Dünya Edebiyatı - 6. sayfa

Gece ve Gündüz

Gece ve Gündüz Virginia Woolf'un ikinci romanıdır. Woolf'un "bilinç akışı" tekniğini kullandığı daha sonraki modern deneysel romanlarından farklı olarak klasik gerçekçi üslûpla kaleme aldığı bu eser, olay örgüsü, gerçek mekân tasvirleri ve titizlikle betimlenmiş karakterleri, dönemin atmosferini yansıtan özellikleriyle dikkat çekiyor.

Göz

“O kadınla, o Matilda’yla Berlin’deki émigré varoluşumun ilk yıllarında tanıştım, iki zaman diliminin yirmili yıllarının başlarında: bu yüzyılın ve kendi berbat hayatımın...” Göz, s.11

Sürgün, Göç ve Ölüm
ÇAĞDAŞ KÜRT EDEBİYATINDAN SEÇME HİKÂYELER

Kürtler, modernleşmeyi çift katlı bir dayatma olarak yaşamak zorunda kalmış halklardan biridir. O nedenle de bu süreci geleneksel toplum ve hayatın kurum, değer ve ilişkilerinin çöküşü, yenilerin doğuş ve yerleşme sancıları ile yaşanmış bir toplumsal-kültürel tarih olarak değil, isyanlar, iskân ve ilticalarla yüklü bir siyasal tarihin ağırlığı altında yaşadılar.

Altın

Peter Greenaway... ressam yönetmen, yazar, küratör... ama bütün bu alanlarda sıradışı yapıtlar veren bir sanatçı. Daha çok bir sanatçı-düşünür. 7 Mayıs 1945’te İkinci Dünya Savaşının resmen sona ermesinden iki gün önce, Kuzey İtalya’da Avusturya ve İsviçre sınırı yakınlarında beyaz bir ata çarpan siyah bir Mercedes... arka koltukta bulunan 92 külçe altın...Sakinleri doğru dürüst spagetti pişirmeyi bir türlü beceremeyen bir kent.

Ka

Gökyüzü ansızın bir kartalın karanlığına gömüldü. Menekşe rengine çalan parlak kara tüyleri, bulutlar ve yeryüzü arasında hareketli bir perde oluşturmuştu. Pençelerine asılı duran, korkudan kaskatı kesilmiş devasa fil ve kaplumbağayla birlikte, dorukları sıyırıp geçiyordu.

Yıllar

Virginia Woolf Yıllar’da, üç nesil boyunca Londralı Pargiter ailesinin izini sürüyor. 19. yüzyılın kapanıp 20. yüzyılın aralandığı günlerdeki hızlı dönüşümü, farklı kuşakların gözünden ele alan yazar, böylece bir döneme de ayna tutmuş oluyor. Kahramanlar modern hayatın günlük alışkanlıklarına getirdiği değişime ayak uydurmaya çalışırken, başarısızlıklarla yüklü bir geçmişten sıyrılarak umut dolu bir yüzyıla yelken açıyorlar.

Yeryüzündeki Amor

Huzursuzluk, Albert’in öteden beri yaşadığı en temel duygudur. Bebekliğinde bile rahat bir uykunun gevşekliğini veya anne sütünün tatlı rehavetini tatmamıştır. Rahatsız ve mütereddit ruhu, kalabalıklara karışmasına izin vermez; genç adam yaşamı uzaktan izlemeye razı olur. Bu sıkıntılı durum, yakıcı güzelliğiyle Albert’in aklını başından alacak İtalyan dilberi Elena'yla değişecektir.

