Anı - 4. sayfa

Tahtakuşlar'dan Paris'e

Köy Enstitüleri, Cumhuriyet’i köylerle bütünleştirmeye ve onları modernleşen ülkenin hızından kopartmamaya dönük bir projeydi. Siyasi bir tercihle açıldı ve yine siyasi tercihlerle kapatıldı. Yazıya dökülmüş pek çok Enstitü anısı var. İnsanlar yaşadıklarını yazıya geçirmek konusunda daha eli açık davrandıkları sürece de olmaya devam edecek.

Ardımdaki Yıllar

“Ardımda kalan yıllar, Türkiye’de demokrasi, hürriyet, insan hakları ve sosyal adalet için sürekli bir savaş veren iki insanla, annem ve babam, Sabiha ve Zekeriya Sertel’le beraber geçti. Polis devletinin baskısı yüzünden, onlarla beraber 1950’de yurtdışına çıkmak zorunda kaldıktan sonra, Doğu ve Batı Avrupa’nın değişik ülkelerinde yaşadım, değişik üniversitelerde okudum, değişik sosyal rejimler, yaşantılar gördüm. Kısacası çok gezdim, çok gördüm, gördüklerim üzerinde düşündüm.”

Mahallemizdeki Ermeniler

Türkiye Ermenilerinin 20. yüzyıldaki serencamıyla ilgili son yıllarda birçok kitap çıktı. Ermenilerin tehcir öncesindeki ve sonrasındaki yaşantılarıyla ilgili yayımlanan monografiler, uzun süre toplumsal ayrıcalıklardan yararlanmış seçkin zümrelerin, şehirli (İstanbullu) toplulukların tecrübelerinde yoğunlaştı.

Mimarlık Sevgilim

Cumhuriyet´in ilk yılları... Orta Anadolu, savaş sonrasında İstanbul, yatılı oluk günleri, sonrası İtalya´da mimarlık eğitimi... Ve yüzyılın karmaşık ikinci yarısında Ankara... Farklı ortamlarda çelişkili olaylar yaşadı ve anlatmak istedi. Mimarlıkta projeci eylemini seçti, aynı konuda yazdı.

Dün, Bugün

Tatyana Moran bir asra yaklaşan ömrü boyunca pek çok olaya şahit oluyor, pek çok önemli insanla tanışıyor. Kırım’dan İstanbul’a mavnalarla gelen bir Rus ailesinin en büyük kızı olan Tatyana Moran, 6-7 Eylül Olayları, 1 Mayıs 1977 ve Aydınlar Dilekçesi gibi Türkiye yakın tarihinin önemli olaylarına şahit oluyor; Füreya Koral, Mina Urgan, Halide Edip,Ahmet Hamdi Tanpınar, Aziz Nesin, Haldun Taner, Murat Sarıca ve Server Tanilli gibi Türkiye entelektüel tarihinin önemli figürleriyle birarada bulunuyor.

Kaf Dağı'nın Ötesi

Lütfü Köselioğlu, yitip gitmekte olan –vallahi “korunmaya alınması” gereken!- bir insan türünü temsil ediyor: “Dürüst bürokrat.” Ve yine nesli tükenen bir başka insan türünü: Karşısına gelen insanları çektirttiği filmlere bakarak değil yüzlerine, hallerine bakarak değerlendiren, elinde ne imkân varsa onunla sağaltmaya çalışan bir “hekim”.

Son Vapuru Kaçıranlar

Sait Hurşid’in hatıraları, Osmanlı’nın o büyük coğrafyasının parçalanışında, dört bir yana savrulanların değişik perspektiflerden anlattıkları “mare nostrum” hikâyelerinden birisi. Ama galiba, öznesi şimdiye değin okuduğumuz “mare nostrum” hikâyelerinden biraz farklı. Alıştığımız hikâyeler, kuşaklardır yaşadığı Anadolu’da birden yabancı ve azınlık durumuna düşen gayrımüslimlerin trajedileriyle ilgili.

