"Toplum" için arama sonuçları

Oyunlarla Yaşayanlar (Ciltli Özel Baskı)
Tanzimat’tan bu yana sürekli değişen politik ve toplumsal değerler karşısında tutunmaya çalışan Türk okur-yazarının kara güldürüsü.
Her Şey Normalmiş Gibi
Farklı dünyalardan iki insan: Arda ve Lora. Onları zorlu bir ilişkinin ana karakterleri yapan şey ne olabilir? Tesadüf mü, yoksa ikisinin de varoluş hikâyesinde saklı bir sebep mi? Her Şey Normalmiş Gibi’de genç bir adamın gözünden bakıyoruz yaşadığımız kaotik günlere. Onunla birlikte hem sevdiği kadını tanımaya ve anlamaya çalışıyoruz hem de son dönemin siyasi ve toplumsal atmosferini yeniden gözden geçiriyoruz.
Milliyetçi Muhafazakâr Neslin Çatısı
İslâmi muhafazakâr dalganın 1980 Darbesi’nden sonra görünürleşmesi, İslâm’ın Türkiye siyasal hayatında 1980 sonrası bir olguymuş gibi anlaşılmasında büyük pay sahibidir. Ancak bir uyanışı veya dalgayı anlamak onun örgütlenmesini, toplumsal tabanını, öne çıkan figürlerini ve düşünsel köklerini takip etmeyi gerektirir. Mehmet Güldal, Milliyetçi Muhafazakâr Neslin Çatısı: İlim Yayma Cemiyeti (1951-1981) kitabında bu takibi yapıyor. İlim Yayma Cemiyeti’nin ortaya çıkmasını mümkün kılan tarihsel kesiti tartışırken, dindar/muhafazakâr nesil yetiştirme idealinin, reaksiyoner modernist anlayışının, öncü ve öncül şahsiyetlerinin teferruatlı tahlilini yapıyor. Böylelikle cemiyetin milliyetçi muhafazakâr bir çatı hüviyetini tespit ediyor.
Duygusal Olan Politiktir
Ayşegül Sandıkcıoğlu bizzat içinde bulunduğu, zamanını ve emeğini hasrettiği sendika deneyiminde kendisi gibi ayrımcılığa uğrayan, erkeklerden daha fazla çalışması beklenen, bakım emeği, eşitsiz iş bölümü ve benzeri angaryalar ve cinsiyetçi yaklaşımlar nedeniyle ikinci plana atılmaya çalışılan kadınların hikâyelerini, onların ağızlarından aktarıyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, en “sol” görünen yerlerde, sendikalarda dahi ne kadar yaygın ve yerleşik olduğunu gösterirken, daha eşitlikçi, daha kapsayıcı sendikaların hayal olmadığını, bu konuda belki de kadınlardan daha fazla erkeklere iş düştüğünü, elini taşın altına koymalarının zamanının çoktan geldiğini hatırlatıyor...
Nüfus İlkesi Üzerine Bir Deneme
Nüfus İlkesi Üzerine Bir Deneme, 1798’de yayımlandığında, insan nüfusunun geometrik artışına karşı gıda üretiminin aritmetik hızla artabileceğini öne sürerek karamsar bir gelecek perspektifi sunarak demografi, ekonomi-politik ve sosyal teori alanlarında önemli bir tartışma başlatmıştır. Nüfus artışını sınırlayan etmenler, yoksullara yardımın sakıncaları, bireysel özgürlüklerle toplumsal çıkar arasındaki gerilim gibi konularda Malthus’un öngörüleri, kitap yayımlandığı günden beri hem eleştirilmiş hem de yeniden yorumlanmıştır. Yoksulluğun Tanrı’nın koyduğu bir doğa yasasıyla belirlendiğini, doğal olduğunu iddia eden Malthus’un tezini Karl Marx, “proletaryaya karşı en acımasız savaş ilanı” olarak nitelendirmiştir. Charles Darwin ise bu kitabı evrim teorisinin ilham kaynağı olarak göstermiştir. Bugün de dünya nüfusu, gıda güvenliği ve ekolojik sınırlar üzerine yapılan tartışmalarda geçerliliğini koruyan bu klasik eser, siyasal düşünce tarihinin önemli metinlerinden biri olmaya devam ediyor..
Juette'in Tutkusu
Taşların Anlattığı’yla tanıdığımız Clara Dupont-Monod bu kez gerçek bir yaşam öyküsünden esinlenerek, henüz on üç yaşında zorla evlendirilen, istemediği halde çocuk sahibi olan genç bir kızın evlilik kurumuna, patriyarkaya ve ruhban sınıfına savaş açmasının hikâyesini anlatıyor Juette’in Tutkusu’nda. Herkesi karşısına alarak tüm toplumsal rollerini bir kenara iten Juette, kendi kurtuluşunu kendi elleriyle var ediyor, kimseye aldırış etmeden kendi yolunu kendisi çiziyor.
