Ahmet SamimII. Meşrutiyet’te Muhalif Bir Gazeteci
“Beyefendi, dalgın bir insan ayağının idam sehpasına takıldığı bir memlekette hiç gazetecilik yapılabilir mi, gazete çıkarılır mı?” Cumhuriyet döneminin erken bir safhasında dile getirilen bu sitem, aslında medeni cesaret sahibi gazeteciliğin tarihini özetler. Ahmet Samim’in medeni cesaret sahibi bir gazeteci olarak yaşamaya çalıştığı kısacık ömrü, sokak ortasında öldürülerek son buldu.
Küresel Güvenlik KompleksiUluslararası Siyaset ve Güvenlik
Endüstriyelleşmiş topyekûn savaş, bilgi savaşı, kahramanlık sonrası savaş, fazilet savaşı, gösteri savaşı, postmodern savaş, medeniyetler savaşı, teröre karşı savaş, ağ savaşı… Yeni zamanlarda savaşın aldığı biçimler için önerilen kavramlar bunlar. Savaşların ve güvenlik politikalarının radikal dönüşümlerden geçtiği bir dönemdeyiz.
"Türk'ün Büyük, Biçare Irkı"Türk Yurdu’nda Milliyetçiliğin Esasları (1911-1916)
Buradaki patetik satırlar, 1915 yılında Türk Yurdu dergisinde yayımlanan bir yazıdan. Dönemin hınçla, intikam hissiyle ve ölüm-kalım şiddetinde bir azimkârlıkla yüklü milliyetçi kalkışma ruhunu yansıtıyor.1911-1916 yıllarında, yani Balkan Savaşları ile Dünya Savaşı arasındaki teyakkuz döneminde Türk Yurdu dergisini mercek altına alan bu çalışmada Ümit Kurt, Türk milliyetçiliğinin oluşumundaki ırkçı damarı ortaya koyuyor.
Refah Devleti ve Kapitalizm2000'li Yıllarda Türkiye'de Refah Devleti
Bazı düşünürler, refah devletinin kapitalizmin uzun tarihinde birkaç onyıllık döneme sıkışan geçici bir olgu olduğunu ve artık geride kaldığını ileri sürüyorlar. Bazıları ise refah devleti politikalarının biçim değiştirerek kapitalizmin uzun tarihi boyunca geçerliliklerini koruduğu kanısındalar. Refah devleti, kapitalizmin nispeten yumuşak, uzlaşmacı, ‘nezih’ olduğu döneme özgü bir istisnai oluşum muydu?
Gazetecilik Etiğinin Mesleki SınırlarıProfesyonellik, Piyasa ve Sorumluluk
Medyaya güvenmiyoruz, bu çok açık ve herkesin hemfikir olduğu bir yargı. Yandaşlardan, gerçekten haber yapanlardan, gazeteci kalabilenlerden söz ediyoruz. Medya eleştirileri “eskiden gazetecilik yapılırdı” özlemiyle başlıyor, “Objektiflik öldü!”, “Tarafsızlık gözardı edildi!”, “Profesyonellik unutuldu!” gibi şikâyet ve hayıflanmalarla sürdürülüyor.
Türk Sağı: Mitler, Fetişler, Düşman İmgeleri
Türkiye’de sağ akımların ideolojik alet çantasında neler var? Türk sağcılığı kitlelere seslenirken hangi imgelere başvuruyor, hangi tahayyüllere hitap ediyor? Hangi psiko-sosyal damarları işliyor, hangi çağrışımları harekete geçiriyor? Bu derlemede, bu sorulara cevap arayan çalışmalar yer alıyor.
Tek Partinin Yükselişi
Ahmet Demirel’in makalelerini bir araya getiren Tek Partinin Yükselişi, Milli Mücadele dönemi ve Cumhuriyet’in kuruluş yıllarındaki seçimlere ve bu seçimler sonucu oluşan Meclis’in yapısına odaklanıyor. Demirel, tek parti rejiminin yavaş yavaş kurulduğu bu süreçte, milletvekili adaylarının belirlenmesinden, Meclis’in oluşmasına kadar geçen zaman içerisinde neler yaşandığını çarpıcı ayrıntılarla okuyucuya sunuyor.
Yol/Rê: Dersim İnanç SembolizmiAntropolojik Bir Yaklaşım
Dersim, kendine mahsus bir dünya. Üst başlıklardan taşan, Kürtlerle, Zazalarla, Alevilikle ilgili etno-dinsel ve kültürel tasniflere sığmayan bir yanı var. Dilşa Deniz, Dersim’e eğilen ilk antropolojik çalışmaya dayanan kitabında, bu kendine mahsus dünyaya davet ediyor okuru. Dersim’le ilgili yüceltici ve karalayıcı efsanelerin perdesini kaldırıp, olağanüstü incelikli bir bakışla, gerçek inanç dünyasına ve “gerçek efsanelere” eğiliyor.
