Frantz FanonSömürge Düşünürü - Sömürge Devrimcisi
Düşünürün doğumunun yüzüncü yılına bir selam sayılabilecek olan bu kitapta Barış Ünlü, Frantz Fanon’un bir biyografisini veya el kitabını değil, geniş ufuklu bir eleştirel okumasını sunuyor. Fanon’un sömürgeciliği, ırkçılığı, kapitalizmi, sosyalizmi kuşatan
geniş ufkuna keskin bir bakış sunuyor.
ÇinHakkında Bilmek İstemedikleriniz
Çağdaş Üngör, kişisel yolcuğuyla başlayan Çin serüveninde, uzun yıllar boyunca biriktirdiği araştırmalarını Çin Hakkında Bilmek İstemedikleriniz’de topluyor. Üngör, dünyaya yeniden şekil veren Çin Halk Cumhuriyeti’nin yükselişini sadece ekonomik ve politik sebeplerle değil, tarihî ve sosyal arkaplanı da hesaba katarak anlatıyor. Çin Komünist Partisi hâkimiyetindeki Çin’in kendi içerisindeki politik kırılmaları, ülkedeki farklı muhalif grupları birbirinden ayrışan ve birbiriyle yakınlaşan veçheleriyle birlikte ele alıyor.
Duygusal Olan PolitiktirKESK'li Kadınların Mücadele Deneyimleri
Ayşegül Sandıkcıoğlu bizzat içinde bulunduğu, zamanını ve emeğini hasrettiği sendika deneyiminde kendisi gibi ayrımcılığa uğrayan, erkeklerden daha fazla çalışması beklenen, bakım emeği, eşitsiz iş bölümü ve benzeri angaryalar ve cinsiyetçi yaklaşımlar nedeniyle ikinci plana atılmaya çalışılan kadınların hikâyelerini, onların ağızlarından aktarıyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, en “sol” görünen yerlerde, sendikalarda dahi ne kadar yaygın ve yerleşik olduğunu gösterirken, daha eşitlikçi, daha kapsayıcı sendikaların hayal olmadığını, bu konuda belki de kadınlardan daha fazla erkeklere iş düştüğünü, elini taşın altına koymalarının zamanının çoktan geldiğini hatırlatıyor...
Nüfus İlkesi Üzerine Bir DenemeToplumun Gelecekteki İlerlemesine Etkileri ve Bay Godwin, Marki Condorcet ve Diğer Yazarların Düşünceleri Üzerine Gözlemler
Nüfus İlkesi Üzerine Bir Deneme, 1798’de yayımlandığında, insan nüfusunun geometrik artışına karşı gıda üretiminin aritmetik hızla artabileceğini öne sürerek karamsar bir gelecek perspektifi sunarak demografi, ekonomi-politik ve sosyal teori alanlarında önemli bir tartışma başlatmıştır. Nüfus artışını sınırlayan etmenler, yoksullara yardımın sakıncaları, bireysel özgürlüklerle toplumsal çıkar arasındaki gerilim gibi konularda Malthus’un öngörüleri, kitap yayımlandığı günden beri hem eleştirilmiş hem de yeniden yorumlanmıştır. Yoksulluğun Tanrı’nın koyduğu bir doğa yasasıyla belirlendiğini, doğal olduğunu iddia eden Malthus’un tezini Karl Marx, “proletaryaya karşı en acımasız savaş ilanı” olarak nitelendirmiştir. Charles Darwin ise bu kitabı evrim teorisinin ilham kaynağı olarak göstermiştir. Bugün de dünya nüfusu, gıda güvenliği ve ekolojik sınırlar üzerine yapılan tartışmalarda geçerliliğini koruyan bu klasik eser, siyasal düşünce tarihinin önemli metinlerinden biri olmaya devam ediyor..
Hakikatin PeşindeTahir Elçi
Gazeteci Burcu Karakaş bu kapsamlı araştırmasında çocukluğu ve üniversite günlerinden avukatlık serüvenine, devletle birçok kez karşı karşıya gelip kazandığı davalardan Kürt meselesine bakışına, hak mücadelesi tarihindeki yerinden insani yönlerine Tahir Elçi’yi her açıdan ele alıyor. Elçi’nin 49 yıllık ömrünü ve sarsıcı ölümünü tüm yönleriyle aktarırken Türkiye tarihinden de kesitler sunuyor.
