Türkçe Edebiyat - 23. sayfa

Hayaller Kâhyası

Atilla Atalay'ın "olgunluk dönemi" hikâyelerini biraraya getiriyor Hayaller Kâhyası. Kitap, "Sevgili Oğuz Aral Usta"ya... Ve "Kar Maymunu" arkadaşlara ithaf edilmiş. Girizgâh mahiyetindeki `Sebebim`, mola yerinde otobüsünü kaybeden yaşlı bir teyzeyle başlayan `reenkarnatif` bir öykü... "Çiğdem Sineması", bizi eski sinemaların nostaljisine götüren, başrolünü Riçırt Burton'un oynadığı sevimli bir Holivut mavalı.

Annem Belkıs
Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş Baskı

Gündüz Vassaf’ın kalemiyle annesinin hikâyesi. Öksüz bir Rumeli kızının Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırlarında başlayan hayatı bize gündelik yaşantının unutulmuş pek çok ayrıntısını tanıtarak bilinmeyen evlere misafir ediyor.

Aşk Romanları Yazan Adam

`Romanı okumaya ve Orhan Cemil`in yazdıklarını yaşamaya devam ettim. Her bölümden sonra, yaşadıklarımın etkisi henüz üzerimden silinmeden oturup bir bölüm de ben yazıyordum. Böylece giderek, iç konuşmalarla zenginleştirilmiş ve onun kahramanlarından esinlenerek yarattığım karakterlerin rol aldığı yeni ve farklı bir roman biçimleniyordu."

Seni Seziyorum / Kitab-ı Mukadder

“Hepimizin hayatının toplamı nihayetinde bir hikâyeden ibarettir... İyiler hikâyelerini diğerleriyle bölüşür, vasatlar hikâyelerini yalnızca kendileri yaşar, kötüler hikâyeyi inkar eder...” Bir “ilk” kitap olan Seni Seziyorum ya da nam-ı diğer Kitab-ı Mukadder hepsi birbirine ustaca bağlanmış on hikâyeden oluşuyor. Zaman ve coğrafyayla sınırlı olmayan hikâyeler, kahramanlarının aksine hiç de “mütevazı” değil!

Herkes Herkesle Dostmuş Gibi

Olaylar Ankara’da geçiyor,gerisi çorap söküğü gibi...

Columbus`un Kadınları

Müge İplikçi ödüllü öykülerinin yer aldığı ilk kitabı Perende’den sonra yazdığı öykülerini Columbus’un Kadınları’nda topladı. Kitapta yer alan öykülerin ortak teması kadınlar... Ülkesinden binlerce kilometre uzaklıktaki kadınlar. İnsan doğduğu, büyüdüğü topraklardan uzaklaşırsa nasıl değişir? Ülkesinde görmezden geldiği bir nazarlığı odasının en görünen yerine asar!

Tatlı Rüyalar

Türk bir anne ile Fransız bir babadan olma Hector Berlioz –kendisi Türkiye’de yaşayan bir Fransız Türk’üdür- sıradan bir pazar sabahı kahvaltı ederken bir ilan okur ve “hayatı değişir”... “Hayatımı satıyorum! 25 yaşında, iyi eğitimli, iki yabancı dil bilen sağlıklı genç, geri kalanını temin edebilmek amacıyla hayatının bir bölümünü satıyor. İlgilenenler aşağıdaki telefon numarasına başvurarak randevu alabilirler.”

Yıldızların Tembelliği

Behiç Ak’ı ‘çoğunluk’ Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan karikatür bandından, ‘azınlık’ ise çocuk kitaplarından ve tiyatro oyunlarından tanıyor; belki çok azımız da onun belgesel sinemacılığının farkında (Türk Sinemasında Sansürün Tarihi adlı belgesel filmi Ankara Film Festivali’nde en iyi belgesel film ödülüne layık bulunmuştu). Yıldızların Tembelliği onun, -içinde çizgi olmayan- ‘büyükler’e yazılmış ilk öykü kitabı.

