Bugünün Kitapları - 11. sayfa

Binyılı Sorgulamak
Kesinlikle keyfi bir gerisayım için rasyonalist bir klavuz

Binyılı Sorgulamak, Stephen Jay Gould’un, milenyumun anlamının peşine düşen ve takvimbilim, astronomi ve tarihten devşirilmiş ilginç hikâyelerle örülü yazılarından oluşuyor. Gould, şu üç sorunun cevabını arıyor: Binyıl tam olarak ne anlama gelir ve bu anlam, İsa’nın yeryüzündeki binyıllık hakimiyetinden insanlık tarihinin binyıllık seküler bir dönemine nasıl kaymıştır?

Kaltak
Sıradışı Kadınlara Övgü

Türkiye’de “anti-depresan kullananların dünyası”nı anlattığı Prozac Toplumu (İletişim, 1997) adlı kitabı ile tanınan ‘aykırı’ Amerikalı yazar Elizabeth Wurtzel yine ‘sıradışı’ bir kitaba imza atıyor. Gücünü cinselliğinden alan ünlü kadınları, yani ‘kaltaklar’ı anlattığı bu cesur kitabıyla bir yandan tabuları sarsarken, öte yandan feminist kabulleri, anlayışları ve refleksleri ilginç örneklerle sorguluyor.

Radikal Yazıları ya da
Fakat Ne Yazık Ki Sokak Boştu

Perihan Mağden, yaklaşık iki yıldır Radikal’de yazıyor. Fakat Ne Yazık ki... Perihan Mağden’in gazetedeki köşesinde popüler kültür, ilişkiler ve ‘gündelik’ siyaset üzerine yazdıklarından seçilenlerle oluşturulmuş bir derleme. İtirafçı Sadri Alışık, yılan büyücüsü Zeki Müren, her hareketi bir ‘happening’ olan Bülent Ersoy, Barış Manço’nun ölümü ardından kolektif bir yasa duydukları hasreti gideren Avrupaî Türkler, Banu Alkan’ı ti’ye alırken kendi zayıflığını görmezden gelen çocuk bir toplum.

Savaş Alanından Canlı Yayın
Vietnam'dan Bağdat'a...

Ömrünün yarısını savaşlarda geçiren bir muhabirin anıları. Dünyanın gelmiş geçmiş en ünlü gazetecisi Peter Arnett, sıcak çatışmaların ortasında geçen otuzbeş yılını anlatıyor. Kariyerine Vietnam Savaşı’yla başlayan Arnett, ‘olay mahalli’nden geçtiği dönemin ABD Başkanı Johnson’ı çileden çıkaran haberlerle Pulitzer Ödülü’nü kazandı. O savaş senin bu savaş benim beş kıtayı dolaşan Peter Arnett, son yıllardaki popüleritesini Körfez Savaşı’nda Bağdat’taki bir otelin penceresinden yaptığı, “canlı yayın”larla kazandı.

Ben Almanyalıyım
Alman Parlamentosu'ndaki İlk Türk Asıllı Milletvekili

Onların hikâyesi 1960’larda başlamıştı. Önce evin erkekleri, sonra kadınlar, çocuklar göç etti. Artık ikinci vatanlarıydı “orası”. Aradan geçen 30 küsur yıl sonra, aileler genişledi, ilk yerleşenlerin çocukları doğma büyüme Almanyalı şimdi. Altmışlı yılların başında Almanya’ya göç başladığında kimse ortaya çıkacak sorunların bu kadar uzun süreceğini ve kalıcı olacağını tahmin etmemişti.

Sıfıra Doğru
Veri Suçları ve Bilgisayar Dünyası

Uluslararası bilgisayar dünyasının iki saygın otoritesinin kaleme aldığı bu kitap, günlük hayatımızın vazgeçilmez “aygıtı”nın yarattığı yeraltı dünyasını anlatıyor. Hacker’lar... phreaker’lar... virüs yazarları... Bilgisayar aleminin bu yeni bitirimleri, bedava telefon kullanımı gibi “masum” suçları işlemeyi çoktandır terk ettiler. Bugün CIA’den Pentagon’a NASA’dan NATO’ya dünyanın en güvenilir bilgisayar sistemlerine rahatlıkla girebiliyorlar.

Oğluma Ahlâk Üstüne Öğütler

Felsefe profesörü Fernando Savater, anayurdu İspanya’da satış rekorları kıran, birçok dile çevrilen, esprili ve sürükleyici bir dille kaleme aldığı Oğluma Ahlâk Üstüne Öğütler’de, Odysseia destanından kutsal kitaplara, klasik edebiyattan günlük yaşama kadar birçok kaynaktan aldığı örneklerle, ergenlik çağındaki gençlere (ve tabiî onların ana/babalarına) “ustaca yaşama”nın yöntemi üzerine ipuçları veriyor.

