Sonbahar Kuarteti
Edwin, Norman, Letty ve Marcia, tek bağları her gün gittikleri ve yakında emekli olacakları için ayrılacakları bir ofis olan, altmışlarına gelmiş dört “yalnız” Londralı’dır. Şehir hayatının keşmekeşinde kendine özgü kapalı birer dünya yaratmış, yaşlılığın zorluklarını kendince göğüslemeye çalışan dört küçük “ada”.
Yönelişler
Fransız romanının dünya edebiyatına armağan ettiği “Yeni Roman” akımının en önemli temsilcilerinden biri olan Nathalie Sarraute’un Yönelişler’i, ünlü yazarın bütün eserlerinin başına konabilecek bir “uvertür” niteliğindedir; daha sonra yazacağı ve öncülük ettiği bu yenilikçi akımın klasikleri arasında yerini alacak olan eserlerinin özünü, genel havasını, başlıca temalarını ve tekniğini müjdeler.
Karantina
Günümüzden iki bin yıl önce kutsal topraklar. Dört yolcu oruç tutmak ve Tanrı’dan şefaat dilemek amacıyla Yahudiye Çölü’ne gitmektedirler. Yakıcı çöl güneşinin altında, kızgın kayalıkların arasında kötülükle ve tacir Musa’yla karşılaşırlar. Karısına göre iblisin ta kendisi olan, sadist, mütecaviz Musa, bu münzevi kafilesi üzerinde hâkimiyetini kurmakta gecikmez.
Kaybolan
Polonya göçmeni bir Alman ailesi, İkinci Dünya Savaşı sonunda savaş sırasında kaybettikleri çocuklarını aramaktadırlar. Anne kendini tamamen bu işe adar... Babası ise; bir yandan çocuğunu ararken, diğer yandan `Prusya Terbiyesi` ne uygun olarak işine vermiştir kendini. Aile, yılmadan kimsesiz çocuklar için kurulmuş bürokrasi çarkıyla boğuşarak, oğulları olması muhtemel bir çocukla veraset bağları olduğunu kanıtlamaya çalışırlar.
Sevdiklerimin Kelleleri
Elinizdeki kitap `erkeklerle ve hayatla dalga geçen` iki kız arkadaşın maceralarını anlatıyor. Onatlı yaşındayken aynı sınıfa düşen Maja ve Cora´nın, farklı aile yapılarından gelmelerine karşın çok önemli bir ortak noktaları vardır: mutsuz çocukluklarından ve ailelerinden kurtulma isteği.
Kürtaj
Yıllardan beri, hayatımın bu olayının etrafında dolanıp duruyorum. Bir romanda kürtaj hikayesi okumak, sanki sözcüklerin anında şiddetli duygulara dönüşüyormuş gibi beni imgeleri ve düşünceleri olmayan bir heyecana sürüklüyor. (...) Devam edip etmeyeceğimden emin olmaksızın,bu hikayeye başlayalı bir hafta oluyor.
Kafa ÖrtüsüToplumun Kenarından Kanaka Sprak
Feridun Zaimoğlu, günümüz Almanca edebiyatında ve Almanya`nın popüler kültüründe bir fenomen, bir idol. Üçüncü kuşak Türkiyeli göçmenlerin, rap ve hiphop altkültürüyle haşır neşir olanların, çoğulkültürcülerin, daha doğrusu kimlik takıntısıyla kavgalı çevrelerin kült ismi.
Uzanmış Çıplak
Lev Korovin, yüzyılın başında Chagall, Soutine, Picasso ve Modigliani gibi, bilmediği bir özgürlüğü keşfetmek için Paris`e gelmiş Rus bir ressamdır. Büyük savaş patladığında, gönüllü olarak orduya katılır. Savaş alanında ölü sanılarak bırakılmışken, on bir saat boyunca can çekişen bir arkadaşının kulağına tanımadığı bir kadının adını heceleyişini dinler.
Dünya'da Barış
Yeryüzüne hâkim olan süper güçler, en sonunda savaşmanın boşunalığını ve anlamsızlığını kavramış, silahlanma yolunda harcanan milyonları daha yararlı (ve daha kârlı) alanlara yönlendirmeye karar vermişlerdir. Ne var ki, yönetenlerin savaşma ve imha güdüleri tümüyle yok olmamıştır.
Genç Törless
Robert Musil, 20. yüzyılın en büyük romancılarından biri kabul edilir; adı genellikle Kafka, Proust ve Joyce`la birlikte anılır. Musil, ilk romanı Genç Törless`le uluslararası ün kazanmış, özgün romancı kişiliğiyle dikkat çekmiştir. Yazarın belki de en belirgin özelliği, `modern` insanı bütün yönleriyle derinlemesine kavramak, açıklamak istemesi, okuru duygusallığa itmekten kaçınan bir tutum sergilemesidir.
Buz Üstünde Piknik
Viktor, çekmeceleri tamamlanmamış sayısız kısa hikâye ile dolu, kendi halinde bir yazardır. Hayalini kurduğu edebi başarıya ulaşmak şöyle dursun, yazdıklarından kazandığı para mütevazı hayatını sürdürmesine bile zar zor yetmektedir.
Dal ve Budak
Cinsel kimliklerin yer değiştirmesi çağımızın en çok ilgi gören, araştırmalara ve kurgulara konu olan temalarından biri. Çağdaş İngiliz edebiyatının “yaramaz” çocuğu Will Self, Dal ve Budak’ta iki uzun öyküyle erkek olan kadının ve kadın olan erkeğin ruh hallerini, bireysel ve toplumsal kimliklerindeki travmatik değişimleri ince bir mizahla yansıtırken, kurulu düzenin getirdiği kurumsallaşmış değerlerin benliklerimize ne denli işlediğini, cinsel kimliklerimizin en sıradan olaylarda bile dünyaya bakışımızı nasıl etkilediğini başarılı bir kurguyla bizlere aktarıyor.