Hakikatin Peşinde–Tahir Elçi, yalnızca adalete adanmış bir ömrün biyografik metni değil, aynı zamanda hafızasızlığa karşı bir direniş ve asla unutulmaması gereken bir kaybın hikâyesi...
Filistin: Yüz Yıllık SavaşYerleşimci Kolonyalizmin ve Direnişin Tarihi (1917-2017)
Bugüne kadar kullanılmamış zengin arşiv malzemesinden ve yazarın aile üyelerinin (belediye başkanları, hâkimler, akademisyenler, diplomatlar ve gazeteciler) nesiller boyu tuttukları raporlardan yararlanan Filistin: Yüz Yıllık Savaş, aynı topraklar üzerinde hak iddia eden iki halk arasındaki trajik çatışmayı anlatırken, genel kabul gören yorumların geçersizliğini gözler önüne seriyor. Dünyaca tanınan bir Ortadoğu tarihçisi olan Rashid Khalidi, önce Siyonist hareket, ardından İsrail tarafından yürütülen, İngiltere ve sonrasında ABD tarafından desteklenen, Filistinlilere karşı yürütülen yüz yıllık yerleşimci kolonyalist savaşın izlerini sürüyor.
ABD'ye Özgü Kavramlar Sözlüğü
"Amerikan İstisnacılığı” (American Exceptionalism) diye bir tabire vesile olacak denli ayrıksı bir ülke, ABD. Kenan Erçel, ABD’ye Özgü Kavramlar Sözlüğü’nde bu istisna halinin siyasal, hukuksal, kültürel, iktisadi yönlerini 27 maddede ele alıyor. Yazar, bir şahsın kendi rızasıyla alaya alındığı “Roast” geleneğinden kayıtdışı göçmenlere kol kanat geren “Sanctuary” şehirlere, bireysel silahlanmanın anayasal dayanağı kabul edilen “Second Amendment”dan eyaletin petrol gelirlerinden düzenli bir vatandaşlık geliri dağıtan “Alaska Daimi Fonu”na, birçoğu Türkçe karşılıkları dahi olmayan has ABD’li kavramlardan bir seçki sunuyor.
İnsan HaklarıYaklaşımlar, Kazanımlar, Sorunlar
İnsan Hakları, düşünsel kaynak niteliğinde, konuyla ilgili toplumsal ve hukuki çalışmalara ışık tutan, hukukçuların olduğu kadar, konuya ilgi duyanların da yararlanabileceği, geniş perspektifli bir kitap...
Karnım Zil Çalıyor!Bir Hak Olarak Ücretsiz Okul Yemeği
Menekşe Tokyay, Karnım Zil Çalıyor! Bir Hak Olarak Ücretsiz Okul Yemeği’nde yalnız bir beslenme sorunu ve ona bağlı politika gereğini değil, aynı zamanda eğitimde fırsat eşitliği ve toplumsal kalkınma politikasının önemli bir parçası olan bir konuyu ele alıyor. Çocukluk yıllarında yetersiz beslenmenin yarattığı fiziksel ve zihinsel eksikliklerin kişinin yaşamında bütün gelişim sürecini etkileyen bir dip dalgası etkisi gösterdiğini artık bütün uzmanlar kabul ediyorlar. Menekşe Tokyay, çeşitli ülkelerdeki okulda öğle yemeği uygulamalarını, bunların finansman modellerini tanıtıp, Türkiye’de her çocuk için uygulanmasını önerdiği ücretsiz okul yemeğinin hayata geçme koşullarını ve bunun yaratacağı olumlu toplumsal sonuçları son derece açık biçimde gösteriyor.
