Eylül 2021 Tarihinde Tekrar Baskılar

Korkuyu Beklerken

Oğuz Atay’ın hikayeleri, gündelik hayatı kavrayış derinliği, anlatım zenginliği ve okuru alıp götürmedeki enerjileri bakımından romanlarından geri kalmaz. Kitaba adını veren hikayenin korkuyu beklerken kendini evine hapseden kahramanı, Atay’ın edebiyat güzergahındaki farklılığının en büyük kanıtlarından.

Suç ve Ceza

Dostoyevski’nin en çok okunan romanı olan Suç ve Ceza, yayımlandığı günden bu yana insan ideallerini ahlâki ve felsefi sorularla sınamaya devam ediyor.

Doğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme

Doğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme, Barış Bıçakçı’nın barışması zor, idaresi zor, çünkü idraki zor duyguları usulca yokladığı bir öykü demeti.

Köken

Köken, dağılan Yugoslavya’dan, harap edilen Bosna’dan Batı’ya sığınan bir ailenin, o ailenin çocuğunun kâbuslarla, hayallerle, anlamazlıklarla, çok hızlı olgunlaşmalarla, alışamamalar ve uyumlanmalarla dolu hayat hikâyesi. Hayatta kalmalardan hayat kuran bir hayatın hikâyesi.

Lili ve Yedi Çocuğu: Bir Çizgi Film Daha! - Mali

Mali televizyon izlemeyi çok sever. Yemek yerken, oyun oynarken hep televizyon izler. Bir gün televizyon bozulur ve birdenbire her şeyi bulanık göstermeye başlar. Soluğu tamircide alırlar, ama bozulan televizyon değildir

Küçük Ağa

Küçük Ağa, Kurtuluş Savaşı yıllarında, siyasal karar ve tartışma merkezlerinin uzağında, Kuvvacı/Millici denilen, ama ne oldukları, neyi temsil ettikleri pek bilinmeyen birilerinin açtığı savaşa katılıp katılmamanın vebalini tartarak bir karar verme durumunda kalan insanları anlatır. Asırlardır sadece “halife-i ruyi zemin”in, padişahın açtığı sancağın altında savaşılacağı bilgi ve inancıyla yaşamış taşra insanlarının, halife-padişah çağrısının yokluğunda ve işgal haberleri yayılırken yaşadıkları ikilemlerin, açmaz ve iç çalkantıların, kendileri ve kaderlerine sahip çıkma hakkında yeniden düşünmek zorunda kalışlarının hikâyesidir.

Karınca Yuvasını Dağıtmamak

Yaşadığı tüm hukuki mağduriyete rağmen yüzünü her zaman yaşamaya, umuda, sevgiye çeviren Çomak, Karınca Yuvasını Dağıtmamak’ta çocukluğunu, tutuklanma hikâyesini, şiirinin arkasında yatanları, hayata bakışını ve adalet arayışını sahici bir şair duyarlılığıyla, yalın ve bir o kadar da sarsıcı biçimde anlatıyor.

Kimsesizler Cumhuriyeti

İsmail Saymaz, tarikat ve cemaatlere terk edilen eğitim alanındaki ihmalleri, kamu görevlilerinin dinî gruplara yol vermesini ve nihayet yoksul aile çocuklarının dramını gözler önüne seriyor.

Ankara, Mon Amour!

Ankara, Mon Amour!  üst üste asılınca ertesi gün daha iyi ısıtan paltoların  cepli basma elbiselerin  dualarla ekilen simit ağaçlarının  üç tam bir paso’nun  troleybüs hızında giden bir hayatın  Zümrüt Pastanesi’nin ve Alemdar Sineması’nın  sabahtan öğlene bir yağmurla değişiveren dünyaların  ikindi sessizliklerinin ... Bize vaat edilenler de bunlar değil miydi zaten?

Tarihi Yargılıyorum

Dünyanın neresinde, ne zaman doğmuşsak doğalım, annelerimiz, babalarımız, dinlerimiz, devletlerimiz bize bir geçmiş giydiriyor. Onlar giydirdikçe biz de ha babam giyiniyoruz. Çoğumuz, geçmişin elbiselerini günümüz terzilerinin dikmesini yadırgamadan kabullenmekle kalmayıp, elbiselerimizi bedenimizden ayırt bile edemiyoruz. Tarihimize nasıl baktığımızı gözden geçirdiğim bu kitapta kendimizi yargılamamızı yargılıyorum. Tarihimize bakıp “Biz buyuz,” diye sunulanları sorguluyorum.

Medeniyet, Kültür, Sanat
Uçmakdere Yazıları - 3

Gündüz Vassaf, “Uçmakdere Yazıları”nı bir araya getirdiği Türkiye Sen Kimsin? ve Kimliğimi Kaybettim, Hükümsüzdür!’den sonra Medeniyet, Kültür ve Sanat’ta da insanlığın evrensel soru ve sorunlarından yola çıkarak yeni sorular soruyor, alışılagelmiş cevaplarla yetinmiyor. Medeniyet, kültür ve sanat kavramlarına değişik açılardan yaklaşarak farklı biçimde düşünme ihtimallerinin kapılarını açan Vassaf, okurunu bir kez daha sorgulamadan, düşünmeden inanmamaya çağırıyor…

Yüzbaşının Kızı

Yüzbaşının Kızı, modern Rus edebiyatının kurucu figürlerinden Puşkin’in belgesel gerçekçilik konusundaki mahareti ile kişisel öykülere açılan hayal gücü zenginliğini benzersiz bir şekilde birleştiren, eşine az rastlanır bir tarihsel roman.

