90'larda Türkiye'de Feminizm
Türkiye’de feminist hareketin son yirmi yılı, üzerinde çok konuşulan ama az yazılan bir dönem olarak duruyor. 80’lere ilişkin az sayıda yazılı belge ve çokça efsane var, 90’lar ise daha çok herkesin kendi durduğu yer kadarını bildiği, bilebildiği bir zaman dilimi oldu.
Bu derleme, feminist hareketin tarihinin yazılmasına katkıda bulunmak için hazırlandı.
Otoriter DemagojiFarklı Ol, Benim Gibi Ol
Kürşat Bumin bu kitapta yer alan yazılarında Türkiye'nin son dönemini, "Türkler çıldırmış olmalı!" dedirten olaylar üzerinden ele alıyor. Rejim sorunları, demokrasi, ordu, siyaset vb... sorunlarımıza 'otoriter demagoji' kavramıyla açıklık getirmeye çalışıyor. Bumin'e göre 'otoriter demagoji'nin yürürlükte olduğu Türkiye'de "görünürde 'söz' kimsenin tekelinde değildir; hatta sık sık 'konuşan ülke'nin erdemlerinin sıralandığına tanık olunur.
Türkiye'nin Gizlenen YüzüPazartesi Konuşmaları
• İş dünyası, bürokrasi ve siyasetçi eroin işinde de örgütlendi yani.
– 12 Eylül öncesi o kadar yaygın değildi, yaygınlaştı. Çünkü ülkeler arasındaki ve kendi sınırları içindeki savaşlar büyük para gereksinimi yarattı. Eroin trafiğinde Türkiye kullanılan bir ülke oldu. Bundan pay sağlamaya çalışan bazı siyasetçiler ve bürokratlar yüzünden de Türkiye Cumhuriyeti, dünyada uyuşturucuya destek veren bir konuma getirildi.
Kirli SavaşCezayir Ordusu Özel Kuvvetler mensubu eski bir subayın tanıklığı
Ulusal bağımsızlığın elde edilmesinden sonra yönetime el koyan ve partileşmiş ordu sistemiyle bir tek parti diktatörlüğü tesis eden asker-sivil yönetici klanının “laiklik, cumhuriyet, yurtseverlik” söylemleriyle yürüttüğü şahsi çıkar politikalarına karşı toplumsal muhalefetin giderek İslâmcı söylemlere meyletmesi... Ülke nüfusunun yüzde 30’unu oluşturan, ayrı dilleri ve kültürleri olan azınlığın “kimlik” mücadelesini “bölücülük” olarak etiketleyip İslâmcı terör örgütlerini bu azınlığı “kırdırma”ya yönlendiren “millî” politika...
Dayanacak Bir Bacak
Çeşitli sinirsel hastalıklara ilişkin ilginç vakaları kendine özgü bir sıcaklık ve “insancı” bir bakış açısıyla anlatan, nörolojiyi tıp disiplininin dışında kalan insanlara ustaca aktaran ve üslubuyla adeta bir “tıp edebiyatı”nın öncülüğünü yapan nörolog Dr. Oliver Sacks, Dayanacak Bir Bacak’ta bu kez kendisinin hasta konumunda olduğu bir iyileşme sürecini konu ediyor.
Hatırladıklarıyla ve UnuttuklarıylaTürkiye'nin Toplumsal Hafızası
Tarihin romanlar üzerinden tartışıldığı, anı kitaplarının yok sattığı, Osmanlı mirasının ticarileştiği, tehcir tartışmalarının kavgaya dönüştüğü ve mübadil çocuklarının Yunanistan’a turlar düzenlediği bir dönemi yaşıyoruz. Böyle bir ortamda toplumsal bellek çalışmaları ayrı bir önem kazanıyor. Bellek, bireysel ve kendiliğinden bir olgu değil, sosyal alanla kesişen, içinde bulunulan ânın dinamiklerince belirlenen ve toplumsal kimliklerimizi kuran, değişken bir süreç.
Aşk ve Yemek
Aşk ve yemek, vazgeçilmez iki ihtiyaç ve zevk... Ne kadarı ihtiyaç, ne kadarı zevk? Hem besinsel, hem cinsel açıdan belirli bir doyuma ulaşmamız gerek, ama bu doyuma hangi noktada ulaşırız. Besinin besinsel olmayan işlevleri ve cinselliğin cinsel olmayan işlevleri var. Willy Pasini kendine has üslûbuyla bu konulara eğiliyor. İtalyanlarla yaptığı çalışmadan sonra, bu kitapta Fransızlar üzerinde yaptığı anketin sonuçlarını inceliyor, aşk ve beslenme alışkanlıklarını ortaya çıkarıyor.
Korku TapınağıGüçlükonak-Silopi-Lice-Tunceli
Korku Tapınağı’nda Diyarbakır’da kaybolanların, Lice’de zorla koruculaştırılanların, Güçlükonak’ta katledilen köylülerin, Yeşilyurt’ta dışkı yedirilenlerin, Silopi’de kaybedilen HADEP’lilerin, Derebaşı’nda öldürülen gençlerin, Tunceli’de en temel gıda gereksinimlerini bile karneyle karşılayan insanların çığlığını duyacaksınız.
