Memleket Kitapları

Bir Ahir Zaman Babil'i
Urfa

Bir Âhir Zaman Babil’i: Urfa, bu kadim şehrin sadece etnik çoğulluğuyla (Araplar, Kürtler, Türkler…) değil, ayrı dünyalar içinde yaşayan aşiretleri, farklı hayat tarzları, kültürleri vs. ile de bir Babil olduğunu gösteriyor. Rengârenk bir kaosun canlı ritmi, kitapta da hissediliyor. Yoksulluktan kurtulma mücadelesi ve kalkınma; “ağa-şeyh-devlet” üçlü dinamiğinin basıncı altındaki siyasi mücadeleler; zengin aşiret coğrafyası; “peygamberler şehri payesi” ve dindarlığın yaşayan görünümleri; kadınlar ve  kadın hareketi; sıra geceleri ve güvercin yetiştiriciliğinde gözlenen “erkeklik” algısı; Yılmaz Güney’den İbrahim Tatlıses’e Urfa’nın kültür ikonları; müzik ve özellikle Halfeti yerel müziği ve tabii, “izzet-ikram terbiyesi”yle mutfak…

Suyun ve Rüzgârın Şehri
Çanakkale

Denizcilik kültürü, klarnetli davullu neşesi, bağcılığı-şarapçılığı… Yerel siyasetin ve sivil toplum hareketinin tarihi… Kaz Dağları başta olmak üzere, doğayı tehdit eden ekolojik belalar ve belalara yol açan yeni “Truva atları”… En az Çanakkale kadar renkli, canlı, zengin bir kitap.

Ben û Sen
Bir Memleket Mekânı

Ahmet Çakmak, Ben û Sen’in her zaman dönemin toplumsal ve siyasî havasıyla dolu olan renkli ortamını anlatıyor. Kendi çapında efsaneleşmiş anılarını, rivayetlerini, müdavimlerini, özel tiplerini hikâye ediyor.

"Dünyada Van"
Nüfus, Etnisite, Tarih ve Toplum

Van, “Dünyada Van, ahirette iman” veya “Bu dünyada Van, öbür dünyada cennet” gibi özlü sözlerle methedilmiş bir diyar. Kadim bir medeniyet merkezi, bir geçit yeri, çok şeyler görmüş geçirmiş, kimlerin kimlerin yurt tuttuğu veya ağırlandığı bir belde. Bu derleme, Van’ı mümkün olduğunca çok cephesiyle tanımaya dönük bir çalışma.

Gri Yeşil: İzmit

Roma’ya uzanan tarihiyle, kültür-sanat (özellikle tiyatro) sahnesiyle, toplumsal hayatıyla, yerel basınıyla, tabii pişmaniyesiyle, üniversite ortamıyla, SEKA’nın unutulmayan mirasıyla, emek hareketiyle, depremin acı hatırasıyla, kent kimliği etrafındaki arayış ve tartışmalarla, bir de Değirmendere’siyle… Bir İzmit şehrengizi.

Demir Çelik Karabük
Bir İşçi Kentinin Hikâyesi

Sanayiyle, (şehrin futbol kulübüne de adını veren) Demir Çelik’le özdeşleşmiş bir yer, Karabük. Bir işçi şehri–muhafazakâr bir işçi şehri. Ali Karatay, son derece ayrıntılı, analitik değeri de yüksek incelemesinde, işte bunun, “sağcı, köylü ve muhafazakâr” bir işçi şehrinin hikâyesini anlatıyor.

Aşrı Memleket
Trakya’nın Renkli Dünyası

En “şen” Memleket Kitapları’ndan biri elinizdeki… Hayatın kıyısında değil merkezinde bir eğlence kültürü, içki muhabbeti, mutfak, Rumeli ağzı, hüzünle neşe arasında en hızlı ritmi tutan türküler…

“Yüz Karası Değil, Kömür Karası”
Zonguldak

Zonguldak, bir işçi şehri; Türkiye’de işçi sınıfı kültürünün belli başlı havzalarından biri. Elinizdeki derleme, “deresi siyah akan” diyarın elbette öncelikle bu yanına bakıyor.

