Türkçe Edebiyat - 5. sayfa

Porselen Bir Mevzu

Porselen Bir Mevzu, özenli kurgusu, katman katman açılan hikâyesiyle, edebiyata ve yazma deneyimine dair yönelttiği zekice sorularla hafızalarda yer edecek bir ilk roman.

Mostari
Bir Köprü Bekçisinin Günlüğü

UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası” ilan edilmiş, Evliya Çelebi’nin “16 imparatorluk dolaştım, böyle köprü görmedim!” dediği Mostar Köprüsü’nün bu gönüllü bekçisinden şiir tadında, renkli ve bir o kadar da hüzünlü bir günlük...

Hallerin Esiri

Sedat Anar, Hallerin Esiri’nde geçmişiyle yüzleşmeye çalışan bir adamın yolculuklarla, ölümlerle ve en önemlisi şiirle kesişen hüzünlü hikâyesini anlatıyor. Ne yaşanırsa yaşansın hep var olan muzip anları da göz ardı etmeyen sürükleyici bir roman…

İpekten Örer Zırhını

Dilek Türker’in öykülerinde karakterler kendilerine birer zırh örüyorlar, ne yaşarlarsa yaşasınlar, neyle sınanırlarsa sınansınlar dış dünyanın özlerini değiştirmesine müsaade etmiyorlar. Ama çelik zırhlara bürünen katı ve soğuk insanlardan da olamıyorlar, hep hayattan yana ve umutlular.

Yerin Dibinden Geliyorum

Ayşe Özlem İnci, ilk kitabı Yerin Dibinden Geliyorum’da yer alan öykülerinde, her sokak başında karşımıza çıkan, her soluk alışımızda hissettiğimiz hayatların, hayatlarımızın izini sürüyor. Bunu yaparken de gerçek ile rüyayı iç içe geçiriyor ve okurunun aklına soru işaretleri düşürüyor: “Sahi, yaşadıklarımızın ne kadarı gerçek, ne kadarı rüya? Gördüklerimizin ne kadarı bir başkası, ne kadarı biz?”

Alâmetler Kitabı

Alâmetler Kitabı, alacakaranlık bir dünyanın kaotik ilişkilerinin, absürt hallerinin ve ürkütücü sıradanlığının anlatısı.

Hoş Bulduk Hayat

Attilâ Şenkon, merhum bir şairin çalışma odasında bulunan yayımlanmamış bir metinle başlayan, genç ve azimli bir editörün dedektif titizliğiyle birleştirdiği parçalarla açıklığa kavuşan özgün bir hikâye anlatıyor.

Taş ve Gölge

Burhan Sönmez, varoluşa ve hakikate dair bilinmezlere, asırlardır yanıt aranan sorulara, atmosferiyle büyüleyen, kurgusuyla merak uyandıran güçlü bir anlatı içinde yer veriyor.

Taş Uykusu

Taş Uykusu, görmezden gelinen, unutulan, unutturulmaya çalışılan gerçeklerle bizi yüzleştirecek ve biraz da paranoyaklaştıracak bir yolculuğun romanı...

Son Şûrâ
Sevinç Kuşları - 3

İyilikle kötülüğün bazen birbirine de karışarak, bazen ayırt edilmez hale gelerek, hep kılık ve suret değiştirerek, boğuşup durmasının ve yenişememesinin romanı, Son Şûrâ. Bir hesaplaşmanın romanı.

Dağılmalar

Mahsum Ece, ilk kitabında özgün bir ses yaratıyor. Dağılmalar, hiç bitmeyen düşlere, hiç bitmeyecek bir ek...

Meraklı Adamın On Günü

Mehmet Eroğlu, İyi Adamın On Günü ve Kötü Adamın On Günü ile başlattığı polisiye kurgunun nevi şahsına münhasır kahramanlarını, nefes kesen yeni bir serüven için buluşturuyor.

Ateş Sönene Kadar

Ateş Sönene Kadar, bazen boğazda bir düğüm, bazen de manyakça bir kahkaha. Aylin Balboa’dan, o kendine özgü bıçkın ve muzip anlatımıyla, geçmişle hesaplaşıp geleceğe kafa tutan sarsıcı ve tesirli öyküler.

