Öbür Dünya Bilgisi
Özen Yula’nın hikayelerini adres tutanları tanıyoruz, çünkü yıllardır Yeşilçam filmlerinden, ’68 nostaljisi muhabbetlerinden, kadın dergisi tipi feminizmlerden, ‘kahır mektupları’ndan v.b. biliyoruz. Tanımıyoruz, çünkü yazarken değiştiriyor onları. Bir kaleydoskoptan, bir çiçek dürbününden bakar gibi bakıyor hepsine ya da el çabukluğu marifet, bu bildiğimiz malzemeden beklenmedik yüzler, durumlar türeyiveriyor.
Hiçlikte Randevu
Ailesiyle yabancı bir ülkenin ıssız bir yöresinde sıkıntıları, krizleri ve uçsuz bucaksız denizle, dalgalarla başbaşa kalan bir Fransız genç kızın günlüklerini aktarıyor Kriton Dinçmen. Cécile’in serüvenini kendi ağzından dinlerken bir uzmanın size her adımda yardımcı olduğunu fark edeceksiniz.
Olduğu GibiRus Biçimi Sosyalizm
Çıkardığı Tan gazetesinin bir provokasyon sonucu yakılmasının ardından yurtdışına çıkan ve uzun yıllar Sovyetler Birliği’nde yaşayan Sertel’in, başta Azerbaycan, Asya cumhuriyetlerine ilişkin ilginç gözlemleri.
Kızıltoprak Hatıraları
Eski İstanbul’un köklü bir ailesinin, Kızıltoprak’taki köşklerinde odaklaşan hikayesi, “eski hayat”ın Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçişteki değişim hikayesinin zengin ayrıntılarla dolu bir izdüşümü.
Siyah Beyaz
Kore Savaşı’ndan önceye düşen hapishane hatıralarına uzanıyor Vüs’at O. Bener. Öbür yandan, Evim Hamburger’de caka satan mor külhani delikanlıları anlatıyor.
Matbuat Hatıralarım
Türk düşünce hayatının başlıbaşına kurum olan öncü -ve uzun ömürlü- dergilerinden Servet-i Fünun’un kurucu ve yayıncısı Ahmet İhsan Tokgöz’ün 1888 ile 1914 dönemine ait anıları.
Ihlamur Ağacı
İletişim Yayınları’nın bütün eserlerini yayımlamaya giriştiği Vüs’at O. Bener’in, Küçük Dizi’ye “güç katması” için bu diziye alınan, ilk kez 1962’de yayımlanmış ve Türk Dil Kurumu Tiyatro Armağanı’nı almış bir oyunu. Oynanmak üzere olduğu kadar okunmak üzere de yazılmış bir oyun.
Üniversiteli Mahmut
İlban Ertem’in bu çizgi romanı, taşradan İstanbul’a gelen bir gencin başından geçenler, geçebilecekler. İlban’ın çizgileri konuyla ilgili hemen hemen bütün klişeleri, olayları, kişileri, durumları kapsıyor. Bunun için de bir çizgi albümünde şimdiye kadar görmediğimiz tarz ve espride bir ‘köyden geldim şehire’ denemesi. Sıcak bir çizgi-kitap.
Çocukluğumun Savaş Yılları Anıları
Hem uygulamacı hem öğretmen mühendis ve kemancı Adnan Ergeneli’nin, çocuk yaşta tanık olduğu 1. Dünya Savaşı ve Milli Mücadele yıllarına dair anıları. ‘Uyanık’ bir çocuğun keskin gözlemci bakış açısından, savaş döneminde İstanbul’un ve çeşitli Anadolu şehirlerinin manzarası, Osmanlı-Türk elitlerinin “babasının arkadaşları” olarak en yalın halleri.
Biraz da Ben Konuşayım
Biraz da Ben Konuşayım’da Rıza Tevfik, başta Sevr olmak üzere II. Abdülhamid, II. Meşrutiyet ve Mütareke dönemlerinde içinde yaşadığı, doğrudan ya da dolaylı olarak karıştığı siyasi nitelikli olayları anlatıyor. Yazarın yer yer bizzat kendisiyle, 80 yıllık hayatıyla, doğru veya yanlış yaptıklarıyla, yapamadıklarıyla bir tür hesaplaşması niteliğindeki bu hatırat, çok büyük eksik gedikler ve çarpıtmalarla malul yakın tarihimiz için önemli bir “birinci elden” belgedir.
Kambur
Benden, bana kayıtsız kalınması ile benden nefret edilmesi arasında bir seçim yapmam istense, tereddütsüz, nefreti seçerim – kayıtsız kalınacak bir yanım yoktur. Ve ben söylemek isterim ki, her şey ve herkese kayıtsızım. Değilmişim gibi davrandığım durumlar, yaşıyormuşum gibi yapma zorunluluğumdandır.
Gaib Romans
Bir kumandanın günlüğünden, hücreye sessizce konan yaşlı komitacının anlattığı inanılmaz öykülerden, anılardan, gezi yazılarından, gazete haberlerinden, söylevlerden oluşan, görünüşte post-modern bir roman. Sadece görünüşte. Yapbozu tamamlamak biraz da okura kalıyor.
