Okuyucu
Okuyucu, İkinci Dünya Savaşı ertesinde, on beşindeki lise öğrencisi Michael Berg ile otuz altı yaşındaki Hanna Schmitz arasındaki tutkulu aşk üzerine kurulu bir hikâye anlatıyor.
Genesis'Büyük Ulusal Anlatı' ve Türklerin Kökeni
Edebiyat, hem “Büyük Ulusal Anlatı”nın kurgusunu, biçimini, ahengini geliştirme hem de popüler alıcılarına ulaştığında, işlevini layıkıyla yerine getirebilmek için hamaset edebiyatından bol bol yararlanmış, daha doğrusu, bunun yeterli bir geleneği bulunmadığı için, kendileri büyük ölçüde yaratmışlardır. Murat Belge, Genesis’te edebiyatın bu “vitrini”ni ele alırken, milliyetçi, muhafazakâr, İslâmcı yazarların “Türk tarihî romanı”nı nasıl tefriş ettiklerini inceliyor.
Geçmişiniz İtinayla Temizlenir
Yirminci yüzyıl boyunca kurulmuş ulus-devletler, tarih yazmak konusunda kendilerinden önce hüküm sürmüş devletlerden daha zor görevler biçtiler. Türkiye Cumhuriyeti de bu geç ulus-devletlerden biri olarak, benzer bir yol tuttu kendine.
Bu Ülke
Meriç’in “aynı kaynaktan fışkırdılar” dediği eserler dizisinin önemli bir halkası. Bir çağın, bir ülkenin vicdanı olmak isteği Meriç’in bütün çabasına her zaman yön vermiştir: “Bu sayfalarda hayatımın bütünü, yani bütün sevgilerim, bütün kinlerim, bütün tecrübelerim var. Bana öyle geliyor ki, hayat denen mülakata bu kitabı yazmak için geldim; etimin eti, kemiğimin kemiği."
Feminist Teori
Feminist eleştirinin, çağımızın hemen bütün temel düşünce akımları hakkında, onların zaaflarına işaret eden veya onları zenginleştiren bir çift sözü var. Josephine Donovan’ın kitabı, feminist teorinin her iki yanıyla mükemmel bir tanıtımını yapıyor.
Katı Olan Her Şey BuharlaşıyorModernite Deneyimi
Modernizm çocuklarını yiyor...Yoksa her şey zaten yüzyılımızın ta başında yapılan Faustvari bir kontratın sonuçları mı? 20. yüzyılın enerjisi ve sefaleti, Petersburg’dan New York’a... 2000’li yılların “sağlıklı” modernizmini kurmak için geçen yüzyılın modernistlerine dönmeyi salık veren Marshall Berman’ın kaynak kitabı.
Türkiye'de Devlet ve Sınıflar
Keyder kapitalist gelişmenin Türkiye tarihinin özgüllükleri çerçevesinde nasıl şekillendiğini inceliyor. Osmanlı devlet ve toplum mirasının dolaylı ve karmaşık yollarla Cumhuriyet’in sınıf dengelerini oluşturması, Türkiye devletinin toplumsal yapılanmadaki işlevi, burjuvazinin olgunlaşması ve niteliği, sürecin dönemleri boyunca izleniyor.
Yaban
Millî Mücadele sırasında Orta Anadolu’da bir köy. Tanzimat aydınının sosyo-psikolojik özelliklerinin uzantılarını taşıyan Ahmet Celal. Kendini kurtarıcı olarak gören, halkı eğitmeyi (ya da adam etmeyi) görev edinmiş, kafasında yarattığı gerçekle yaşanan gerçeğin çatışması sonucu “yaban”laşan tipik aydın.
İnsanlık Durumu
Arendt’in Seçme Eserler’inden ilk kitap. Modern zamanların en önemli siyaset felsefecilerinden Arendt, modernizmin etkisiyle "insanın dünyaya yabancılaşması" sorununu ele alıyor. İdealindeki Antik Yunan "polis" hayatının daha az "özellik", daha yaygın "kamusallık" içeren toplumsal düzenine giden yolu arıyor, modern çağın içinde.
Şiddet Üzerine
Hannah Arendt, en çok tartışılmış kitaplarından biri olan Şiddet Üzerine’de, şiddet ile “söz”ün imkansız birlikteliğinden söz ediyor; savaş ile devrim’i şiddet olgusu üzerinden kıyaslıyor; bir “devrim aracı”, değişim aracı, politika aracı ve doğrudan iktidar aracı olarak şiddet’in anlamını sorguluyor: “Şiddetle değişen bir dünya, ancak daha çok şiddetin varolduğu bir dünya olur."
Totalitarizmin Kaynakları 1 / Antisemitizm
Yahudi karşıtlığından farklı bir temelde, belki bir modern çağ yan etkisi sayılabilecek biçimde ortaya çıkan Antisemitik akımların doğuşunu, 19. yüzyıldan 20. yüzyıla dönülen çağ aralığındaki gelişmeleri ele alan bir inceleme. Arendt, Totalitarizmin Kaynakları’nın birinci cildinde, 20. yüzyılda sayısız insan hayatına malolacak, soykırım girişimlerine, katliamlara, toplumsal hezeyanlara kapı aralayacak, ardından siyonist şiddetle karşı dramlar yaratacak bir eşiği analiz ediyor.
Totalitarizmin Kaynakları 2 / Emperyalizm
Arendt, başyapıtı sayılan Totalitarizmin Kaynakları’nın ikinci cildini emperyalizme ayırmış. Arendt’in emperyalizme bakışı, laf olsun diye değil, gerçekten “özgün” ve farklı. Özellikle de klasik Marksist yaklaşımların bakışından farklı, fakat bütünüyle de kopuk değil. Emperyalizm, kapitalist ekonominin güç bağlamında yayılmacı, kaynaklar bağlamında toparlayıcı daha doğrusu "toplamacı" doğasının bir sonucu mu?