Medet

"Yağlı Havilland ile boynunu, ensesini, kulak arkalarını kremleyip kokulandırmış, bol bol limon kolonyası dökünmüş, saçlarını taramış, Müesser'in kızı Şengül'e diktirttiği kendinden korseli pembe eteğinin içine zor bela girmiş, çorap lastiğini bulduktan sonra yardımına gelen bir kız evladı bile olmadığı için beceriksizce kendi etini budunu çimcire çimcire sütyenini takınmış, ondan sonra fanilasını, beyaz, kıvrık yakalı bluz gömleğini de giymiş, onun da üstüne pembe ceketini giyip gerdanına sahte inci pembe kolyesini üç dolama dolayıp son olarak da çivi topuklu beyaz ayakkabılarını altları sulanmamış bahçe toprağı gibi çatlak ayaklarına geçirip misafiri beklemeye başlamış, o esnada da önemli bir eksiklik olduğunu fark etmişti: Kocası. Hâlâ ortalarda yoktu pezevenk."

Bakele

Sezgin Kaymaz, bu kitaptaki kısa hikâyelerinde hasretin, muhabbetin peşinden gidiyor: Darlığın yokluğun kıtlığın içinden, en beklenmeyecek yerde insaniyet cevheri buluyor, tozunu silkip uzatıyor bize.

Burası Radyo Şarampol

Burası Radyo Şarampol, hayatla başetmek için oyunlarına sarılan, yalnızlığını müzikle dindiren Filiz’in, Antalya/Şarampol Mahallesi’nden Berlin/Kreuzberg’e uzanan büyüme hikâyesi. İlk aşkın hiç unutulmayacak sarsıcılığı. Okul sıralarında ele inen cetvelin yakıcılığı. Radyonun ve arkadaşlığın efsunlu, sarıp sarmalayan dünyası...

İki Deli Derviş - Yazyalnızı

İki Deli Derviş / Yazyalnızı, ustalıkla örülü özgün bir edebi evreni müjdeleyen ilk öykülerin sıcacık buluşması.

Annemin Kaburgası

Annemin Kaburgası, kimliğinden onur duyanların, aşkı özgürce yaşayanların, göçmenliğin dilini en iyi bilenlerin, cinselliğin üzerindeki toplumsal tahakküme meydan okuyanların, basmakalıp değerlerden ve birörnek yaşam biçimlerinden usananların öyküleri.

Mavi Bozkır

Hayati Sönmez, taşranın, dışarıdan bakınca kendi halinde görünen ama aslında bozkırın hiçliğiyle boğuşan ve bazen de etrafındakileri yine bu hiçlik duygusuyla boğan insanlarını anlatırken, gri bir seher vaktinde bozkıra vuran sert rüzgârları da yüzümüzde hissettiriyor.

Herkes Kadar

Behçet Çelik, Herkes Kadar’da dünyalarımızın bazen birbirine ne kadar benzediğini, bazen de bu benzerlikler arasında sıkışıp kalan farklılıkların dünyamızı nasıl da bambaşka bir şeye dönüştürdüğünü anlatırken, bir yandan da arkadaşlıkta, aşkta ya da ailede, iki kişi arasında oluşan görünmez bağların hayatlarımıza dokunduğu yerlerde bıraktığı izlere ışık tutuyor.

Kiraz Ağacı

Gökçer Tahincioğlu, ikinci romanı Kiraz Ağacı’nda yakın tarihimizde açılmış, kapanmayan ağır bir yaranın izlerini sürüyor. Genç yaşta ölenlerin ruhlarını taşıyan kiraz ağacının altında daha adil bir dünya düzeni hayali kuran iki dava insanının, her şeye rağmen tükenmeyen aşkını ve mücadelesini bir belgesel romancı titizliğiyle anlatıyor.

Kaldığımız Yer

Kaldığımız Yer, dışarıdan hiçbir şey olmamış gibi görünürken içeride neler koptuğunu; kısacık anlara düşen ışıkların, ormanların çağrısına kesilmiş kulakların ve kalabalık sözlerin arasına sıkışmış suskunlukların diliyle anlatan öyküler.

Fazlalıklar

Sinan Sülün, eski zamanların hikâye anlatıcılığı geleneğini farklı ve yepyeni bir anlatım diliyle yaşatıyor. Öykü ve roman arasındaki sınırları zorlayan, özgün ve çarpıcı bir metin ortaya koyuyor.

Kesekli Tarla

Figen Şakacı, Kesekli Tarla’da, köksüzlüğü, aidiyetsizliği, iletişimsizliği, hızla akıp giden zamanı, nefreti ve aşkı aynı potada eriten marazi ilişkileri, kendi ücralarında bir parça mutluluk arayan insanların öykülerini mizahla örülü hünerli kaleminden anlatıyor.