Amat
Kıyıda ise üç direkli, iki güverteli ve 58 toplu bir kalyon, o karanlıkta usturmaçalarını puta edip iskeleye palamar vermişti. Yelkenlerin sarılı olduğu serenler hisa edilmiş ve tez zamanda yola çıkacağını ilân için mizana direğine mavi bayrak çekilmişti.
NazêBir "Göçüş" Öyküsü
"Lâllar, işaretle konuşur. Sağırlar, duymadan konuşur. Körler, görmeden konuşur. Kadınlar, ağıtlarla konuşur..."
Bir göç hikayesi: Kürt aşiretlerinin, Irak-İran-Türkiye arasında, oradan oraya göçleri; göçte savrulanlar hayatlar...
Nazê'nin anlatısını ve hayatını İrfan Aktan, maharetli röportajcılığıyla kuşatıyor.
Canip Yıldırım'la SöyleşiHevsel Bahçesinde Bir Dut Ağacı
Canip Yıldırım’ın hayat öyküsü, Cumhuriyet’ten bu yana Kürtlerin ve Türklerin yaşadığı tüm dönemlerin de çok canlı bir tanıklığı: İttihat Terakki dönemi, Ermeni katliamı, Cumhuriyet’in kuruluş yılları, Şeyh Sait hareketi, Ağrı Dağı isyanı, Dersim katliamı, tek parti dönemi, DP dönemi, 492lar davası yılları, 1960 askeri cuntası, TiP, KDP ve DDKO dönemleri, 12 Mart 1971 askeri cuntası.
Radyo Konuşmaları - Hoş Geldin Ölüm
Sevgi Soysal’ın ilk kez okur karşısına çıkan metinleri: BBC radyosunda yaptığı konuşmalar. Yazarın kanser tedavisi için gittiği Londra’da yaptığı bu konuşmalar da, tıpkı son romanı Hoş Geldin Ölüm gibi yarım kalmış...
Mektuplaşmalar
Memet Baydur (1951-2001) yirmi üç oyunu, kısa öyküleri ve denemeleriyle yazınımıza yepyeni bir üslup getirmiştir. Okurları ve oyunlarının izleyicileri onun yazdıklarında yeni bakış açıları, sanatla ahlâkın birlikteliğinden doğan bir incelik, çok zeki bir mizah ve derin bir duyarlılık bulurlar. Cevat Çapan, Baydur’un oyunlarının en belirgin özelliğinin diyalogları olduğunu, tiyatrosunun inceliğinin “kalın hatlı bir eylemselliktense, kişiler arasındaki konuşmalarla derdini anlatmasında” gizlendiğini söyler.
Dublörün Dilemması
Murat Menteş, okumacı, tartışmacı, kavgacı, yani kışkırtıcı bir yazar arkadaşım. Onunla çekişirken çiçek açarsınız. Yazarlık macerasını ben de merakla izliyorum. Peşinen söyleyeyim, fiktif, tümden hayal ürünü metinler sevmem, fakat Murat Menteş’in birbiri peşi sıra kurduğu cümlelerin gücü, benim kendimce şikayetimi kuruntuya dönüştürdü. Ben, Murat’ın yaşındayken kelimelerle kasap gibi boğuşuyordum; Murat aksine, kelimeleri kırbaçlayıp cümleler içinde düzene sokuyor ve bunu pek mahirce başarıyor.
Türk ve Yunan Romanlarında"Öteki" ve Kimlik
“Öteki” kavramı sosyal bilimlerde yeni bir kavram sayılır. Komşuluk ise, çok eskidir... En yakın komşular çevrelerindeki sorunlarla en yakın temasa sahiptirler ve farkında olmadan birbirlerine ayna tutarlar. Durumu en veciz bir biçimde anlatan “tencere dibin kara” deyimini ilk kitabına ad olarak seçen ve iki ülke ilişkilerini ele alan bu önemli eseri ile tanınan Herkül Millas, Türk ve Yunan Romanlarında “Öteki” ve Kimlik adlı yeni çalışmasında ise, Türk edebiyatının çeşitli safhalarında Yunan/Rum kimliğine biçilen kaftanı etüd ediyor.