Amerika ve Amerikalılar
John Steinbeck, 20. yüzyılda yaşanan büyük çalkantıların toplumsal hayata etkilerini, insanları nasıl dönüştürdüğünü tartışıyor. Çevresinde olup bitenlere kayıtsız kalmamasıyla tanınan Steinbeck, hayatı boyunca gazetelere yazılar yazarak fikirlerini insanlarla paylaşmıştır. Onun en öne çıkan özelliği, ender rastlanan bir gözlem gücüne sahip oluşudur. Buna eşsiz bir üslup da eklenince, ortaya son derece özgün denemeler, mektuplar ve eleştiri yazıları çıkar. Yaşadığı yerlere dair anılardan arkadaşlarıyla olan ilişkilerine, Vietnam Savaşı hakkındaki tartışmalı fikirlerinden Amerikalıların yaşam tarzına dair övgülerine ve eleştirilerine uzanır bu yazılar.
Farklı Bir İslâm Tarihi
Esasen İslam zihniyet ve kültür tarihi ve heterodoksisiyle ilgili temel referans niteliğindeki eserleriyle bilinen Ahmet Yaşar Ocak, bu kitabıyla alternatif bir İslam tarihi perspektifi ortaya koyuyor. Farklı Bir İslam Tarihi, “eleştirisiz ve yorumsuz” hamasî tarih yazıcılığına karşı, merakı diri tutan, araştırıcı bir anlama çabası. “Teferruatın” berisindeki “dip dalgaları” görmeye dönük bir çaba...
Büyük Gelenek
20. yüzyılın en önemli edebiyat eleştirmenlerinden biri olan F. R. Leavis, Büyük Gelenek’te İngiliz edebiyatının zirve noktalarını oluşturan yazarların mirasını sorgular ve edebiyat eserlerinin insanlık durumu, ahlâki sorumluluklar ve toplumsal yapılar üzerindeki derin etkilerini inceler.
İnsan Hakları
İnsan Hakları, düşünsel kaynak niteliğinde, konuyla ilgili toplumsal ve hukuki çalışmalara ışık tutan, hukukçuların olduğu kadar, konuya ilgi duyanların da yararlanabileceği, geniş perspektifli bir kitap...
Karnım Zil Çalıyor!
Menekşe Tokyay, Karnım Zil Çalıyor! Bir Hak Olarak Ücretsiz Okul Yemeği’nde yalnız bir beslenme sorunu ve ona bağlı politika gereğini değil, aynı zamanda eğitimde fırsat eşitliği ve toplumsal kalkınma politikasının önemli bir parçası olan bir konuyu ele alıyor. Çocukluk yıllarında yetersiz beslenmenin yarattığı fiziksel ve zihinsel eksikliklerin kişinin yaşamında bütün gelişim sürecini etkileyen bir dip dalgası etkisi gösterdiğini artık bütün uzmanlar kabul ediyorlar. Menekşe Tokyay, çeşitli ülkelerdeki okulda öğle yemeği uygulamalarını, bunların finansman modellerini tanıtıp, Türkiye’de her çocuk için uygulanmasını önerdiği ücretsiz okul yemeğinin hayata geçme koşullarını ve bunun yaratacağı olumlu toplumsal sonuçları son derece açık biçimde gösteriyor.
Büyük Dönüşüm
İlk kez 1944'te "vahşi kapitalizm"in kalesi Amerika`da yayımlanan Büyük Dönüşüm şu cümleyle başlar: "Ondokuzuncu yüzyıl uygarlığı çöktü." Karl Polanyi'nin çöktüğünü ilan ettiği ondokuzuncu yüzyıl uygarlığının can damarı ve temel biçimlendiricisi, kendi kurallarına göre işleyen piyasaydı; emek, toprak ve parayı metalar haline getiren ve insan toplumlarını uluslararası düzeyde eşi görülmemiş bir kurumsal tekdüzeleşme içinde kendine kayıtsız şartsız bağımlı kılan piyasa sistemi…
Sağın Kasveti
Modern toplumun tarihin farklı kesitlerinde birbirinden ayırt edilebilir krizler içerisinden geçtiğini biliyoruz ve bugünden geriye doğru bakıldığında bunları çeşitli analitik araçlarla anlamlandırabiliyoruz. Fakat tarih akarken yaşanan krizi tanımlamanın ve anlamlandırmanın bir hayli zor olduğu da aşikâr. Bu nedenle cari krizin ne üzerine temellendiği (iktisat, maneviyat, din, post-materyalizm vb.) ve toplumsal yaşamı nasıl biçimlendirdiği canlı bir tartışma olmaya devam ediyor. Zafer Yılmaz’ın Sağın Kasveti: Otoriter Liderler ve Çalınan İsyan kitabı, her şeyden önce krizin tanımlanma biçimlerine esaslı bir itiraz. Muarızını da “bozan”, yani eleştirel düşünceyi de tanımladığı sorunun bir parçası kılan tuhaf krizler zamanının tanımlayıcı özelliklerini sergileyerek perspektif değişiminin zorunluluğunu ortaya koyuyor.
