapta.

Savaştan Barışa Giden Yol
Atatürk-Venizelos Dönemi Türkiye-Yunanistan İlişkileri

Savaştan Barışa Giden Yol, ülkelerinin kaderleri üzerinde büyük etkileri olan iki liderin ve diğer yöneticilerin barış için harcadıkları çabayı gözler önüne sererken, Türkiye açısından pek bilinmeyen bir noktayı merkez alarak, dönemin Yunanistan’ındaki tartışmaları da inceliyor. Özellikle Megali İdea’nın yaratıcısı Venizelos’un barışı kurmak için harcadığı çaba, ilk kez yayımlanan belgeler ve kapsamlı bir arşiv çalışmasıyla ortaya konuluyor.

Kiske Kuşunun Peşinde
Katamizeler (1835-1981)

Kiske Kuşunun Peşinde, 93 Harbi’nin ardından 1878 ile 1882 yılları arasında Batum’dan yola çıkıp Ordu’ya göçen, üç kuşak boyunca kaostan düzen ve refah çıkarmaya çalışan Çürüksulu bir Gürcü muhacir ailesinin hikâyesini anlatıyor. Katamize/Özel ailesinin o tarihten bugüne uzanan yüz elli yıllık geçmişini. Ordu şehriyle yakın kırsalı arasında her kuşakta yeniden hareketlenen, bozulan ve tekrar kurulan hayatlar…

Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e
Tarih, Toplum ve Siyaset

Erik Jan Zürcher’in Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e kitabı, modern Türkiye’nin neredeyse her tartışma başlığı için derin bir kavrayışa temel teşkil edebilecek makalelerden oluşuyor. Osmanlı’nın son döneminden Cumhuriyet’in ilk yıllarına uzanan dönemi karşılaştırmalı ve detaycı bir biçimde ele alıp özgüllükleri, süreklilik ve kopuşları anlamaya imkân tanıyor, tarihyazımına dair tartışmaları zenginleştiriyor.

Osmanlı-İran Sınırında Devlet ve Toplum
Caf Aşireti ve Nasturî Cemaati (1839-1914)

Fasih Dinç, Osmanlı-İran Sınırında Devlet ve Toplum kitabında aşiretler, cemaatler,sınır ve yerel elitler gibi kavram ve olgular üzerinden esasen bu dönüşümün dinamiklerini inceliyor. Osmanlı’nın İran sınırındaki iki önemli toplumsal grupla, Caf aşireti ve Nasturî cemaatiyle ilişkisinin hem bir modernleşme programı bağlamında iç dinamiklerle hem de 19. yüzyıldan 20. yüzyılın başına bir dizi önemli dış dinamikle beraber dönüşümünü ele alıyor.İdare tekniğinin değişimiyle sınır algısının nasıl dönüştüğünü gösterirken devlet-toplum ilişkilerine de bu dürbünden bakabilen önemli bir çalışma.

Asiler Devri
İmparatorluk Cephelerinde İsyancılar, İhtilalciler ve Çeteciler

İmparatorlukların yıkılıp ulus-devletlerin kurulduğu 20. yüzyıla varan süreçte Osmanlı, Habsburg, Romanov ve Kaçar imparatorluklarının sınırlarına büyük bir hareketlilik hâkimdi. Kalıplaşmış siyasi hayat baştan aşağıya değişiyordu. Asiler Devri, bu süreçte Balkanlar’dan Kafkasya ve Ortadoğu’ya uzanan geniş bir coğrafyayı şiddet yoluyla şekillendiren eşkıyaların, isyancıların, çetecilerin ve eylemcilerin izini sürüyor. Ramazan Hakkı Öztan ve Alp Yenen’in derlediği bu çalışma, Kafkas eşkıyalar ile Balkan devrimcilerin, İranlı çeteciler ile İttihatçıların kurulu düzeni ihlal etmelerine yol açan koşulları ve eylemlerinin sonuçlarını, çeşitli vakalar üzerinden tarihsel ve biyografik yaklaşımlarla ele alıyor.

Osmanlı İzmir'i
Çokuluslu Bir Limanın Yükselişi (1840-1880)

Sibel Zandi-Sayek, Osmanlı İzmir’i adlı çalışmasında, 1840-1880 arasında İzmir’in yaşadığı bu köklü dönüşümü, farklı kentsel aktörler arasındaki ilişkileri mercek altına alarak inceliyor: bürokratlar, dinî cemaatler, etnik gruplar, yabancılar, gazeteciler ve kent sakinleri. Gündelik hayatın biçimlenişini yurttaşlık, kentsel aidiyet gibi kavramlar etrafında ele alıyor. İzmir’i kendi bağlamı içinde yorumlayarak, hassas dengeler üzerine kurulu bir dünyayı özgün bir bakış açısıyla gözler önüne seriyor.

Denge Oyunu
İkinci Dünya Savaşı'nda Türkiye'nin Dış Politikası

Nazi-Sovyet Saldırmazlık Antlaşması’nın imzalandığı, Fransa’nın birkaç hafta içinde çöktüğü, Mihver güçlerinin hızla ilerlediği bir dönemde bağımsızlığını yakın zamanda kazanmış Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’na girmemek için büyük bir gayret gösterdi. Denge Oyunu, iktisadi ve askerî açıdan eli zayıf olan Türkiye’nin bu dönemde nasıl bir dış politika izlediğini oldukça ayrıntılı bir şekilde ele alıyor.

Kültürün İktidarı
Siyasal Teoloji ve Kültürel Egemenlik

Ali Fuat Bilkan, Kültürün İktidarı’nda ehvenişer bir karamsarlıkla İslâm siyaset teolojisinde iktidarın meşruluk kaynağına dair tartışmaların “nass” üzerinden kadirimutlak kanun koyucuyla belirleyici bir nitelik kazandığı sürecin tahliline girişiyor.

