Lucky
Sezgin Kaymaz’ın, kendi okurunu edinmesini sağlayan ve yeni kuşak yazarlarda fazla rastlanmayan hasletleri var. İnsanları, özellikle kaderin sillesini yemiş olanları, aşağıdakileri, kaybedenleri iyi tanıyor. Mistik olmayan, bir bakıma o “insan iyiliğini” cisimleştiren bir gerçeküstü fanteziye dayanıyor çoğunlukla romanlarının kurgusu. Lucky, Sezgin Kaymaz romanının bütün bu hasletlerinin hakkını veriyor. Yine çok iyi işlenmiş insan manzaraları sunuyor. Pek de “muteber” sayılmayan insanların iç dünyasını ve ilişkilerini gerçekçi ve eğlenceli bir muhabbetle aktarıyor. Yardımcı rollerde: Cinayet kariyerli bir özel şoför, kaknem kayınvalide, sinek kadar mide bulandırıcı bir kayınço...
Sakinler
Hande Ortaç, Sakinler’de bir rehabilitasyon merkezinde yaşayan insanların, dertlerine deva bulmak için geldikleri bu yerde günden güne nasıl daha büyük bir çıkmazın içine girdiklerinin hikâyesini anlatıyor. Bir bakıma “dışarının” aslında nasıl da her yer olabileceğini, her yeri kendisine benzetebileceğini gösteriyor. Aynı insanlar, aynı mücadeleler, aynı kırılganlıklar... İçe dönülen anları ise ayrı bir yere koyuyor, insanı kurtaracak cevheri o anlarda arıyor.
Serinlikler
Ayşenur Tanrıverdi, Serinlikler’de yaşamla uyumsuz kişilerin düşüncelerine sızıyor. Bazen hiçbir şey yapmadan izleyerek, bazen de intikam içgüdüsüyle yeniden inşa edilen mutlulukların, insanın kendisi ile karşı karşıya kaldığı sahici ve benzersiz anların peşine düşüyor. Yaşama sevincine karışan can sıkıntılarını, utançtan beslenen arzuları, gerçekleri, gerçeğe uymayanları ve insanın özünden kopan delilikleri bir serinlik anında sahneliyor.
Sabahattin Ali'yi Ben Öldürdüm
Sabahattin Ali’yi Ben Öldürdüm, kurmaca ile gerçeğin iç içe geçtiği bir yolculuğun hikâyesi. Sabahattin Ali cinayetini aydınlatmaya çalışan esrarlı bir yazarın, kendi hakikatini de aramasının, her durakta, her otelde, her gecede, her kentte cinayetin izleriyle birlikte kendinden ve hayatından eksik parçaları da bulmaya çalışmasının romanı.
Yer Değiştiren Sular
Her şeye rağmen gelen baharın, başkaldırıların, isyan içinde çaresiz katılıp kalmanın, bir arkadaşa omuz vermenin, ağaçları çatı bilmenin, sevgiliye doğru akan suların, ölümlü oluşumuzu hatırlamanın, aşka yeniden şans vermenin, arzuya kapılmanın, suç ortaklıklarının, yakada açan çiçeklerin, eksilen bedenlerin öyküleri.
Kendine Ait Bir Oda Bir Salon
Okşan Mağara, Kendine Ait Bir Oda Bir Salon’da yalnızlık hallerimizi anlatıyor. Kendi kendimize konuşmak zorunda kaldığımız sahici ya da etrafımızda onlarca insan varken iç sesimizden başka hiçbir ses duymadığımız o kırılgan yalnızlıkları...
Paganini Dinleyen İnekler
Sedat Anar, Paganini Dinleyen İnekler’de, kendine has üslubuyla bu kez hikâyeler anlatıyor okuruna: Hayatının anlamını müzikte bulanlar, köyden kente okumaya gelenler, büyükşehrin sokaklarında aklı karışanlar, kendini en doğru şekilde anlatmak için yanıp tutuşanlar, geçmişe sıkı sıkıya bağlanıp bugünü kaçıranlar, doğup büyüdükleri toprakları istemeye istemeye terk etmek zorunda kalanlar....
Nefha
Sezgin Kaymaz, şeytanın “diyalektiğini” anlatıyor.
Ve meleklerin dramını – zira cennette de hayat zor! Bu aynı zamanda insanın kibriyle, hevesleriyle, kabiliyetleriyle, acizlikleriyle yaşadığı git gellerin, iniş çıkışların, şaşkınlıkların hikâyesi. Neticede, bilinmezliğin hikâyesi.
Küçük Meseleler
Güzin Yalın, günlük koşturmalarımız içinde bizi sürekli tökezleten ufak tefek taşları anlatıyor Küçük Meseleler’de. Bazen mideyi bozan bir yemek, bazen içinde kötü şeyler görünen bir kahve falı, bazen hiçbir sebep yokken tersinden kalktığımız bir sabah, bazen de sebepsiz yere ortaya çıkıp aklımızın bir köşesine kıymık gibi batan o düşünceler... Hissettiklerimiz ve çoğu kez onlar yüzünden sıkışıp kaldığımız dört duvarlar...
Benim Rüyalarım Hep Çıkar
Umay’dan nefes isteyenler, büyü yazılı bez bebekler, musibetlere karşı yakılan tütsüler, gerçeğe karışan rüyalar, dünyayı daha güzel bir yere dönüştüren kehribarlar, adaklar, muskalar, dualar, beddualar… Benim Rüyalarım Hep Çıkar, kendinden efsunlu öykülerin kitabı.