Büyük DönüşümÇağımızın Siyasal ve Ekonomik Kökenleri
İlk kez 1944'te "vahşi kapitalizm"in kalesi Amerika`da yayımlanan Büyük Dönüşüm şu cümleyle başlar: "Ondokuzuncu yüzyıl uygarlığı çöktü." Karl Polanyi'nin çöktüğünü ilan ettiği ondokuzuncu yüzyıl uygarlığının can damarı ve temel biçimlendiricisi, kendi kurallarına göre işleyen piyasaydı; emek, toprak ve parayı metalar haline getiren ve insan toplumlarını uluslararası düzeyde eşi görülmemiş bir kurumsal tekdüzeleşme içinde kendine kayıtsız şartsız bağımlı kılan piyasa sistemi…
Tam Bir MuhalifAbdülkadir Kemali Bey
Merâl Demirel bu kapsamlı araştırmasında ömrü boyunca iktidarın olduğu kadar ana muhalefetin de dışında kalmış, sürekli üçüncü bir taraf olmayı tercih etmiş Abdülkadir Kemali Bey’in portresini ele alıyor. Abdülkadir Kemali Bey’in, milletvekilliği, bakanlık ve İstiklâl Mahkemesi reisliğinden bu mahkemenin sanıklığına, kendisini hapse ve sürgüne kadar götüren çalkantılı hayatını ayrıntılı bir şekilde naklediyor. Abdülkadir Kemali Bey’in siyasi faaliyetleri sırasında, değişik dönemlerde çıkardığı gazetelerde kaleme aldığı makaleleri ve parti programlarını inceleyerek aynı zamanda siyasi fikirlerini de etraflı bir şekilde ortaya koyuyor.
Halktan Bir Kadının Yaşamı, Yaşlılığı ve Ölümü
Didier Eribon, babasının ölümünden sonra Reims’e Dönüş başlıklı kitabında başladığı kişisel ve kuramsal araştırmalarına annesinin ölümünü takiben devam ediyor. Halktan Bir Kadının Yaşamı, Yaşlılığı ve Ölümü’nde annesinin yaşadıklarından hareketle yaşlılık ve hastalık, yaşlılarla ve ölümle olan ilişkimiz ve yaşlanma deneyimini ele alıyor. Bakıma muhtaç kişilerin bakım koşullarını sorguluyor. Yaşlanma deneyimini düşünmenin bizim için zor olmasının nedeninin, bunun Batı felsefesinde uç bir deneyim olması ve felsefenin tüm kavramlarının yaşlılığın dışlanmasına dayanması olduğunu gösteriyor.
Sağın KasvetiOtoriter Liderler ve Çalınan İsyan
Modern toplumun tarihin farklı kesitlerinde birbirinden ayırt edilebilir krizler içerisinden geçtiğini biliyoruz ve bugünden geriye doğru bakıldığında bunları çeşitli analitik araçlarla anlamlandırabiliyoruz. Fakat tarih akarken yaşanan krizi tanımlamanın ve anlamlandırmanın bir hayli zor olduğu da aşikâr. Bu nedenle cari krizin ne üzerine temellendiği (iktisat, maneviyat, din, post-materyalizm vb.) ve toplumsal yaşamı nasıl biçimlendirdiği canlı bir tartışma olmaya devam ediyor. Zafer Yılmaz’ın Sağın Kasveti: Otoriter Liderler ve Çalınan İsyan kitabı, her şeyden önce krizin tanımlanma biçimlerine esaslı bir itiraz. Muarızını da “bozan”, yani eleştirel düşünceyi de tanımladığı sorunun bir parçası kılan tuhaf krizler zamanının tanımlayıcı özelliklerini sergileyerek perspektif değişiminin zorunluluğunu ortaya koyuyor.
Yerel Hükümet: GültepeBir Özerklik Deneyimi (1973-1980)
Belediyeler, bir yandan özerkleşme eğilimleriyle ve potansiyelleriyle merkezîyetçi politik tasarılara “tehdit”ken, diğer yandan büyük coğrafyalarda merkezî yönetimin uygulanabilmesi açısından belki de bir tür “zorunluluk”tur. Bu gerilimin nasıl çözümleneceğiyse teknik değil, politik bir sorundur ve demokratik hayata dair ipucu verir. Turgay Gülpınar, Yerel Hükümet: Gültepe - Bir Özerklik Deneyimi (1973-1980) kitabında bu gerilimi, İzmir kent merkezine yaklaşık üç kilometre uzaklıkta tepelik bir alanda kurulan Gültepe’ye “yerel özerklik” merceğinden bakarak çözümlüyor. 12 Eylül darbesi sonrasında büyük kentlerin yakınındaki belediyelerin kapatılmasına ilişkin kararla tüzel kişiliğine son verilen belediyelerden Gültepe’yi, 1950’li yıllardan itibaren Türkiye siyasal hayatında yerelliğe bakışın değişimleri/dönüşümleri içerisinde konumlandırarak yerel özerkliği bir idari statü olarak değil, yerelden kurulan, ağırlıklı olarak gündelik pratiklere dayanan bir ilişki olarak yeniden tartışmayı öneriyor.