Lili ve Yedi Çocuğu: Hayvanları Çoook Seviyorum! - Veli

Veli hayvanları çok sever. Kedileri okşar, köpeklerle koşar, balıkları besler… büyük bir coşkuyla! Bir gün annesiyle hayvanat bahçesine gittiğinde, çok sevdiği hayvanların akrabalarıyla tanışır: kedinin amcası aslanla, köpeğin dayısı kurtla, balığın yengesi yengeçle. Onlar Veli’yi sever bu defa, büyük bir coşkuyla…

Lili ve Yedi Çocuğu: Hepsi Benim! - Foli

Foli paylaşmayı hiç sevmez. Oyuncaklarını, kitaplarını, giysilerini, yiyeceklerini hep kendisine saklar. Bir süre sonra bakar ki oyun oynarken tek başına, kitap okurken tek başına, kat kat giyinirken tek başına, hapur hupur yemek yerken tek başına… Ne eğlence kaldı şu hayatta?

Lili ve Yedi Çocuğu: Dondurma Yok Mu? - Peli

Peli dondurmayı çok sever, sürekli dondurma yemek ister. Annesi de sürekli onun sevebileceği tarifler yaratmaya çalışır, ama Peli hiçbirini beğenmez. Sonunda aç duramayacağını anlayınca, mutfakta keşfe çıkar… "Büyümeye" dair "büyük" sorunlari işleyen renkli ve eğlenceli bir çocuk dizisi.

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku, İtalyan Yokuşu’ndan aşağı, rüzgâra asılıp Tophane’ye inen roman.

İtalya Seyahati

İtalya Seyahati Alman edebiyatının en büyük ustası Goethe’nin rüyalarının ülkesi İtalya’ya yaptığı yolculuğun gezi notlarını bir araya getiriyor.

Harika Bir Uçurtma!

Tülin Kozikoğlu’ndan arzular ve ihtiyaçlar, alışveriş ve tüketim alışkanlıkları üzerine yine muziplik ve kahkaha dolu bir hikâye.

Kırmızı ve Siyah

Psikolojik romanın kurucusu Stendhal, Fransız Restorasyonu’nun siyasi tartışmaları ortasında, dinî eğitimiyle, aşklarıyla, ihtiraslarıyla dünya edebiyatının en önemli karakterlerinden Julien Sorel’i yaratıyor.

Akıntıya Karşı
Ermeni Soykırımında Emirlere Karşı Gelenler, Kurtaranlar, Direnenler

1915’te emirlere karşı gelerek Ermenileri ölüm yolculuğundan kurtarmaya çalışan devlet memurları, din adamları, aşiret reisleri, köy ağaları ve sıradan insanlar da vardı. Akıntıya Karşı bu insanların hikâyelerini aktarırken, bu tür araştırmalarda karşılaşılabilecek sorunları ve tuzakları da hassasiyetle ele alıyor.

Din, Şiddet ve Aidiyet
Türkiye'de Hizbullah

Hizbullah, Türkiye’nin Kürt coğrafyasında, 1990’larda kıyıcı bir şiddet uygulayan bir gizli örgüttü, daha sonra bir sosyal harekete ve siyasî partiye dönüştü. Hâlâ kapalı bir yapı; dışarıdan bakanlarda genellikle korku uyandıran bir imgesi var. Mehmet Kurt, Hizbullah’ın karanlıktaki dünyasına güçlü bir ışık tutuyor. Hizbullah’ın ideolojik, politik ve örgütsel ortamının ayrıntılı bir resmini çizmekle; din anlayışı ve şiddete bakışı mercek altına almakla kalmıyor aynı zamanda örgüt içindeki grup aidiyetinin ve dinamiğinin canlı bir tasvirini de görüyoruz.

"Korkuyu Beklerken" Gelenler
Oğuz Atay Öyküleri Üzerine Yazılar

Oğuz Atay’ın Türk edebiyatının bir klasiği haline geldiği aşikâr. Yazarın adı bu kadar anılırken, eserlerine bu kadar gönderme yapılırken, karakterleri neredeyse meşhur birer isim haline gelmişken Atay’ın öykücülüğü üzerinde yeterince durulmadığı ve hatta öykülerinin ihmal edildiği düşüncesiyle gerçekleşen bir sempozyumun ürünü “Korkuyu Beklerken” Gelenler.

Selânik 1850-1918

Bu kitapta Selânik’in “altınçağı” olan dönem ve bu dönemin sona erişiyle ilgili farklı bakış açıları, değişik kesitler bulacaksınız.

Popüler Siyasî Deyimler Sözlüğü

Gündelik siyaset, simgelerle, sloganlarla, deyimlerle, sembolleşmiş tarihlerle veya rakamlarla yürüyor. Hele toplumsal iletişime jestlerin ve dolaylı anlatımların hâkim olduğu Türkiye’de, böylesi mecazları ve deyimleri dikkate almayan bir siyasî tarih eksik demektir.