Kimsenin Ölmediği Bir Cinayet Öyküsü
Ali İpek, Kimsenin Ölmediği Bir Cinayet Öyküsü’nde gerçeği herkesin bilmesine rağmen susmayı tercih ettiği bir hikâye anlatıyor. Ama gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir huyu olduğunu hatırlatarak...
Düz Dünyacılar
Üç köpeğin, arafta bir merhumun, bir düz dünyacı meleğin, bir de apartman sakinlerinin hikâyesi bu.
Kerr
Tayfun Pirselimoğlu, Kerr’de sırlarla örülü bir atmosfer yaratırken bir taraftan da memleketin faili meçhullerle, katliamlarla, haksızlıklarla dolu geçmişi üzerine düşündürüyor.
Farfara
Farfara, arkadaşlığın, dayanışmanın ve hayvanlarla öğrenilen insaniyetin hikâyesi. Masumiyetin kazanılabilir, veya geri kazanılabilir olduğunu hissettiren bir hikâye.
Memnun Kalırsın
Mutluluğun tek numarasının insana kötü bir geçmişi unutma gücü vermek olduğunu bilen insanlar... Utanç ve korku denen kayalar arasında ezilen insanlar... Sevmeyecekse bütün gücüyle nefret eden insanlar... Ezilmiş onurlarıyla sağa sola saldırmaya hazır insanlar... Ancak benzer nedenlerle kafayı yemiş insanların saçmalamasıyla inilebilecek derinliklere inen insanlar... Hiç kimsenin üşümediği ülkeyi arayan insanlar...
Emrah Serbes, Memnun Kalırsın’da çürüme hikâyeleri ve çürümenin içinden insan hikâyeleri anlatıyor. Gadrin ve hüznün
içine sarılı bir şefkatle...
Yaban Hayvanı Koleksiyonu
Yaban Hayvanı Koleksiyonu, uzaktan duyulan uğultunun, nereden geldiğini anlamadığımız o sesin peşine düşürüyor.
Yiten Bir Aşkın Şarkısı
Eyüp Aygün Tayşir, Yiten Bir Aşkın Şarkısı’nda duyguları, şarkıları, hayalleri, rüyaları ve yakın tarihin güncelliğini koruyan olaylarını bir roman kurgusu içinde topluyor. Bizleri büyülü bir melodi eşliğinde, İstanbul’da “sonsuz” bir yolculuğa çıkarıyor.
Otlakçı
Bazen keyif çatan iki arkadaşın neşesine tanık oluruz, bazen de haksız kazanç elde etmeye başlayan kocasıyla artık düşlediği evi kuramayacağını anlayan bir kadının buhranına. Ama nerede olursak olalım, hangi duyguyu hissedersek hissedelim, hep insanı merkeze alan bir çemberin etrafında döner dururuz bu öykülerde.
Ruhun Parmak İziVarlıklar 1
Ruhun Parmak İzi, tartışılan bilimsel ve felsefi kavramlarıyla, ahlâk anlayışıyla ve elbette öngörülen teknolojik unsurlarıyla hayal gücümüzün sınırlarını zorlayacak, ufkumuzu genişletecek fütüristik bir deneyim.
Ölü Reşat
Aslı Tohumcu, Ölü Reşat’ta, Bursa’nın Kiremitçi Mahallesi’nde yaşanan akıllara durgunluk veren bir hadiseyi, bir adamın büyüme hikâyesine dönüştürüyor.
Hafif Kahramanlar
Popüler edebiyatın kapıcı kadınlarla dikişçi kızlara has bir merak olmadığını epeydir biliyoruz. Bu hafif romanların yazarlarının ve okurlarının kadınlardan ibaret olmadığını da. Elinizdeki kitap, feminist eleştirinin hafif romanlara doğru genişletildiğinde, hafif kahramanlara böyle kulak verildiğinde neler dinleyebileceğimizi yoklayan yazılardan oluşuyor.
Sandık Odası
Sandık Odası, Sezgin Kaymaz’ın bir dizi romandan sonra yayımladığı ilk öykü kitabı olma özelliğini taşıyor. Bir sırrı ifşa edelim: Bu kitaptaki hikâyelerin ortaya çıkmasında biraz da okur parmağı var! Hafta başlarında, mesire yerlerinden dönüp de dairelerimizin iç karartıcı mesai atmosferine girdiğimizde, önümüzde içimizi açacak bir adet hikâye bulsak fena mı olur gibisinden istek parçaları yollayan okurlar gaz verdi bu derlemeye!
Eğer Ben Kâbil İsem
Emre Taş, Tuna kıyısındaki küçük bir kasabada başlayıp büyüyen bir hikâye anlatıyor. Şeyh Bedreddin İsyanı’na katılanların soyundan gelen bir kadı, onun babasının müridi Sevindik Bey, bu beyin akıncı oğulları, geçimsiz torunları... Kanunları, fetvaları, bazen şaşaası, bazen akla hayale sığmayacak küçük hesaplarıyla Osmanlı...
Germakoçi
Farklı zamanlarda, farklı mekânlarda sürüp giden, ama günü gelince aynı yörüngeye oturan bir trajedinin hikâyesi bu.
Biri Doğu Anadolu’nun soğuk, kurak ve zulüm dolu coğrafyasında, diğeri başkent İstanbul’un entrikalarla dolu keşmekeşinde.
Germakoçi Uğur Erbaş’ın olağanüstü çizgileri ve renkleriyle cisimleşen büyük bir grafik roman.