Çağdaş Dünya Edebiyatı - 13. sayfa

Barbar Düğünler

Fransız edebiyat eleştirmeni ve yazar Queffélec’e 1985’te Goncourt Edebiyat Ödülü’nü kazandıran kitap, ağdalı tasvirlerle okuru sürükleyen, aynı zamanda çocuk gözüyle anlatımın saflığını taşıyan, psikolojik unsurlarla bezeli, güçlü bir roman.

Gece Gibi Geçiyorum

Raslantı, tehlike, cinsellik ve kurmacanın yurdu New York’ta ‘gündüz kapıcı gece bir kent romantiği’ olan genç insanın mutlak bir kaybolmuşluk ve duygululuğu, cinselliğin karmaşasını algılayıştaki mutlak doğallığı, serinkanlılık ve tutkuyu kaynaştıran kişiliği. Bir tür modern kent Gönülçelen’i.

Üç Gün

Zamyatin’in yıllarca kadri bilinmeyen sıradışı yazarlık ustalığının en nadide örneklerinden biri... Konu ve hikayenin asıl “kahramanı”, Potemkin zırhlısı mürettebatının Rus Devrimi sırasındaki isyanı. Ama bu asıl kahraman hiç doğrudan gözükmüyor. O sırada bir ticaret gemisinden kıyıya çıkan bir gemicinin gözünden anlatılıyor.

Ne İstiyorsunuz Benden?

Sinemacı Doris Dörrie’den, kadın ve kadın-erkek hikayeleri; bu arada Alman-Amerikan karşılaştırmaları. Batı’nın kadın ve kadın-erkek hikayeleri artık her yerde yaşanıyor; soy “Amerikan”la dünyanın dört bir yanından Amerikan tarzlarının karşılaşması da öyle.

Yenilmez Köleciler

Bir gün bir kaplıca oteline inen iki kadınla onların sırrına ortak olan delikanlının macerası, Blixen’in tipik ‘ocakbaşı anlatıcısı’ üslubuyla güzel güzel akıp akıp giderken birden o kaçınılmaz burgaca kapılıp dönüveren, sonra bir daha, bir daha dönüveren bir hikayeye konu oluyor.

Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği

Romanlarımdaki kişiler kendime ilişkin gerçekleşmemiş olabilirliklerdir... Her biri benim ancak kenarında dolaştığım bir sınırı aşmıştır... Çünkü romanın sorguladığı sır o sınırın ötesinde başlar. Roman yazarın itirafları değildir; bir tuzak haline gelmiş dünyamızda yaşanan insan hayatının araştırılmasıdır.

Kahin

Türkiye’de hemen hiç tanınmayan Güney Kore edebiyatından, bilmediğimiz bir alemin bize esrarlı, büyülü görünebilecek görüntülerini, seslerini taşıyan bir örnek. Müşterilere ve garsonlara maske takma zorunluluğu getirilen, herkesin geceleri kişilik değiştirdiği tuhaf bir düzenin kurulduğu “Arılar Kraliçesi” barında... Barın müdavimi bir kahin... Hep doğru çıkan kehanetlerini dillendirmesi barın yeni düzeni içinde “yasaklanan” kahinin, bir cinayeti önceden haber vermesi.

Ypsilon

1. Dünya Savaşı ertesindeki yıkıcı-yaratıcı sanatsal hareketlilik ortamının çok yönlü simalarından Alman yazar Spengemann’ın küçük romanının arkaplanında “sanatı anlama” sorunu yatıyor. Başka birçok özelliğinin yanısıra, insanın eğlenmesinin düşünmesine engel olmadığının canlı bir kanıtı bu kitap.

Domuz Toprak

“Onların Emeklerine” üçlemesinin ilk kitabı olan Domuz Toprak, John Berger’ın edebiyat dünyasında kazanacağı saygınlığın habercisi niteliğinde bir başyapıt.

Kuzey

Zamyatin’den iki hikaye. İlki, “Kuzey”, dev buzulları, uçsuz bucaksız denizi, uçsuz bucaksız gündüzü ve gecesiyle zorlu doğa koşullarını, Kuzey insanlarını önümüze seren, okuru usul usul içine çeken bir hüzün hikayesi. İkincisi, “Derinlikler”, giderek sertleşen, giderek acımasızlaşan, bir önceki aşamada facia olanı bir sonraki aşamada sıradanlaştıran bir aşk ve aldatma hikayesi.

Sarı Duvar Kağıdı

Bu kısa ama “tam” ve çok vurucu eser, evlilikte kadının her türlü iktidardan yoksun kalışının hikayesi, geçen yüzyılın sonunda yazıldığını inanılmaz kılacak kadar “çağdaş”... Doğum sonrasında yaşama gücünü tüketen bir kadın, kendini toplasın diye, şefkatli hekim kocası tarafından, kısa sürede bir tecrithaneye dönüşecek olan bir koca köşke getirilir. Hikaye, kadının bir duvar kağıdı desenleriyle kurduğu ilişkiyi anlatır.

Karanlıkta Kahkaha

Nabokov’un Berlin dönemi romanlarından biri olan bu kitap, bir eleştirmenin deyişiyle, “zalimane bir başeser”dir; okuru, en “fotoroman” bir durumdan, şu “insanlık komedyası” denen şeyin karanlık uçurumlarına yuvarlayıverir.