Balat'tan Bat-Yam'a

Balat'tan Bat-Yam'a kadar uzanan kâh mutlu kâh hüzünlü bir yaşam öyküsü... Bir Yahudi ailenin çocuğu olarak 1916 yılında Hasköy'de dünyaya gelen ve yıllarca yaşadığı İstanbul'dan çok sevdiği Suadiye semtine benzettiği için Bat-Yam'a göç eden Eli Şaul'un ilginç günlüğü.

Babamın Arkadaşları

Ziya Gökalp... Ömer Naci... Tunalı Hilmi... Doktor Abdullah Cevdet... Profesör Yusuf Akçura... Kara Kemal... Mehmed Emin Yurdakul... Profesör Fuad Köprülü... Bu liste uzayıp gidiyor. Demokrat Parti’nin önde gelen isimlerinden Samet Ağaoğlu’nun, babası Ahmet Ağaoğlu’nun arkadaşlarına ait anıları, döneme damgasını vuran önemli şahsiyetlerin portrelerinden oluşan ilginç bir panorama oluşturuyor.

Selanik'ten İstanbul'a
Bir Ömrün Hikâyesi

En ilginç dönemlerde en ilginç yerlerde olmak... Kader’i ille de olumsuz anlamıyla almazsanız, Reşat D. Tesal’ın kaderi böyle çizilmiş; ömrü böyle geçmiş. Yüzyıl başlarında Selanik, küçük yaşta ve ateşin çok yakınında Birinci Dünya Savaşı, sonra Kurtuluş Savaşı’na biraz içeriden biraz dışarıdan bakış...İlginç bir hayat, ilginç bir hayat hikâyesi ve bu hikâyeyi tevazu’dan taviz vermeksizin aktaran bir üslûp, bir tavır: Selânik’ten İstanbul’a anı meraklılarının da, tarih meraklılarının da vakit ayırmalarına değecek bir kitap.

Kızıltoprak Günlerim

Sinan Korle, uzun yıllar Birleşmiş Milletler’de görev yapmış bir diplomat. Korle, burada görev yaparken yaşadıklarını Camlı Sarayda 40 Yıl adı altında toplamıştı. Kızıltoprak Günleri’nde ise bir “kalem ehli”nin; resme, tiyatroya emek vermiş bir sanatseverin kaleminden bir zamanların Kızıltoprak’ını okuyacaksınız.

Kum Saatini İzlerken

Nermin Abadan-Unat Viyana’da doğar, Türkiye’ye ve Türkçe’ye uzak bir çocukluk geçirir, ergenlik çağında özgür seçimiyle baba ülkesine gelir. Bu özgür seçim, “Cumhuriyet kadını” Unat’ı İzmir-İstanbul-Ankara üzerinden gazeteciliğe, akademisyenliğe, Mülkiye’ye, senatörlüğe taşıyacaktır.

Ben İşçiyim

Ben İşçiyim, yaşananları olduğu gibi aktaran; içtenlikten, sadelikten ödün vermeyen bir anı kitabı. “Eski tüfekler” sözünün ilk anımsattığı kuşaktan bir mücadele insanının, bir tütün işçisinin; liderlik kavgası, post kavgası gibi şeyleri hiç düşünmeden özlediği dünyayı kovalamış bir “partili”nin, Zehra Kosova’nın anıları...

"Ne İdim Ne Oldum..."

Bu kitapta Türkan Şoray, Filiz Akın, Fatma Girik, İzzet Günay, Ediz Hun yok. Yeşilçam’ın altın yıllarından, siyah-beyaz sahnelerden, film setlerinden de söz edilmiyor. Veya, çok dolaylı olarak söz ediliyor. Meselâ, bir çekim arasında sete kavuncu gelmesi sayesinde kavun seçmeyi öğrendiğini anlatıyor Nubar Terziyan. Ve eşi Katrin’le nasıl tanıştığını, eski İstanbul’u, deniz sefalarını, çapkınlıklarını, yarı amatör bir Ermeni tiyatrosunun maceralarını, Hamlet oyunu için mezarlıktan kurukafa çalma hikâyesini, askerlik anılarını, İstanbul’u bir barbarlık filminin setine dönüştüren 6-7 Eylül olayları sırasında yaşadıklarını...