Tohum ve ToprakTürk Köy Toplumunda Cinsiyet ve Kozmoloji
Erkeğin rahme tohumu bırakan yaratıcı; kadının da bunu besleyen toprak olduğuna inanılır. Tohum ve toprak – görünürde masum iki imge. Oysa aralarında bir hiyerarşi var; erkeklere atfedilen yaratıcılık ve hayat verme gücü onları simgesel olarak Tanrı’ya yaklaştırırken, kadınların besleyici rolü onları Tanrı tarafından yaratılanla, yani dünya ile eşleştiriyor.
Felaket Henry
Bir çocuk düşünün; hayatının en korkunç dönemi olarak gördüğü çocukluğunu yaptığı yaramazlıklarla süsleyen, bu yaramazlıklarla “Felaket” lakabını sonuna kadar hak eden bir çocuk. Felaket Henry, kardeşi Mükemmel Peter ve arkadaşlarıyla her kitabında yaramazlık ve muziplikle dolu dört macera yaşıyor.
Yağmur Beklerken
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminin ilk safhasını noktalayan Serbest Fırka denemesi... 1929 büyük ekonomik buhranı ve buna eşlik eden ağır kuraklık tehlikesi. Şeyh Sait ve ilk Dersim isyanları bastırılmış, Takrir-i Sükûn yasaları ile her tür muhalefet ezilmiş, dağıtılmış, “Atatürk devrimleri” yürürlüğe girmiştir. Yağmur Beklerken’de Tarık Buğra Serbest Fırka denemesi/girişimi ekseninde bütün bu gelişmelerin Anadolu taşrasındaki sonuç ve yansımalarını konu edinirken aslında on yıllık Cumhuriyet’in bir bilançosunu da yapmaktadır.
Felaket Henry Diş Perisine Oyun Oynuyor
Bir çocuk düşünün; hayatının en korkunç dönemi olarak gördüğü çocukluğunu yaptığı yaramazlıklarla süsleyen, bu yaramazlıklarla “Felaket” lakabını sonuna kadar hak eden bir çocuk. Felaket Henry, kardeşi Mükemmel Peter ve arkadaşlarıyla her kitabında yaramazlık ve muziplikle dolu dört macera yaşıyor.
Başlangıcından 1983'eTürk Tiyatro Tarihi
Metin And bu yapıtında Türk tiyatrosunun tarihini mercek altına alırken, zamanda ve mekânda birtakım sınırlamalara gittiğini ve yalnız Anadolu’ya yerleşen Türklerin tiyatrosunu ele aldığını özellikle belirtir.
Felaket Henry Çabuk Zengin Olma Peşinde
Bir çocuk düşünün; hayatının en korkunç dönemi olarak gördüğü çocukluğunu yaptığı yaramazlıklarla süsleyen, bu yaramazlıklarla “Felaket” lakabını sonuna kadar hak eden bir çocuk. Felaket Henry, kardeşi Mükemmel Peter ve arkadaşlarıyla her kitabında yaramazlık ve muziplikle dolu dört macera yaşıyor.
Felaket Henry'nin Perili Evi
Felaket Henry bu macerasında perilerle “oynamaya” kalkıyor. “Peri mi? Ne perisi? Ben periden korkmam ki!..” Zevkle okunan, hınzır Henry perilerle başa çıkmaya çalışırken yine eğlenceli bir hikâyeyle çocukların karşısına çıkıyor.
Kültür Endüstrisi - Kültür Yönetimi
Adorno'nun düşüncelerinin ufkunda, kültür ve sanat yönetiminin zamanımızdaki baş döndürücü yükselişini izleriz. Adorno kültür endüstrisinin gidişatını da, yol açtığı tehdidi de açıkça görmüştür.
Suskunlar
Eflâtun rengi hayaller kuran bir “suskun”un sözleridir, bu roman. İşittiğini gören, gördüğünü dinleyen, dinlediğini sessizliğin büyüsüyle sırlayan ve tüm bunların görkemini hikâye eden bir adamın alçakgönüllü dünyasına misafir olacaksınız, satırlar akıp giderken. O ise, muzip bir tebessümle size eşlik edecek, sessizce... Sayfaları birer birer tüketirken, benzersiz erguvanî düşlerin “gerçekliği”nde semâ edeceksiniz ve bu düşlerden âdeta başınız dönecek.
Sovyet Yüzyılı
SSCB tarihin karanlığına karışmış gibi görünse de, geçtiğimiz yüzyıla vurduğu damga ve günümüzde süren etkisiyle, hâlâ önemli bir araştırma alanı. Fakat bu tarih, uzun bir süre boyunca, hem gerekli bilgi ve belgelere ulaşmanın güçlüğünden hem de Sovyet rejiminin gerçeklerini örten ideolojik perdenin varlığı nedeniyle yazılamadı.
Gölgesizler
Cennet’in oğlu kendini kendi varlığında yok etmişken, gerçekten kadının dediği gibi bir kez daha yok olmuşsa durum kötüydü. Bu işin sonu yavaş yavaş köyün tamamen yok olmasına dek gidebilirdi. Belki köy zaten yoktu da bunu kimse anlayamıyordu henüz; köylülerin hepsi alışmıştı yokun varlığına...
Dostoyevski
Edward Hallett Carr’ın Dostoyevski üzerine yazdığı bu kitap hem ilginç bir biyografi hem de çok başarılı bir edebiyat incelemesi, roman çözümlemesi.