Sebastian Knight'ın Gerçek Yaşamı

“Nabokov, ‘dayanılmazın ağırlığını’ bölüştürüyor; anlatıcı, anlatılan kişi ve metnin arasında oluşan üçgen (...) yüzlere yapışan maskelerin, kim tarafından ve nasıl yapıştığının, yapıştırıldığının, yalnızca sözcükleri ve bu yolla oyunları kurmakla kanıksanabilir olduğunu örüyor.” Nilgün Marmara (Kırmızı Kahverengi Defter)

Mistik Masör

Ganeş Ramsumair, Karayiplerdeki küçük Trinidad Adası’nın başkenti Port of Spain’de öğretmenlik yapan, hırslı, okumayı seven bir gençtir. Babasının ölümü üzerine döndüğü köyünde, halasının ve komşusu Ramlogan’ın yüreklendirmesiyle yazar olmaya karar verir. Ama önce Ramlogan’ın kızı Lila’yla evlenerek başka bir köye taşınır. Bu köyde aradığı huzuru bulacak, yazmaya başlayacaktır.

Flaman Tablosu

15. yüzyılda Fransa ile Burgonya Krallığı arasına sıkışmış küçük bir dükalık. Bir dük, bir düşes ve bir şövalye arasında, gerilimli bir aşk üçgeni. 1471’de, ünlü bir Flaman ressamı tarafından yapılan ve dükle şövalye arasındaki satranç oyununu konu alan bir tablo, daha doğrusu bir başyapıt.

Cinnet

"Yazma gücümden ve fikirleri en yüksek zerafet ve canlılıkla ifade etmekteki harikulade yeteneğimden kesinkes emin olmasam... Hikâyeme, aşağı yukarı, böyle başlamayı kararlaştırmıştım."

İnsanlık Durumu

İspanya İç Savaşı’ndan Nazi Almanyası’na, 20. yüzyılın röntgenini çeken Malraux, İnsanlık Durumu’nda Çin devrimi üstünden bir anlam ve değer sistemi olarak siyasal eylemi sorguluyor.

Bir Kadeh Nimet

"Akşam yemeği, bu gibi yemekler nasıl geçerse öyle geçti, erkekler havadan sudan konuşurken kadınlar da ev işleri ve Hilary’nin yeni doğan bebeğiyle ilgili sohbet ettiler. Bazen genel konularda ortak sohbetler de oldu. Yemeğin sonuna doğru, Sybil ve Hilary hayır işlerine duydukları ortak ilgiyi keşfettiler, böylece ben de Piers Longridge'i düşünecek vakit bulabildim." II. Dünya Savaşı sonrası İngilteresi’nde yaşayan sakin ve ölçülü bir İngiliz kadının ruhunda neler olup bittiğini kim bilebilir?

Ses Sese Karşı

Ses Sese Karşı, Cesur Yeni Dünya ile İngiliz edebiyatında distopya türünün yetkin örneklerinden birini veren edebiyatçı ve eleştirmen Aldous Huxley’nin otobiyografik boyutları ağır basan “portre romanları”ndan biri.

Dört Ziyafet

1930’lu yıllarda İsrail topraklarındaki Kfar David köyüne gelen Judith adlı bir kadının ve ona tutulan üç erkeğin öyküsü Dört Ziyafet. İkinci Dünya Savaşı’na, İsrail-Arap savaşı yıllarına uzanan, böylesi bir arka planda kaderin cilvelerini, raslantının oyunlarını, aşkın kurallarını anlatan bir roman.

Yegâne Miras

Yunan edebiyatının en büyük düzyazı ustalarından ve önemli şairlerinden, annesi ve babası Tekirdağ-Keşan doğumlu Yorgos Yoannu, çocukluk ve yeniyetmelik dönemlerinin anılarını bir araya getirdiği Yegâne Miras’ta okura, 1923 Mübadelesi’nden sonra ailesinin yerleştiği Selânik’ten, daha sonra görevli gittiği Atina ve Bingazi’den son derece canlı insan portreleri ve günlük yaşam manzaraları sunuyor.

Fiyasko

Pek uzak olmayan bir gelecek; güneş sistemini fetheden insanoğlu, gezegenler arası yolculuklar yapmakta, Mars’ta ve Satürn’ün uydusu Titan’da devasa maden kuyuları açarak işletmektedir. Bir süre sonra, bilim adamları ışık hızına yakın bir süratte yolculuk yapmanın yolunu bulurlar; yıldızlar arası bir keşif gezisi için bütün hazırlıklar tamamlanır.