Eylemden ÖğrenmekTEKEL Direnişi ve Sınıf Bilinci
2010 kışında yaşanan TEKEL direnişi, Türkiye’de emek hareketinin tarihinde müstesna bir olay olarak yer aldı. Ülkenin çeşitli yerlerinden Ankara’ya gelen işçiler, başkentin merkezindeki yaya bölgesine 78 gün boyunca ‘yerleşerek’ kararlılıklarını gösterdiler ve hak taleplerini duyurmaya çalıştılar.
Asker Evlatlar YetiştirmekII. Meşrutiyet Döneminde Beden Terbiyesi, Askerî Talim ve Paramiliter Gençlik Örgütleri
Osmanlı İmparatorluğu’nda askerî yenilgilerin entelektüel ortamı hızla etkilediği dönem Balkan Savaşları’dır. İmparatorluk fikri siyasi elitin zihninde de hızla tükenirken, milliyetçilik dönemin fikir atmosferini ele geçirmiştir. Kaybı telafi etmenin yolunu askerî başarılarda gören bu anlayış, “silahlanmış millet” (millet-i müsellaha) fikrini işlemeye koyulmuştur.
"Altın Nesil"in PeşindeFethullah Gülen’de Toplum, Devlet, Ahlak, Otorite
Fethullah Gülen, 1990’lardan itibaren hemen herkesin Türkiye’nin en “etkili kişileri” arasında sayacağı birisi. Din adamı ve kanaat önderi kimliğiyle büyük bir etkiye sahip. Benimseyenler onu “hoşgörünün” teminatı ve “hizmet” faaliyetleri için ilham kaynağı sayıyorlar; endişeyle izleyenler ise sadece yaygın bir toplumsal örgütlenmeyle kalmayıp devlete de gitgide daha fazla nüfuz eden bir “Cemaat”in lideri olarak görüyorlar.
İktidar ve DemokratlarTürkiye’de İki Partili Siyasi Sistemin Kuruluş Yılları (1945-1950) Cilt 2
Türkiye’de tek-parti rejiminin sona ermesi, genellikle demokrasiye ya da çok-partili hayata geçiş dönemi olarak adlandırılır. Cemil Koçak, “Türkiye’de İki Partili Siyâsî Sistemin Kuruluş Yılları (1945-1950)” adlı kitap dizisinde, yerleşik sayılan tarihsel kabulleri tartışmaya açıyor ve bu adlandırmayı sorguluyor. Rejimin değişmesi, fakat dönüşememesi, bu sürecin temel özelliğidir.
İncirlik ÜssüABD’nin Üs Politikası ve Türkiye
İkinci Dünya Savaşı bittiğinde Amerika, hemen tüm dünyada sempatiyle anılıyor; iyiliksever, koruyucu ve kurtarıcı bir imgeyle hatırlanıyordu. Farklı bölge ve ülkelerde, Amerikan askerî üsleri hızla kurulup yaygınlaştı. Amerika, büyük tehlike Sovyetler’e karşı küçük kardeşlerinin yanındaydı. Soğuk Savaş’la birlikte başkalaşan global siyaset dengesi, bu imgeyi aşamalı olarak değiştirdi.
Milli Mücadelenin BaşlangıcındaMustafa Kemal, İttihat Terakki ve Bolşevizm
Emel Akal, Milli Mücadele’nin “sevk ve idaresi”ni gerçekleştiren kadroları ele aldığı bu araştırmasında, sürecin büyük ölçüde İttihatçıların örgütlenmesine dayandığını ortaya koyuyor. Bu örgütlenmenin de büyük ölçüde İttihatçıların ‘komitacı’ tecrübesinden yararlanarak, yukarıdan aşağıya gerçekleştirildiğini gösteriyor.
İstanbul’da Dindar Üniversite Gençliğiİki Dünya Arasında
Özlem Avcı’nın, dinî bir cemaat veya tarikatla doğrudan ya da dolaylı biçimde bağlantısı olmuş; büyük kısmı söz konusu ilişkiyi devam ettiren 60 üniversite öğrencisiyle yaptığı derinlemesine görüşmeler, Türkiye’de dindar üniversite gençliğinin ciddi bir portresini çiziyor.
Çoban ve KralSiyasetnamelerde İdeal Yönetici İmgesi
Köklü tecrübelerden hareketle egemenlere öğüt ve akıl veren siyasetnameler, Ortaçağ’da Doğu ve İslam siyasal geleneğine ayna tutan metinlerdir. “İdeal bir hükümdar nasıl olmalı?” sorusuna cevap getirirken, aslında tümüyle bir iktidar anlayışının çerçevesini çizerler. Çoban-Hükümdar idealini oluştururken,
sürü gibi güdülmesi gerektiğini düşündükleri ahaliye dair bir imge de kurarlar.
