Çağdaş Türkiye Edebiyatı - 13. sayfa

Hep Uzağa Pek Ağır

Hakan Kulaçoğlu, gülümsetiyor, ısıtıyor, insanın içine oturan hikâyeler anlatıyor… Daima iyicil, hayat dolu ve buruk…

Nasipse Adayız

Küçük ve büyük siyasetin deveranlarını, ikbal hesaplarını bütün hararetiyle anlatan trajikomik bir novella. Ercan Kesal’ın bilinen sahiciliğiyle, sıcak üslubuyla…

Türkçe Sözlü Hafif Mizah

Bir “mizah adamı”ndan bir yandan da memleket insanına, memleket ahvaline ayna tutan hikâyeler, tespitler, gözlemler…

Kalfa ile Kıralıça

İlhami Algör’ün, hikâye kahramanı/anlatıcısı bu kez de tarihin sayfalarında geziniyor, tabii ki yine bir kadının, kıralıçanın bakışları nezaretinde.

Kısmet İşte

Kısmet İşte, iyimser bir hasbihalin, hayat denen meddücezrin kısa hikâyeleri… Yine ustaca, yine arkadaşça…

Hikâyede Büyük Boşluklar Var

Hikâyede Büyük Boşluklar Var, kafa karıştırıcı, hatıra didikleyen Bıçakcı hikâyeleri… Hayaller Paris, Gerçekler Eminönü…

En Çok Onu Sevdim

En Çok Onu Sevdim, acılaşan bir hayatın, eşyalara dokunan, durup durup dinleyen bir kadının romanı. Marazi bir aşk hikâyesi…

Bitmeyen Sürgün

Bektaş Karakaya, 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası Avrupa’da siyasi mülteci olan sosyalistlerin hikâyesini anlatıyor. Sürgünlüğün yoksunluklarını geri planda bırakan örgütsel sekterlikler ve genel olarak sol içi bağnazlıklarla hesaplaşıyor.

Köpek Adamlar

Emrah Polat, Ankara’nın kenarlarını anlatıyor. Yoksulları, muhtaçları, kaybedenleri, para için takla atanları, onları tanıyanları, delirenleri, küfredenleri… Yalanı, riyayı, kumpası… Köpek dövüştürenleri, köpekler gibi dövüşenleri, ne yapsa yetmeyenleri, ne olsa eksik kalanları, çöplüğe gömülenleri, ezilenleri, canavarları, ayrık otlarını, diş izlerini…Köpek Adamlar, başka türlü bir Angara hikâyesi, ısırır…

Bize Kalsa Böyle Geçerdi Akşamlar

Serhan Ergin’in aşkın ve arkadaşlığın kıyılarını, usul usul akıldan geçenleri anlattığı Bize Kalsa Böyle Geçerdi Akşamlar gündelik dilin akıcılığıyla, yalnızca “ben, sen ve o” özneleri kullanılarak yazılmış minimalist bir roman.

Madunköy

Madunköy, sert bir dengenin, duyulmayanların, her yerde anlatılmayanların romanı…

Sarıkasnak
Denize Dair Hikâyat

Sarıkasnak, ay çıkınca huyu değişen insanlarla uğraşan Camgöz Reis’in, pruva ile ufuk çizgisi arasında ağ ören denizcilerin romanı…

Adem'in Kekliği ve Chopin

Bozkırda Altmışaltı’yla tanıdığımız, iyimser ve insancıl Mustafa Çiftci dünyasının ilk örnekleri. Adem’in Kekliği ve Chopin, Çiftci’nin ilk hikâye kitabı…

Simsiyah

Simsiyah, fantastik bir sessizliğin, güneşin doğuşunu bekleyen açgözlü insanların romanı...

İkircikli Biricik

İkircikli Biricik, yalnızlığın, arayışın, bulma ümidinin, şehirlerin, caddelerin, şarkının ve şiirin romanı… Titizlikle örülmüş bir kurgu; ustalıkla harmanlanmış, sarsıcı bir dil…

Sevgili Alef,

Sevgili Alef, rüyalı ve oyunbaz bir ormanın romanı. Beyaz bir boşluk… Meğer aradıkları “o kız” değil “öküz”müş.

Kısa Karanlıklar

Sedef Betil, uzak ve yakın kederleri anlatıyor Kısa Karanlıklar’da… Kendini hatırlatan yaraları… Uzun ve serin zamanları…

Hasta Öyküler ve Kulağakaçan

Hasta Öyküler ve Kulağakaçan, biri Yaşar Nabi Nayır Ödülü almış iki öykü destesini birleştiriyor. Kaderi anlamak için masumiyet gerekiyor.

Temmuz Çocukları

Temmuz Çocukları, uğultulu yolların, tekerrür eden kederlerin romanı…

Rehavet Havası

Rehavet Havası, gençlikten, oralardan, belli ki uzaklardan, tenhalardan hikâyelerin havası… Bruce Springsteen bile bunu söylüyor. Bergman, hepinize çilek gönderiyor. İlk kitap, cıvıl cıvıl bir dil.

Zira

Ethem Baran, hayat durma noktasına geldiğinde kasabayı, rüzgârlı hayalleri, masalsı fısıltıları, büyük şehrin kenarlarını anlatıyor.

Duyulur Dünyanın Şakası

Feride Çetin, alacakaranlık bir dünyaya ayna tutuyor, fısıltılarla, kaçamak bakışlarla, gizlice, doymaz bir merakla… Acılı, masalsı, az ama öz öykülerden oluşan bir ilk kitapla geliyor. Duyulur Dünyanın Şakası, mayhoş, gıcırtılı ve kelebek tadında hikâyelerin kitabı.

Demir Dövme Öyküleri

Demir Dövme Öyküleri, bekleyince sasılaşmış çay tadında bir Hevi Metal macera. Ağzıbozuk, komik, tekinsiz bir modern pikaresk. Büyülü Gerçekçilik değil, Gerçekçi Büyülülük!

Dünya Bu Kadar

Dünya Bu Kadar, çarpa çarpa geceye ışıl ışıl hikâyeler bırakıyor.