Türkçe Edebiyat - 5. sayfa

Son Şûrâ
Sevinç Kuşları - 3

İyilikle kötülüğün bazen birbirine de karışarak, bazen ayırt edilmez hale gelerek, hep kılık ve suret değiştirerek, boğuşup durmasının ve yenişememesinin romanı, Son Şûrâ. Bir hesaplaşmanın romanı.

Taş Uykusu

Taş Uykusu, görmezden gelinen, unutulan, unutturulmaya çalışılan gerçeklerle bizi yüzleştirecek ve biraz da paranoyaklaştıracak bir yolculuğun romanı...

Meraklı Adamın On Günü

Mehmet Eroğlu, İyi Adamın On Günü ve Kötü Adamın On Günü ile başlattığı polisiye kurgunun nevi şahsına münhasır kahramanlarını, nefes kesen yeni bir serüven için buluşturuyor.

Dağılmalar

Mahsum Ece, ilk kitabında özgün bir ses yaratıyor. Dağılmalar, hiç bitmeyen düşlere, hiç bitmeyecek bir ek...

Ateş Sönene Kadar

Ateş Sönene Kadar, bazen boğazda bir düğüm, bazen de manyakça bir kahkaha. Aylin Balboa’dan, o kendine özgü bıçkın ve muzip anlatımıyla, geçmişle hesaplaşıp geleceğe kafa tutan sarsıcı ve tesirli öyküler.

Bakele

Sezgin Kaymaz, bu kitaptaki kısa hikâyelerinde hasretin, muhabbetin peşinden gidiyor: Darlığın yokluğun kıtlığın içinden, en beklenmeyecek yerde insaniyet cevheri buluyor, tozunu silkip uzatıyor bize.

Medet

"Yağlı Havilland ile boynunu, ensesini, kulak arkalarını kremleyip kokulandırmış, bol bol limon kolonyası dökünmüş, saçlarını taramış, Müesser'in kızı Şengül'e diktirttiği kendinden korseli pembe eteğinin içine zor bela girmiş, çorap lastiğini bulduktan sonra yardımına gelen bir kız evladı bile olmadığı için beceriksizce kendi etini budunu çimcire çimcire sütyenini takınmış, ondan sonra fanilasını, beyaz, kıvrık yakalı bluz gömleğini de giymiş, onun da üstüne pembe ceketini giyip gerdanına sahte inci pembe kolyesini üç dolama dolayıp son olarak da çivi topuklu beyaz ayakkabılarını altları sulanmamış bahçe toprağı gibi çatlak ayaklarına geçirip misafiri beklemeye başlamış, o esnada da önemli bir eksiklik olduğunu fark etmişti: Kocası. Hâlâ ortalarda yoktu pezevenk."

Burası Radyo Şarampol

Burası Radyo Şarampol, hayatla başetmek için oyunlarına sarılan, yalnızlığını müzikle dindiren Filiz’in, Antalya/Şarampol Mahallesi’nden Berlin/Kreuzberg’e uzanan büyüme hikâyesi. İlk aşkın hiç unutulmayacak sarsıcılığı. Okul sıralarında ele inen cetvelin yakıcılığı. Radyonun ve arkadaşlığın efsunlu, sarıp sarmalayan dünyası...

Annemin Kaburgası

Annemin Kaburgası, kimliğinden onur duyanların, aşkı özgürce yaşayanların, göçmenliğin dilini en iyi bilenlerin, cinselliğin üzerindeki toplumsal tahakküme meydan okuyanların, basmakalıp değerlerden ve birörnek yaşam biçimlerinden usananların öyküleri.

İki Deli Derviş - Yazyalnızı

İki Deli Derviş / Yazyalnızı, ustalıkla örülü özgün bir edebi evreni müjdeleyen ilk öykülerin sıcacık buluşması.

Mavi Bozkır

Hayati Sönmez, taşranın, dışarıdan bakınca kendi halinde görünen ama aslında bozkırın hiçliğiyle boğuşan ve bazen de etrafındakileri yine bu hiçlik duygusuyla boğan insanlarını anlatırken, gri bir seher vaktinde bozkıra vuran sert rüzgârları da yüzümüzde hissettiriyor.

