Türkçe Edebiyat - 24. sayfa

Kırık Zarlar

Kumarhanelerin ve kumarbazların şangırtılı dünyası, medya gökdelenlerindeki insanları kapıveren fal bağımlısı ihtiraslar, gezginleşen ve sabitlenen hayatlar, Sokrates’le Abdullah’ın bir kilise tadilatında başlayıp İstanbul’dan Paris’e nakledilen aşkları, Fellini’nin sohbetine uzanan bir Paris-Roma yolculuğu, cami avulusunda standart cenaze kalabalığı, en olmadık yerlerde aranan şans işaretleri...

Usulcacık

Atilla Atalay’ın hayattaki ilk, İletişim’deki altıncı kitabı. Atalay, ilk kitabına saygıyla, sevgiyle, vefayla, “sarı dergilerin unutulmaz yazarları” için “bir dakikalık saygı girişi”yle başlıyor.

Kafka Market

Cezmi Ersöz’ün röportaj ile deneme ya da anlatı arasında, yüreğinin ve sokağın ortak sesinden iz sürerek yaptığı duyarlı geçişlerin kitabı. Biraz “son yüzler”in kederi, biraz caddelerin kalabalığı, sokakların gece sessizliği, fahişelerin çığlığı, şoför Vehbi’nin isyanı, Brigitte Bardot’nun hatırası, İstanbul’da yitenler, İstanbul’u yitik hale getirenler...

Menekşe İstasyonu

Atilla Atalay’ın H.B.R. Maymun ve Öküz dergilerinde yayımlanmış yazılarından “sıkı” bir derleme. “Sıdıka”lar ve yine “düşkovalayan” hikayeler: İstasyonlar, trenler, otomobiller, cep telefonları, insanlar, kediler, köpekler, içip içip dağıtanlar, susup oturanlar, ayrılanlar, ayrılamayanlar.

Kompile Hikayeler

Nihat Genç’in “Leman yazıları”ndan “kompile çekim” değilse de genişçe bir derleme. Öyküler mi? Aslında hem öykü hem deneme. Türkiye topraklarında gezinen, öykülerini bu topraklarda yaşayan insanlara ve “kök”ünden ucuna bu ülkeye dair, yer yer ateşli denemeler.

Son Yüzler

Unuttuğumuz, belki de hiç tanımadığımız renkleri hayatın; yitip gitmek üzere olan insanlar, Son Yüzler... Ardında bıraktığı onca anıyla, bir tuvalet kapısında çıkar birisi karşımıza; biriyle Çiçek Pasajı’nda, akordeon sesleri arasında yüz yüze geliriz. Biri keman atölyesine sığınmıştır, biri şehir dışındaki karavanına. Onları görürüz de fark etmeyiz, fark ederiz de merak etmeyiz.

Uyuyamadığım / Düş Kovalayan

Atilla Atalay’ın “kondisyonu yüksek” mizahından bir kitap daha: Üç yıl arayla yayımlanmış iki kitabın birleşmesinden oluşan Uyuyamadığım/ Düş Kovalayan... “Düş kovalayanlık, borsa brokerliği, know how advisorluğu, creatif menagerlik, disco-bar işletmeciliği, kanal sahipliği gibi günümüzün ‘in’ mesleklerinden değil... Oldum olası ‘out’...

Yalnız Bebekler

Bir kefede tarih, bir kefede kurgu ve fantazi. Handan Öztürk’ün ilk kitabı Yalnız Bebekler, bu dengeyi edebiyat hizasında kurabilen romanlardan. Yalnız Bebekler’deki “tarih”in odağı, Kapadokya.

Ancak Bir Benzerim Öldürebilir Beni

Müslüm Gürses konserlerinin Gülhane’sinden garip bir savaşın Beyoğlu’suna; akşamüstleri isteksizce kapılarının arkasına geçilen evlerden “unutmak faşizmi”ne, hayat kadar geniş bir alanda ve O’nun bir yolda ansızın karşısına çıkacağını bekleyerek, söz’ünü söylüyor Cezmi Ersöz.

Çizgili Sarı Defter

Çizgili Sarı Defter’de, Korat’ın ilk kitabı ve ilk romanı Zaman Yeli’ni okumuş olanlara hiç yabancı gelmeyecek bir atmosferden on kısa öykü var. Defterin sayfalarında, aklı meşgul edecek bir okuma yolculuğunun ritmiyle akan on öykü. “Artık özenle yazılar yazıp minyatürler çizdiğimiz tüm defterler sarardı, belki de ilk yazdığımız günlerden beri sarıydı.

Çayınızı Türkçe mi Alırsınız?

Türkiye, 80’li yıllardaki o meşhur değişimi yaşarken, dünyaya 70’lerin ilk yarısında gözünü açmış bir kuşak yavaş yavaş “hayat”a gözünü açıyordu. 1972 doğumlu Barış Balcıoğlu’nun ilk romanı Çayınızı Türkçe mi Alırsınız?, bu dönemin ve -bu kuşağın değil- bu kuşaktan bir grup çocuğun romanı.

Kitab-ül Hiyel

Okuyanın okumayanlara kolay anlatamayacağı ama insanın birileriyle paylaşmak isteyeceği romanlardan, Kitab-ül Hiyel.

Annelik Oyunu Bitti

Annelik Oyunu Bitti:.. Öykü mü, deneme mi, hayatın getirdikleri mi? Belki hepsi. Ama en önemlisi, kendi öyküsünü arayanlar, kendi öyküsünü yaşayarak yazmaya çalışanlar için bir kitap bu. Zaten, “kafalarını karıştıracak bir öykün yoksa yandın demektir”. Varsa? Kimbilir...

