Ka
Gökyüzü ansızın bir kartalın karanlığına gömüldü. Menekşe rengine çalan parlak kara tüyleri, bulutlar ve yeryüzü arasında hareketli bir perde oluşturmuştu. Pençelerine asılı duran, korkudan kaskatı kesilmiş devasa fil ve kaplumbağayla birlikte, dorukları sıyırıp geçiyordu.
Sevgili FidelHayatım, Aşkım, İhanetim
Marita Lorenz’in hayatı, nefes kesici bir macera romanını andırıyor: Bergen-Belsen Nazi Toplama Kampı’nda geçirilen azap dolu günler, savaş, tecavüz, CIA ajanlığı, mafya, yağmur ormanlarında tutsaklık...
Akıllara durgunluk veren bu hatıraları okurken, cesur ama yaralı bir kadın-çocuğu tanıyoruz. Aynı zamanda da, onun gözünden, kendini “Ben Küba’yım,” diye tanımlayan Castro’nun insani hallerine tanık oluyoruz.
Yersiz Yurtsuz
Edward W. Said’i, son yüzyılın en büyük entelektüellerinden biri olarak anmak abartma sayılmamalı. Oryantalizm kavramını, eleştirel bir kuramsal araç olarak, o ‘icad etti’. Bunun ötesinde, “eski zamanlardaki” gibi, siyasal fikirleri doğrultusunda harekete geçen, angaje olan bir entelektüeldi.
Yeryüzündeki Amor
Huzursuzluk, Albert’in öteden beri yaşadığı en temel duygudur. Bebekliğinde bile rahat bir uykunun gevşekliğini veya anne sütünün tatlı rehavetini tatmamıştır. Rahatsız ve mütereddit ruhu, kalabalıklara karışmasına izin vermez; genç adam yaşamı uzaktan izlemeye razı olur. Bu sıkıntılı durum, yakıcı güzelliğiyle Albert’in aklını başından alacak İtalyan dilberi Elena'yla değişecektir.
Sebastian Knight'ın Gerçek Yaşamı
“Nabokov, ‘dayanılmazın ağırlığını’ bölüştürüyor; anlatıcı, anlatılan kişi ve metnin arasında oluşan üçgen (...) yüzlere yapışan maskelerin, kim tarafından ve nasıl yapıştığının, yapıştırıldığının, yalnızca sözcükleri ve bu yolla oyunları kurmakla kanıksanabilir olduğunu örüyor.”
Nilgün Marmara (Kırmızı Kahverengi Defter)
Kandinsky ve Ben
Wassily Kandinsky’yle 1917 yılında, henüz ondokuz yaşındayken evlenen Nina Andreevskaya Kandinsky, bütün ömrünü büyük bir aşkla sevdiği ve sanatına sonsuz bir hayranlık duyduğu kocasına adamıştı. Bu adanış, anılarını yazdığı “Kandinsky ve Ben” adlı kitabında ne kadar çok Kandinsky, ne kadar az “ben” olduğundan da anlaşılır.
Mistik Masör
Ganeş Ramsumair, Karayiplerdeki küçük Trinidad Adası’nın başkenti Port of Spain’de öğretmenlik yapan, hırslı, okumayı seven bir gençtir. Babasının ölümü üzerine döndüğü köyünde, halasının ve komşusu Ramlogan’ın yüreklendirmesiyle yazar olmaya karar verir. Ama önce Ramlogan’ın kızı Lila’yla evlenerek başka bir köye taşınır. Bu köyde aradığı huzuru bulacak, yazmaya başlayacaktır.
Flaman Tablosu
15. yüzyılda Fransa ile Burgonya Krallığı arasına sıkışmış küçük bir dükalık. Bir dük, bir düşes ve bir şövalye arasında, gerilimli bir aşk üçgeni. 1471’de, ünlü bir Flaman ressamı tarafından yapılan ve dükle şövalye arasındaki satranç oyununu konu alan bir tablo, daha doğrusu bir başyapıt.
