#azınlıklar Etiketindeki Kitaplar

Bir Zamanlar Kırklareli'de Yahudiler Yaşardı...
Kırklarelili Adato Ailesi'nin Öyküsü

Erol Haker bu araştırmasıyla hem bir ailenin hayatını hem de artık çok uzak bir geçmişte kalan bir yaşam tarzını gözlerimizin önüne seriyor. Yazar, aile mensuplarıyla yapılan mülakatlar üzerinden, beş kuşak boyunca Kırklareli’de yaşamış olan Adato ailesinin öyküsünü anlatıyor.

Cumhuriyet Döneminde
İstanbul Rum Patrikhanesi

Türkiye’nin Cumhuriyet tarihi boyunca tabu addettiği konuların başında gelen azınlıklar konusu, özellikle doksanlı yıllarla birlikte Türkiyeli araştırmacıların gündeminde eskisine oranla daha ağırlıklı bir yere sahip oldu. Genelde hâkim konumda olan ve defansif/milliyetçi kaygılarla konuyu ele alıp, ideolojik bir karşı duruşu korumaya çalışanların yanısıra, yeni kaynaklara, yeni yaklaşımlara kapı açan araştırmalar da var.

Henek

Henek, sadece bir anı kitabı değil. Roman tadında mizahi bir anlatı ve neşeli bir Diyarbakır güzellemesi. Berat Beran bize kendisini, ailesini ve yakın çevresini anlatırken öyle esprili bir dil kullanıyor ki, külfetli şehir yaşamının, yoksulluğun, ataerkilliğin, merkezin dışına itilmişliğin, umarsızlığın acılaştırdığı hayatı iyimserlikle resmediyor.

Osmanlı İmparatorluğu'nda Sosyalizm ve Milliyetçilik (1876-1923)

Lozan Antlaşması’na kadar “azınlık” olarak tanımlanmayan etnik ve dinî unsurlar; çerçeveyi biraz daraltırsak gayrı-müslim Osmanlılar hemen hemen bütün Batılılaşma akımlarında olduğu gibi sol fikir ve hareketlerin yayılmasında da öncülük etmişlerdi: Bugüne kadar ışıkla ve yazıyla gerektiğince buluşamamış, önemli bir tarih kesiti. Zürcher, Feroz Ahmad, Adanır, Dumont, Noutsos, Yalımov ve Ter Minassian'ın makaleleriyle...

Son Vapuru Kaçıranlar

Sait Hurşid’in hatıraları, Osmanlı’nın o büyük coğrafyasının parçalanışında, dört bir yana savrulanların değişik perspektiflerden anlattıkları “mare nostrum” hikâyelerinden birisi. Ama galiba, öznesi şimdiye değin okuduğumuz “mare nostrum” hikâyelerinden biraz farklı. Alıştığımız hikâyeler, kuşaklardır yaşadığı Anadolu’da birden yabancı ve azınlık durumuna düşen gayrımüslimlerin trajedileriyle ilgili.

Mahallemizdeki Ermeniler

Türkiye Ermenilerinin 20. yüzyıldaki serencamıyla ilgili son yıllarda birçok kitap çıktı. Ermenilerin tehcir öncesindeki ve sonrasındaki yaşantılarıyla ilgili yayımlanan monografiler, uzun süre toplumsal ayrıcalıklardan yararlanmış seçkin zümrelerin, şehirli (İstanbullu) toplulukların tecrübelerinde yoğunlaştı.

Balat'tan Bat-Yam'a

Balat'tan Bat-Yam'a kadar uzanan kâh mutlu kâh hüzünlü bir yaşam öyküsü... Bir Yahudi ailenin çocuğu olarak 1916 yılında Hasköy'de dünyaya gelen ve yıllarca yaşadığı İstanbul'dan çok sevdiği Suadiye semtine benzettiği için Bat-Yam'a göç eden Eli Şaul'un ilginç günlüğü.