Avrupa Yol Ayrımında Türkiye
Türkiye’nin çağdaşlaşması devlet eliyle başladı ve sürdürüldü. İki yüz yıllık bu süreci aynı zihniyetle sürdürmeye olanak yok. Çünkü bu zihniyet artık iflas etmiş durumda. Eğer ülke çağdaşlaşmasını sürdürmek istiyorsa bunun yolu Avrupa’dan, Avrupalılaşmadan geçiyor. Tarihî ve coğrafî nedenlerden bu ülkenin pek başka seçeneği yok. Bugünkü kavga, bu yolu tıkayanlarla açmaya çalışanlar arasında.
Dünya Satılık DeğildirPisboğazlılığa karşı köylüler
Büyük şirketler kâr etmek için dünyanın her köşesini, bütün kaynaklarını, doğasını ve insanları kullanıyorlar. Durmak bilmeyen bir kâr hırsına tâbi olarak, bazen aralarında anlaşıp bazen çatışarak, canlıların doğasını değiştiriyorlar. Devlet(ler)i de amaçlarına alet ediyorlar. Çok şeyi kaybettik, birileri buna dur demedikçe daha da kaybedeceğiz.
Ermenilerin Devletleşme SınavıBağımsızlıktan Bugüne Ermeni Siyasi Düşünüşü
Elinizdeki kitap, Ermenistan´ın bağımsızlığını kazanmasından bugüne, Ermeni dünyasındaki siyasi gelişmeleri ve fikirleri inceliyor.Libaridian, Ermeni siyasetinde iki temel grup saptıyor: bir yanda `büyük devlet hayalleri kuran milliyetçi ideologlar, öte yanda Ermenistan´ın bütün komsularıyla -özellikle Türkiye´yle- ilişkilerinin normalleştirmesine yönelik ılımlı ve pragmatik politikaları savunanlar...
Yeni Şehir Notları
Şehrin, şehirdeki yeni hayatın karıştırdığı bir kitap işte: Renk, ses, seks, cinayet... Bambaşka bir cinayet ve intihar potansiyeli, belki. `Canısı`yla tuğla kırmızısına dönen son briketler ve ince neon kırmızısı, parliament mavisi, Amerikan ambiyansı... Yeni orta sınıf. Gerilen ama kopmayan çağ lastiği. Otopark zaferleri, otopark hezimetleri ve alışveriş merkezleri...
Yaşam Soruları
Yirmibirinci yüzyılda, liselerde felsefe öğretmenin hala bir anlamı var mı? Felsefenin liselerin müfredatına dahil edilmesinin nedeni, `tutucuların, geleneksel saygınlığından ötürü öve öve bitiremedikleri, salt geçmişe ilişkin bir şeyin` ayakta tutulması mı? Gençler, daha doğrusu yeniyetmeler, hatta çocuklar, o yaşta onlara saçma sapan görünmesi gereken bir şeyden açık seçik bir anlam çıkarabilirler mi?
Nar TaneleriGayriresmi Portreler
Dün ile bugün arasındaki örtüşmenin, çatışmanın ve yüzleşmenin anlamlı olabilmesi, sosyalistlerin yakın
geçmişlerinin açığa çıkartılması ile mümkün. Geçmişin bilgisinin ve deneyiminin “sol resmî tarihler”in
kavramlarına terk edildiği düşünüldüğünde, o tarihin hem nedeni hem sonucu olmuş binlerce militanda içerilen
hayatların ve bilgilerin açığa çıkarılması önemli. Nar Taneleri kavramlara, siyasi saptamalara indirgenmiş sol
tarihe, “İnsansız anı yoktur. Var mıdır?” diye itiraz ederek insanileştirilme çabası.
Dünya Vatan
Gezegen devrinin beşinci yüzyılındayız. Kör ve barbar güçler fışkırırken, yaşama ve daha iyi yaşama talepleri de küreselleşiyor. Ölüm ve doğum semptomları birbirine karışıyor. Bu can çekişme halinin sebebi sadece geleneksel çatışmalara yeni bunalımların eklenmesi değil. Çatışmalı, bunalımlı, sorunlu ve kendi içinde sorunların sorununu taşıyan etkenlerin bir bütünü: İnsanîleşemeyen insanlığın güçsüzlüğü.
Geographika: Yeniden Keşfedilen Yunanistan
Sürekli altüst oluşlar içinde tarihi yeniden yazılan bir ülkeyi gezmek, görmek, gözlemlemek... Dostluk ve düşmanlık duygularının sırt sırta yaşadığı toprakları ve bu topraklar üzerinde yaşayan insanları tanımak... Bir coğrafyaya resmi söylemlerin dışından ve ötesinden bakabilmek... Elinizdeki kitap yukarıdaki spotların ışıkları altında, kadim komşumuz Yunanistan'ı, geçmişten bugüne akan öyküsü eşliğinde anlatım iddiasını taşıyor.
Devletin Rantı Deniz...
