TopraksızlarBrezilya'da Topraksız Köylü Hareketi: MST
Metin’in, bu kitapla sağladığı katkı, MST mücadelelerinin ve zaferlerinin ilerici derslerini Türkiye soluna taşımak açısından kilit bir önem taşıyor.
James Petras
Dünyanın öteki ucunda Avrupa kıtası kadar kocaman bir ülke Brezilya... Ama Üçüncü Dünyalılıktan, IMF’zedelikten ve kesif bir fukaralıktan akraba yaşadığımız coğrafyaya. Neo-liberalizm bütün vahşetiyle Brezilya tarımına ve köylülerine saldırıyor on yıllardır.
Nâzım'ın Macar Toprağı
Sovyetler Birliği’nden Macaristan’a yaptığı geziler, Nâzım Hikmet için bir ferahlama fırsatı olmuştu her zaman. Hem “Macar Toprağı”nı çok sevmiş, sanki biraz “memleket havası” bulmuştu; 1955’te bir radyo mülakatında şöyle diyordu: “Macar insanları benim insanlarıma daha benziyor. Onun için Macaristan’a geldiğim zaman, biraz da memleketimin güzelliğini, hayırlı günlerini görür gibi oluyorum.”
Sevgili FidelHayatım, Aşkım, İhanetim
Marita Lorenz’in hayatı, nefes kesici bir macera romanını andırıyor: Bergen-Belsen Nazi Toplama Kampı’nda geçirilen azap dolu günler, savaş, tecavüz, CIA ajanlığı, mafya, yağmur ormanlarında tutsaklık...
Akıllara durgunluk veren bu hatıraları okurken, cesur ama yaralı bir kadın-çocuğu tanıyoruz. Aynı zamanda da, onun gözünden, kendini “Ben Küba’yım,” diye tanımlayan Castro’nun insani hallerine tanık oluyoruz.
İçimizdeki HapishaneLabirentin Sonu
Hapishaneler toplumların zuladaki resimleridir. Hapishaneler, arada sırada ceplerden çıkarıp bakmaya bile cesaret edilemeyen, duvarlar arasına hapsedilmiş dünyalardır. Türkiye’de siyasî mahkûmların varlığının devam etmesi, hapishanelerin zuladan sık sık çıkarılmasını gerektirir. Özellikle sol/sosyalist hareketlerin tarihlerinde hapishanede geçirilen dönemler üzerine devasa bir ‘güzelleme’ külliyatı oluşturulmuştur.
Kaos İmparatorluğuSoğuk savaş sonrası dönemde Amerikan tahakkümü karşısında cumhuriyetler
Alain Joxe bu kitabında Hobbes, Makyavelli ve Clausewitz’in devlet anlayışlarından yola çıkarak Amerika Birleşik Devletleri’nin bütün dünya üzerindeki egemenliğini sorguluyor. Bu egemenliğin ne kadar askerî, ne kadar ekonomik olduğunu tartışıyor. Amerika Birleşik Devletleri terör karşısında, kesintiye uğrayan barış süreçleri karşısında cezalandırıcı gücünü kullanırken bu süreçlerin kesilme sebeplerini yeteri kadar değerlendiriyor mu?
İşte Eseriniz!..100 Göstergede Kuruluştan Çöküşe Türkiye Ekonomisi
Türkiye, 80 yıllık Cumhuriyet tarihinde, inişli çıkışlı bir süreç yaşadı. Belli anları, durakları, dönemleri, alt-dönemleri, kırılma noktaları ve kavşakları var bu sürecin. Ama kabaca, bu 80 yılı, “1980 öncesi / 1980 sonrası” diye ayırmak gerekli. Milâdın 1980 olması, başta ekonomik, ama onunla beraber politik ve kültürel gerekçelere dayanıyor. Toplumsal alanımızın hangi ögesini araştırırsanız araştırın, 1980 öncesi ile 1980 sonrası arasındaki fark kendini belli eder.
Filler ve ÇimenlerMedya ve Finans Sektöründe Doğan/Anti-Doğan Savaşı
Türkiye medyası, 2001 krizi ile birlikte önemli bir kabuk değişimi yaşadı, yaşıyor. Medya sektörüne egemen olan gruplar saflaştılar, daha doğrusu cepheleştiler. Birbirlerini, “medyayı silah, gazetecileri de tetikçi” olarak kullanmakla kıyasıya eleştirdiler. Medya dünyası ve daha birçok gözlemci bunu medya sektöründe bir cepheleşme gibi anladı, yorumladı.
"Hekim Kendisini de Tedavinin Bir Parçası Olarak Sunar"
“Hekimler, her sabah adına ‘vizit’ denilen ayrı bir ritüel ile başlarlar güne. İyileşen hastaların yüzündeki gülümsemedir onları diri tutan... Hastane koridorları neredeyse ülkenin sosyolojisini yansıtan insan manzaraları ile doludur. Hastalıklardan çok insanların çaresizliği etkiler sizi...”
Elinizdeki kitap, bu anlamda “vizit izlenimleri” olarak da düşünülebilir...
