Adorno'nun düşüncelerinin ufkunda, kültür ve sanat yönetiminin zamanımızdaki baş döndürücü yükselişini izleriz. Adorno kültür endüstrisinin gidişatını da, yol açtığı tehdidi de açıkça görmüştür.
Adorno “Kültür Endüstrisi” kavramını Nazizm sona ererken ortaya atar (1944). Yıllar sonra bu kavrama geri dönerek “Kültür Endüstrisine Genel Bir Bakış” makalesini yazar (1963). Bu arada “Kültür ve Yönetim” üzerine düşüncelerini de yayınlamıştır (1960). Bu kitapta derlenen yukarıdaki üç yazı, gerek kültür kuramı, gerekse kültürel hayatın dönüşümü konusundaki eleştirel çalışmaların vazgeçilmez kaynaklarını oluşturur. 19. yüzyılda, Endüstri Devrimi'nin akılcılığına karşıt bir anlamda tanımlanan sanatın nasıl giderek maddi üretim süreçlerine ve onları yöneten akla yenik düştüğünü anlatırlar. Endüstriyel mantığın ve bürokratik işletme disiplinlerinin denetimine giren modern sanatın özerkliğini ve eleştirelliğini yitirmesini incelerler. Adorno'nun düşüncelerinin ufkunda, kültür ve sanat yönetiminin zamanımızdaki baş döndürücü yükselişini izleriz. Adorno kültür endüstrisinin gidişatını da, yol açtığı tehdidi de açıkça görmüştür. En kötümser tahminlerinin zamanla gerçekleşmesi, kültür endüstrisi üzerine yazdıklarının, rahatsız edici de olsa, ne kadar çağdaş olduğunu gösterir.
Frankfurt Okulu ya da "eleştirel kuram" olarak bilinen düşünce okulunun en önemli mensuplarındandır. Frankfurt Üniversitesi'nde (bugünkü Goethe Üniversitesi) felsefe, müzikoloji ve sosyoloji eğitimi aldı. Alban Berg'le kompozisyon üzerine çalıştı., dönemin en önemli eleştirmenlerinden Siegfried Kracauer'la Kant metinlerini inceledi. Frankfurt Okulu'nun diğer önemli figürlerinden Walter Benjamin ve Max Horkheimer'la üniversite yıllarında tanıştı. Benjamin'le bu yıllarda başlayan ve her ikisinin düşüncelerini karşılıklı olarak etkileyen yazışmaları, 1940'ta Benjamin'in ölümüne dek devam etti. 1925'te Viyana'ya giderek Arnold Schönberg ve Anton Webern gibi avangard bestecilerle çalıştı, Schönberg'in "yeni müziği" üzerine incelemeler kaleme aldı. Frankfurt'ta Kierkegaard üzerine tamamladığı tezinin ardından üniversitede ders vermeye başladı, ancak Nazilerin iktidara gelmesiyle birlikte babasının Yahudi olmasından ötürü 1934'te İngiltere'ye gitmek zorunda kaldı. Horkheimer'ın idaresinde olan ve Nazi rejimi yüzünden New York'a taşınan Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü'nün Zeitschrift für Sozialwissenscahft dergisinde yazıları yayınlandı; özellikle "Caz Üzerine" (1936) adlı metni, daha sonra Horkheimer'la geliştirecekleri "kültür endüstrisi" eleştrisinin nüvelerini içeriyordu. 1938'de Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü'nde çalışmak üzere New York'a göç etti. ABD'de geçiridği yıllarda, Horkheimer'la birlikte Aydınlanmanın Diyalektiği'ni (1944) yazdı; Avusturyalı sosyolog Paul Lazarsfeld'le kitle iletişim araçlarının etkilerini inceledikleri "Radyo Projesi" üzerine çalıştı; Dr. Faustus adlı romanı için Thomas Mann'a müzik danışmanlığı yaptı; azınlıklara yönelik önyargıları inceleyen ve aynı adla yayınlanan Otoriter Kişilik (1950) başlıklı araştırmayı yönetti. Savaşın ardından Frankfurt'a dönerek yeniden buraya taşınan Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü'nü yönetti. Önemli yapıtları, Philosophie der Neuen Musik (1949, Modern Müziğin Felsefesi); Dialektik der Aufklaerung (Aydınlanmanın Diyalektiği, Horkheimer'la, 1944, yeni çevirisiyle Kabalcı tarafından yayınlanacak); Minima Moralia (1951, Metis); Asthetische Theorie (1970, Estetik Kuramı)