Çağdaş Türkiye Edebiyatı e-Kitaplar - 4. sayfa

Labirent

İntihar etmek isteyen genç bir müzisyen, gözünü hastanede açar. Hiçbir şey anımsamaz, şarkılarını bile. Toplumsal bellek ile kişisel belleğin birbirine karıştığı, her şeyin ölü bir tarihin parçası haline geldiği yerde, kuşku duymadığı tek gerçek vardır: Kaburgası kırık bedeni. Kendisine benzeyen bir kentte, unutmanın lanet mi yoksa lütuf mu olduğunu bilmeden, çıkış arar. Saatler, aynalar, deniz fenerleri. Labirent, yüzeyde hüzünle akan, derinde keskin akıntılara kapılan bir yeni çağ romanı.

İyiyi ve Kötüyü Bilme Ağacı

İyiyi ve Kötüyü Bilme Ağacı, Birinci Dünya Savaşı esnasında Erbil’e yerleşmeye karar veren bir İskoç askerin hatıratından kurgulanan gerçek hayat hikâyesi… Aşkın ve savaşın, iyiliğin ve kötülüğün,dostluğun ve husumetin romanı…

Cadı

Oylum Yılmaz, gidişi, gelişi ve kendisinden arta kalanı, istenmeyen bir kadını anlatıyor. Dünya, hatırlanmayan masallarla bir bir eksiliyor.

Cümbüşçü Karıncalar

Cümbüşçü Karıncalar göçlerle, sürgünlerle başkalaşan bir Avrupa kentindeki yeryüzü karıncalarının romanı; umudu ve mutluluğu pay etme kavgası.

Evvel Zaman

Bir filmi doğuran, onun oluşumuna refakat eden gözlemlerin,düşüncelerin, duyguların, kısacası bir film deneyiminin kaydını tutuyor Ercan Kesal. Bu deneyim içinde filmin ve senaryonun nasıl canlı bir organizma gibi evrildiğini görüyoruz.

Durmadan Leyla

Durmadan Leyla, yarım kafiyeli, hafif terbiyesiz ve kırık bir fars. İsmi lazım değil bir dişinin seyrü sefer zamanları. Sarmaş salaş uyuyan ve uyanan kahkaha.

Dünyadan Aşağı

Gaye Boralıoğlu, su gibi akan berrak bir dille, seneler sonra dahi konuşulacak yeni bir roman karakteri resmediyor, sıradışı ve yanıbaşımızda.

"Aslında..."

“Sinemanın atına binmiş, edebiyatı kırbaç yapmış” bir yazarla söyleşiler… Hekim sıfatıyla hastalarının, yazarlığıyla Anadolu’nun sır kâtibi olan Ercan Kesal, edebiyatla ilgili, eserleriyle ilgili, memleketle ilgili, hal-i pürmelâlimizle ilgili, taşrayla ilgili, insan halleriyle ilgili, umut ve direnişle ilgili, ahlâkla ve vicdanla ilgili, sinemayla ilgili sohbet ediyor bizimle.

Uyku Sersemi

Hakan Bıçakcı, kaybolan maziyi, vinçleri, kamyonları, sahte ay ışığını, uykusuzluğu, kötü rüyaları anlatıyor. Görünmez elin hırsla yırttığı sayfalar...

Hayriye Hanım'ı Kim Çaldı?

Figen Şakacı, Bitirgen’le başlayan Pala Hayriye ile süren üçlemesini Hayriye Hanım’ı Kim Çaldı? ile tamamlıyor. Bir ömrü anlatıyor, bir kadının varlığını, yokluğunu, izlerini, cümlelerini, gürültüsünü...

Deli Bal - Kanatları Ölü Açıklığında

Pelin Buzluk’un biri Yaşar Nabi Nayır diğeri Selçuk Baran Öykü Ödülü almış iki kitabı bir arada…

Çay Güzeli

İsmail Saymaz, Ovit Dağı’nı aşmaya çalışanların, aşıp da hayata iyi kötü tutunanların izini sürmeye çağırıyor bizi. Çay Güzeli, siyah beyaz fotoğraflarda başka renklerin de olduğunu gösteren hikâyeler.