Bağlanma Korkusu
Aşk ilişkileri her zaman yoğun duygularla ve mutluluğu bulma ümidiyle başlasa da, bilinçdışı sebepler bazen tarafların yakınlık kurmasına izin vermez. Bu sebeplerin en başında da “bağlanma korkusu” gelir. Bağlanma korkusunun farklı dışavurumları olan “avcı”, “prenses” ve “duvarcı ustası” tiplerinin ortak davranış kodları nelerdir? Bağlanma korkusunu yönetmek mümkün müdür? Bu korkuyu tetikleyen durumlar nelerdir? Bağlanma korkusu yaşayan kişilerin eşlerini ilişkide ne bekler? İlişkiye “ne evet ne hayır” diyen biriyle yaşamanın bedeli nedir? Bağlanmaktan kaçan insanları, onlara âşık olmadan ve mutsuzluğa sürüklenmeden önce tanımanın yolları nedir? Bağlanma ile empati arasında nasıl bir ilişki vardır? Toplumsal hayat kişilerin bağlanma korkusu geliştirmesinde nasıl bir etkiye sahiptir? Psikoterapist Stefanie Stahl Bağlanma Korkusu’nda bu yıkıcı korkuyu tanımak, anlamak ve aşmak için atılması gereken somut adımları anlatıyor. Hem kurbanların hem partnerlerinin davranışlarını değiştirerek mutlu beraberlikler yaşamalarına destek olmak için yazılmış, tüm mağdurlara umut aşılayan bir başucu kitabı.
Osmanlı Anadolusu'nda Kızılbaş Aleviler
Osmanlı Anadolusu’nda iz bırakmış topluluklardan biri olan Kızılbaş Aleviler bilhassa resmî tarihyazımında yok sayılmış, akademik çalışmalarda ise yeterince araştırılmamıştır. Osmanlı Anadolusu’nda Kızılbaş Aleviler daha çok mistik ya da folklorik bir gözle değerlendirilen bu inanç topluluğunun kökenlerine iniyor, Anadolu’daki Sufilerin ve seyit ailelerinin izini sürüyor, Kızılbaş Alevi topluluklarının Bektaşilikle olan bağlarını inceliyor. Kızılbaş hareketinin oluşumuna dair alternatif bir anlatı sunan Ayfer Karakaya-Stump bu çalışmasında yalnızca arşiv kaynaklarıyla yetinmiyor, yürüttüğü saha çalışması sayesinde ulaştığı Alevi yazılı belgelerinden ve “ocak” olarak adlandırılan ailelerin sözlü tarihlerinden de yararlanıyor. Yazılı ve sözlü tarih kaynaklarıyla şekillenen bu kitap, Alevilik çalışmalarına yeni ve çığır açıcı bir katkı yapıyor.
Zeki ve Çevik
Zeki ve Çevik’te Şevket Furkan Erbay, siyasal ve toplumsal arka plana da bakarak Türkiye’de sporun tarihini anlatıyor ve bunu sadece “neticeye” değil “Hatice’ye” bakarak, sadece skorlarla değil, nice insan hikâyeleriyle harmanlıyor. Kitap, her on yıllık dilimini bir spor branşına odaklanmaya vesile ediyor - öncesiyle ve sonrasıyla devamlılıkları atlamadan: Cumhuriyet’in ilk on yılının merceğinde atletizm, 1930’larda binicilik, 1940’larda tenis, 1950’lerde güreş, 1960’larda bisiklet ve yüzme, 1970’lerde boks, 1980’lerde Uzakdoğu sporları ve halter, 1990’larda basketbol, 2000’lerde futbol, 2010’larda voleybol var. Ve son olarak, çıkıştaki branşlar: Okçuluk, jimnastik, atıcılık...
Türkiye'de Ulaştırmanın Siyaseti
Siyaset, devlet ve sermaye arasındaki ilişkiye odaklanan Ahmet Cemal Ertürk’ün çalışması, Cumhuriyet Türkiyesi'nin ulaştırma alanındaki siyasi uygulamaların yol açtığı ekonomik ve toplumsal dinamikleri inceleyen kapsamlı bir kaynak...