Soygunun Öteki Adı: Devlet İhalesi

“Devlet ihaleleri ve yolsuzluklar”, nicedir hayatımızın değişmez gündemlerinden birini oluşturur. Bu küçük ama önemli kitap, artık kanıksadığımız, eğer ‘küçük’se haber değeri bile olmayan yolsuzlukların “yöntemleri” üzerine bir el kitabı. Bu ilginç çalışma, herkesin bildiği vakaları sıralamıyor, “perde arkası” ifşaatlarda bulunmuyor, zaten bulunmasıda gerekmiyor.

Medyakronik

Medyanın gündelik hayatımızdaki ağırlığı günden güne artıyor, bildiğiniz gibi. Emekleme devresini henüz geçen televizyon kanalları çoğalıyor, sahipleri el değiştiriyor, gazetecilik- televizyonculuk içiçe geçiyor, tekelleşmeler, “angaje” yayın politikaları, “ideolojik” gazeteler ve televizyonlar gitgide yaygınlaşıyor, “düzgün” haber okumak veya seyretmek günden güne güçleşiyor.

Hissesiz Kısalar

Bizans Sohbetleri, Kurabiye Saatinde ve Kırık Zarlar romanlarını E. Emine takma adıyla kaleme alan gazeteci yazar Vivet Kanetti’nin Aktüel dergisinde ve Yeni Yüzyıl gazetesinde kaleme aldığı köşeyazılarının bir derlemesi Hissesiz Kısalar. Vivet Kanetti için bir “üslûpçu” diyebiliriz. Gerek romanlarında gerekse köşeyazılarında Türkçe’nin geniş olanaklarından yararlanan bir yazarla karşı karşıya olduğumuzu anlıyoruz hemen.

Utanıyorum Ama Gazeteciyim
Türkiye ve Yunanistan'da Gazetecilik

Medya son yılların “en gözde” konularından biri. Hakkında durmadan hem konuşuluyor hem de yazılıyor. Buna karşılık medyanın yapısı, ‘doğası’, hal ve gidişi üstüne literatürde bir tür ‘münasebetsizlik’ sorunu var. Bir uçta medya üstüne yazılan yüksek teoriler var, diğer uçta medya köşe yazarı ve muhabirlerin yaşadıkları üstüne yazıları.

Habaset Yazıları ya da
Kapı Açık Arkanı Dön ve Çık

Perihan Mağden’in yazarlık “serüveni”ni epey uzun bir süredir, önce Pazartesi dergisinde, sonra Radikal’de -biliyoruz ki- izliyorsunuz. İzlemiyorsanız da “birazdan” izleyeceksiniz. Bu kitap ağırlıkla Radikal’de, biraz da Pazartesi’nde yayımlanan yazılardan oluşuyor.

Eşref Bitlis Olayı
Komutanın Şüpheli Ölümü

Televizyonlardan tanıdığımız gazeteci Cüneyt Özdemir, ekranlarda araştırdığı Eşref Bitlis’in şüpheli ölümünü, bu kez de kitap olarak gün ışığına çıkarıyor. Kitap, tanıklara, raporlara, belgelere ve kazada ölenlerin yakınlarının ifadelerine dayanıyor. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Bitlis’in kamuoyunun pek bilmediği yanları; bir aile reisi, bir baba ve bir komutan olarak tasvir ediliyor.

Gizli Kulaklar Ülkesi

Telefon meselesi: Bugüne kadar çok “dinleme” oldu, operasyonlar devam etmekte ve her an herkes dinlenebilir... Gazeteci Faruk Bildirici’nin Gizli Kulaklar Ülkesi adlı çalışması, böyle orta boy bir cümlede özetlenebilir belki. Ama bu özete öyle ilginç vakalar, öyle şaşırtıcı bilgiler üzerinden ulaşılıyor ki, kitabın her sayfası ayrı bir anlam kazanıyor ve bu arada, açıkçası, insanın siniri bozulabiliyor. Kimi zaman dehşetten, hatta korkudan; kimi zaman da gülmekten.

Susurluk
20 Yıllık Domino Oyunu

Susurluk’taki malum kazanın ardından öylesine çok isimden söz edildi, ortaya öyle çok bilgi (ve yanlış bilgi) saçıldı ki, birçok “yurttaş”ın kafası karıştı. Gazeteci Enis Berberoğlu, bu kitapta, dağınık bilgileri toparlıyor, ortaya yeni bilgiler koyuyor; adı Susurluk’la birlikte anılan resmî, yarı-resmî ve gayrıresmî aktörlerin geçmişini inceliyor; özetle, yirmi yıllık bir domino oyunun taşlarını anlamlı biçimde dizmeye çalışıyor.

Pazartesi Yazıları ya da
Hiç Bunları Kendine Dert Etmeye Değer mi?