İsyan Sürgünleri
“Diyarbekir Diyarım, Yitirmişem Yanarım”dan sonra Şeyhmus Diken bu kitabında da eski Diyarbakırlılarla sohbet ediyor, Diyarbakır’ın hikâyesini anlatmaya devam ediyor.
Bu sefer anlatılanların merkezinde 1925 Şeyh Said İsyanı ve sonrasında yaşanan sürgünler, yerinden yurdundan edilmeler, gurbette kurulan yeni yaşamlar, aflar, geri dönüşler var.
Acemi Eğitimi
Ben Elazığ’da, babamın kıyamet öncesini yaşamış olduğu yeri aradım. Ve o özel kadınlar, duyarlı yazarlara binip gittiler… 1963’te doğmuş bir insanın 2005’te yazdığı anılar başka türlü olabilir mi? Sanmıyorum.
Bir Akdeniz Kedisinin Hatıraları"Doli'yi Hatırlıyor musun?"
Doli bir delikanlı. Doli Akdeniz’li. Doli bir kedi. Hayrettin Amca, Dolores, Gizem, Paçavra, Çikin, Güzel Romedyos, Lale, Viyan, Adsız, Kılark ve diğer kedilerle ve biraz da insanlarla birlikte hayatın küçük, ama büyük sırlarını çözmeye çalışıyor. Elimizde Doli’nin günlüğü, arkamızda Kaş güneşi, önümüzde Akdeniz mavisi hayat detektifliğine doğru sessiz, sıcak ve mavi bir yolculuğa çıkıyoruz.
Çöplük
Yazarına süphelerinin kaleme aldırdığı bu roman gerçek bir çöplük! Bulduklarımızla, tutup çıkardıklarımızla mutlu olacağımız, merak ve ilgi uyandırıcı, pis, şaşırtıcı, sarsıcı.
Bizim Büyük Çaresizliğimiz
İki yakın arkadaşın aynı kadına âşık olması ve kahvaltıda peynirin üzerine reçel sürebilme iştahı.
Enişte Gözüyle Bodrum... ve diğer hoş öyküler
Dalavera Memet’in Bodrum Tarihi’nin tadı damağında kalanlar için, tatlı niyetine.
Küçük Hayat Ansiklopedisi
Yanınızdan geçen delikanlının bir mucit olma olasılığını; bir alışveriş merkezinin önünde dikilen orta yaşlı adamın, bizim de bir parçası olduğumuz caddeyle ilgili düşlerini ve korkularını; tatile giderken geçtiğimiz bir kasabanın yegâne caddesindeki kahvede pinekleyen iki kişinin hikâyelerinin uluslararası ticaretle ilgili başka bir hikâyenin parçası olabileceğini aklımıza düşürüyor.
Sinema Yazıları
Memet Baydur çok yönlü bir sanatçıydı. Sinema, müzikle birlikte, onun tutkunu olduğu sanatların başında gelmiştir hep. Baydur, sinemayı bir amatör gibi sevdi, bir profesyonel gibi araştırdı, bir düşünür gibi değerlendirdi.
Ayşegül Boşanıyor
“Hadi bakalım Ayşegül Hanım, hayırlı olsun. Çok istiyordun boşanmayı, al boşanıyorsun işte. Şimdi ne yapmayı düşünüyorsun peki? Bütün evleri bedava, işyerlerini de kucak açmış kocaman maaşlarla seni mi bekliyor sanıyordun? Nafaka almak zorundasın çocuğunla beraber yaşamak istiyorsan. Deniz’in düzeni bozulmamalı.”
Ruh Hastası
İki romancının rekabeti nereye kadar gidebilir?
Birbiriyle ilişkisiz gözüken olaylar, ya bizim göremediğimiz incecik iplerle birbirine bağlıysa? Ya bu bağların ilkeleri zannettiğimizden daha basitse? Ya biz de çözmeye çalıştığımız bu şifrenin bir parçasıysak üstelik!..
’60’lı yılların “masum” arkaplanında geçen bu masalsı romanın kahramanlarını beyazperdedeki yüzlerinden hatırlayacaksınız.
