Türkçe Edebiyat - 15. sayfa

Deliduman

Tek başıma da kalsam, dünyanın bütün hükümetleri ve onlara oy verenler bana karşı da olsa, dünyanın bütün hükümetlerine karşı ayaklananlar ve onlara destek verenler bana karşı da olsa; bütün dünya, yedi milyar küsur insan tek tek bana karşı da olsa... Deliduman, dermansız ve güdük bir ilçeden haykırmaya başlıyor, İstanbul’a uzanıyor. Çocukluğumuzun, hatıralarımızın ve bütün sokaklarımızın üzerinden dangır dungur geçen imar ve para iştahına lanet!

Hayal Et Hikâyeleri

Murat Başekim, karanlık, cayırtılı, cin böğürten ve güldüren hikâyeler yazıyor. Şîr’in pençesini vurduğu Şark gotiğini resmediyor. Hayal Et Hikâyeleri, esrarlı, dumanlı, zifirî yerleri, çok uzakları ve çok yakını anlatıyor

Ruhisar
Denize Dair Hikâyat

Vecdi Çıracıoğlu, “Denize Dair Hikâyat” üçlemesinin ikinci kitabında Ruhisar’ı anlatıyor. Ateşböcekleri par par uçuşuyorlar. Küpeşte, borda, karina... Ruhisar, kıyıda denizcisini bekliyor. Alesta! Ruhisar, deniz kokuyor.

Zamanın Manzarası

Büyük aşklar ya ölümle bitermiş ya yasaklarla örülürmüş... Hayatın rüyası kısaymış... Kim görmüş? Kim görüp de fark etmiş. Mehmet Eroğlu, büyük bir aşkı ve bir dönemi, derinlikli ve ustaca anlatıyor.

Doğa Tarihi

Hakan Bıçakcı, metropol tekinsizliğine bu defa bir kadının gözünden bakıyor. Rekabetin, teşhirin, güzel ve mutlu görünmenin dayanılmaz baskısını Doğa’yla resmediyor. Doğa Tarihi, plaza-site-alışveriş merkezi üçgeninde sıkışmış hayatları anlatan, günümüzde geçen bir distopya.

Bozkırda Altmışaltı

Mustafa Çiftci, şeker gibi iyimser hikâyeler anlatıyor taşradan, kıtlıktan... Kara sakız, kendir, kına, kaya tuzu, iğde... “Vatandaş, ne isterse vereceksin, yok demeyeceksin.” Bozkırda Altmışaltı, gülerek memlekete bakıyor...

Şehrazat

Yeşilçam’ın kayıp filmlerinden biri Şehrazat. Asaf Onur’un sonu gelmez isteklerinin en paha biçilmezi Şehrazat. “Orhancığım, bu filmi getir, sonra dile benden ne dilersen”. Ömer Ayhan, esrarengiz bir hikâye, postmodern bir Yeşilçam hicranı, bir İstanbul entrikası anlatıyor.

Emanet Şehir

Emanet Şehir, bir Ankara hikâyesi, bir yalancının, başarısız bir yazarın, Şekip’in grafik romanı. Levent Cantek’in senaryosu ve Berat Pekmezci’nin çizgileriyle.

Pala Hayriye

Genç bir kadın evden kaçıyor, kalın fitilli kadifesi kirden üzerine yapışmış, kaşı-bıyığı gür Pala Hayriye bu... Figen Şakacı, doksanlı yıllarda üniversiteye başlayan Hayriye’nin kırklı yaşlara kadar yaşadıklarını anlatıyor.Pala Hayriye, neşeli, meydan okuyan, direnen bir kadının hikâyesi... Figen Şakacı, Bitirgen’le başladığı büyüme hikâyesine Pala Hayriye’yle devam ediyor.

Hayalname

Her gün pek çok şey bekliyordum; gelmek bilmeyen otobüsler, randevusuna geciken sorumsuz arkadaşlar, bir türlü demlenmeyen çay, zamanın yavaşladığı sıkıcı dersin bitimi... Fakat daha önce annem hariç herhangi bir kadını özlemle beklemişliğim yoktu.

Düş Kırgınları

Mehmet Eroğlu, ’74 affıyla ülkeye dönmüş, partiden atılmış bir devrimcinin hiç beklemediği bir anda tutulduğu aşkı ve sevmeye kalkışmasını anlatıyor. İnsanlar ikiye ayrılıyor: Geçmişinden kopabilenler ve bunu asla başaramayanlar…

Yürek Sürgünü

Mehmet Eroğlu, Yürek Sürgünü’nde, ilk romanlarını nihayetlendiren bir dönem panoraması çizerek, 1989 sonrasını anlatıyor. Siyasetin sonraki yıllarda nasıl biçimleneceğine dair erken tarihli öngörülerde bulunuyor. “Bir çağ ölürken yenisinin henüz doğmadığı bir zamanda yaşıyoruz.”

Kül Aşklar

“Hayat, mutsuz, mağlup insanları çoğaltarak, geride bıraktığı heba olmuş ömürleri hiç umursamadan acıların, yılların üzerinden akıp gidiyordu.Yıllar geçince daha iyi anladım ki, aşkın kavgasını veremeyenler, hiçbir şeyin kavgasını veremezler; aşkın özgürlüğünü yaşamayan ve yaşatmayanlar ise hiçbir özgürlüğü hak edemezler.”

