Politika/Siyaset - 20. sayfa

Cinsellik, Aşk ve Ölüm

“Aşk en ilgi çekici konudur. Neredeyse her zaman ve neredeyse herkes için...” İletişim Yayınları okurlarının daha önce iki kitabıyla tanıdıkları André Comte Sponville, yolumuzun sık sık Montaigne, Descartes, Platon, Aristo, Schopenhauer, Rochefoucauld, Blaise Pascal gibi düşünürlerle kesişeceği felsefi bir yolculuğa çıkarıyor bizleri.

Dış Siyaseti ve Askeri Stratejileriyle
İkinci Dünya Savaşı Türkiyesi - 1. Cilt

"Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’nda sıcak çatışmaya girmeden savaşın etkili aktörlerinden biri olmayı başarmış, yıkımdan korunmuş ama bir savaş ekonomisinin tüm zorluklarını ve bu zorlukların beraberinde getirdiği toplumsal sorunları yaşamıştır.” İLHAN TEKELİ – SELİM İLKİN

Bir Daha Asla!
Geçmişle Yüzleşme ve Özür

Elinizdeki kitabın odak noktası, devletlerin geçmişte işledikleri suçlar için diledikleri resmî özürler. Uluslar arasında yaşanan çatışmalar, azınlıklara/muhaliflere karşı işlenen ihlaller, etnik çatışmalar ya da savaşlarda işlenen insanlık suçları, savaş suçları ve soykırımlar için dilenen bu özürler barış, demokrasi ve insan haklarına saygılı bir siyasal kültür oluşmasına hizmet ediyor. Ayrıca yaşananların “bir daha asla” yaşanmaması için alınacak önlemlerin de yolunu açıyor.

Anarşizmler
Anarşizmin Geçmişi ve Tarihleri

“[Bu çalışma] salt kendi ‘anarşizm şudur versiyonu’nu önererek değil, bugüne kadar anarşizmin neliğini, anarşizmin nasıl temsil edilegeldiğini, anarşist geçmişin hangi yollarla anarşizm tarihlerine dönüştürüldüğünü ve anarşizme dair bilginin yapılması sürecini nasıl ‘anarşizan’ bir hale sokabileceğimizi araştırarak gerçekleştirmeyi deniyor.”

Rejim Krizi
Türkiye’de İki Partili Siyâsi Sistemin Kuruluş Yılları (1945 -1950) Cilt 3

Türkiye’de tek-parti rejiminin sona ermesi, genellikle demokrasiye ya da çok-partili hayata geçiş dönemi olarak adlandırılır. Cemil Koçak, “Türkiye’de İki Partili Siyâsî Sistemin Kuruluş Yılları (1945-1950)” adlı kitap dizisinde, yerleşik sayılan tarihsel kabulleri tartışmaya açıyor ve bu adlandırmayı sorguluyor.

1970'lerde Türkiye Solu

Vehbi Ersan, bu kitapta ele aldığı parti, örgüt ve hareketlerin 1980 sonrası yaşadıkları değişim, dönüşüm ve yeniden partileşme süreçlerine değinerek, Türkiye’de solun tarihinin daha geniş bir perspektiften ele alınmasını sağlıyor.

Türkiye Kurulurken Kürtler (1916 -1920)

Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırlarının yeniden çizildiği Mondros Mütarekesi’nin ardından Erzurum, Van ve Bitlis vilayetlerinden büyük çaplı bir Kürt göçünün yaşandığı 1916-1918 yılları ile Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı Nisan 1920 arasındaki süreci inceleyen Türkiye Kurulurken Kürtler, sonuçları günümüze yansıyan tarihsel bir dönemeci, aktörlerinin bakış açısından aktarıyor.