Adana Katliamları20. Yüzyıl Başında Devrim ve Şiddet
Adana Katliamları, 1908 Jön Türk Devrimi sonrası oluşan birlikte yaşama ve özgürlük umutlarının yerini nasıl şiddetin ve
çatışmanın aldığını gözler önüne seriyor. 1909 yılında Adana ve çevresinde paranoyanın neden olduğu iki ayrı katliam dalgasıyla öldürülen Ermenileri, yakıp yıkılan mahalleleri, işyerlerini, Osmanlı hükümetinin müdahale etmekteki başarısızlığını, sıradan insanların faillere dönüşümlerini anlatıyor. Bedross Der Matossian, bu katliamlara giden yoldaki tüm etkenleri incelerken, katliamlar sonrası insani yardımları ve müdahaleleri, yargılamaları da es geçmiyor. Çok sayıda kaynaktan yararlanarak yazdığı bu eseriyle tarih çalışmalarında kendisine pek yer bulamamış Adana katliamlarını gün yüzüne çıkarıyor, yaşanan trajedinin neden ve sonuçlarını titizlikle masaya yatırıyor.
Düzen ve Kalkınma Kıskacında TürkiyeKalkınma Sürecinde Devletin Rolü
Düzen ve Kalkınma Kıskacında Türkiye, devletin hep merkezde yer aldığı, iktisadi alanın bu siyasal bakışa göre çerçevelendiği, toplumsal talepler ya da çatışmaların devletin merkezî rolü dışında anlamlandırılmadığı bir tarihsel perspektifi odağına alıyor: Devlet ve iktisat kavramlarının, hem tarihsel hem de siyasal olarak nasıl tekrar tekrar kurgulandığını ihmal etmeden…
Erken Cumhuriyet'ten GünümüzeTürkiye'de Ulaştırmanın Siyaseti
Siyaset, devlet ve sermaye arasındaki ilişkiye odaklanan Ahmet Cemal Ertürk’ün çalışması, Cumhuriyet Türkiyesi'nin ulaştırma alanındaki siyasi uygulamaların yol açtığı ekonomik ve toplumsal dinamikleri inceleyen kapsamlı bir kaynak...
Popülist Moment2008 Krizi Sonrası Bir Sol Muhasebe
Arthur Borriello ve Anton Jäger, Popülist Moment: 2008 Krizi Sonrası Bir Sol Muhasebe’de popülizmin sağ ideolojik eğilimlerden ibaret olmayan tarihini ve tarihsel referanslarını ortaya koymakla birlikte bilhassa 2008 krizinin ardından ortaya çıkan yeni politik formları, anlayışları ve yönelimleri sol popülist bir mercekten okuyor. Yunanistan’da Syriza ve İspanya’da Podemos gibi hareketlerden evrilen partilerin, Fransa’da Jean-Luc Mélenchon’un Boyun Eğmeyen Fransa’sının, Bernie Sanders ve Jeremy Corbyn gibi köklü partiler içinde dönüşüm imkânı arayan liderlerin “siyasetin sonu uzlaşısı”na o tuhaf meydan okumalarını ele alıyor.
Stalin • Cilt 2Hitler'i Beklerken (1929-1941) / Ciltli
Stephen Kotkin, üç cilt olarak tasarladığı bu kapsamlı biyografinin ikinci cildinde çağdaş dünyanın en tartışmalı liderlerinden Stalin’in mutlak iktidarını perçinlediği 1929-1941 yılları arasına odaklanıyor.