Prenses ve Canavar

Usta İtalyan yazar Roberto Pazzi, 1899’da, yeni yüzyılın eşiğini atlayamadan, yazarın deyişiyle “kendi yüzyılının bariyeriyle korunmuş olarak” yirmi sekiz yaşında veremden ölen Rus prensin öyküsünü romantik ve şiirsel bir dille anlatıyor. Prenses ve Canavar, son Rus Çarı II. Nicola Romanov’un kardeşi Giorgio Romanov’un kurgusal yaşam öyküsü.

Lizbon'un Son Kabalacısı

Genç Berekiah, dayısının yaptığı son “Hagada”daki resimlerin yardımıyla katili bulmaya çalışırken sonu Konstantiniye’de bitecek bir yola girer. Entrika ve gizemle örülü bu yolda en büyük yardımcısı, Mağripli genç bir Müslüman olan Farid’dir. Yayımlandığı yıl büyük ilgi gören Lizbon’un Son Kabalacısı, gizemli kitaplar, elyazması metinler, dinî resimler arasında iz süren, polisiye tadında bir Ortaçağ serüveni.

Gökardıç

Gökardıç, tuhaf bir kuştur.... Akdeniz havzasının bu pek nadir görülen sakini, gözlerden ırak yaşamayı tercih eder. En tozlu kalpleri dahi büyüleyen dokunaklı sesi, ancak anlık bir mutluluğa karşılık gelir. Kırılgan ve narin varlığı, elinizi uzatsanız kaybolacak bir hayaletin sureti gibidir. Gökardıç teslim olmaz, kendisini ele vermez.

Dizüstü

Whitbread ve E.M. Forster ödüllerinin sahibi Jeanette Winterson, bu kez bilgisayar ve internet dünyasının anonimliğine insani bir açılım getiriyor. Ali takma adıyla elektronik mektuplar yazan bir internet kullanıcısı, kurgusunu sizin yapacağınız bir öykü yazmayı teklif etmektedir. Tek koşulla; öyküye siz de gireceksiniz ve öykünün sonunda başka biri olmayı göze alacaksınız.

Ada ya da Arzu
Bir Aile Tarihçesi

Ada ya da Arzu'da Nabokov okura, hafızamız sayesinde çocukluğumuzu ya da arkada bıraktığımız "altın çağı" yanımızda taşıyabileceğimizi hatırlatır. Bu bilinen, basit düşünceyi Nabokov olağanüstü bir şiirsellik ve şimdi ile geçmişi aynı anda aynı cümlede yaşatabilme gayretiyle ayakta tutar. "Ada ya da Arzu'da Nabokov'un bütün şakaları, aykırılıkları ve tuhaf güzelliğiyle Türkçe konuştuğunu hayranlıkla görüyoruz." ORHAN PAMUK

Tufandan Sonra

1999 yılının son gününde İngiltere’yi kasıp kavuran büyük bir selin ardından ülkede esrarengiz bir “doğurganlık krizi” baş gösterir. Çocuk sahibi olma umutlarını yitiren insanlar evlerinde maymun beslemeye başlarlar. Müşterilerinden birinin “kızı”nı sahibinin izni olmadan öldüren veteriner Bobby Sullivan, “anne”nin hışmından kurtulmak için kentten ayrılmaya karar verir.

Dostun Alın Yazısı

Viyana’da bilgisayar uzmanı bir genç kadın (Anna), Hikmet adlı bir Türkiyeli adamla tanışır. Apansız, hayal gibi, uçucu kaçıcı bir tanışıklıktır bu. “Platonik” bile olamayan bir aşk. Bu hikmetli tanışıklık, ortaya çıktığı kadar çabuk yiten aşkının peşinden koşan Anna’yı kentteki göçmen Alevilere, komşusu olan bir münzevi Sufi’ye ve onların fikir âlemine doğru çeker.