Ocak 2012 Tarihinde Tekrar Baskılar

Ankara

Millî Mücadele yıllarında hiçbir çıkar gözetmeksizin yurtları için çalışan bazı subayların ve politikacıların zaferden sonra “sermaye çevreleriyle ilişkileri” ya da “arsa spekülasyonu”, “taahhüt işi” gibi girişimlerle zenginleşmeleri, “inkılap”a boş vermeleri. Romanın kadın kahramanı Selma’nın yaşamı izlenerek Millî Mücadele inancının ateşli dönemleri ve sonrası anlatılıyor.

Tutunamayanlar

Küçük burjuva dünyasını zekice alaya alan Atay “saldırısını, tutunanların anlamayacağı, red edeceği türden bir romanla yapar."

Puslu Kıtalar Atlası

Geçmiş üzerine, dünya hali üzerine, düşler ve "puslu kıtalar" üzerine bir roman...

Sessiz Ev

Sessiz Ev’de Orhan Pamuk, dağılmakta olan bir ailenin hikâyesi üzerinden Cumhuriyet ve modernleşme tarihimizin barındırdığı gizli çatışmaları ve şiddeti araştırıyor. Orhan Pamuk yayımlanışından otuz yıl sonra, bu yeni baskıda romana bölüm başlıkları koydu ve anlatıdaki bazı tekrarları ayıklayarak kitabı yeni okurlar için daha okunaklı hale getirdi.

Alevî ve Bektaşî İnançlarının İslâm Öncesi Temelleri

Ahmet Yaşar Ocak'ın bu incelemesi, onun "kitabî"-"ortodoks" İslâmiyet dışındaki Müslümanlık anlayışları ve pratikleri hakkındaki araştırma zincirinin önemli halkalarından birini oluşturuyor. Türkler, Türkiye ve İslâm ve Türk Sufîliğine Bakışlar'dan bildiğimiz kuramsal bakışı ayrıntıya indiren bu usta zanaatkâr ürünü çalışma, "Anadolu heterodoksisi" tarihine değerli bir katkı sunuyor.

Yürümek

Yürümek, Sevgi Soysal’ın yazarlık çizgisinde bir eşik olarak nitelendirilir. Elâ ve Memet’in hayatta kesişmelerini ve ayrışmalarını anlatan bu romanında Sevgi Soysal, toplumca çizilen erkeklik, kadınlık sınırlarını ve sınıf değerlerini bireyin gözünden sorgular.

Flush
Bir Köpeğin Romanı

Elizabeth Barrett Browning’in çok sevdiği İtalya’ya kaçarken beraberinde götürdüğü köpeğin yaşamöyküsünü anlatan Flush’da bu aşk öyküsünü bir de o köpeğin açısından görürüz.

Başka Kentler, Başka Denizler 1

Kavafis “Yeni bir ülke bulamazsın, başka denizler bulamazsın...” diyordu “Kent” şiirinde. Kendinden kaçamama haline gönderme yapan, adeta bir kıstırılmışlığı ya da imkânsızlığı dile getiren bu şiirin satırlarında bir taraftan hüzünlü, bir taraftan tahrik edici bir çağrı var; gidebilmeyi ve gidilen farklı yerlerde de kendinizle yüzleşmeye devam etmeyi içeren bir çağrı.

Cevdet Bey ve Oğulları

Nişantaşlı bir ailenin 20. yüzyılın başından itibaren üç kuşak boyunca serüvenlerini anlatan bu kitap ev içlerinin renklerini, zamanın akışını, günlük sıradan konuşmaları akılda yer eden kahramanlar aracılığıyla saptarken, okura geleneksel romandan alınacak hazları bütünüyle veriyor.

Lili ve Yedi Çocuğu: Bu Ne Tatlı Şey Böyle! - Loli

Loli küçük kardeşini hiç sevmez, ama herkes sürekli onun çok tatlı olduğunu söyler. Loli de nasıl kardeşinden daha tatlı olabileceğinin yollarını aramaya koyulur… "Büyümeye" dair "büyük" sorunları işleyen renkli ve eğlenceli bir çocuk dizisi.

Lili ve Yedi Çocuğu: Bir Çizgi Film Daha! - Mali

Mali televizyon izlemeyi çok sever. Yemek yerken, oyun oynarken hep televizyon izler. Bir gün televizyon bozulur ve birdenbire her şeyi bulanık göstermeye başlar. Soluğu tamircide alırlar, ama bozulan televizyon değildir

Lili ve Yedi Çocuğu: Ben Bir Ressamım! - Dali

Dali resim yapmayı çok sever. Bulduğu her yere resim yapar; duvarlara, camlara, annesinin eteğine… Yine böyle bir gün her yere çılgınca resim yaptıktan sonra, gözü aynaya takılır. Bir de ne görsün: yemyeşil bir canavar karşısında!

Korkma Ben Varım

“Öldürdüğüm insanlarla iyi arkadaş olacağımızı düşünmüşümdür hep.” Dublörün Dilemması’nın yazarından komik, hızlı, şoke edici bir roman daha.

Tatlı Rüyalar

Türk bir anne ile Fransız bir babadan olma Hector Berlioz –kendisi Türkiye’de yaşayan bir Fransız Türk’üdür- sıradan bir pazar sabahı kahvaltı ederken bir ilan okur ve “hayatı değişir”... “Hayatımı satıyorum! 25 yaşında, iyi eğitimli, iki yabancı dil bilen sağlıklı genç, geri kalanını temin edebilmek amacıyla hayatının bir bölümünü satıyor. İlgilenenler aşağıdaki telefon numarasına başvurarak randevu alabilirler.”