İktisatta Yeni Yaklaşımlar
Ekonomi politik pek çok düşünürle değişim geçirmiş, başkalaşarak yeni ve zihin açıcı açılımlara sahip olmuştur. Smith, Mill veya Marx hemen sayılabilecek öncü isimler. Görünenin ardındakini açığa çıkarmak, yeni sorular sormak ve anlamaya ilişkin kılavuzlar oluşturmak hususunda çığır açıcı isimlerden biri de kuşkusuz Walras.
Tamamlanmamış DevrimKadınların Yeni Rollerine Uymak
Sosyal eşitsizlikler ve yeni eşitsizlik biçimleri, sosyal refah devletinin aile politikalarındaki dönüşüm, eşlerin çocuk bakımı ve ev işi konularındaki tavırları, doğurganlık oranlarındaki düşüş, kadın istihdamındaki durum, nesiller arasındaki farklılıklar, yoksulluk gibi birçok konuyu günümüz dünyasında kadınların rolü çerçevesinde ele alan Tamamlanmamış Devrim yaşanan sorunlara farklı toplumların nasıl yanıtlar verdiklerini ortaya koyuyor.
Emeğin TevekkülüKonya’da İşçi-İşveren İlişkileri ve Dindarlık
Dindarlık, işçilerin ve patronların üretim sürecine bakışlarını ve karşılıklı konumlanmalarını nasıl etkiliyor? Dinsel sosyalleşme, emek sürecinde tahakküm ilişkilerine ve politik hegemonyaya elverişli bir zemin oluşturuyor mu? Yasin Durak’ın Konya Organize Sanayi Sitesi’ndeki işçi-işveren ilişkileri örneğinde yaptığı araştırma, bu temel sorular etrafında bir tartışma örüyor.
MangaBir Kültürel Direniş Aracı
Japon çizgi romanı Manga, global ölçekli popüler kültürün yeni fenomenlerinden biri. Mangalar, dinamik çizgileri ve güçlü anlatı evreniyle bütün dünyada şaşırtıcı genişlikte bir okur kitlesine sahip. Manga dendiğinde, hâkim çizgi roman anlayışından farklı bir şey kastedildiği hemen anlaşılıyor.
II. Meşrutiyet Döneminin DemokratlarıOsmanlı Demokrat Fırkası (Fırka-i İbad)
Kahvehaneden akademiye hemen her yerde, Türkiye’de demokrasi fikrinin ve kültürünün zayıflığından, köksüzlüğünden çok yakınılır. Bu köksüzlüğün kökü de, ülkenin belli başlı siyasal akımlarının ortaya çıktığı II. Meşrutiyet döneminde aranır. Gökhan Kaya, tam da o dönemde demokrasiyi şiar edinmiş bir partiye dikkatimizi çekiyor: Fırka-i İbad, Osmanlı Demokrat Fırkası.
Erken Cumhuriyet DönemindeEkonominin Türkleştirilmesi
Erken Cumhuriyet döneminde iktisadi alanın “milli” olana açılması, “yerli” sermaye birikiminin sağlanması ve iş yaşamının “homojenleştirilmesi” gibi uygulamalar bugüne kadar birbirinden ayrı süreçler olarak ele alındı. Murat Koraltürk, Ekonominin Türkleştirilmesi’nde “milli iktisat” başlığı altında ve yalnızca yeni ulus-devletin iktisaden güçlenmesine yönelik politikalar şeklinde tartışılan bu süreçleri bir bütün olarak inceliyor. Sermayenin, işgücünün ve mesleklerin Türkleştirilmesine yönelik girişim ve uygulamaları örneklerle ortaya koyarken, “ekonominin Türkleştirilmesi”ne giden yolun nasıl hazırladığını kapsamlı bir biçimde tartışıyor.
Mülkten ÜlkeyeTürkiye’de Taşra İdaresinin Dönüşümü (1839-1929)
Türkiye’nin devlet yapısında merkeziyetçilik meselesi uzun süredir tartışma gündeminde. Bu merkeziyetçi yönetim yapısı nasıl biçimlendi? Bu bir “gelenek” midir? Yukarıdan aşağı bir modernizm hamlesinin “yapay” bir sonucu mudur? Cenk Reyhan ve Nizam Önen, 1839’dan 1929’a uzanan kritik geçiş döneminde Türkiye’de taşra idaresinin dönüşümünü ele alan çalışmalarında, bu soruların yüzeysel ve kolaycı olmayan cevaplarını arıyorlar.
Osmanlı ve BalkanlarBir Tarihyazımı Tartışması
Fikret Adanır ve Suraiya Faroqhi’nin derlediği Osmanlı ve Balkanlar kitabı kendi alanlarında uzman on ayrı tarihçinin incelemelerinden oluşuyor. Her bir makale, farklı dillere dayalı arşivlere ve tarih yazımına bakarak Osmanlı tarihini ve Balkanların geçmişini irdeliyor.