Ev (1946-1954)
“Filistinli Ebu Suut el Haravi, ‘evinden kaçmaya zorlandığın için utanma’ diyor. Türkçede tam öyle değil ama birçok dilde ‘ev’, yaşanan yurdu da temsil ediyor. Gittikçe azalan aile fertlerinin birlikte yaşadığı aile ocağını terk edeli yaklaşık otuz beş yıl oluyor. Neredeyse on beş yıl geçecek, ‘yurt’ anlamındaki ‘ev’den kaçmak zorunda kalışımın üzerinden.
Tutkulu Perçem
Tutkulu Perçem, gerçekliğin sıkıcı ve bunaltıcı kurgusuna düpedüz “dil” çıkartarak başkaldıran, önüne çıkan her şeye bir tekme atar gibi yaparken aslında hepsine takılan, düşecekken yazıya tutunup yürüyen ve çaktırmadan giden Sevgi Soysal’ın yola çıkış öyküsüdür.
Dönemeçte
Tarık Buğra bu romanında Türkiye’nin tek parti egemenliğindeki cumhuriyetten çok partili rejime, “demokrasi”ye geçiş aşamasını, Cumhuriyet döneminin kavşaklarını ele alan öteki romanlarında olduğu gibi, yine Anadolu taşrasından, oraya özgü insanların dünyasından ele alıyor. Ancak bu kez, daha önce mağduriyet hallerinde, hırpalanan, bastırılan yanları ile tipleştirilen bu insanların, DP’nin harekete geçirdiği bireysel kâr, kazanç, girişim, hırs ve saikleri ile sarmalanmış portreleri ön plandadır.
Işıltılı Venüs
...Âşık olmak için insanın karşısındakinden neler beklediğini bilmesi, hiç değilse hissetmesi gerekmez mi? Tamam aşk sevilme beklentisidir ama sevginin sunuluşu değil midir asıl önemli olan? Niye durup dururken Selim’den beni sevmesini bekleyeyim ya da onu sevmeyi dileyeyim. Aslında nasıl sevilmek istediğimi bile bilmiyorum.
Yağmur Beklerken
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminin ilk safhasını noktalayan Serbest Fırka denemesi... 1929 büyük ekonomik buhranı ve buna eşlik eden ağır kuraklık tehlikesi. Şeyh Sait ve ilk Dersim isyanları bastırılmış, Takrir-i Sükûn yasaları ile her tür muhalefet ezilmiş, dağıtılmış, “Atatürk devrimleri” yürürlüğe girmiştir. Yağmur Beklerken’de Tarık Buğra Serbest Fırka denemesi/girişimi ekseninde bütün bu gelişmelerin Anadolu taşrasındaki sonuç ve yansımalarını konu edinirken aslında on yıllık Cumhuriyet’in bir bilançosunu da yapmaktadır.
Firavun İmanı
Firavun İmanı’nda Tarık Buğra, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in kuruluşu sorunsalını bu kez Sakarya Savaşı arefesi ve hemen ertesi dönem bağlamında romanlaştırıyor. Kahramanları yine “sıradan” halk veya dönemin ikinci, üçüncü plandaki kişilerini temsil eden tipler. Roman Mustafa Kemal’in tartışılmaz liderliği etrafında şekillenen Cumhuriyet’in kurucu kadrosu ve onun iradesine karşı, bizzat Kuvayi Milliye hareketi içinden şekillenmekte olan milli-muhafazakâr hoşnutsuzluk, tepki ve muhalefetin şekillenişini konu alıyor.
Orhan Pamuk'u OkumakKafası Karışmış Okur ve Modern Roman
Yıldız Ecevit bu kitabı, her şeyden önce, modern romanın kurgu tuzaklarıyla dolu karmaşık dünyasında yolunu yitirdiğini düşünen okur için yazdığını söylüyor. Geleneksel okurla arası açık modern romana örnek olarak ise Orhan Pamuk’un Yeni Hayat’ını seçmiş. Avangard estetiğin ürünü bir romanı okumanın nasıl bir şey olduğu, bu çalışmada Yeni Hayat örneğinde deneyimleniyor, bir ‘açık yapıt’ı çözümlemenin mantığı ve ardında yatan felsefe gözler önüne seriliyor.