Asi Gülüşlüm
Ah Güzel Antakya

Hakan Mertcan’ın hazırladığı derleme, zengin içeriğiyle sunduğu bilgiden öte, bir memlekete, bir diyara duyulan aşkın numunesi…

İcad Edilmiş Şehir: Ankara

İcad Edilmiş Şehir: Ankara okurun elinden tutup geçmişten günümüze uzanan başkenti farklı yönleriyle bazen tatlı tatlı, bazen de sert mizacıyla anlatıyor, etraflı bir şehir turuna çıkarıyor…

İzmir Kültürpark'ın Anımsa(ma)dıkları
Temsiller, Mekânlar, Aktörler

Analitik bakışın, hatıralarla, sevgiyle ve “yerel”in ayrıntısıyla zenginleştiği bir kitap.

Hepsi Diyarbakır
Herkesin Bildiği Kimsenin Bilmediği

Mehmet Atlı, kozmopolit bir geleneksel şehirden bir Cumhuriyet taşrasına dönüşerek yıldızı sönen, son dönemde ise metropolleşen ve yeni kimlikler edinerek yıldızı yeniden parlayan Diyarbakır’ın çehrelerini anlatıyor.

Karadeniz'in Kaybolan Kimliği

Karadenizli’yle Laz’ı aynı şey saymak, Karadenizliler hakkındaki klişelerin ve yanılgıların en bilineni. Karadenizli klişesinin üzerini örttüğü, Karadeniz’in resmî tarihinin unutturduğu daha neler var… Karadeniz’in Kaybolan Kimliği, birçok boyutuyla, Karadeniz’in yitik çehrelerinin izini sürüyor.

Sayfiye
Hafiflik Hayali

Sayfiye, vaatlerle, ümitlerle dolu bir kelime. Yıl boyu özlemi çekilen bir zaman: sayfiye hayatı. Ömür boyu uğruna didinilen hayal: sayfiyede bir yer. Osmanlı’dan günümüze, adım adım, Türkiye’de sayfiye kültürünün gelişmesinin tarihi... Edebiyatta sayfiyenin sıcaklığı ve serinliği.

Kenarın Kitabı
“Ara”da Kalmak, Çeperde Yaşamak

Kenarın Kitabı, şehirlerin kentsel sahnesinin kenarlarına bakıyor. Kentsel dönüşümün gözden ıraklaştırılan sahne arkalarına bakıyor.

Memleket Kitabevi

“Tansiyon aleti soranlar, pil soranlar gibi dikilirler kapıda –ellerinde dantel: ‘Dantele fotokopi çekiyor musunuz?’ (…) Dantelden fotokopi çekmediğimizi söyleriz mecburen… Kimi de sorar: ‘Kitap var mı?’ Döner, dükkâna, yerdeki, tezgâhtaki, raflardaki bütün kitaba ağır çekimle bakarız (ben bakarım), umarız (ben umarım) ki soran da bizimle (benimle) bakar, bakar da cümlesini düzeltir. Öyle olmaz. Duymadığımızı sanıp yeniden sorar çoğu: ‘Kitap var mı?’

İskeleye Yanaşan...
Denizler, Gemiler, Denizciler

“Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemiz” sözü, genellikle sıkıcı bir ders kitabı nakaratından ibaret kalıyor veya jeopolitik “koz” olarak anılıyor. Bereket versin, o üç denize -aslında bütün denizlere- tutkuyla bakanlar, o denizlerle kucaklaşan gemilere, vapurlara, teknelere vurgun olanlar da var! İskeleye Yanaşan…, onların, denizi ve gemileri bir yurt olarak sevenlerin kitabıdır.