Namus Siyaseti
18. Yüzyıl Osmanlı Anadolusu'nda Irz, Şiddet, Hukuk

Başak Tuğ bu kapsamlı araştırmasında sosyal ve hukuki pratikler üzerinden 18. yüzyıl Osmanlısı’nda cinsel ve ahlâki düzeni inceliyor. Osmanlı tebaasının arzuhalleri ile Ankara ve Bursa mahkemeleri ve Divân-ı Hümâyun’un hukuki uygulamalarından yola çıkan Namus Siyaseti - 18. yüzyıl Osmanlı Anadolusu’nda Irz, Şiddet, Hukuk , erken modern denetim ve yönetim mekanizmalarının işleyişi ve modern iktidar biçimlerine geçiş sürecini toplumsal aktörlerin öznelliğini göz ardı etmeden ele alıyor. Tuğ, 18. yüzyıl imparatorluk tarihyazımına sağladığı katkının yanı sıra cinsiyet politikalarının tarihselleştirilmesiyle günümüzdeki egemen namus siyaseti ve söyleminin tarihsel kaynaklarını tartışıyor.

Erken Modern Osmanlı’da Deliler ve Delilik

Hem merak hem korku uyandıran, psikiyatriden çeşitli sanat dallarına geniş bir yelpazenin konusu olmuş delilik ve delileri Rüya Kılıç, erken modern dönem Osmanlı’da inceliyor. Delilerin teşhis edilmesi, delilik alametleri, tedavi yöntemleri gibi tıbbın konuya yaklaşımının yanı sıra toplumun delilere bakış açısını da ihmal etmiyor. Osmanlı’da dinin, delilere muameledeki etkisini de siyasi iktidarın delilere olan tavrını da dikkate alıyor. Modern psikiyatri öncesiyle günümüzdeki delilik “tanımlarının” farklılığını da mercek altına alan Erken Modern Dönem Osmanlı’da Delilik ve Deliler, yazarının deyimiyle “bir sessizliği” deliyor, ilgi duyulan ancak üzerine çok çalışılmamış bir alana ışık tutuyor.

Sınırları Aşan Dervişler
Bektaşiliğin Kültürel İlişkileri (1826-1925)

Sınırları Aşan Dervişler, 1826-1925 yılları arasında, aslında bütün Osmanlı tarikatlarının büyük bir dönüşümden geçtiği bir kesitte, Bektaşiliğin gelişme seyrini inceliyor.

Osmanlı'da Eğlence
İstanbul'un Sosyal ve Kültürel Hayatından Manzaralar

Özgü Çilli, bu değerli araştırmasında, dinî mensubiyetin şekillendirdiği farklı yaşam gelenekleri ile eğlenceler arasındaki ilişkileri, kadınların bu etkinlikler üzerinden sosyal hayata dahil olma imkân ve çabalarını, modernleşme hareketinin eğlence hayatında yarattığı değişimleri, yönetimin ve aydınların bu yeni süreçteki rol ve tutumlarını aktarıyor. Osmanlı döneminde İstanbul’un eğlence hayatını ele alırken, çalışmasının merkezine sosyal ve kültürel etkinlikler içindeki insanı yerleştiriyor. Bir anlamda Karagöz’den ziyade, Karagöz üzerinden Karagöz’e giden seyirciyi anlatıyor.

İranlı Yolcuların Gözünden Osmanlı İstanbul'u (1802-1905)

Padişahlardan münzevi dervişlere, yazarlardan hac yolculuğu yapanlara kadar farklı kesimlerden İranlılar İstanbul’un 19. yüzyıldaki halini anlatıyor. Kiminin bakışları sarayların ihtişamına, baloların şatafatına, saltanatın lüksüne; kimininki çamurlu sokaklara, yoksul insanlara, ahşap evlere; kimininki de Galata’nın eğlence ve gösteri hayatına kayıyor. Aynı küçük coğrafyada türlü yaşam tarzları ve hatta değişik iklimler yan yana varlığını sürdürüyor.

Rakının Ülkesinde
Osmanlı İmparatorluğu’ndan Erdoğan Türkiyesi’ne Şarap ve Alkol (14.-21. Yüzyıllar)

Rakının Ülkesinde - Osmanlı İmparatorluğu’ndan Erdoğan Türkiyesi’ne Şarap ve Alkol (14.-21. Yüzyıllar) İslâm’la yönetilen bir ülkede alkolün hiçbir şekilde yerinin olmayacağına dair genel kanıyı çürütecek biçimde Osmanlı İmparatorluğu’nda alkolün izini sürüyor.

Mutlakıyetçi Devletin Kökenleri

Batı ve Doğu Avrupa’nın toplumsal yapılarının birbirinden ayrılan ve birbirini tamamlayan niteliklerinin karşılaştırmalı tarih perspektifiyle ele alındığı Mutlakıyetçi Devletin Kökenleri, devletlerin doğa ve yapılarının evrimindeki çeşitliliği benzerlik ve karşıtlıklarının açığa çıkarılması yoluyla inceliyor. Antikiteden Feodalizme Geçişler’in izinden giden bu klasikleşmiş çalışma, iktisadi yapıyla toplumsal ve siyasal yapı arasındaki ilişkilerden yola çıkarak çok boyutlu bir yaklaşım sergiliyor. Avrupa ile sınırlı kalmayan Anderson, “Asya Tipi Üretim Tarzı” kavramsallaştırmasının geçerliliğini İslâm dünyası, Japon feodalizmi ve Çin örneği üzerinden tartışırken, birbirinden ayrı olay ve bütüncül yapıların benzerlik ve farklılıklarını ortaya koyuyor.