Çağdaş Temel Kuramlar

Çağdaş Temel Kuramlar, 20. yüzyılın ikinci yarısında, bilhassa Anglosakson toplumbilim geleneğine hâkim ampirik ve pozitivist yönteme itiraz olarak ortaya çıkan yaklaşımları ele alıyor. Doğa bilimlerinin, toplum bilimlerinin pratiği için uygun bir model sunduğu varsayımı karşısında ortaklaşan bu yaklaşımlar, “beşeri bilimlerde Teori’ye geri dönüş” olarak inceleniyor.

Dersim'i Parantezden Çıkarmak
Dersim Sempozyumu’nun Ardından

Birçok edebi anlatı, sözlü tarih çalışması, inceleme, belgesel ve müzik çalışması, Dersim’in hakikatiyle yüzleşmeye katkıda bulundu. 2010’da yapılan 1. Uluslararası Tunceli (Dersim) Sempozyumu, bu çalışmaların oluşturduğu çok yönlü birikimi ortaya koymak açısından anlamlıydı. Elinizdeki kitap, bu sempozyuma yansıyan birikimi damıtan bir seçkidir.

Yurttaşını Arayan Demokrasi

“Siyasi mekanizması konusunda daha bilinçli, herkes için daha âdil ve daha yaşanılır bir demokrasi bir adım ötemizde duruyor. Bunu gerçekleştirmek bizim elimizde.” Marcel Gauchet

LTI
Nasyonel Sosyalizmin Dili

Nasyonal sosyalizm kendisini Roma İmparatorluğu mirasını sürdüren Üçüncü İmparatorluk olarak tanımlıyordu. Latincesiyle Tertia Imperii. Üçüncü İmparatorluğun Dili (Lingua Tertii Imperii, LTI) adını taşıyan bu kitap, Nazi rejimi ve ideolojisiyle ilgili literatürde bir klasik kabul ediliyor.

Kurban
Arnavutluk'un Kalbinde, Siyasetin Dikenli Yollarında

2005’ten beri Arnavutluk Sosyalist Partisi’nin liderliğini de yürüten Rama, Kurban’da her ne kadar belediye başkanlığı döneminde yaşadıklarını, Arnavutluk siyasetinin iç yüzünü anlatıyorsa da aslında dünyanın her yerindeki “siyasi arenalarda” yaşanan entrikaları, yozlaşmaları, çarpıklıkları, vizyonsuzluğu cesurca ele alıyor.

Kültürden İrfana

"Kültür, irfana göre, katı, fakir ve tek buutlu. İrfan, insanı insan yapan vasıfların bütünü. Batı, kültürün vatanıdır. Doğu, irfanın."

Toambapiklerde Ekonomi
Gerçekçi Bir Masal

İktisat bilimi ille her zaman asık suratlı olacak diye bir kural yok ya! Laurent Cordonnier, Toambapiklerde Ekonomi adlı kitabında, iktisadın belli başlı fenomenlerini kurgusal bir ada topluluğu üzerinden hikâye ederek anlatmayı deniyor.

CHP, Sosyal Demokrasi ve Sol
Türkiye’de Sosyal Demokrasinin Kuruluş Yılları (1960- 1966)

CHP’nin arayışları ile dönem solunun (TİP, Yön ve sürgündeki TKP) siyasal talepleri kesişti mi? Toprak reformu, anti-Amerikancılık, anti-emperyalizm ve planlı ekonominin CHP politikalarının belirlenmesinde nasıl bir etkisi oldu? CHP’nin örgütü, ideolojisi ve siyaseti böylesi bir dönüşüme ne kadar hazırdı?

Direnmenin Estetiği

Almanya’da politik tiyatronun bir altbaşlığı olarak alınabilecek “belgesel tiyatro”nun öncülerinden ve teorisyenlerinden biri olan Peter Weiss, Direnmenin Estetiği’nde, 1937-1944 yılları arasındaki anti-faşist direnişi ve bu direnişin içinde yer alan gerçek kişilerin öykülerini/yaşantılarını merkez alarak, isimsiz bir Ben Anlatıcı’nın (sınıf bilincine sahip aydın bir işçinin) bakış açısıyla, tarihi, Antik Yunan’dan bu yana sanat ve siyaset düzlemlerinde yeniden kuruyor.

