Hayat Bir Kervansaray
‘Emine’ Sevgi Özdamar, evlere sokaklara uğruyor, dillere dolanıyor, o büyük evde, uzun koridor boyunca girip çıktığı odalardan bir Türkiye panoraması çıkartıyor.
Ressamın Takvimi
Erdal Ateş, bazen soğuk ama her zaman insanın içine işleyen bir serinlikle anlatıyor. Ressamları, insanları, saplantıları, arzuları, tutunma telaşını.
Latife Tekin Kitabı
Latife Tekin adeta kendi kendine konuşur gibi evinden, çocukluğundan, ailesinden, köklerinden, yoksullardan, iktidarlardan, masumiyetten, yaşamın ve yazının sesinden söz ediyor.
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku, İtalyan Yokuşu’ndan aşağı, rüzgâra asılıp Tophane’ye inen roman.
Ukde
Ukde kısacık, büyük bir roman. Ermenileri, Türkleri, kadınları, katilleri, hainleri, eski defterleri deşeleyen kederli bir ses.
Yangın
Herkes ölüyor. Kimi hızlı kimi yavaş... Camlar patlıyor yangın sıcağıyla. Toprağın altı da yerin üstü gibi kaynıyor. Yangın, ürkütücü bir distopya. Bir ihtimalin romanı.
Münhal
Ekin Can Göksoy, cadıları, çamura düşen mendilleri, zihgiri, Allah’ın taş ettiklerini, şehirden çıkan dumanı, emanetleri, Dolapdere’yi anlatıyor. Gün yüzüne çıkan yeni bir yazar. Münhal, içinde hikâyeler olan bir kaleydoskop... Fısıltılı, güvercin tedirginliğinde...
Yarım Kalan Yürüyüş
Mehmet Eroğlu, devrimci eylemcilerinin dünyasını anlatmayı sürdürüyor. Ağır yaralı, hüzünlü, öfkeli, ölmeye hazır, romantik kahramanlarının savaşını ve aşklarını ustalıkla resmediyor.
Unuttuğum Bütün Akşamlar
Ethem Baran, geçen günleri konuşturuyor. Eşyaları, sessizliği, kalabalığı, yolculuğu, kederi, yürek sızlatanı, takılıp kalanı, bir türlü geçip gitmeyeni, ahşap evleri, patikaları, televizyonu… Unuttuğum Bütün Akşamlar, Ethem Baran’ın ustalık dolu hikâyeleri… Nehir gibi akıp giden hatıralar…
9,75 Santimetrekare
Yaralı bir adamı anlatıyor Mehmet Eroğlu. Sokaktan gelen çocuğu, ruhu bereli olanı, İsa’nın Meryem’i öldürdüğünü gören bebeği, unutmaya ve arınmaya çalışan bir yazarı.
Alocu Tilki'nin Serencamı
Alocu Tilki’nin Serencamı, kirli bir adamın küskünlüğünü, iç dökmelerini trajikomik bir dille resmediyor. Muzip, karanlık ve soğuğu bilen bir soğuklukla.
Mübarek Kadınlar
Önündeki boşluğu yuvarlayanların, insan kalmaya çalışanların hikâyeleri. Gaye Boralıoğlu’ndan... Dikenli, düştüğü yeri yakan, ustaca.
Başlarken Yalnızsın Bitirdiğinde Daha da YalnızSöyleşiler Kitabı
Başlarken Yalnızsın, Bitirdiğinde Daha da Yalnız, Hasan Ali’yi konuşturuyor. Aklı, fikri, gecesi, gündüzü, edebiyata ve hayata dair neyi varsa...
Belki Bir Gün Uçarız
Belki Bir Gün Uçarız, yeknesaklığa celalleniyor, huzursuz, şedit ve enerjik... Yeni bir yazarın ilk kitabı... Aylin Balboa, deşeliyor, haykırıyor, söyleniyor... Şah damarı atıyor tıp tıp, sokak taşıyor yanında.