Modern Çağın Canileri

Nihat Genç yazının pek çok alanında kalem oynatan bir yazar. Romandan denemeye, oyundan hikâyeye geniş bir yelpazede başarılı ürünler veriyor. Üslûbu sert, ama dürüst; öfkesi pek, ama yerinde. Zaman zaman acılı, acıtan ama “humor”u eksiksiz. Nihat Genç, bu kitabında bir yandan insanlık durumuzu resmederken, bir yandan da çağdaşımız canilerle hesaplaşıyor.

Kayıp Diwan

Yazısı yasaklı bir halkın sözlü edebiyatından derlenmiş ve de yazıya dökülmüş bir ilk örnek Kayıp Dîwan. Kendisini harflerle ifade edememiş bir kültürün “kollektif hafıza”sından bir seçki... Bu kültürün taşıyıcısı “dengbêj”ler. İşleri güçleri, günleri geceleri, kısaca bütün dünyaları “söz”dür onların. Kimi zaman bir ağanın konağında, kimi zaman yoksul bir köylünün tek odalı damında, kimi zamansa sıcak yaz günlerinden kaçıp sığınılan bir yaylanın serinliğinde, hiç ummadığınız bir anda rastlarsınız onlara...

Öteki Renkler

Öteki Renkler Orhan Pamuk’un çocukluk anılarından mutluluk saatlerine, romanlarını nasıl yazdığından gezi notlarına, sevdiği yazarlar ve kitaplar hakkındaki eleştirilerinden kişisel itiraflarına, şikâyetlerine, siyasi öfkelerine, kültür ve gündelik hayat konusundaki heyecanlarına uzanıyor ve yazarın yalnız romanda değil, düzyazıda da ne kadar usta olduğunu kanıtlıyor.

Eray

Eray, onüç yıl boyunca ‘kitleleri’ peşinden sürüklemiş bir “gençlik lideri”. Eray’ın ‘babası’ Atilla Atalay’ın söylediğine göre, “kendine âşık, güce tapınan, haybeye zeki, apolitik, acımasız ve bencil...” Kitle iletişim araçlarını kullanmaya ilk kez 1986’da Fırt dergisinde başladı; bu alışkanlığını daha sonraki yıllarda Hıbır ve HBR dergilerinde de devam ettirdi.

Güvercine Ağıt

Her şey Kayseri’ye, Toroslar’a, Ürgüp’e, Ihlara Vadisi’ne ve Beyşehir’e yağan yağmurla başlıyor… 1294 yılının Ağustos ayının son günü patlayan bu küçük tufan, Gürsel Korat’ın zamanla didişen oyunbaz hayalini tetikliyor: Yağmur altında yol alan beş ayrı yolcunun Ihlara’da yolları kesişiyor, yazgıları birbirlerine düğümleniyor. Sade, olağanüstü dingin bir metin, “hayat kadar derin” bir sona eşlik ediyor.

Soğuk Sabun

‘İnce işi’ mizahtan romana, denemeden öyküye uzanan geniş edebî bir alanda kalem oynatan Nihat Genç’ten bir cinayet romanı. Öncesinden sonrasına seksenli yıllar. Eski zaman güzelliklerinde yaşanan çocukluktan ergenlik hallerine, delikanlılıktan ağır çocuk ayaklarına... Yaşamlar, yaşananlar ve de başa gelenler. İsyan, umut, küfür, hayal kırıklıkları ve tekrar umut... Soğuk Sabun, yazarın ‘Türk işi bilinç akışı’ tekniği kullandığı kitaplardan biri; Nihat Genç tarzı ‘sert’ roman dizisinin de dördüncü kitabı.

Cennetin Dibi

Cehenneme Övgü’de “bu dünya”yı sorgulayan Gündüz Vassaf ikinci kitabında “cennet”e, hem de cennetin ta dibine el atıyor. Mizahla bilimkurgunun, düzyazıyla bilimsel makale üslûbunun harmanlandığı kitapta, ‘yanlışla doğru’, ‘yalanla dolan’ sırt sırta duruyor.

Cehenneme Övgü
Gündelik Hayatta Totalitarizm

Bazı eleştirmenlerin “şeytanın avukatı” sıfatını yakıştırdıkları Gündüz Vassaf’ın “gözden geçirilmiş ve genişletilmiş yeni baskısı”yla sunduğumuz Cehenneme Övgü’sü, içimizde büyütüp yaşattığımız küçük ‘totaliter dünyalar’ımızı afişe ediyor, daha doğrusu ‘yüzümüze vuruyor’.