Türkiye´de devletin çok büyük (çok çok büyük!) ölçekte gayrimenkulünün bulunduğu ve bu gayrimenkullerin büyük çaplı (çok büyük çaplı!) bir kayırma, zenginleştirme / zenginleştirme kaynağı olduğu biliniyor. Her vatandaşın doğal olarak bildiği bir tür hayat bilgisi bu. Devletin Rantı Deniz... bu doğal ama `soyut` bilgiyi somutluyor. Emekli Sayıştay Denetçisi Ali İhsan Saner devlete ait gayrimenkullerin nasıl yağma edildiğini açık seçik örneklerle ortaya koyuyor: arsa arsa, pafta pafta, ada ada...
Hatemi'nin İran'ı
Mayıs 1997'de Muhammed Hatemi, Halkın değişim isteyen %70'i tarafından İran Cumhurbaşkanı seçildi. Temmuz 1999'da reformcu öğrenciler sokaklara döküldü. Şubat 2000'de reformcular meclis çoğunluğunu ele geçirdi. Ve sık sık "İran'da neler oluyor?" diye sorulmaya başlandı. Elinizdeki kitap bu soruyu önyargılardan, klişelerden, ve hazır cevaplardan olabildiğince uzak durmaya çalışarak cevaplama iddiasında.
Dipsiz Medya
Medya, demokrasi sorunsalı açısından bize bir ikilem sunuyor. Bir yanda, iletişim ve bilgilenme özgürlüğü demokrasinin olmazsa olmaz koşullarından birisi olduğu için, basın-yayın kuruluşları demokrasinin asli kurumları arasında yer alır. Diğer yanda ise, güçlü bir tekelleşme eğilimini içinde barındırarak, bu özgürlüklerin kullanımının çarpıtılması, kısıtlanması ve iktidar ilişkilerine alet edilmesine aktif biçimde katkıda bulunuyorlar.
Kıbrıs'ta Enosis ve Taksim Politikalarının Sonu
Türkiye’de yaşayan “ortalama biri”, TC’nin 1974’te Kıbrıs’a salt insani nedenlerle müdahale ettiği sanısına sahiptir. (...) Benzer bir şekilde Yunanistan’da yaşayan “ortalama biri” de, Kıbrıs’ın güneyine S-300 füzeleri yerleştirilmesindeki amacın salt Kıbrıs Rumlarının güvenliği olduğu sanısına sahiptir.(...) Her iki taraftan insanların, bu arada bir ölçüde Ada’da yaşayan Rumların ve Türklerin de bu tarz “düşünceler” taşıyor olmalarının nedeni, bütün sorunların iki milliyetçilikten (Türk ve Helen) kaynaklandığı gerçeğinden habersiz olmalarındandır.(...)
Vatan Millet Kadınlar
Son yıllarda pek çoğu Türkçe’ye de kazandırılan milliyetçilik konulu temel kitaplar, toplumsal cinsiyet körlüğü ile malûller. Milliyetçiliği anlayabilmek için toplumsal cinsiyet ilişkilerine bakmak şart. Aynı şekilde kadınlık ve erkeklikleri anlayabilmek için milliyetçiliği incelemek gerekli.
Dünyanın Zenginliği, Ulusların Fakirliği
‘Küreselleşme’, bugün pek çok şeyi açıklamakta kullandığımız anahtar bir kavram. Birçok farklı olguyu bu kavramla açıklıyor, bir sürü olumsuz gelişmenin müsebbibi sayıyoruz; Seattle ve Washington’daki protesto gösterilerini destekliyoruz. Bizim için küreselleşme, zengin ülkelerdeki fakirliğin ve fakir ülke halklarının daha da fakirleşmesinin nedeni...Peki gerçekten tüm sıkıntılarımızın sorumluluğu küreselleşmede mi? Daniel Cohen, birçok dile çevrilen bu kitabında sorumluluğun küreselleşmede değil “yeni sanayi devrimi”nde olduğunu iddia ediyor.
Gençlerle Politika Üzerine
Madrid Üniversitesi felsefe profesörü Fernando Savater, Türkçe’deki ikinci kitabıyla karşımızda. Yazar, ilk kitabı Oğluma Ahlâk Üstüne Öğütler’de olduğu gibi, bir yandan oğluyla hasbıhal ederken, bir yandan da varoluşumuzun temel sorunlarını sevimli ve kolay okunan bir dille irdeliyor.
Türkiye'nin Mafyası
Türkiye’nin Mafyası, ülkenin tarihine milat gibi düşen malûm Susurluk kazasından bu yana gündemin –maalesef hâlâ- başında oturan o meş’um konuya yurtdışından ‘ithal’ bir katkı. Gerçi pek ithal sayılmasa gerek, çünkü bu çalışmaya imza atanlardan biri Türk. Yayımlandığı Hollanda’da büyük ilgi gören Türkiye’nin Mafyası, Utrech Üniversitesi Kriminoloji Kriminoloji Kürsüsü profesörlerinden Frank Bovenkerk ile yine aynı üniversitede öğretim görevlisi olan Dr. Yücel Yeşilgöz tarafından kaleme alındı.