Eski Maliye Nazırı Cavid Bey
Şiar'ın Defteri

Geç yaşta ilk kez baba olan bir Osmanlı aydını, İttihat Terakki’nin maliye nazırlarından Cavid Bey ve babalık heyecanıyla, oğlunun adını vererek (Şiar’ın Defteri) notlar düştüğü iki defter...

Serbest Fırka Hatıraları

Cumhuriyet döneminin ilk "güdümlü muhalefet" deneylerinden biri olan Serbest Cumhuriyet Fırkası üzerine yazılmış eserlerin azlığı, yeni yetişen kuşakların, yakın tarihin bu "yapay" demokrasi girişiminin ilginç serüveni hakkında yeterli bilgi edinmesini engellemektedir.

Sanat ve Siyaset Hatıralarım

Resimden edebiyata, tiyatrodan sinemaya, mimari ve şehircilikten sanat tarihçiliğine geniş bir alanda ürünler veren Arseven’in anıları. Cumhuriyet’in Osmanlı’dan devraldığı bürokrat kadronun seçkin temsilcilerinden olan bu öncü aydın, derlenen anılarının ilk bölümünde Türk resim sanatına yaptığı katkıları aktarıyor.

Olduğu Gibi
Rus Biçimi Sosyalizm

Çıkardığı Tan gazetesinin bir provokasyon sonucu yakılmasının ardından yurtdışına çıkan ve uzun yıllar Sovyetler Birliği’nde yaşayan Sertel’in, başta Azerbaycan, Asya cumhuriyetlerine ilişkin ilginç gözlemleri.

Kızıltoprak Hatıraları

Eski İstanbul’un köklü bir ailesinin, Kızıltoprak’taki köşklerinde odaklaşan hikayesi, “eski hayat”ın Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçişteki değişim hikayesinin zengin ayrıntılarla dolu bir izdüşümü.

Matbuat Hatıralarım

Türk düşünce hayatının başlıbaşına kurum olan öncü -ve uzun ömürlü- dergilerinden Servet-i Fünun’un kurucu ve yayıncısı Ahmet İhsan Tokgöz’ün 1888 ile 1914 dönemine ait anıları.

Çocukluğumun Savaş Yılları Anıları

Hem uygulamacı hem öğretmen mühendis ve kemancı Adnan Ergeneli’nin, çocuk yaşta tanık olduğu 1. Dünya Savaşı ve Milli Mücadele yıllarına dair anıları. ‘Uyanık’ bir çocuğun keskin gözlemci bakış açısından, savaş döneminde İstanbul’un ve çeşitli Anadolu şehirlerinin manzarası, Osmanlı-Türk elitlerinin “babasının arkadaşları” olarak en yalın halleri.

Biraz da Ben Konuşayım

Rıza Tevfik, yakın tarihimizin en ilginç kişiliklerinden biridir. II. Meşrutiyet devrinde sivrilmiş bir politika adamı, şair ve filozoftur. II. Meşrutiyet’in ilan edildiği günlerde İstanbul halkına günlerce hürriyet hakkında nutuklar atmış, İttihad ve Terakki Fırkası’nın Edirne mebusu olarak Meclis’e girmişti.

Mâzi Cenneti 1

Yeraldığı bütün meclislerde sohbetlerin ilgi odağı olan, sıkı sıkıya kavradığı çantasında hep günışığına çıkmamış birtakım belgeler saklayan, memleketimizin “şüera ve üdeba taifesinin” yaşantılarını en ince ayrıntılarına kadar bilen Taha Toros, yaşayan kuşakların sadece isimlerini hatırlayabildiği pek çok özgün simayı esprili diliyle karşımıza getiriyor.

Siyasî Günlük
Demokrat Parti'nin Kuruluşu

Yakın siyasî tarihimizin zaten çok az sayıdaki anı yazarından biri olan Samet Ağaoğlu, hem güvenilirliğiyle, hem de salt “günlük tutan” birisi değil usta bir yazar oluşuyla öne çıkıyor. Demokrat Parti’nin 1947-1950 arasındaki muhalefet dönemini ele alan Siyasî Günlük yeni gün ışığına çıktı ve 1992’de ilk kez yayımlandı.