Cinnet
"Yazma gücümden ve fikirleri en yüksek zerafet ve canlılıkla ifade etmekteki harikulade yeteneğimden kesinkes emin olmasam... Hikâyeme, aşağı yukarı, böyle başlamayı kararlaştırmıştım."
İnsanlık Durumu
İspanya İç Savaşı’ndan Nazi Almanyası’na, 20. yüzyılın röntgenini çeken Malraux, İnsanlık Durumu’nda Çin devrimi üstünden bir anlam ve değer sistemi olarak siyasal eylemi sorguluyor.
Ses Sese Karşı
Ses Sese Karşı, Cesur Yeni Dünya ile İngiliz edebiyatında distopya türünün yetkin örneklerinden birini veren edebiyatçı ve eleştirmen Aldous Huxley’nin otobiyografik boyutları ağır basan “portre romanları”ndan biri.
Bir Kadeh Nimet
"Akşam yemeği, bu gibi yemekler nasıl geçerse öyle geçti, erkekler havadan sudan konuşurken kadınlar da ev işleri ve Hilary’nin yeni doğan bebeğiyle ilgili sohbet ettiler. Bazen genel konularda ortak sohbetler de oldu. Yemeğin sonuna doğru, Sybil ve Hilary hayır işlerine duydukları ortak ilgiyi keşfettiler, böylece ben de Piers Longridge'i düşünecek vakit bulabildim."
II. Dünya Savaşı sonrası İngilteresi’nde yaşayan sakin ve ölçülü bir İngiliz kadının ruhunda neler olup bittiğini kim bilebilir?
Dört Ziyafet
1930’lu yıllarda İsrail topraklarındaki Kfar David köyüne gelen Judith adlı bir kadının ve ona tutulan üç erkeğin öyküsü Dört Ziyafet. İkinci Dünya Savaşı’na, İsrail-Arap savaşı yıllarına uzanan, böylesi bir arka planda kaderin cilvelerini, raslantının oyunlarını, aşkın kurallarını anlatan bir roman.
Yegâne Miras
Yunan edebiyatının en büyük düzyazı ustalarından ve önemli şairlerinden, annesi ve babası Tekirdağ-Keşan doğumlu Yorgos Yoannu, çocukluk ve yeniyetmelik dönemlerinin anılarını bir araya getirdiği Yegâne Miras’ta okura, 1923 Mübadelesi’nden sonra ailesinin yerleştiği Selânik’ten, daha sonra görevli gittiği Atina ve Bingazi’den son derece canlı insan portreleri ve günlük yaşam manzaraları sunuyor.
Prenses ve Canavar
Usta İtalyan yazar Roberto Pazzi, 1899’da, yeni yüzyılın eşiğini atlayamadan, yazarın deyişiyle “kendi yüzyılının bariyeriyle korunmuş olarak” yirmi sekiz yaşında veremden ölen Rus prensin öyküsünü romantik ve şiirsel bir dille anlatıyor. Prenses ve Canavar, son Rus Çarı II. Nicola Romanov’un kardeşi Giorgio Romanov’un kurgusal yaşam öyküsü.
Fiyasko
Pek uzak olmayan bir gelecek; güneş sistemini fetheden insanoğlu, gezegenler arası yolculuklar yapmakta, Mars’ta ve Satürn’ün uydusu Titan’da devasa maden kuyuları açarak işletmektedir. Bir süre sonra, bilim adamları ışık hızına yakın bir süratte yolculuk yapmanın yolunu bulurlar; yıldızlar arası bir keşif gezisi için bütün hazırlıklar tamamlanır.