Kurbağa Güncesi

Günümüzün bu önemli edebiyatçısının kendine has güncellik ironilerinin “en günceli”. İki yaşlı dul arasındaki aşk hikayesinin oluşturduğu fon önünde, Doğu Avrupa’nın kapitalistleşme telaşesi, Almanya-Polonya “tarihsel düşmanlığı”nın izleri, ihtiyar Avrupa’nın dinamik genç Asya karşısındaki tedirginliği, “yükselen yeni değerler”...

Ayrılmak

“68 kuşağı” ve civarının sıkça paylaştığı bir yaşantının, sönen bir aşkın ve ayrılmanın hikayesi. “Günün birinde elinizi tutmaz olur...” Ayrılmakla -hele “erkek” olarak- başetme uğraşının seyir defteri. “Onu anlamaya çalışmak...” Kaçınılmaz sonun sindirilmesi. “Sadece gerçek bir kopuş insanı olgunlaştırabilir."

Taşkın

Yüzyıl başının en parlak yazarlarından Yevgeni Zamyatin’in hem Rus Devrimi’ni desteklemiş hem de yazma özgürlüğü kısıtlanınca ülkesinden ayrılmış oluşu, onun edebî ürünleri üzerine “iki katlı” bir örtü serilmesine yol açmıştı.

Kefenin Cebi Yok

İki Dünya Savaşı arası Amerika’sının eleştirel, muhalif yazarlarından, ülkemizde Atları da Vururlar kitabı (ve filmi) ile tanınan McCoy’un, tepkilerden ötürü ABD’den “kaçıp” 1937’de İngiltere’de yayımlanabilen romanı.

Yurtsuzların Ülkesi

Dugmore Boetie Güney Afrika Cumhuriyeti’nin zenci bir “uyruğu” olarak, toplum hayatını çok değişik bir açıdan -toprak yüzeyine çok yakın bir yerden- anlatıyor. Boetie rengi bozuk Güney Afrikalı lumpen proleterin vahşi hayatını, hiçbir felaket karşısında eksilmeyen bir mizah ve gülümseyişle hikaye ediyor.

Abanoz Kule

Çağdaş İngiliz edebiyatının en tartışmalı adlarından Fowles’u, varoluşçu deneyim ve aşk üçgeninin damıttığı yoğun bir uzun hikayesiyle sunuyoruz. Kitap, cinsel tutku ve sosyal görev, kutsal ve lanetli, soyutlama ve empati, romans ve gerçek gibi karşıt ve tamamlayıcı duyguların karmaşası, imgelerin yoğunluğu ve büyüleyiciliği ile yüreğe dokunan bir baş eser.

Eğlence Bitti

Robert Kolej henüz Boğaziçi Üniversitesi’ne dönüşmemiştir, ama her şeyin değiştiğini bildiren gürültüler alttan alta duyulmaya başlanmıştır. Beyoğlu’nun gizemli sokakları, Çiçek Pasajı, kilise kayyımları, yaşlı sosyete kurtizanları, kente yeni gelen çiçeği burnunda Amerikalı öğretmenler... O günlerdeki Robert Kolej değerlerinin anatomisi.

Bir Zamanlar Europa'da

Berger, yüzyıllardır toprağa bağımlı olan insanların metropollere göçünün ulaştığı boyutları, köylülüğün yeni durumuna ilişkin özgün tasvirlerle anlatıyor.

Polonyalı Olmak

Konwicki, 18. yüzyılın sonundan 1. Dünya Savaşı’nın bitimine kadar haritadan silinen ülkesinin ve bu kadere başkaldıran halkının öyküsünü anlatıyor. Tarihe “özgürlük savaşlarının kaydı” yaklaşımıyla bakan yazar, romanında Polonya-Rusya, Polonya-Batı ve Polonya-Polonya ilişkilerini içeren üçlü bir karmaşayı dile getirirken, kendini de bu karmaşanın hem ayrılmaz parçası hem de ürünü olarak görüyor.

Dostoyevski

Edward Hallett Carr’ın Dostoyevski üzerine yazdığı bu kitap hem ilginç bir biyografi hem de çok başarılı bir edebiyat incelemesi, roman çözümlemesi.

Küskün Kahvenin Türküsü

McCullers, ABD’nin alt-orta sınıfları için kabus olan bir dönemin acılarını, Faulkner’ın dünyaya tanıştırdığı Güneyli duyarlılığı ve hüznüyle yoğuruyor. Hikayelerinde tekdüzeliğe, cefanın katı gerçekliğine teslim olmak istemeyen, belki beceriksiz, ama onurlu ve içlerinde derin bir sevgi taşıyan insanlar var.

Evlenmeyen Adamın Hikâyesi

Modern edebiyatın önemli yazarlarından Lessing’in 1972’de yayımlanan aynı adlı kitabından derlenen hikayeleri. Derlemeye, Lessing’in mitolojik güzel Helena ile Kassandra’nın imgelerinden esinlenerek kaleme aldığı, günümüzün insanlarına güncel dünya sorunları üstüne “yeniden düşünmeleri” için açık çağrı niteliğindeki metni de eklendi.