Kırgınlığın Kuytusunda

Kırgınlığın Kuytusunda, başka başka hayatların ürpertisinin, aşktan ve hoyratlıktan yükselen kalp seslerinin hikâyeleri. Sedef Betil, kımıltıları, serinliği, küçük ve büyük kara bulutları anlatıyor. Hepimiz bir kozanın içinde yaşayabiliriz.

Kıymetli Şeylerin Tanzimi

Alışılmış bıkkınlıklar, küçük ve sıradan kıyıcılıklar, avuntular, fısıltılara kananlar… Kıymetli Şeylerin Tanzimi, bir aile tarihi, soluk ve pırpır eden bir ışığın altında geçen hayat muhasebesi… Sezen Ünlüönen duman gibi hafif, merakla ve sessizce geziniyor evin içinde...

Ah Mercimeğim

Ah Mercimeğim, en olmayacağı olur eden sebatkârlığın hikâyeleri. Aşkın ve tutunmanın halleri… Mustafa Çiftci’nin yeryüzüne iyilikle bakan masalsı dünyasından… Taşranın ağrıları, heves ve rüyaları…

Aşkın Yedi Menzili

13. yüzyılda, Diyarı Rum’da Tebrizli Arif’in, Taşbek Baba’nın, Porine’nin, Mahperi Sultan’ın iç içe geçen yolculuğu… Başka türlü Müslümanlarla, ruhban sınıfını kabullenmeyen Hıristiyanların yol arkadaşlığı… İsa’nın çocukları, Ali’nin çocukları için yas tutuyor, mumlar yakıyor… Aşkın Yedi Menzili, ezber bozanların hikâyesi… Aşkın ve adaletin romanı… Haluk İnanıcı, çitlembik ağacının gölgesinde gördüğü düşleri anlatıyor… Fısıltıları dillendiriyor…

Sinemayı Seven Adam

Sinemayı Seven Adam sadece bir insanın hikâyesini anlatmıyor; insanların yaptıkları “iyi” işlerle kendi hayatlarını olduğu kadar başkalarının hayatlarını da nasıl zenginleştirdiğini gösteriyor…

Yavaş Tren

Sıdıka, Sıkılhan, Lezzet Lalesi, Sarı Dobra, Bilim Güncesi ve Yavaş Tren öyküleri... “Yavaş trenin penceresinden son kareler bunlar: Demir tozuyla işlenmiş sarı istasyon binaları, camları çiçekli, ufak bahçeli demiryolcu lojmanları, ahşaptan dev banklar... Tren süzülürken adeta ağır ağır içlerinde dolaştığın Kumkapı meyhaneleri, balıkçılar, hat boyu, henüz King Kong kakası-insan konservesine dönüşmemiş rengârenk küçük şehir evleri, içinde ışıklar oynaşan son insan yuvaları...”

Müptezeller

Müptezeller, uğultuların, yoksunluğun ve kaybeden delikanlıların romanı. Lime lime, ufalanarak. Emrah Serbes, kenarların soluğunu, dünyaya katlanamayan, kendine gömülen çocukları haykırarak anlatıyor.

Berber

Berber, bir katilin hikâyesi, uzun bir kıyametin, karanlık bir kuytunun... Tayfun Pirselimoğlu’ndan ustaca yazılmış bir muamma, bir kara roman.

Işıkla Karanlık Arasında

Işıkla Karanlık Arasında Türkiye sinemasının “ustasız ustası” Lütfi Ö. Akad’ın anıları, aynı zamanda sinemaya duyulan tutkunun kitabı…

Cin Aynası

Ercan Kesal “kendi kendimizle derdimizin” sır kâtipliğini yapıyor. Peri Gazozu kitabının izinde, insan halleri üzerine sohbet ediyor okuruyla. Ahlâkın “utanmayı bilmek” demek olduğunu bilerek, “çocuk aklının” safiyetini severek, rüyalarını kalbine sorarak…

En Eski Yüz

Pelin Buzluk, şehrin en koyu gecesinin öykülerini yazıyor En Eski Yüz’de. Kuruyan, gelip geçen. Doğan güne karşı. Hayat, izbe bir meyhanede tek başına bir kadın…

Karahindiba

Sinan Sülün, işsizliği, çeyrek biletleri, bir pelikanın ürperen tüylerini, uzun yolu, eski tanışları, inmeyen şişlikleri anlatıyor.