Miguel Sokağı
Miguel Sokağı, ünlü yazar V.S. Naipaul’un Gerillalar, Taklitçiler ve Nehrin Dönemeci’nden sonra Türkçe’ye çevrilen dördüncü romanı. Doğduğu ve ilk gençliğini geçirdiği kenti anlattığı bu kitabında Naipaul, diğer kitaplarında görmeye alışmadığımız lirik bir dil kullanıyor ve diyaloglara daha çok yer veriyor.
Düşmüş Melek
İsveç’in en önemli çağdaş yazarlarından Per Olov Enquist’in bu kitabını belli bir kategoriye dahil etmek kolay değil. Enquist kitabı roman tekniğiyle yazmış, ama kullandığı dile yoğun bir şiirsellik hâkim; ayrıca kitabın bölümleri (Ön şarkı, Düşmüş Meleğin şarkısı, Coda) bir oratoryo etkisi yaratıyor.
Yokuştaki Salyangoz
Yokuştaki Salyangoz, biri cehaletin diğeri bürokrasinin hüküm sürdüğü bir dünyada insanca bir yaşamın ve bilginin hasretini çeken iki entelektüelin öyküsü. İki kahraman roman boyunca hiç karşılaşmazlar; ama Kandid’i bitmeyen arayışının başına, Pepper’i ise iktidar koltuğuna getiren yazgıları aynı tutku tarafından belirlenir: Karanlık ve gizemli orman.
Tek Meyve Portakal Değildir
Jeanette Winterson’un Whitbread ödüllü ilk kitabı, ülkemizde haklı bir ün ve sadık bir okuyucu kitlesi kazanan yazarın hayranlarını memnun edecek bir özelliğe sahip; Winterson bu kitabında fantastik bir kurguyla kendi yaşamından kesitler veriyor.
İnsanın Bir Dakikası
İnsanın Bir Dakikası, olmayan üç kitap hakkındaki eleştirilerden oluşan bir eser. Eleştirilen kitaplardan ilki, bir dakika içinde yeryüzünde kaç şimşek çaktığı, kaç ton su fışkırdığı, kaç kişinin seviştiği, kaç kişinin doğal nedenlerle öldüğü gibi niceliksel bilgiler veriyor.
Rua, Dam, Vale
“Bütün romanlarımın en şenliklisi, şu hergelenin cingözüdür. Karmaşık ve esritici oluşunu ne sürgün, ne yokluk, ne özlem etkiledi. 1927 yazında Pomeranya Körfezi’nin kumsallarında yaratıldı, ertesi kış Berlin’de kuruldu ve orada, 1928 yazında tamamlandıktan sonra ekim başlarında, sürgün Rusların yayımevi ‘Slovo’ tarafından Korol’, Dama, Valet adıyla yayımlandı..."
Özel Bir Acı
Andrew Miller oldukça genç, ama bu gençliğine rağmen yazdığı iki kitapla kısa sürede ‘şöhret’e ve ‘para’ya ulaşan bir yazar. 1960’da Bristol’de doğan Miller, halen Paris’te yaşıyor. 1997’de yayımlandığında ülkesi İrlanda ve İngiltere’de kısa sürede çok büyük satış rakamlarına ulaşan Özel Bir Acı başarısının tesadüfi olmadığını, -yine çok kısa sürede- birçok yabancı dilde ve ülkede yayımlanmasıyla gösterdi.
Drina Köprüsü
Bir ülkeyi ve insanlarını, onların üç yüz elli yıllık tarihine tanıklık eden bir köprünün dilinden anlatan olağanüstü bir roman. Nobelli yazar İvo Andriç, Drina Köprüsü’nde, isyanların, salgınların, savaşların ve doğal felaketlerin gölgesinde Balkanlar’ın tarihini, eski Bosna’yı, orada yaşayan halkların paylaştığı hayatı ve bu hayatın milliyetçilikler çağında nasıl değiştiğini anlatıyor.
Mavi Masal
Mavi Masal, ünlü yazarın ölümünden sonra yayımlanan bir “ilk kitap”. Sevenlerinin gün ışığına çıkardığı öykülerden oluşan bu küçük derlemede yer alan ve kitapla aynı adı taşıyan öykü, daha önce hiçbir yerde yayımlanmadı.
Dönüşüm Hastanesi
Dönüşüm Hastahanesi, Stanislaw Lem’in kimliğini “ele veren” bir kitap. Ünlü yazarın otobiyografik ögeler taşıyan bu ilk romanı İkinci Dünya Savaşı ertesinde, 1948’de yayımlandı. Savaşı, iktidarı, ahlâkı, insanlığı ve medeniyeti sorguladığı Dönüşüm Hastanesi, onun yabancısı olmadığı bir dünyayı anlatıyor.
Altın Balık
“Ey balık, küçük balık, kendine dikkat et! Dünyada seni yakalamak üzere atılmış o kadar çok olta ve ağ var ki.” Altın Balık, altı yaşındayken kaçırılan ve Kuzey Afrika’ya getirilip Lalla Asma’ya satılan Leyla’nın, doğduğu topraklara geri dönmesinin hikâyesi.
Lolita
Soylu bir Rus ailesinin oğlu olan Nabokov’un Lolita’sı için özetle cinsel tutkunun dünya çapında en önemli klasiklerinden biri denebilir. Okurların yabancısı olmadığı Nabokov yine dili ustalıkla kullandığı romanında, “beyaz ırktan dul bir erkeğin” küçük “su pericikleri”ne tutkusunu anlatıyor.