Çağdaş Türkiye Edebiyatı - 30. sayfa

Puslu Kıtalar Atlası

Geçmiş üzerine, dünya hali üzerine, düşler ve "puslu kıtalar" üzerine bir roman...

Kara Kitap

Galip, çocukluk aşkı, arkadaşı, amcasının kızı, sevgilisi ve kayıp karısı Rüya’yı karlı bir kış günü İstanbul’da aramaya başlar. Çocukluğundan beri yazılarını hayranlıkla okuduğu yakın akrabası gazeteci Celâl’in köşe yazıları, bu arayışta ona işaretler yollayacak ve eşlik edecektir.

Beyaz Kale

17. yüzyılda Türk korsanlarınca tutsak edilen bir Venedikli, İstanbul'a getirilir. Astronomiden, fizikten ve resimden anladığına inanan bu köle, aynı ilgileri paylaşan bir Türk tarafından satın alınır. Garip bir benzerlik vardır bu iki insan arasında. Köle sahibi, kölesinden, Venedik'i ve Batı bilimini öğrenmek ister. Bu iki kişi, efendi ile köle, birbirlerini tanımak, anlamak ve anlatmak için, Haliç'e bakan karanlık ve boş bir evde, aynı masanın iki ucuna oturur, konuşurlar.

Yeni Hayat

“Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.” Orhan Pamuk’un coşkulu, lirik ve sihirli romanı Yeni Hayat bu sözlerle başlıyor. Okuduğu bir kitaptan sarsılarak etkilenen, sayfalardan neredeyse fışkıran ışığa bütün hayatını veren ve kitabın vaat ettiği yeni hayatın peşinden koşan genç bir kahramanın olağanüstü hikâyesi bu.

Dost

Vüs’at O. Bener’in 1952 (Dost) ile 1957 (Yaşamasız) arasında yazdığı ilk dönem hikayelerini biraraya getirdiği kitabı. Bu hikayelerde yazarın yazı ekonomisi, kent, başkent, uzak ve yakın taşra manzaralarına getirdiği yeni bakış, hayatın ‘büyük’ akışı içinde gözden kaçan duygu nüanslarını ele alışındaki kesinlik ve isabet sarsıcı boyutlara varır.

Manzumeler

Bütün Eserleri dizisinden, öncekilere hiç benzemeyen bir Vüs’at O. Bener kitabı. Bir sürpriz: Bener, “şiir” olarak nitelememekte ısrar ettiği manzumelerini biraraya topladı. Gene her zamanki gibi, bir hayata sığdırılmış birkaç hayat. “Yaşa Varol Harbiye”den “Hıçkırıyor Handan”a kadar ironik, bıyık altından, haddinden fazla gayrıresmi bir Cumhuriyet tarihi, hepsine koşut, bir yaklaşıp bir uzaklaşarak ilerleyen bir kişisel tarih; “Kirpi saçlıyım / Akıtma bıyık / Kattı önüne beni / Bir Muhalif Ruzigar”

Soydaşınız Balık Burcu

Komşularımızın çoğunun Rum, bizimse Türk olduğumuz bilgisi büyülü bir şeydi. Meğer hepimiz aynı değilmişiz, biz başka (Türk), onlar da başka (Rum) kimselermiş!” Bu biraz Kıbrıslı, biraz Levanten bir Türk şairinin, Mehmet Yaşın’ın sıradışı hayat kitabı.

Sessizlik Hikayeleri

Günümüz yazarlarının belki de en konuşkanı olan Mehmet Fehmi İmre’nin İletişim’de 2. kitabı. Sessizliğe, iç konuşmalara, iç dökmelere, iç hesaplaşmalara adanmış, söyleyen, söyleyen, söyleyen hikayeler... Bir dil işçiliğinden de öte bir dil kuyumculuğu, bir dil dokumacılığı.

Sanat ve Siyaset Hatıralarım

Resimden edebiyata, tiyatrodan sinemaya, mimari ve şehircilikten sanat tarihçiliğine geniş bir alanda ürünler veren Arseven’in anıları. Cumhuriyet’in Osmanlı’dan devraldığı bürokrat kadronun seçkin temsilcilerinden olan bu öncü aydın, derlenen anılarının ilk bölümünde Türk resim sanatına yaptığı katkıları aktarıyor.

Kitap

İletişim Yayınları 10. Yıl Armağanı

Öbür Dünya Bilgisi

Özen Yula’nın hikayelerini adres tutanları tanıyoruz, çünkü yıllardır Yeşilçam filmlerinden, ’68 nostaljisi muhabbetlerinden, kadın dergisi tipi feminizmlerden, ‘kahır mektupları’ndan v.b. biliyoruz. Tanımıyoruz, çünkü yazarken değiştiriyor onları. Bir kaleydoskoptan, bir çiçek dürbününden bakar gibi bakıyor hepsine ya da el çabukluğu marifet, bu bildiğimiz malzemeden beklenmedik yüzler, durumlar türeyiveriyor.

Olduğu Gibi
Rus Biçimi Sosyalizm

Çıkardığı Tan gazetesinin bir provokasyon sonucu yakılmasının ardından yurtdışına çıkan ve uzun yıllar Sovyetler Birliği’nde yaşayan Sertel’in, başta Azerbaycan, Asya cumhuriyetlerine ilişkin ilginç gözlemleri.