100 GöstergedeKriz ve Yoksullaşma
Türkiye toplumu, biri Kasım 2000’de, diğeri Şubat 2001’de yaşadığı iki ekonomik şokla, tarihinin en derin ekonomik krizine girdi. İkinci Dünya Savaşı’nın karne yıllarını bile geride bırakan bir derinlikteydi kriz. İktisadi krizin alevi, anında siyasi, kültürel, sosyal alanlara sıçradı ve topyekün bir kriz yaşandı. Krizin faturası gerçekten ağırdı. Ama zaten büyük uçurumlar barındıran toplumumuzda, bu krizin faturası da hiç adil paylaşılmadı.
Yunanistan ve "Doğudan Gelen Tehlike" TürkiyeTürk-Yunan İlişkilerinde Çıkmazlar ve Çözüm Yolları
Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunlar uzun zamandan beri dünya kamuoyunun gündemine yerleşmiştir. İki ülke arasındaki sorunlar yalnızca ortak bir denize kıyısı olan iki komşunun, sınır anlaşmazlıklarından ibaret değildir. Tarihsel mirasın ortaya çıkardığı ve Türk-Yunan ulus-devletlerinin “çabaları” ile beslenmiş daha büyük sorunlar söz konusudur.
Postmodernitenin Kökenleri
Postmodernizm, son yıllarda sürekli her alanda karşımıza çıkıyor. Sanattan toplumsal bilimlere, mimarlıktan sinemaya, hatta darbelere kadar pek çok alanda bu kavram kullanılıyor. Peki herkesin kolaylıkla kullandığı bu kavramın kökenleri nelerdir? Bir fikir olarak postmodernitenin kaynakları, mekânsal, siyasal ve entelektüel bağlamında nasıl değerlendirilmeli?
Tarz-ı Hayat'tan Life Style'aYeni Seçkinler, Yeni Mekânlar, Yeni Yaşamlar
Türkiye toplumu 1980’den bu yana çok hızlı bir dönüşüm geçirdi. Serbest piyasa ekonomisinin hâkimiyetiyle birlikte tüketim, insanların kimliklerini belirleyen en önemli unsur haline geldi. Gündelik yaşam renklendi ve Amerikanlaştı. Eskiden görünmez olmaya çalışan işadamları imaj restorasyonuna giderek her gün gazetelerde boy göstermeye ve “entelektüel” muamelesi görmeye başladılar.
Son Moda SaçmalarPostmodern Aydınların Bilimi Kötüye Kullanmaları
Son Moda Saçmalar, literatüre `Sokal Vakası` olarak geçen entelektüel skandalın kitabı. Fizikçi Alan Sokal, saygın Amerikan kültür çalışmaları dergisi Social Text´e, baştan sona saçmalıklarla dolu bir yazı gönderir. İtibar gören bir entelektüel jargona sadık kalarak yazdığı yazıda, son yılların meşhur kuramcılarından bol bol alıntı yapar. Modaya uygun şekilde yazısına Aydınlanma eleştirisi ile başlar; fizik, matematik ve sosyal kuram arasındaki sınırları aşmanın gerekliliğinden söz eder ve fiziksel gerçekliğin toplumsal gerçeklik gibi dilsel bir oluşum olduğunu savunur.
Hilal ve Yıldızİki Dünya Arasında Türkiye
`Stephen Kinzer dört yıl Türkiye´de yaşadıktan sonra bu parlak kitapla bize dışarıdan nasıl gözüktüğümüzü sevgi ve anlayışla gösteriyor. Bu çok rahat okunan kitap Türkiye´yi, imkânlarını ve dertlerini yeniden düşünmek, tartışmak için iyi bir fırsat...`
Orhan Pamuk
90'larda Türkiye'de Feminizm
Türkiye’de feminist hareketin son yirmi yılı, üzerinde çok konuşulan ama az yazılan bir dönem olarak duruyor. 80’lere ilişkin az sayıda yazılı belge ve çokça efsane var, 90’lar ise daha çok herkesin kendi durduğu yer kadarını bildiği, bilebildiği bir zaman dilimi oldu.
Bu derleme, feminist hareketin tarihinin yazılmasına katkıda bulunmak için hazırlandı.
Otoriter DemagojiFarklı Ol, Benim Gibi Ol
Kürşat Bumin bu kitapta yer alan yazılarında Türkiye'nin son dönemini, "Türkler çıldırmış olmalı!" dedirten olaylar üzerinden ele alıyor. Rejim sorunları, demokrasi, ordu, siyaset vb... sorunlarımıza 'otoriter demagoji' kavramıyla açıklık getirmeye çalışıyor. Bumin'e göre 'otoriter demagoji'nin yürürlükte olduğu Türkiye'de "görünürde 'söz' kimsenin tekelinde değildir; hatta sık sık 'konuşan ülke'nin erdemlerinin sıralandığına tanık olunur.