Hevriz Ağacı

Bir Kürt aydınının yaşam hikâyesi, Hêvriz Ağacı... Modern zamanların vaadleri gitgide şekle şemale bürünürken, geleneksel ilişkilerin baskısının hâlâ hüküm sürdüğü 1950’li, ‘60’lı yıllar. Şıhla öğretmen, kaç-göçle gizli flört arasında... Hep yeni heyecanlar, hep yeni hayretler... Büyüyen hayaller... Ve “Doğu mitingleri”: “Kimliğiyle” tanışma...“’68 zamanı”nda üniversitede Kürt olmak... Talebe haylazlıkları ve siyasal mücadeleler içinde kurulan güçlü dostluklar.

Canip Yıldırım'la Söyleşi
Hevsel Bahçesinde Bir Dut Ağacı

Canip Yıldırım’ın hayat öyküsü, Cumhuriyet’ten bu yana Kürtlerin ve Türklerin yaşadığı tüm dönemlerin de çok canlı bir tanıklığı: İttihat Terakki dönemi, Ermeni katliamı, Cumhuriyet’in kuruluş yılları, Şeyh Sait hareketi, Ağrı Dağı isyanı, Dersim katliamı, tek parti dönemi, DP dönemi, 492lar davası yılları, 1960 askeri cuntası, TiP, KDP ve DDKO dönemleri, 12 Mart 1971 askeri cuntası.

"Ne İdim Ne Oldum..."

Bu kitapta Türkan Şoray, Filiz Akın, Fatma Girik, İzzet Günay, Ediz Hun yok. Yeşilçam’ın altın yıllarından, siyah-beyaz sahnelerden, film setlerinden de söz edilmiyor. Veya, çok dolaylı olarak söz ediliyor. Meselâ, bir çekim arasında sete kavuncu gelmesi sayesinde kavun seçmeyi öğrendiğini anlatıyor Nubar Terziyan. Ve eşi Katrin’le nasıl tanıştığını, eski İstanbul’u, deniz sefalarını, çapkınlıklarını, yarı amatör bir Ermeni tiyatrosunun maceralarını, Hamlet oyunu için mezarlıktan kurukafa çalma hikâyesini, askerlik anılarını, İstanbul’u bir barbarlık filminin setine dönüştüren 6-7 Eylül olayları sırasında yaşadıklarını...

Amidalılar
Sürgündeki Diyarbekirliler

12 Eylül 1980 sonrasında veya arefesinde Diyarbakır’dan ‘gitmek’ zorunda kalan ve çoğu yirmi yılı aşkın süre gurbette yaşayan Kürt siyasal mültecilerle söyleşiler yer alıyor bu kitapta. Önce çocukluklarının, gençliklerinin Diyarbekir’ine (ve Lice’sine, Silvan’ına, Ergani’sine, Pîran’ına...) dair hatırladıklarını anlatıyorlar.

İsyan Sürgünleri

“Diyarbekir Diyarım, Yitirmişem Yanarım”dan sonra Şeyhmus Diken bu kitabında da eski Diyarbakırlılarla sohbet ediyor, Diyarbakır’ın hikâyesini anlatmaya devam ediyor. Bu sefer anlatılanların merkezinde 1925 Şeyh Said İsyanı ve sonrasında yaşanan sürgünler, yerinden yurdundan edilmeler, gurbette kurulan yeni yaşamlar, aflar, geri dönüşler var.

"Kolay Gelsin"
Meslekler ve Mekânlar

Bazısı hep geçer akçe, bazısı yok olmaya yüz tutmuş, bazısı bambaşka bir şekil alarak devam eden meslekler... Bazı meslek ve zanaatların yok oluşu, doğrudan doğruya Türkiye’deki Rum, Ermeni, Yahudi nüfusun azalmasıyla ilgili bir kayıp, bir eksilme. Rita Ender’in söyleşileri, bu meslekleri tutkuyla, özenle yapan ustaların dünyalarını açıyor bize.

"Diyarbekir Diyarım, Yitirmişem Yanarım"

Diyarbakır, tarihi üç bin yıla dayanan bir kadim şehir. Defalarca işgal edilmiş, yıkılmış, tekrar kurulmuş... Son yüzyılda ise Diyarbakır, büyük siyasi olayların ve hükümet politikalarının yanısıra, modernliğin ve kapitalizmin bu coğrafyadaki ilerleyişiyle de altüst olmuş.