Çöl Kimseyi Sevmiyordu

Bir yeni dinin doğuşu. Tayrzar Kabilesi’nden Ammar’ın oğlu Nevres anlatıyor. Istıraplar, kalbi aysız gece kadar karanlık adamlar, Kureyş kervanları, Mekke’nin zenginleri, köleler, ömre bedel aşklar, kafileler, cenk hançerleri, han gürültüsü, çöl uğultusu, esirgeyen ve bağışlayan Allah... Medine, Taif, Hicaz... Kızıldeniz’in birbirine benzeyen sahilleri, Ali ile çatışan Muaviye... Sami Özbil, Çöl Devrimi’nde sadece Nevres’in değil Asr-ı Saadet’in hikâyesini anlatıyor. Gürül gürül akan bir nehir gibi çağlayarak farklı bir dönemi başka türlü resmediyor.

Haw

Onun adı Mikasa. Melsa’nın âşığı, uzun ince gövdesi, siyah benekleri var, güzel de bir burnu. Makam Dağı’nın, Papaz Gölü’nün adını biliyor. Güneylilerle Kuzeyliler savaşıyorlar, onu da duyuyor. Zamanı söyleyen hikâyeler, kaderi temize çeken melekler, ölmüşlere dualar ve sokakların tarihi...

Galîz Kahraman

Bütün zamanların kahramanı olan bir insanın hikâyesidir bu. O hem herkes hem de hiç kimsedir. Dünyadan alacağını tahsil etmeye gelmiştir. Çünkü, Tanrı dahil herkesin ona borcu vardır.

Medeniyet, Kültür, Sanat
Uçmakdere Yazıları - 3

Gündüz Vassaf, “Uçmakdere Yazıları”nı bir araya getirdiği Türkiye Sen Kimsin? ve Kimliğimi Kaybettim, Hükümsüzdür!’den sonra Medeniyet, Kültür ve Sanat’ta da insanlığın evrensel soru ve sorunlarından yola çıkarak yeni sorular soruyor, alışılagelmiş cevaplarla yetinmiyor. Medeniyet, kültür ve sanat kavramlarına değişik açılardan yaklaşarak farklı biçimde düşünme ihtimallerinin kapılarını açan Vassaf, okurunu bir kez daha sorgulamadan, düşünmeden inanmamaya çağırıyor…

Ağıtın Sonu

Menekşe Toprak, mutlu olmak isteyen, hatıralara ve hayallere sarılan, ümitlenen, aşka ve hazlara kapılan, pişmanlıklar yaşayan bir kadının hikâyesini anlatıyor. Rüya gibi akıp giden hüzünlü bir şehir masalı Ağıtın Sonu.

Kusma Kulübü

Mehmet Eroğlu, büyük roman evreninde bu defa duyarsızlığın bir başka merhalesini, başkalaşan medyayı, magazini, büyük yeryüzü yalanlarını anlatıyor. Acıma duygusunun olmadığı bir dünyaya lanetler yağdırıyor. Tiksinme, bulantı, öğürme, terleme, tükürük, istifra... En iyisi kusmaktır. Her şeyi temizler.

Şarkısı Beyaz

Bir siyasi roman ve bir aşk romanı. Sıkıyönetim altında, 90’ların sert ve gayri meşru savaş koşullarının eşiğinde “siyasi bir şehir”: Diyarbakır... Orada, kendine bir yol çizmeye çalışan, “ruhu bile sanık” bir genç adam ve dünyayı cehennem bilmiş ürkek bir genç kadın... Bu iki kanadı kırığın hazin aşkı.

Dönüşsüz Yolculuklar Kitabı

Ethem Baran, uzağı olmayan şehirlerden hikâyeler anlatıyor... Sessiz ve güzel şeyler, hatıralar, unutulanlar... Sahici ve romantik.

Muinar

Latife Tekin Muinar’da, bedenden bedene geçerek binlerce yıldır yaşayan, bilge bir kocakarıyla söyleşiyor. Kâh neşeli masallar kâh tekinsiz, hatta tehditkâr hikâyeler anlatan bu ölümsüz kadın, uzun ve derin bir geçmişin bilgisini, görgüsünü aktarıyor.

Adını Unutan Adam

Mehmet Eroğlu, belleğin, fedakârlığın ve unutmamanın romanını yazıyor. Dünyayı değiştirmek isteyenler ölümü yenerler, kahraman olurlar. Adını Unutan Adam, bir ’68 hikâyesi... Hızlı, rahatsız edici, isyankâr ve hüzünlü... Mehmet Eroğlu, belleğin, fedakârlığın ve unutmamanın romanını yazıyor. Dünyayı değiştirmek isteyenler ölümü yenerler, kahraman olurlar.

Hoşça Kal Diyarbakır

“Ben ki Diyarbakır’a her gelişimde yeniden gitmek zorunda kalan, gittikten sonra bir biçimde yeniden dönen ve nereye gitse gözü hep şehrin gözlerinde, gönlü hep bu şehrin gönlünde asılı kalan bir adam olmuştum... Kırılıp dökülüp, itilip, dağılıp hep naçar kaldığım bu şehrin kapılarına dönüp dönüp hep arsızca yüz süren bir aşıktım çünkü ben. Yıllar usanmış, ben usanmamış, hiç iflah olmamış, arlanmamıştım.”