Cevdet Bey ve Oğulları

Nişantaşlı bir ailenin 20. yüzyılın başından itibaren üç kuşak boyunca serüvenlerini anlatan bu kitap ev içlerinin renklerini, zamanın akışını, günlük sıradan konuşmaları akılda yer eden kahramanlar aracılığıyla saptarken, okura geleneksel romandan alınacak hazları bütünüyle veriyor.

Şehrin Aynaları

İlk romanı Pinhan’la edebiyatseverlerin haklı ilgisine mazhar olan Elif Şafak’tan yine tarihsel dokulu bir roman. Isabel, Antonio, Miguel ve Andres... engizisyon zulmünün paramparça ettiği, kendilerini, birbirlerini kaybeden, arayan, sırların peşinde koşan insanlar... İspanya’da başlayan Aynalar Şehri’nde (İstanbul’da) süren Seferadlar’ın hikayesi... Tabii bir de, Engizisyon yargıcı, büyük vaiz Alonso Perez de Herrera’nın öyküsü.

Orhan Pamuk'u Anlamak

Orhan Pamuk, yalnızca Türkiye'de değil, Avrupa ve Amerika'da da adından sıkça söz ettirdi, modern Türk edebiyatının bir anlamda yönünü de değiştirdi. Hemen tüm romanları, pek çok yeniliğin öncüsü olduğu gibi, tartışmanın, öfkenin, karşı çıkışın, nefretin ve kızgınlığın da merkezi oldu.

Son Kullanma Tarihi Geçmiş Aşklar

Bazen bir fotoğraf karesine anca sığabilen küçük bir anın, bazen de koca bir dönemin öyküsü... Bazense bir resmin çağrıştırdığı imgeler... Ayda Erbal, İstanbul’dan New York’a, ‘40’ların Demokrat Partili’si Nasuhi Bey’den New York’ta bir fahişeye, değişik mekânlarda, değişik insanlarda küçük anların veya uzun dönemlerin izini sürüyor, imgelerin peşinde koşuyor.

Dup Dup Çedene

Mizah dünyamızın efendi yazarı Atilla Atalay bu kez önemli memleket ve dünya meselelerine el atıyor. Mafyadan çete savaşlarına, derin devletten ‘adil’ adalete, müzik dünyamızın çocuk starlarından ulvi Türk ailesine... kısaca her şeyimize bulaşıyor. Hatta viagranın tehlikeleri konusunda milleti uyandırırken, sayısal loto için tüyolar da veriyor.

Kaptanın Teknesi

Edebiyat dünyasında Uzunharmanlar’da Bir Davetsiz Misafir ve sadece ismiyle değil, öyküsüyle de bir hayli ilgi çeken Geber Anne! adlı romanları ile tanınan Sezgin Kaymaz’dan şen-şatır anlatılmış bir gündüz düşü... Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü’nde bir sınıf... Birbirlerine çok yakın iki genç kız ve onların dertsiz, tasasız dünyalarının ortasına düşen bir genç...Bu üçlü etrafında gelişen “fantastik” öykü, dolu dolu yaşanan üç günü anlatıyor.

Öteki Renkler

Öteki Renkler yazarın çocukluk anılarından mutluluk saatlerine, romanlarını nasıl yazdığından gezi notlarına, sevdiği yazarlar ve kitaplar hakkında eleştirilerinden kişisel itiraflarına, şikâyetlerine, siyasi öfkelerine, kültür ve gündelik hayat konusundaki heyecanlarına uzanıyor ve Orhan Pamuk’un yalnız romanda değil, düzyazıda da ne kadar usta olduğunu kanıtlıyor.

Benim Adım Kırmızı

Orhan Pamuk’un “en renkli ve en iyimser romanım”, dediği Benim Adım Kırmızı, 1591 yılında İstanbul’da karlı dokuz kış gününde geçiyor. İki küçük oğlu birbirleriyle sürekli çatışan güzel Şeküre, dört yıldır savaştan dönmeyen kocasının yerine kendine yeni bir koca, sevgili aramaya başlayınca, o sırada babasının tek tek eve çağırdığı saray nakkaşlarını saklandığı yerden seyreder.