Düzen ve Kalkınma Kıskacında Türkiye
Düzen ve Kalkınma Kıskacında Türkiye, devletin hep merkezde yer aldığı, iktisadi alanın bu siyasal bakışa göre çerçevelendiği, toplumsal talepler ya da çatışmaların devletin merkezî rolü dışında anlamlandırılmadığı bir tarihsel perspektifi odağına alıyor: Devlet ve iktisat kavramlarının, hem tarihsel hem de siyasal olarak nasıl tekrar tekrar kurgulandığını ihmal etmeden…
Selçuklular
Selçuklular-Siyaset, Toplum, Kültür Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar genişlemiş bir imparatorluğun ideolojik temellerinin yanı sıra, Selçuklu iktidarının temsillerine, göçebeler ve yerleşik halk arasındaki ilişkilere, dönemin hukuk anlayışına, kervan yollarının, kütüphanelerin toplumu nasıl şekillendirdiğine odaklanıyor. Selçukluların güçlü dönüşümünü anlatırken, toplumsal tarihini ihmal etmiyor, kentleşme sürecine, edebi ve mimari gelişime de ışık tutuyor. Christian Lange ve Songül Mecit’in derledikleri ve A.C.S. Peacock, C. Edmund Bosworth, Carole Hillenbrand, D.G. Tor, Daphna Ephrat, David Durand-Guédy, Jürgen Paul, Massimo Campanini, Robert Hillenbrand, Scott Redford, Vahid Behmardi ve Vanessa Van Renterghem’in katkı sundukları bu çalışma Selçuklu araştırmalarına yeni bir boyut kazandırıyor.
"Biz Erkekler"
"Biz Erkekler”, modern Türkiye’nin inşa sürecinde siyaset, düşünce hayatı ve edebiyatta erkeklik anlatılarının analizini yapıyor. Kemalist modernleşmenin “yeni adam”ları (Yakup Kadri, Peyami Safa, Ahmet Ağaoğlu, İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, Mavi Anadolucular), İslâmcılar (Necip Fazıl, Nurettin Topçu, İsmet Özel), ırkçı-militarist milliyetçiler (Ömer Seyfettin, Nihal Atsız, Esat Mahmut Karakurt), “erkeklikten muaf” olma iddiasındaki solcular (Şefik Hüsnü, Zekeriya Sertel, Hikmet Kıvılcımlı) nasıl erkeklik imgeleri kurdular? Zihin açıcı olduğu kadar okuma ve keşif zevki veren bir derleme.
Carol
Patricia Highsmith’in ikinci romanı Carol, 1950’lerin muhafazakâr atmosferinde, yayıncısı tarafından reddedilmişti. Highsmith kitabını, Claire Morhan takma ismiyle ve Tuzun Bedeli (The Price of Salt) adıyla başka bir yayınevinden yayımlatmıştı. Okurların mektuplarla müthiş bir destek verdiği kitabını ancak 1990 yılında kendi ismiyle yayımlayabildi. Bir yasak aşk hikâyesi olmanın ötesinde, Carol toplumsal normlara meydan okuyan, cesur bir özgürlük çağrısı.
Üfürükçüler, Cinciler, Falcılar
Ömer Obuz, Osmanlı İmparatorluğu’ndan erken Cumhuriyet’e -hatta bugüne- kadar uzanan bir yelpazede üfürükçülerin, cincilerin, falcıların toplumsal konumlarını ve itibarlarının kaynaklarını, gündelik hayata ne ölçüde etki ettiklerini titiz bir çalışmayla ortaya koyuyor.
Uzun Vadi
Hem verimli tarım topraklarını, hem de çölü andıran düzlükleri barındıran uçsuz bucaksız bir coğrafyaya dağılmış sıradan insanların zayıflıklarını da, güçlerini de keskin bir gözlem gücüyle, betimleme ustalığını konuşturarak anlatıyor John Steinbeck. Hayalleri ile hüsranları arasında sıkışıp kalmış köylülerin, işçilerin, küçük kasaba insanlarının hikâyelerini benzersiz anlatım tarzıyla bir araya getiriyor, her öyküde tekdüze hayatların içindeki trajediyi, umudu ve insaniyeti ustalıkla yansıtan toplumsal hicivler inşa ediyor.
Hep O Şarkılar Geliyor Aklıma
Şenol Morgül, bir yandan, 1970’lerin Rizesi’ndeki devrimci hareketi anlatıyor. Sadece siyasi bir hikâye olarak değil, toplumsal bir hikâye olarak, bir arkadaşlık hikâyesi olarak... O siyasiliğin içinde, Karadenizlilerin kendileriyle ve hayatla alay edişi de var üstelik: “Devrimimiz mizahi bir devrim olacaktı!” Aynı zamanda “müzikal” bir hikâye, bu. Akrabalık kuran şarkıların, türkülerin, marşların, horonların hikâyesi. Rize’nin ilk caz orkestrası “Los Lazikos”tan Rize’nin ilk kadın kemençecisine, elli yıldır tükenmeyen devrimci şarkılara.