Ebekulak

Ebekulak'ta, Hıbır ve H.B.R. Maymun dergilerinde yayımlanmış yazılar ile "Sıdıka"ların yanında, Atilla Atalay'ın "harcı" olan 17 hikaye var. Eski sevgilisinin ardından bakmamak için masa örtüsündeki kareleri saymaya başlayan çocuğun hikayesi gibi, Bid Bid Zelha'nın hikayesi gibi: "Masal gibiydi... Ottan, kuştan, böcekten anlatıyordu.

Korkunun Yüzleri

Atalarından kalma bir terkibin yardımıyla “telepatik” haberleşmeye girenler, bir sinekle iletişim kurmaya çalışanlar, hayatın akışını değiştirebilen resimlerin yapıldığı boyaların peşine düşenler, kendilerini birdenbire sadece ölülerin “yaşadığı” bir alemde bulanlar, vampirleşenler, köpek korkusu dışında korku tanımayanlar... Nuray Tekin’in fantastik hikayelerindeki kahramanlar, herkesin gerçek diye başka bir şey gördüğü ve kimsenin gördüğünden emin olamadığı ürkütücü düşler dünyasında soluk alıyor; kendi dillerini konuşuyorlar

Saçlarının Kardeş Kokusu

Artık herkesin gayet iyi tanıdığı Cezmi Ersöz üslubuyla, Cezmi Ersöz duyarlığıyla Cezmi Ersöz yazıları. “Paramparça olsa da kurtarılacak bir ruhu” titizlikle koruyan bir yazarın, o paramparçalıktan, hayatın içinden ve kıyısından yazılmış 26 yazısı. “İkimiz de derinden derine anlamıştık ki, ne denli yoğun duygularla saklanmış olursa olsun benzerler arasındaki aşk, bu çirkin, bu acımasız dünyayla karşılaştığında ışığı gören filmler gibi solar, kaybolur, anlamsızlaşır...”

Ofli Hoca / Şeriatta Ayıp Yoktur

Nihat Genç’in “bir belden yukarii, bir belden aşağii” anlatıp duran meşhur Ofli Hoca’sından unutulmaz vaazlar, seçme sohbetler. Kadın-erkek ilişkilerinden “Çorum’dan adam çıkmaz” meselesine, özel televizyonlardan Amerikalı Müslümanlara, “Nataşa” sektöründen trafik sorununa, kara fırın ekmeğinden ağır kahve şakalarına... Ofli Hoca’da çene düşük, laf çok; Nihat Genç’te mizah “ince”.

Bütün Kadınların Kafası Karışıktır

Son yıllarda örneklerine sıkça rastladığımız -ve belki “serbest anlatı” olarak adlandırabileceğimiz- edebî tarzın yeni bir ürünü. Ece Temelkuran’ın ilk kitabı. 1973 doğumlu bir yazarın ilk kitabından pek beklenemeyecek bir olgunluk, dil zenginliği, bolca “söz” ve klasik kurgu dışına da çıksa dil’in derinliklerinde işlenmiş bir öykü.

Sıdıka

Bir “Atilla Atalay kitabı”, yani yalın, derinlikli, mizahî, hüzünlü, efendi ve fırlama bir kitap.

Gizli Yüz

Orhan Pamuk'un yazdığı, Ömer Kavur'un yönettiği Gizli Yüz, Türk sinemasının sıra dışı, unutulmaz filmleri arasındadır. Pamuk'un edebi dünyasıyla Kavur'un sinemasını çarpıcı bir şekilde buluşturan bu film, gösterime girdiği 1991 yılında Antalya Film Festivali'nde En İyi Film ve En İyi Senaryo, Montréal Yeni Sinema Festivali'nde ise En İyi Film Ödülleri'ni kazandı.

Civciv Kutusu

Atilla Atalay’ın İletişim’den çıkan ilk kitabı. “Civciv kutusu ne ki, çok daha acıklı öyküler anlattı zaman... Galeyanlar oldu, linçler sonra... Herkes deli gibiydi... Evet evet, herkes delirmişti sonunda...” Hiçbir yerde yayımlanmamış öyküler, bambaşka “bir” öykü ve H.B.R. Maymun’da yayımlanmış “Sıdıka”lar...

Eve Dönmek İstemiyorum

Zafer Aracagök, Eve Dönmek İstemiyorum’da, yazar ile efendisi arasında Odysseia’dan günümüze neredeyse hiç kesintisiz süregelmiş bir sözleşmeyi ortaya çıkarıyor ve Dil’in efendinin dili olduğunu savunuyor. Sanat-yaşam, edebiyat-kuram, merkez-marjin gibi ikili karşıtlıkların ayrım çizgileriyle boğuşan, “bir nev’i avant-garde” roman... “

Cennet ve Cehennem

Kısa bir roman ya da uzun bir hikaye; Yüzyetmişaltı Yıl ve Sessizlik Hikayeleri’ni okumuş olanlar için “Mehmet Fehmi İmre tarzında” bir anlatı... Cennet ve Cehennem, -hem mecburiyet hem cesaret- çıplak ayakla çakıl taşlarına basarak sürdürülen bir yürüyüş.

Sessiz Ev

Sessiz Ev’de Orhan Pamuk, dağılmakta olan bir ailenin hikâyesi üzerinden Cumhuriyet ve modernleşme tarihimizin barındırdığı gizli çatışmaları ve şiddeti araştırıyor. Orhan Pamuk yayımlanışından otuz yıl sonra, bu yeni baskıda romana bölüm başlıkları koydu ve anlatıdaki bazı tekrarları ayıklayarak kitabı yeni okurlar için daha okunaklı hale getirdi.