Adı Başka Acı BaşkaKaradeniz’in Son Ermenilerinden Harut Usta
İbrahim Dizman, hemşerisi Harut Usta’yı uzun uzun konuştururken, ayrıca tanıklık ve gözlemlere başvurarak, özenle çerçeveleyerek anlatıyor onun hikâyesini.
Vur Ulan VurLinç Öyküleri
Vur Ulan Vur’da linç saldırılarının neredeyse yarı-resmî kurbanı olan Kürtlerle ilgili öyküler de var, mağduru “müphem” öyküler de..
Çanlar
Gün Zileli, Bolşevik Devrimi’nden Gezi Parkı’na, şimdiki zaman direnişlerine, isyanla ve yaşam iştahıyla geçen bir ömrü anlatıyor. Dirençli, sokağı çağıran, gencecik.
Varoş
Mustafa Yurthan, yeni yazar. Varoş ilk roman… Dünya dönüyor, ay usul usul yükseliyor, kitaplar böyle yazıyor.
Öyle miymiş?
Ne yapacaksın bir düzen var, ilahî düzen, yaprak düşüyor, güzelim kuşlar huzurda el pençe bekliyor, insan kendisi tokken başkalarının da hep bir şekilde doyurulduğunu sanıyor, yemiştir bir şey diyor, doymuştur, içmiştir, içmez olur mu, yoksa ölür diyor, ama ertesi gün ölü mü diri mi bakmıyor.
Evlerimiz Poyraza Bakar
Evlerimiz Poyraza Bakar ince bir yaz hırkasıyla gidilen çay bahçelerinin, bozkırda tek tük yükselen kavak ağaçlarının, öğle ezanı okunurken durgunlaşan kasabaların hikâyeleri. Ethem Baran, usul usul anlattığı taşrasını özenle istifliyor. Ustaca ve bozkır kokan.
Devrim Bize Güldü Geçti
Devrim Bize Güldü Geçti, Akpınar köylüsünün “darbe” ve “komünizm” ile imtihanının neşe yüklü buruk hikâyesi.
Yağmur Dinecek Kimse Bilmeyecek
Harun Candan yeni romanı Yağmur Dinecek Kimse Bilmeyecek’te, cinai yollara kıvrılan bir ilişkiyi, ustalıkla, neşeyle işliyor; usul usul ilerleyen bir tutku, doludizgin bir kaçış entrikası anlatıyor…
Epope Tatavla
Ekin Can Göksoy, hayal ve gerçeğin iç içe geçtiği dumanaltı bir zihnin tahayyülleriyle sarılı bir tarihi anlatıyor, acılı ve gürültülü.
HodorçurVatanını Arayan Bir Gezginin Seyahati
Hodorçur, Raffaele Gianighian’ın 1915 Ermeni Soykırımı sırasında yaşadıklarının birinci ağızdan aktarımı.
Ucunda Ölüm Var
Ucunda Ölüm Var, yarım asır süren bir aşk hikâyesi. Yalpalayan, şehirden şehire gezinen, derman arayan, sayıklayan, hatırlayan, rüya çağıran ince bir ah!
Trenler Çıldırırsa
Tren tutkunlarının, meşum kadınların, dolambaçlı işler çeviren erkeklerin paralel ilerleyen yollarına makaslar ekleyerek, hepsini aynı istasyonda buluşturuyor Orhan Berent.
Seyrek Yağmur
Rıfat, zamanımızın bir kahramanı gibi, bir niteliksiz adam gibi, bir aylak adam, bir lüzumsuz adam gibi, bir “R.” gibi, geziyor hayatın içinde. Hayat, arada Rıfat’ın dükkânına da uğruyor
Tefrika İki Bin On Beş
2015 Resimli Türkçe Edebiyat Takvimi’nde tefrika edilen hikâyeler bu kez kitap olarak bir arada...
Kırlangıç Dönümü
Kırlangıç Dönümü, incelikli bir aşk hikâyesi... Sinan Sülün, hayata tutunmaya çalışan genç bir aşkın dünyayla imtihanını anlatıyor.
Şahsi Düşler ve Onur Kırıcı Gerçekler
Şahsi Düşler ve Onur Kırıcı Gerçekler sözcük oyunlarıyla renklenen ince bir mizahın öyküleri.
Hep Uzağa Pek Ağır
Hakan Kulaçoğlu, gülümsetiyor, ısıtıyor, insanın içine oturan hikâyeler anlatıyor… Daima iyicil, hayat dolu ve buruk…
Puslu Kıtalar Atlası (Ciltli Özel Baskı)
"Kapı kırıldığında Uzun İhsan Efendi kitabı kapadı. Az sonra başına geleceklere aldırmadan kafasından şunları geçirdi: “dünya bir düştür. evet, dünya... ah! evet, dünya bir masaldır.”
Uzak Şehir
Uzak Şehir, Ankara üçlemesinin son grafik romanı. 2013’te Dumankara, Hayat Bir Yangındı ile başlayan, Emanet Şehir ile süren üçleme, günümüzde geçen bir kara hikâye ile sonlanıyor. Levent Cantek’in karanlık Ankara’sı, Berat Pekmezci’nin maharetli
çizgileriyle koyulaşıyor.
Nasipse Adayız
Küçük ve büyük siyasetin deveranlarını, ikbal hesaplarını bütün hararetiyle anlatan trajikomik bir novella. Ercan Kesal’ın bilinen sahiciliğiyle, sıcak üslubuyla…
Türkçe Sözlü Hafif Mizah
Bir “mizah adamı”ndan bir yandan da memleket insanına, memleket ahvaline ayna tutan hikâyeler, tespitler, gözlemler…
Kısmet İşte
Kısmet İşte, iyimser bir hasbihalin, hayat denen meddücezrin kısa hikâyeleri… Yine ustaca, yine arkadaşça…
Kalfa ile Kıralıça
İlhami Algör’ün, hikâye kahramanı/anlatıcısı bu kez de tarihin sayfalarında geziniyor, tabii ki yine bir kadının, kıralıçanın bakışları nezaretinde.
Bitmeyen Sürgün
Bektaş Karakaya, 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası Avrupa’da siyasi mülteci olan sosyalistlerin hikâyesini anlatıyor. Sürgünlüğün yoksunluklarını geri planda bırakan örgütsel sekterlikler ve genel olarak sol içi bağnazlıklarla hesaplaşıyor.