Vüs`At O. Bener Bütün Eserleri

Bay Muannit Sahtegi´nin Notları

Bir kış daha dayanmalıyım. Altmış beş yaşımı doldurabilirsem ikinci emekliliğimi kimse yadırgamaz sanırım artık. Ölümü beklerim, sessiz sadasız köşemde. Yollarda yığılıp kalıverecekmişim gibi geliyor bana. Gözlerimin altı torbalandı. Ölüm nasıl beklenir? Param yeterse rakı içerek, gece-gündüz birbirine karışır...

Kapan

Anlatabilmeliydim. Şimdi neye yarar. Duyamayacaksın. Senin adına söyleyebileceğim: “Yaz. Kalacak mı sorusunu sorma. Kalmayacak orası kesin. Kim, ne kalmış ki!” Sağım hâlâ. Kendim için öyle mi? Avunamayacakmışım, olsun mu? Okunamayacaksın bir gün. Ansiklopedilerde üç beş sözcük ayrılır sana da belki. Yüz yılları aşabilen yazın dehâları bile unutulmaya hükümlüdür sonuçta.

İpin Ucu

İpin Ucu, bütün eserlerini yayımladığımız Türkçe edebiyatın en özgün yazarlarından Vus’at O.Bener’in bir oyunu. 1980 Abdi İpekçi Ödüllü bu oyun, düşünsel özgürlük ile dünya-toplum düzeni içinde yaşama zorunluluğunun getirdiği tutsaklık arasında bir çırpınışın öyküsü; düşünsel yeteneği ile yaşamın gerçeğini ve anlamını belirlemeye çalışan bir insanın onurlu başkaldırısı.

Kara Tren

Bu küçücük kitap, Vüs’at O. Bener’in “özyaşamöyküsel” anlatı dizisinin, Trilogya’sının üçüncü kitabı. İlk iki kitap, Siyah-Beyaz ve Mızıkalı Yürüyüş idi. Kara Tren’de, diğer iki kitap gibi, kronolojik bir kurguya dayanmıyor, yazarın özyaşamöyküsünü tastamam faş etmiyor. Ama bir yandan da, doğrudan doğruya yaşam-öyküsünden, yaşamöyküsünün bu kitaba yansıyan kesitlerinden kaynaklanan bir çarpıcılık, bir özel kıyıcılık var, bu kitapta.

Mızıkalı Yürüyüş

Mızıkalı Yürüyüş, bir anı kitabı, bir “notlar” dizisi gibi de okunabilir. Ancak Bener’in kurgu ve dil ustalığı, -“günlük” bile kurgu ister- Mızıkalı Yürüyüş’ü bunun çok ötesine taşıyor. Kâh ölümü çoğaltanlar üzerine en acı, en somut anılar, kah insanlığın ömrünü sıfırlayacak zamanlar üzerine düşünceler: `Geçen pazar, 22 Ağustos 1993. Günleri somutlaştırma gereksemesini neden duyuyorum acep? Yaşandığına inandırmak için mi kendimi? Nice gün`ler geçip gitti gidecek, bir gün gün bile olmaktan çıkacak, öyleyse bu çabanın anlamı ne? Yok anlamı.`

Buzul Çağının Virüsü

Buzul Çağının Virüsü, Vüs’at O. Bener’in olgunluk çağında yazdığı ilk romanı: Bener’in kendine has üslubuyla, birey, “aydın” olmak, kıstırılmışlık, başkaldırı ve “uyumsuz”ca yaşamak... “Bir kez ölümlü bakışını durdurabilseydin zamansızlıkta... Dur, yokla bedenini, bak ne sıcacık! Hep kıskandın kendini, kendinden canım aptalım benim. Sen hep yanılgı ve yenilgilerden oluştuğun için yaşayabilensin...”

Dost

Vüs’at O. Bener’in 1952 (Dost) ile 1957 (Yaşamasız) arasında yazdığı ilk dönem hikayelerini biraraya getirdiği kitabı. Bu hikayelerde yazarın yazı ekonomisi, kent, başkent, uzak ve yakın taşra manzaralarına getirdiği yeni bakış, hayatın ‘büyük’ akışı içinde gözden kaçan duygu nüanslarını ele alışındaki kesinlik ve isabet sarsıcı boyutlara varır.

Manzumeler

Bütün Eserleri dizisinden, öncekilere hiç benzemeyen bir Vüs’at O. Bener kitabı. Bir sürpriz: Bener, “şiir” olarak nitelememekte ısrar ettiği manzumelerini biraraya topladı. Gene her zamanki gibi, bir hayata sığdırılmış birkaç hayat. “Yaşa Varol Harbiye”den “Hıçkırıyor Handan”a kadar ironik, bıyık altından, haddinden fazla gayrıresmi bir Cumhuriyet tarihi, hepsine koşut, bir yaklaşıp bir uzaklaşarak ilerleyen bir kişisel tarih; “Kirpi saçlıyım / Akıtma bıyık / Kattı önüne beni / Bir Muhalif Ruzigar”

Siyah Beyaz

Kore Savaşı’ndan önceye düşen hapishane hatıralarına uzanıyor Vüs’at O. Bener. Öbür yandan, Evim Hamburger’de caka satan mor külhani delikanlıları anlatıyor.

Ihlamur Ağacı

İletişim Yayınları’nın bütün eserlerini yayımlamaya giriştiği Vüs’at O. Bener’in, Küçük Dizi’ye “güç katması” için bu diziye alınan, ilk kez 1962’de yayımlanmış ve Türk Dil Kurumu Tiyatro Armağanı’nı almış bir oyunu. Oynanmak üzere olduğu kadar okunmak üzere de yazılmış bir oyun.