"Karardı Karadeniz"

“Karardi Karadeniz, sardı dört yanumuzi / Bu gaybana sevdaluk, alacak canumuzi…” Hasan Tunç’un meşhur türküsü böyle söyler... Bu kitap, kararan Karadeniz’in mâkus yakın tarihine bakıyor: Ekonomik çöküntü, yoksullaşma, çay tarımının sorunları, göç ve nüfus kaybı, milliyetçi feveran, kent kültürünün aşınması, sosyal gerileme, kültürel asimilasyon, sahil yolunun ve hidroelektrik santrallerinin yol açtığı tahribat, “Nataşalar” ve kadın-erkek ilişkilerinde kriz…

Tren Bir Hayattır

“Tren, yalnızca yolcuları taşımaz kuşkusuz; irili ufaklı ‘belirtiler’ de trenle taşınır. 12 Eylül’ün Kars’a trenle taşındığını görebiliyorduk; vagonlardan askerler iniyor, iner inmez içtima ediyorlardı. Yol kenarında oynayan çocuklara göz kırpanı bir yana, kimisi görevi benimsemiş, etrafa öfkeyle bakıyordu.” Faruk Duman

Memleket Hikâyeleri

“Bu kadar çirkinleşen ve kimliğini kendi elleriyle tahrip eden şehirler bende memleket hissi değil, öfke ve öfkeden yorgun düşünce de acıma ve teessüf hissi uyandırıyor. Memleket hissi ile köklere bağlılık arasında bir korelasyon olsa gerek. Bir bütün olarak ülkeme bağlıysam da köklerime bağlı değilim. Çünkü köklerimin nerelere uzandığından habersizim.

Memleket Garları

Haydarpaşa, Sirkeci, Basmane… Memleketin namlı garları. Hele Haydarpaşa: 2008’de yüz yaşını doldurduğu günden beri akıbeti konuşuluyor, hayatına bir gar olarak devam edip etmeyeceği kaygıyla bekleniyor. Hiç şüphesiz, Türkiye’nin belli başlı manzaralarından, tipik şehir peyzajlarından biri o: Haydarpaşa.

"Ta Ezelden Taşkındır..."
Antep

Büyük yazar Orhan Kemal, “Antep” denince aklına her şeyden önce kırmızı ve yeşilin geldiğini yazmış: “Toprağı kıpkırmızı, üstündeki bitki yemyeşil…” Onunla beraber tabii fıstık gelirmiş aklına… siyah üzüm… cartlak kebabı, sarımsak kebabı… rakı, şarap… Ve tabii “Gazi” adını getiren “kahramanlık”… Çağrışımları, imgeleri, mitleri bol, renkli bir yer Antep. Mehmet Nuri Gültekin’in hazırladığı elinizdeki derleme, Antep’in çok renkli, çok cepheli kimliğinin hakkını veriyor.

Kültür, Kimlik, Politika
Mardin’de Kültürlerarasılık

Mardin, Türkiye’nin meşhur ve görülmek istenen tarihî şehirlerinden biri… Başka yerlerde birbirine hasım bilinen farklı kimliklerin bir arada yaşayabildiği, kardeşlik ve hoşgörünün örnek yurdu olarak gösterilen bir yer. Sadece turistik değil, siyasi bir ilgiye de mazhar olan bir “mozaik“... Engin Sarı’nın kitabı, bu Mardin imgesinin ne derece güzelleme, ne derece gerçek olduğuna eğiliyor.

Herkesin Bildiği Sır: Dersim
Tarih, Toplum, Ekonomi, Dil ve Kültür

Tunceli’nin hakiki/otantik adı Dersim, artık daha sık telaffuz ediliyor. Dersim adının değiştirilmesine, dahası yasaklı bir kelimeye dönüşmesine yol açan 1938 kıtali, bir zamandır Türkiye’nin gündeminde. Sadece coğrafyasıyla değil, özel kanunuyla, onyıllardır süren tedbirlerle “kapatılmış” Dersim, herkesin bildiği bir sır, aslında.