Hiçlikte Randevu

Ailesiyle yabancı bir ülkenin ıssız bir yöresinde sıkıntıları, krizleri ve uçsuz bucaksız denizle, dalgalarla başbaşa kalan bir Fransız genç kızın günlüklerini aktarıyor Kriton Dinçmen. Cécile’in serüvenini kendi ağzından dinlerken bir uzmanın size her adımda yardımcı olduğunu fark edeceksiniz.

Kızıltoprak Hatıraları

Eski İstanbul’un köklü bir ailesinin, Kızıltoprak’taki köşklerinde odaklaşan hikayesi, “eski hayat”ın Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçişteki değişim hikayesinin zengin ayrıntılarla dolu bir izdüşümü.

Siyah Beyaz

Kore Savaşı’ndan önceye düşen hapishane hatıralarına uzanıyor Vüs’at O. Bener. Öbür yandan, Evim Hamburger’de caka satan mor külhani delikanlıları anlatıyor.

Matbuat Hatıralarım

Türk düşünce hayatının başlıbaşına kurum olan öncü -ve uzun ömürlü- dergilerinden Servet-i Fünun’un kurucu ve yayıncısı Ahmet İhsan Tokgöz’ün 1888 ile 1914 dönemine ait anıları.

Ihlamur Ağacı

İletişim Yayınları’nın bütün eserlerini yayımlamaya giriştiği Vüs’at O. Bener’in, Küçük Dizi’ye “güç katması” için bu diziye alınan, ilk kez 1962’de yayımlanmış ve Türk Dil Kurumu Tiyatro Armağanı’nı almış bir oyunu. Oynanmak üzere olduğu kadar okunmak üzere de yazılmış bir oyun.

Üniversiteli Mahmut

İlban Ertem’in bu çizgi romanı, taşradan İstanbul’a gelen bir gencin başından geçenler, geçebilecekler. İlban’ın çizgileri konuyla ilgili hemen hemen bütün klişeleri, olayları, kişileri, durumları kapsıyor. Bunun için de bir çizgi albümünde şimdiye kadar görmediğimiz tarz ve espride bir ‘köyden geldim şehire’ denemesi. Sıcak bir çizgi-kitap.

Çocukluğumun Savaş Yılları Anıları

Hem uygulamacı hem öğretmen mühendis ve kemancı Adnan Ergeneli’nin, çocuk yaşta tanık olduğu 1. Dünya Savaşı ve Milli Mücadele yıllarına dair anıları. ‘Uyanık’ bir çocuğun keskin gözlemci bakış açısından, savaş döneminde İstanbul’un ve çeşitli Anadolu şehirlerinin manzarası, Osmanlı-Türk elitlerinin “babasının arkadaşları” olarak en yalın halleri.

Biraz da Ben Konuşayım

Rıza Tevfik, yakın tarihimizin en ilginç kişiliklerinden biridir. II. Meşrutiyet devrinde sivrilmiş bir politika adamı, şair ve filozoftur. II. Meşrutiyet’in ilan edildiği günlerde İstanbul halkına günlerce hürriyet hakkında nutuklar atmış, İttihad ve Terakki Fırkası’nın Edirne mebusu olarak Meclis’e girmişti.

Kambur

Benden, bana kayıtsız kalınması ile benden nefret edilmesi arasında bir seçim yapmam istense, tereddütsüz, nefreti seçerim – kayıtsız kalınacak bir yanım yoktur. Ve ben söylemek isterim ki, her şey ve herkese kayıtsızım. Değilmişim gibi davrandığım durumlar, yaşıyormuşum gibi yapma zorunluluğumdandır.

Gaib Romans

Bir kumandanın günlüğünden, hücreye sessizce konan yaşlı komitacının anlattığı inanılmaz öykülerden, anılardan, gezi yazılarından, gazete haberlerinden, söylevlerden oluşan, görünüşte post-modern bir roman. Sadece görünüşte. Yapbozu tamamlamak biraz da okura kalıyor.

Symphonia Kakophonica

Aleladelikleriyle, sıradanlıkla perdelenmiş örtülü uyumsuzluklarıyla bu ülkenin insanları; o insanları dışlayan, öğütücü ve tüketici yaşam kalıplarıyla bu ülke; ama her şeye rağmen o insanlar!... Paramparça bir bütünlük, birbirine uymazların birlikteliği, toplumumuzun kakofonik senfonisi.

Yüzyetmişaltı Yıl

Yüz yıllık tarihi edebîliği harcamadan, “tarih anlatıyor” konumuna düşmeden yoğurabilen bir bellek dökümü. Bulanık bir bellek dökümü. Susmamacasına. Unuttukları, hatırladıkları, hatırlamak istemedikleriyle. Paşalar, şairler, Boğaziçi, muasır medeniyet, hürriyet, sudan çıkmış balıklar, cariyeler, kafesler, Beyoğlu, Osmanlı nişanları... Dil aracılığıyla melodiler kurmayı deneyen bir yazarın “keyif verici madde” sayılması gereken bir eseri. Üzerinde önemle durulması gereken bir metin.