Lizbon'un Son Kabalacısı
Genç Berekiah, dayısının yaptığı son “Hagada”daki resimlerin yardımıyla katili bulmaya çalışırken sonu Konstantiniye’de bitecek bir yola girer. Entrika ve gizemle örülü bu yolda en büyük yardımcısı, Mağripli genç bir Müslüman olan Farid’dir. Yayımlandığı yıl büyük ilgi gören Lizbon’un Son Kabalacısı, gizemli kitaplar, elyazması metinler, dinî resimler arasında iz süren, polisiye tadında bir Ortaçağ serüveni.
Gökardıç
Gökardıç, tuhaf bir kuştur.... Akdeniz havzasının bu pek nadir görülen sakini, gözlerden ırak yaşamayı tercih eder. En tozlu kalpleri dahi büyüleyen dokunaklı sesi, ancak anlık bir mutluluğa karşılık gelir. Kırılgan ve narin varlığı, elinizi uzatsanız kaybolacak bir hayaletin sureti gibidir. Gökardıç teslim olmaz, kendisini ele vermez.
Dizüstü
Whitbread ve E.M. Forster ödüllerinin sahibi Jeanette Winterson, bu kez bilgisayar ve internet dünyasının anonimliğine insani bir açılım getiriyor. Ali takma adıyla elektronik mektuplar yazan bir internet kullanıcısı, kurgusunu sizin yapacağınız bir öykü yazmayı teklif etmektedir. Tek koşulla; öyküye siz de gireceksiniz ve öykünün sonunda başka biri olmayı göze alacaksınız.
Ada ya da ArzuBir Aile Tarihçesi
Ada ya da Arzu'da Nabokov okura, hafızamız sayesinde çocukluğumuzu ya da arkada bıraktığımız "altın çağı" yanımızda taşıyabileceğimizi hatırlatır. Bu bilinen, basit düşünceyi Nabokov olağanüstü bir şiirsellik ve şimdi ile geçmişi aynı anda aynı cümlede yaşatabilme gayretiyle ayakta tutar.
"Ada ya da Arzu'da Nabokov'un bütün şakaları, aykırılıkları ve tuhaf güzelliğiyle Türkçe konuştuğunu hayranlıkla görüyoruz."
ORHAN PAMUK
Tufandan Sonra
1999 yılının son gününde İngiltere’yi kasıp kavuran büyük bir selin ardından ülkede esrarengiz bir “doğurganlık krizi” baş gösterir. Çocuk sahibi olma umutlarını yitiren insanlar evlerinde maymun beslemeye başlarlar. Müşterilerinden birinin “kızı”nı sahibinin izni olmadan öldüren veteriner Bobby Sullivan, “anne”nin hışmından kurtulmak için kentten ayrılmaya karar verir.
Dostun Alın Yazısı
Viyana’da bilgisayar uzmanı bir genç kadın (Anna), Hikmet adlı bir Türkiyeli adamla tanışır. Apansız, hayal gibi, uçucu kaçıcı bir tanışıklıktır bu. “Platonik” bile olamayan bir aşk. Bu hikmetli tanışıklık, ortaya çıktığı kadar çabuk yiten aşkının peşinden koşan Anna’yı kentteki göçmen Alevilere, komşusu olan bir münzevi Sufi’ye ve onların fikir âlemine doğru çeker.
Lujin Savunması
"….söylemeden edemeyeceğim; bütün Rusça kitaplarım arasında en fazla ‘sıcaklığa’ sahip olan ve bu sıcaklığı yayan Lujin Savunması’dır."
VLADIMIR NABOKOV
Yıldız Güncesi
Yıldız Güncesi, Evren’in Candide’si Ijon Tichy’nin uzayın -kimi kez zamanın- derinliklerinde yaptığı yolculuklara dair notlarından oluşuyor. Yer yer ilginç çizimlerle süslediği bu notlarda, hafızaları insanlığın kıyım tarihiyle yüklenmiş bir robot topluluğu, uzay yolculuğuna merak sarmış patatesler, inanç sahibi oldukları için katakomblarda yaşamaya zorlanan dindar robotlar çıkıyor karşımıza.