Kirli SavaşCezayir Ordusu Özel Kuvvetler mensubu eski bir subayın tanıklığı
Ulusal bağımsızlığın elde edilmesinden sonra yönetime el koyan ve partileşmiş ordu sistemiyle bir tek parti diktatörlüğü tesis eden asker-sivil yönetici klanının “laiklik, cumhuriyet, yurtseverlik” söylemleriyle yürüttüğü şahsi çıkar politikalarına karşı toplumsal muhalefetin giderek İslâmcı söylemlere meyletmesi... Ülke nüfusunun yüzde 30’unu oluşturan, ayrı dilleri ve kültürleri olan azınlığın “kimlik” mücadelesini “bölücülük” olarak etiketleyip İslâmcı terör örgütlerini bu azınlığı “kırdırma”ya yönlendiren “millî” politika...
Türkiye'nin Gizlenen YüzüPazartesi Konuşmaları
• İş dünyası, bürokrasi ve siyasetçi eroin işinde de örgütlendi yani.
– 12 Eylül öncesi o kadar yaygın değildi, yaygınlaştı. Çünkü ülkeler arasındaki ve kendi sınırları içindeki savaşlar büyük para gereksinimi yarattı. Eroin trafiğinde Türkiye kullanılan bir ülke oldu. Bundan pay sağlamaya çalışan bazı siyasetçiler ve bürokratlar yüzünden de Türkiye Cumhuriyeti, dünyada uyuşturucuya destek veren bir konuma getirildi.
Dayanacak Bir Bacak
Çeşitli sinirsel hastalıklara ilişkin ilginç vakaları kendine özgü bir sıcaklık ve “insancı” bir bakış açısıyla anlatan, nörolojiyi tıp disiplininin dışında kalan insanlara ustaca aktaran ve üslubuyla adeta bir “tıp edebiyatı”nın öncülüğünü yapan nörolog Dr. Oliver Sacks, Dayanacak Bir Bacak’ta bu kez kendisinin hasta konumunda olduğu bir iyileşme sürecini konu ediyor.
Hatırladıklarıyla ve UnuttuklarıylaTürkiye'nin Toplumsal Hafızası
Tarihin romanlar üzerinden tartışıldığı, anı kitaplarının yok sattığı, Osmanlı mirasının ticarileştiği, tehcir tartışmalarının kavgaya dönüştüğü ve mübadil çocuklarının Yunanistan’a turlar düzenlediği bir dönemi yaşıyoruz. Böyle bir ortamda toplumsal bellek çalışmaları ayrı bir önem kazanıyor. Bellek, bireysel ve kendiliğinden bir olgu değil, sosyal alanla kesişen, içinde bulunulan ânın dinamiklerince belirlenen ve toplumsal kimliklerimizi kuran, değişken bir süreç.
Aşk ve Yemek
Aşk ve yemek, vazgeçilmez iki ihtiyaç ve zevk... Ne kadarı ihtiyaç, ne kadarı zevk? Hem besinsel, hem cinsel açıdan belirli bir doyuma ulaşmamız gerek, ama bu doyuma hangi noktada ulaşırız. Besinin besinsel olmayan işlevleri ve cinselliğin cinsel olmayan işlevleri var. Willy Pasini kendine has üslûbuyla bu konulara eğiliyor. İtalyanlarla yaptığı çalışmadan sonra, bu kitapta Fransızlar üzerinde yaptığı anketin sonuçlarını inceliyor, aşk ve beslenme alışkanlıklarını ortaya çıkarıyor.
Avrupa Yol Ayrımında Türkiye
Türkiye’nin çağdaşlaşması devlet eliyle başladı ve sürdürüldü. İki yüz yıllık bu süreci aynı zihniyetle sürdürmeye olanak yok. Çünkü bu zihniyet artık iflas etmiş durumda. Eğer ülke çağdaşlaşmasını sürdürmek istiyorsa bunun yolu Avrupa’dan, Avrupalılaşmadan geçiyor. Tarihî ve coğrafî nedenlerden bu ülkenin pek başka seçeneği yok. Bugünkü kavga, bu yolu tıkayanlarla açmaya çalışanlar arasında.
Korku TapınağıGüçlükonak-Silopi-Lice-Tunceli
Korku Tapınağı’nda Diyarbakır’da kaybolanların, Lice’de zorla koruculaştırılanların, Güçlükonak’ta katledilen köylülerin, Yeşilyurt’ta dışkı yedirilenlerin, Silopi’de kaybedilen HADEP’lilerin, Derebaşı’nda öldürülen gençlerin, Tunceli’de en temel gıda gereksinimlerini bile karneyle karşılayan insanların çığlığını duyacaksınız.
Dünya Satılık DeğildirPisboğazlılığa karşı köylüler
Büyük şirketler kâr etmek için dünyanın her köşesini, bütün kaynaklarını, doğasını ve insanları kullanıyorlar. Durmak bilmeyen bir kâr hırsına tâbi olarak, bazen aralarında anlaşıp bazen çatışarak, canlıların doğasını değiştiriyorlar. Devlet(ler)i de amaçlarına alet ediyorlar. Çok şeyi kaybettik, birileri buna dur demedikçe daha da kaybedeceğiz.