Diyarbakır 5 No.lu

"İnsanların bütün beklediği bir lokma ekmek, bir bardak su ve ölmeden akşamı getirmekti. Aynı ranzada yattığımız kişiyle bile bazen günlerce bir şey konuşamazdık. Bunun için fırsat olmazdı"

Biyopolitika

Biyopolitika, 11 Eylül’den sonraki teröre karşı savaş, neo-liberalizmin doğuşu, ırkçı ideolojiler ve soykırım politikaları, çevre meselelerinin idaresi, kök hücre araştırmaları, insanı kopyalama ve insan genom projesi türünden biyotıbbi ve biyoteknolojik yenilikler gibi oldukça farklı konular üzerine düşünmek için bir araç oldu.

Türk Dış Politikası - Cilt 3: 2001-2012
Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar Cilt 3: 2001-2012

Türk dış politikasını, bir resmî görüşe ya da herhangi bir siyasal dogmatizme bağlı kalmadan, bütün boyutlarıyla, bütün verileri ve gerçekliğiyle irdeleyen temel bir başvuru kaynağı sunuyoruz.

Sosyal Forum'dan Öfkeliler'e
Yeni Toplumsal Hareketlerin Kurucu Gücü

Yavuz Yıldırım, ’68 hareketinin mirasıyla da ilişkilendirerek, son yirmi yılın bu çarpıcı olgusunun analitik bir tasvirini sunuyor. Bir küresel kamusal alan kurmaya yönelen Dünya ve Avrupa Sosyal forumlarından, “Öfkeliler” ve “İşgal Et” eylemliliklerine yönelen süreç, toplamda geleceğin politikasına dair önemli ipuçları veriyor bize.

Tek Partinin İktidarı
Türkiye’de Seçimler ve Siyaset (1923-1946)

Ahmet Demirel, Tek Partinin İktidarı’nda 1923-1946 arasındaki tek parti döneminin tarihini seçimler ve milletvekilleri üzerinden ele alıyor. İsim isim, bölge bölge milletvekillerini inceliyor, seçim süreçlerini analiz ediyor, Cumhuriyeti kuran siyasi elitin portresini kapsamlı sorularla çiziyor:

AKP Devri
Türkiye Siyaseti, İslâmcılık, Arap Baharı

Yüksel Taşkın, AKP Devri’nde bir araya getirilen yazılarında Türkiye’deki sağ ve İslâmcı gelenek içinde bu siyasal partinin özgünlüğü meselesini tartışırken, bir yandan da İslâmcılık düşüncesinin geçirdiği dönüşüme odaklanıyor.

Anadoluculuk ve Tek Parti CHP'de Sağ Kanat

Turancılığa da Osmanlı’ya da sırt çeviren, milletin ve vatanın özü olarak sadece ve sadece Anadolu’yu gören Anadoluculuk, erken Cumhuriyet döneminin biraz kenarda köşede kalan bir düşünce akımıydı. Siyasette yer tutamadılar, buna karşılık entelektüel alanda küçümsenmeyecek bir mesaileri oldu, kadrolaştılar.

Zaman ve Uzam Kültürü (1880-1918)

Titanic neden hatırlanıyor? Bu büyük facia, tarihte benzeri yaşanmamış biçimde, üstelik eşzamanlı olarak tüm dünyada duyulmuştu. Telsizler, telgraf operatörleri, gazeteler an be an bu dramdan haberdar olabilmişlerdi. Gemiyi batarken izleyen yüzlerce kazazede tanıklıklarını anlatacak, Titanic’in hikâyesi yine eşzamanlı bir ivmeyle her yerde bilinir olacaktı.