Perihan Mağden’in Pazartesi dergisinde yayımlanmış “hınzır ve konuşkan” yazıları: Büyük ve çocuk yıldızlarımız, ailelerimiz, bilhassa mümtaz eşlerimiz, ayrıca mükemmel dişiler... Ayşecik’ten Kenan Doğulu’ya, millî tombulluk sorunsalından “yılların yenilediği şarap” Ajda Pekkan’a, Hafta Sonu gazetesine, Ahu Tuğba’ya, Tarkan’a, Hülya Avşar’a... Ama biraz da Jane Austen’a, Patricia Highsmith’e, Gerard Depardieu’ya... Bazı şeyleri dert edenler için!

İnternet Dolunay Cemaat

Modernizmin uzantısında hem toplumsallaşan hem kitleselleşen “new-age-yeni çağ” kültürü... Usulca büyüyen, hızla güçlenen Fethullah Gülen cemaati... İnsanlığın önünde büyük bir fırsat ve ihmale gelmez bir tehlike halinde duran internet...İnternet, Dolunay, Cemaat bu üç simgesel olgu üzerinden “bir dünya parçası olarak Türkiye”nin bugününe ve geleceğine bakmaya çalışıyor, kritik bir çağ dönümünün ipuçlarını gündelik söylemler içinden çıkarmaya çalışıyor.

Mars'ta Bir Antropolog

Bir kaza, bir darbe, bir hastalık: Beyninizde meydana gelen “fiziksel” bir değişim davranışlarınıza, hayatınıza yansır. “Bir başka” olursunuz, öykünüz değişir... Nöroloji uzmanı Oliver Sacks, bu türden yedi vakayı, yedi insanî öyküyü aktarıyor kitabında.

Türkiye'de Futbol
Bu Maçı Alıcaz

Transfer hikayelerinden sürgünle sonuçlanan mağlubiyetlere, çocukluk umutlarından emeklilik yıllarına, futbolcu kimdir, “hoca” kimdir? Bir insan niçin hakem olur? Sonra tribünler, taraftar kimliği, “alaturka holiganlar”... Talat Paşa’dan bugüne devlet-kulüp ilişkileri, iktidar-futbol ilişkileri; asker-sivil futbol darbeleri; “militarist futbol”dan “polis devleti” futboluna geçiş.

Cumartesi Anneleri

Berat Günçıkan’ın Cumartesi Anneleri’ndeki röportajları, Erzade Ertem’in çok şey söyleyen fotoğraflarıyla birlikte, “kayboluş” öykülerini ve kayıp yakınlarının acılarını anlatıyor. Cumhuriyet tarihinin en acı, en kabul edilemez, en yüz kızartıcı sayfalarından birini... Cumartesi Anneleri, bu sayfayı kapatmak, unutturmak isteyenlerle, “Neredeler?” sorusunun peşini bırakmayanların mücadelesinde, insanî olanı, umudu tüketmeme kararlılığını simgeliyorlar.

İç Savaş Manzaraları

Nefret kültürü... Üretim, dağıtım ve pazarlama: Yeni Dünya Düzeni... Akıbet: Çok istisnai ve çok dar alanlar dışında, bütün dünyada hüküm süren, çeşitli biçimlerdeki iç savaş halleri... Hans Magnus Enzesberger, zamanın ruhuna, dönemin “etkili ve şiddetli” kültürüne nüfuz ediyor, onu “insanlık” namına sorguluyor İç Savaş Manzaraları’nda.

Pop Çağı Ateşi

Ateşi hangi anlamıyla alırsanız alın, pop çağının ateşi altındayız. Her şey “pop” artık, müzik, şiddet, sevgi, İslam, milliyetçilik... Linç hukukundan reality şovlara, Tarkan’dan Çiller’e, “kara kafa” diye dışlananlardan site hayatına, Halk Ekmek büfelerinin önündeki kuyruklardan döviz büfesi kuyruklarına, ülkücü hareketin yükselişinden “kimlik açgözlülüğü”ne, pop çağı hayatı üzerine bir araştırma.

İşini bilen bir memur: Engin Civan
Bir Prensin Hisseli Hikayesi

Engin Civan’ın vurulmasıyla görüntüye giren hem çok şaşırtıcı hem çok “sıradan” olaylar zinciri üzerine bir araştırmacı gazetecilik çalışması. Civan’a sıkılan kurşunlar, sımsıkı kapalı bir kara perdede delikler açmıştı. Bir Prensin Hisseli Hikayesi, perdedeki delikleri genişletmeye hatta perdenin arkasına sızmaya çalışan bir gazetecilik ruhunun bol belgeli ürünü işte.

Hamburger Çağı

Hazla değil, hızla yemek... Modern hayatta yemek yemenin ilkesi ve usülü bu: Geçerken, ayaküstü, hızla atıştırılıyor. Daha çok insanı daha fazla ve daha hızlı tıkındırmaya dayalı Fast-food sanayii, gelişmiş ekonomilerin büyük bir sektörü oldu. Fast-food sanayi yemeğin/gıdanın her aşamasına damgasını vuruyor.