Edebiyat Üstüne Yazılar

Ede­bi­yat Üs­tü­ne Ya­zı­lar, “ha­ya­ta bir ede­bi­yat­çı ola­rak baş­la­ya­n” Mu­rat Bel­ge­’nin 1960’­ lar­dan gü­nü­mü­ze dek yaz­dı­ğı ede­bi­yat ya­zı­lar­ın­dan olu­şu­yor.

Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği

Romanlarımdaki kişiler kendime ilişkin gerçekleşmemiş olabilirliklerdir... Her biri benim ancak kenarında dolaştığım bir sınırı aşmıştır... Çünkü romanın sorguladığı sır o sınırın ötesinde başlar. Roman yazarın itirafları değildir; bir tuzak haline gelmiş dünyamızda yaşanan insan hayatının araştırılmasıdır.

Arap Halkları Tarihi

Modern Arap tarihinin ve düşüncesinin öndegelen uzmanı Hourani’den bir kaynak eser: Arap halklarının çağlar boyu hikayesi üzerinden Ortadoğu tarihi... Yalnızca Fırat-Dicle’nin güneyini değil Kuzey Afrika’yı da kapsayarak, yalnızca Emevi halifelerini değil Bağdat’ın şehir tarihini de anlatarak, yalnızca din savaşlarına değil sınıf oluşumlarına da yer ayırarak, yalnızca Nasır'ın konuşmalarına değil Ümmü Gülsüm'ün şarkılarına da kulak vererek...

Zamanın Farkında

“Hayatı anlayamamak kadınları anlayamadığını söyleyen adamın sözü kadar perişan bir ifade gelir bana. Be nabekâr, kadını anlayıp da ne yapacaksın, yapacağın değişecek mi? Peki hayatı ne yapacaktım? Onu anlayayım diye psikanaliz mi öğrenecektim, Jung’ları, Laing’leri okuyup şizofreni yolculuklarına mı çıkacaktım, şeyhleri ayrı, doktorları ayrı mı etekleyecektim, kendimle ilgili hem de bu dünyama ait bir söz söyleyecekler diye kulak mı kabartacaktım? Söz doğru olsa zaten kaçardım, yalan olsa bayılır tekrarını duyayım diye yapışırdım da bunun neye faydası olurdu?

Tarih Sahneleri
Sanat Müzeleri - 1
Müze ve Modernlik

 Modernliğin kuruluşunda müzenin rolü yaşamsaldır: Evrensellik ve bireysellik müzede canlandırılır; ulusa, devlete ve kamuya ait düşünceler müzede cisimleşir; yurttaş müzede terbiye edilir; akıl ve tarih müzede sahnelenir; sanat ve sanat tarihi burada 'icat' olunur.

Cehenneme Övgü
Gündelik Hayatta Totalitarizm

Bazı eleştirmenlerin “şeytanın avukatı” sıfatını yakıştırdıkları Gündüz Vassaf’ın “gözden geçirilmiş ve genişletilmiş yeni baskısı”yla sunduğumuz Cehenneme Övgü’sü, içimizde büyütüp yaşattığımız küçük ‘totaliter dünyalar’ımızı afişe ediyor, daha doğrusu ‘yüzümüze vuruyor’.

Efendilik, Şarkiyatçılık, Kölelik

Jale Parla, 19. yüzyıl başı romantiklerinin yarattığı Doğu mitosunun süreç içinde geçirdiği evrimi araştırıyor. Bu mitosun sömürgeci politikalara ve bu politikaların geliştirdiği kamuoyu tepkisine paralel olarak nasıl değiştiğini anlatan özgün bir çalışma.

Kürtlerde Aşiret ve Akrabalık İlişkileri

Lale Yalçın-Heckmann’ın Hakkari’de yürüttüğü saha çalışmasına dayanan Kürtlerde Aşiret ve Akrabalık İlişkileri, antropoloji dalındaki doktora tezinin kitaplaşmış biçimi. Akademik açıdan çok parlak ve doyurucu nitelik taşıyan bu yapıt, uzman olmayan okurlara da hitap edecek ölçüde anlaşılırlığa ve sürükleyici bir kurguya sahip.

Şiirin Sesi, Toplumun Şarkısı

Divan şiirinin 'gerçek' hayattan, toplumdan kopuk, üretildiği zaman ve mekanla bağı olmayan, 'soyut' bir şiir olduğu edebiyat tarihinin yerleşik yargılarından biridir. Şiirin Sesi, Toplumun Şarkısı'nda Walter Andrews, Osmanlı gazel geleneğini incelerken bu yargının tam tersi bir yaklaşım getiriyor.Gazellerin, Osmanlı toplum ve kültür hayatını hem yansıttığını, hem de şekillendirdiğini gösteriyor.

Bekâretin "El Değmemiş" Tarihi

Bekâret nedir? Koruyup saklamak mı gerekir, yoksa hemen kurtulmak mı? Kaç çeşit bekâret vardır? Birinin bakire olup olmadığını anlayabilir miyiz? Bekâretin kanıtı yalnızca himen denilen küçücük bir doku parçası mıdır? Kaç çeşit himen vardır