Mevsimler
İhanetin prelüdü, yalanlar, örgütler, sapmalar, burjuva kuyrukçular, devrimci özeleştiriler ve infazlar... 68’, 12 Mart ve 12 Eylül... Mevsimler, heyecanın, aşkın ve yenilginin soluk soluğa hikâyesi... Gün Zileli, ustalıkla geniş zamanları anlatıyor, mevsimlerle Türkiye’nin romanı.
Geç Kalmış Ölü
Mehmet Eroğlu, devrimcilerin büyük romanını anlatmayı sürdürüyor. Kaderini, memleketin kaderiyle bir gören, hayatını ancak ve sadece kurtarıcılıkla anlamlandıran devrimciler... Geç Kalmış Ölü, 1985 yılında Madaralı Ödülü’nü ve Orhan Kemal Armağanı’nı kazanan bir roman.
Zifir
Saf ve katıksız susuyorum. Kimseye değil kendime susuyorum. O kadar içiyorum ama aklıma sana diyebilecek güzel bir söz bile gelmiyor yine susuyorum. Tamam, iltifat bahsinde sınıfta kalabilirim ama his bahsinde hayat birincisiyim. Bu yüzden uyandığında bana aklına bir dirhem bile iltifat gelmeyen katıksız Aziz Okur diyebilirsin, sana kızmam.
Bozkırın Uzak Bahçeleri
Şehrin eprimiş sokakları, uzak diyarların hemşerileri, yalancıktan naz yapan kadınlar, şakacıktan kızan ustalar, baygın düşmüş ceviz ağacı, yaylana yaylana giden İmpala... Gökyüzü derin, gökyüzü masmavi... Ethem Baran, candan hikâyeler anlatıyor. Konuşkan, cıvıltılı, bazen fıldır fıldır ve bazen buruk...
Bil Ki Hayat Virâne
Bil ki Hayat Virâne, acı hayatın polisiyesi... İlyas Barut, polisiyenin yeni yazarı, dalgalı deniz... Usta işi ilk roman...
Çok Kısa Bişi Anlatıcam
Dört gün boyunca telafi edilecek bir ruh arandı kendine Yonca. Eline aldığı elinde kaldı, elinden bıraktığı yüreğinde. Ev kendinle harabe, ayrılığın çizik gamını çaldı her yere.
Dört gün boyunca iş yerine “Hastayım,” dedi, füturundan raporsuz. Arayanlara “Depresyondayım,” dedi, yalanından kuyruksuz.
Bitirgen
Bitirgen bir büyüme hikâyesi. Küçük bir kız çocuğu, ergenlik arifesinde neler yaşadığını anlatıyor. Nasıl aklettiğini, nasıl dayak yediğini, nasıl direndiğini, küfrettiğini, kabullenmediğini, anlamaya çalıştığını mırıldanıyor.
Issızlığın Ortası
Arada kalan, kaybolan, kayıplarını arayan, savaşı sorgulayan, nefes almaya çalışan ve ölümün eşiğinde yaşayan bir kahraman... Bir 68’ romanı... Tempolu, nefes nefese, Türkçe edebiyatta eşine az rastlanır bir kurgu... Issızlığın Ortası, usta yazar Mehmet Eroğlu’nun yayımlanan ilk romanı. Şaşırtan, edebiyata tazelik getiren, sakıncalı bulunan, bol ödüllü...
Kürar
Melike Uzun, iyilikle kötülüğün, vefa ile nankörlüğün, hoşgörü ile horgörünün hikâyelerini anlatıyor. İç içe geçen ve kalp kanatan hayatlar. Kürar, kederli bir kelebek gibi geziniyor koyu karanlığın içinde
Olaylar Boksörün Pazı Sarmasını Yemesiyle Başladı
Yirmili yaşlarda bir boksör, hafif aksak, hafif flaneur. Kirli, gürültülü şehir, yorgun ve tekdüze... Gardını düşürmeyeceksin şu hayatta... Salatanın üzerinde bolca zeytinyağı gezdirmeli, altı bire kapı almalı... Çift forvetle maça çıkmalı, Maltepe’den Güvenpark’a yürümeli... Müziksiz olmuyor, bir şeyler çalmalı, Led Zeppelin filan... Sol direk, sağ kroşe.