Mâzi Cenneti 1
Yeraldığı bütün meclislerde sohbetlerin ilgi odağı olan, sıkı sıkıya kavradığı çantasında hep günışığına çıkmamış birtakım belgeler saklayan, memleketimizin “şüera ve üdeba taifesinin” yaşantılarını en ince ayrıntılarına kadar bilen Taha Toros, yaşayan kuşakların sadece isimlerini hatırlayabildiği pek çok özgün simayı esprili diliyle karşımıza getiriyor.
Yüzyetmişaltı Yıl
Yüz yıllık tarihi edebîliği harcamadan, “tarih anlatıyor” konumuna düşmeden yoğurabilen bir bellek dökümü. Bulanık bir bellek dökümü. Susmamacasına. Unuttukları, hatırladıkları, hatırlamak istemedikleriyle. Paşalar, şairler, Boğaziçi, muasır medeniyet, hürriyet, sudan çıkmış balıklar, cariyeler, kafesler, Beyoğlu, Osmanlı nişanları... Dil aracılığıyla melodiler kurmayı deneyen bir yazarın “keyif verici madde” sayılması gereken bir eseri. Üzerinde önemle durulması gereken bir metin.
Symphonia Kakophonica
Aleladelikleriyle, sıradanlıkla perdelenmiş örtülü uyumsuzluklarıyla bu ülkenin insanları; o insanları dışlayan, öğütücü ve tüketici yaşam kalıplarıyla bu ülke; ama her şeye rağmen o insanlar!... Paramparça bir bütünlük, birbirine uymazların birlikteliği, toplumumuzun kakofonik senfonisi.
Siyasî GünlükDemokrat Parti'nin Kuruluşu
Yakın siyasî tarihimizin zaten çok az sayıdaki anı yazarından biri olan Samet Ağaoğlu, hem güvenilirliğiyle, hem de salt “günlük tutan” birisi değil usta bir yazar oluşuyla öne çıkıyor. Demokrat Parti’nin 1947-1950 arasındaki muhalefet dönemini ele alan Siyasî Günlük yeni gün ışığına çıktı ve 1992’de ilk kez yayımlandı.
Tek Kişilik Ölüm
Tüm korku filmlerinin yok edici yaratıklarını bir kente dolduran insanlar, şimdiye dek görülmemiş bir yontu tarzı bulan, intihar eden kasabalılar, eski bir tapınağı ararken aynı zamanda varoluşuyla kumar masasına oturan kaşif ve gezgin, öldüğü daha çabuk farkedilsin diye ille de o koltuğa oturup ayaklarını uzatan Y. ile, Nuray Tekin, uzun süreceği belli bir koşuya başlıyor... `Ne yapıyorsun deseler `öykü oluyorum` derdim... sorsalar `akşam oluyorum` derdim...`
Mithat and Mirsat
“Başlangıçta Muhlis Bey vardı”... Latif’in Behiç Pek’le birlikte yarattığı, 1980’ler boyunca Türkiye’nin en popüler çizgi kahramanı olan, ismi sıralara, tişörtlere yazılan Muhlis Bey. Muhlis Bey Mithat’ı yanına çırak olarak aldı. “Yavllum Mittat”, epey ünlenip bazı anlaşmazlıklar da çıkınca, ayrılıp kendi işini kurdu; “ustta” oldu.
Macbeth
Shakespeare’in Macbeth’inden memleketimizin ve milletimizin şartlarına mahsus bir uyarlama. Netice -ister istemez- bir alaturka skandal. Yazar, fiîlinin “ithal ikameci tutkulara” yorulmamasını istiyor: “Cüretkarlığımın sebebi, milletimizin çoktan hak etmiş olduğu halde kendi öz Macbeth’ine kavuşamayışından duyduğum soylu huzursuzluktur.”
Boyut Farkı
Türkiye’de fantastik çizgi öyküye/romana ilk cesaret edenlerden biri, Nuri Kurtcebe. Boyut Farkı albümü, soyut anlatımlarıyla, uzaylı ve hiçbir yerli garip yaratıklarıyla, fantastik öykülerinin kimi zaman fonunda kimi zaman göbeğinde göz kırpan tanıdık manzaralarla, Nuri Kurtcebe’nin en uçuk çalışmalarından bir demet.
Merdivenaltı
Onları `korkularını yenme`nin bir yolu olarak `kendisi için` yazdığını, yazıp bitirmesiyle de onlarla ilişiğini kestiğini söyleyen Yeşim Dorman Müderrisoğlu`nun hikaye kitabının adı, bu `ilişik kesme`nin izini taşıyor: `Merdivenaltı`na süpürülmüş hikayeler.
Vicdan
Bünyesinde olgunlaştıkları mizah dergilerinin sınırlarını zorlayarak yeni çizgi roman çığırını açan kuşağın ilk akla gelen isimlerinden biri. Vicdan da “yeni” tip çizgi roman kahramanlarından... Bir sokak kedisi. İstanbullu.
Eyvah! Mezun Oldum
Açıkça ve hakikaten, küçük memurların, işçilerin, emekli, dul ve yetimlerin, seyyar-cıların, konducuların, mahalle delikanlılarının, “gayrımeşru alem”in ufaklarının ve öğrencilerin tarafını tutan, muzip ve acı, keskin gözlemci ve her şeye rağmen hayata sarılma coşkusunu öne çıkaran çizgi öyküler.