Herkes Kadar

Behçet Çelik, Herkes Kadar’da dünyalarımızın bazen birbirine ne kadar benzediğini, bazen de bu benzerlikler arasında sıkışıp kalan farklılıkların dünyamızı nasıl da bambaşka bir şeye dönüştürdüğünü anlatırken, bir yandan da arkadaşlıkta, aşkta ya da ailede, iki kişi arasında oluşan görünmez bağların hayatlarımıza dokunduğu yerlerde bıraktığı izlere ışık tutuyor.

Kiraz Ağacı

Gökçer Tahincioğlu, ikinci romanı Kiraz Ağacı’nda yakın tarihimizde açılmış, kapanmayan ağır bir yaranın izlerini sürüyor. Genç yaşta ölenlerin ruhlarını taşıyan kiraz ağacının altında daha adil bir dünya düzeni hayali kuran iki dava insanının, her şeye rağmen tükenmeyen aşkını ve mücadelesini bir belgesel romancı titizliğiyle anlatıyor.

Kaldığımız Yer

Kaldığımız Yer, dışarıdan hiçbir şey olmamış gibi görünürken içeride neler koptuğunu; kısacık anlara düşen ışıkların, ormanların çağrısına kesilmiş kulakların ve kalabalık sözlerin arasına sıkışmış suskunlukların diliyle anlatan öyküler.

Fazlalıklar

Sinan Sülün, eski zamanların hikâye anlatıcılığı geleneğini farklı ve yepyeni bir anlatım diliyle yaşatıyor. Öykü ve roman arasındaki sınırları zorlayan, özgün ve çarpıcı bir metin ortaya koyuyor.

Kesekli Tarla

Figen Şakacı, Kesekli Tarla’da, köksüzlüğü, aidiyetsizliği, iletişimsizliği, hızla akıp giden zamanı, nefreti ve aşkı aynı potada eriten marazi ilişkileri, kendi ücralarında bir parça mutluluk arayan insanların öykülerini mizahla örülü hünerli kaleminden anlatıyor.

Yolun Gölgesi

Yolun Gölgesi’nde yerlerinden yurtlarından göç etmek zorunda kalan ya da doğup büyüdükleri şehirlerde kendilerini sürgünde bulan insanların hikâyelerini anlatıyor Behçet Çelik.

Her Gün Perşembe Olsa

Attilâ Şenkon’un, 1991 Akademi Kitabevi Öykü Özendirme Ödülü’nü alan bu ilk kitabı, gerçek ile masalın, var ile yokun arasında erimiş incecik çizgide gezinen kısacık ve duygu dolu öykülerden oluşuyor.

Balkon Sefası

İsmail Saymaz, bazen bir Erzurum türküsünün soluğunu ya da Karadeniz’in yerinde duramayan rüzgârını İstanbul’un baş köşesine getiriyor; bazen de İstanbul’un hovardalıklarını, neşesini ve rengini tutup memleketin dört bir yanına salıveriyor.

Durmuş Saatler Dükkânı

Gamze Güller, tekinsizliğine rağmen karanlığın karşı konulmaz cazibesini, sade ve etkileyici bir üslupla anlatıyor.

Sarhoşların Perşembesi

Jaklin Çelik, arafta kalmanın çaresizliğini, yoksulların işaret dilini, yaşamın ortasında sınır çizgisi gibi duran saklı şarap mahzenlerini insanın yüreğine dokunan, sokulgan ve ince bir üslupla anlatıyor.

Düğün Birahanesi

Behçet Çelik, Düğün Birahanesi’nde arkadaş olmanın, ferah anların, durup sorguladığımız zamanların, ailenin, şehirlerin kuşatıcılığının ve aşkların; etrafımızda dönüp duran, sıra kendilerine geldiğinde az çok benzer biçimlerde hayatlarımızı yoklayan durumlar olduğunu hatırlatırken, bazen göstermekte zorlandığımız, bazen de bile isteye gizlediğimiz, fakat her zaman var olan farklı ve canlı renklerimize dikkat çekiyor.

Hayâlî'nin Tesadüfleri

Hayâlî’nin Tesadüfleri, yaşam ve ölüm, aşk ve nefret arasındaki ince çizgide çetrefil bir kurguyla anlatılmış sıra dışı öyküler.

Diken Ucu

2011 Haldun Taner Öykü Ödülü’ne değer görülen Diken Ucu’nda, mayası tutacak gibiyken kesilenler, bitiştikleri yerden kopanlar, gecenin sonunda iki yana düşen kollar, huzurlu tablolarda huzursuz ayrıntılar çıkıyor karşımıza.