Türkiye TarihiOsmanlı İmparatorluğu'ndan Günümüze
Tarihçi ve siyaset uzmanı Hamit Bozarslan, 13. yüzyılda Bizans İmparatorluğu’nun ve Selçuklu Devleti’nin kalıntıları üzerine
kurulan, yedi yüzyıla yakın hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihi üzerinden günümüz Türkiyesi’ni anlamaya çalışıyor. Bir dünya imparatorluğu ve mutlak bir Müslüman gücü olmayı başaran bu sıradışı devletteki sürekliliklerin, aynı zamanda yüzyıllar içindeki sert kopuşların izini sürerek, “Türkiye tarihi” denen karmaşık konuyu, kendi özgüllükleri içinde olduğu kadar başka ülkelerle etkileşimleri ve bağımlılıkları içinde de ele alarak tartışıyor. Bozarslan, bu yeni basıma yaptığı eklemelerle, bugün siyaset gündemimizi belirleyen dinamikleri anlamamızı sağlayacak önemli ipuçları da veriyor.
Hep O Şarkılar Geliyor Aklıma
Şenol Morgül, bir yandan, 1970’lerin Rizesi’ndeki devrimci hareketi anlatıyor. Sadece siyasi bir hikâye olarak değil, toplumsal bir hikâye olarak, bir arkadaşlık hikâyesi olarak... O siyasiliğin içinde, Karadenizlilerin kendileriyle ve hayatla alay edişi de var üstelik: “Devrimimiz mizahi bir devrim olacaktı!”
Aynı zamanda “müzikal” bir hikâye, bu. Akrabalık kuran şarkıların, türkülerin, marşların, horonların hikâyesi. Rize’nin ilk caz orkestrası “Los Lazikos”tan Rize’nin ilk kadın kemençecisine, elli yıldır tükenmeyen devrimci şarkılara.
Türkiye'de İslâmcılar ve Hilafet
Türkiye’de İslâmcılar ve Hilafet, radikal İslâmcılık ile ana akım İslâmcılığı (kuşkusuz etkileşimsiz olmayan) iki spektrum olarak ele alıyor ve her iki spektrumun dergilerinde gezintiye çıkıyor. Hilafet söyleminin, kolektif hafıza kurma işlevine eğiliyor. Hilafet söyleminin AKP döneminde ve Yeni Osmanlıcılık bağlamında aktığı mecra, yine bu dönemde Kürt sorununa yaklaşımda hilafet kavramının kullanımları da, çalışmanın odakları içinde bulunuyor.
Nikâh ve PazarlıklarSuriyeli Kadınlarla Çokeşli Evlilikler
Nurgül Certel, Türkiye’nin aşina olduğu fakat araştırma konusu olarak çoğunlukla gözden kaçmış bir hususu ele alıyor: Çokeşlilik. Suriye iç savaşının neden olduğu zorunlu göç sonrası, Suriyeli kadınlarla yapılan çokeşli evlilikleri yerinde gözlemlediği çalışmasında, bu evliliklerin taraflarından olan erkeklerin, çokeşli evlilikleri nasıl meşrulaştırdıklarını gösteriyor. Erkeklerin, “mağdur olana sahip çıkmak”, “çocuk sahibi (ağırlıkla erkek çocuğu) olamamak”, “sevgisiz ve geçimsiz evlilikler” gibi sebeplerle yapıldığını iddia ettikleri çokeşli evliliklerin diğer tarafları olan kadınların da sesi oluyor. Hem Türkiyeli “ilk eşlerle” hem de Suriyeli “ikinci-üçüncü eşlerle” yapılan görüşmeler neticesinde kadınların bu evliliklere nasıl ve neden “razı olduklarını/edildiklerini”, evlilik içi dinamikleri ve ilişkileri açıklama çabasının yanı sıra bu evliliklerin “aracılarını”, kadınların bir meta gibi pazarlık konusu haline getirilmelerini, kadınlar üzerinden kurulan çıkar ilişkilerini ve sağlanan kazançları da es geçmiyor.
Hapishaneden Mektuplar
Ölümünden yıllar sonra bir araya getirilen Hapishaneden Mektuplar, 1926-1937 yılları arasında Gramsci’nin kaleme aldığı, bilinen 489 mektubun tamamını içeriyor. Bir entelektüelin düşünce dünyasını, insani yönlerini en açık biçimde sergileyen mektupların her satırında küçük sevinçler ve kederler kadar derin ahlâki ve entelektüel yargılar da yer alıyor.
Cemal Erez ve Meral Erez’in titiz çalışmalarıyla, tamamı ilk kez Türkçe yayımlanan Hapishaneden Mektuplar, Antonio Gramsci’nin düşünsel mirasının önemli bir parçası…
