Ekim 1999 Tarihinde Tekrar Baskılar

At Sırtında Anadolu

Yıl 1876. Bir İngiliz subayı, yanında uşağı ile birlikte Anadolu’yu baştan başa dolaşır. O günün zor koşullarında yapılan bu maceralı yolculuğun tek bir amacı vardır: Osmanlı Devleti’nde azınlıkların durumunu yerinde görmek.

Bir Sürgün

Genç bir doktorun Abdülhamid devrinde Paris’e kaçışı, aşk yüzünden hastalanması, gurbette geçen yoksul hayatı. Paris’e ve Parisli’ye bir hicviye.

Cennetin Dibi

Cehenneme Övgü’de “bu dünya”yı sorgulayan Gündüz Vassaf ikinci kitabında “cennet”e, hem de cennetin ta dibine el atıyor. Mizahla bilimkurgunun, düzyazıyla bilimsel makale üslûbunun harmanlandığı kitapta, ‘yanlışla doğru’, ‘yalanla dolan’ sırt sırta duruyor.

Haberci Çocuk Cinayetleri

Yılda taş çatlasa üç cinayetin işlendiği şehirde haberci çocuklar birbiri ardınca öldürülmektedir. Peki ama kim, neden, nasıl?.. Kahramanımız, bu sorulara cevap ararken Mösyü Jacob, Bay Kurtbilgini, Profesör Domanya, mutsuz güzel Esme gibi “tip”lere kulak verecektir ve... İnanılmaz tesadüflerle dolu düşsel bir polisiye, Türkçe’de örneğine pek rastlanmayan “mekansız-milliyetsiz” edebiyatın başarılı örneklerinden.

Hüküm Gecesi

1908-1911 yılları arasındaki siyasî olaylar. İttihat ve Terakki Fırkası’nın egemen olduğu dönemin muhalif gazeteci gözüyle eleştirisi. Kişisel çıkarlar uğruna girişilen ve halkın yararına herhangi bir düşünceye, ülküye dayanmayan çatışmalar. Bir devrin çözülüşü.

Ingrid Bergman - Roberto Rosselini

1948 İlkbaharı'nda, Los Angeles'ta Roma Açık Şehir ve Paisà filmlerini seyreden Hollywood'un saflık ve doğal güzellik ilâhesi Ingrid Bergman, nihayet aradığı sanatsal üslûbu bulmuştur. Vakit geçirmeden yönetmen Roberto Rossellini'ye gönderilmek üzere, heyecan pırıltılarının kâğıda yansıdığı bir hayran mektubu yazar: "Sevgili Bay Rossellini, Roma Açık Şehir ve Paisà adlı filmlerinizi izledim ve çok beğendim.

İzmirli Nine

Elsa Hiu bir gazeteci, ayrıca yazar ve de radyo programcısı. Bunlara ilaveten, “Barış ve Türk-Yunan Dostluğu İçin Egeli Gazeteciler Hareketi”nin bir üyesi. “Karşı yaka”da yaşıyor. Ama aklı, gönlü ve de kulağı, “karşı yaka”da doğsa ve büyüse de, “bu yaka”da doğan ninesinin öyküleriyle dolu.

Jurnal 2. Cilt

Düşünür-yazarın 1960’lardan 1980’lere ruh ve düşünce dünyasındaki dalgalanmalar. Meriç’in kitaplarına geçmemiş fikirleri, notları. Zaaflarını, tutkularını döktüğü mektuplar. “Tekdim ve bütünümle seviyordun, sevmeğe mahkumdun” diyecek kadar iddialı ve özgüvenli, ama bir yandan da anlaşılmamışlıkla, hayal kırıklıklarıyla yüklü.

Kara Kitap

Galip, çocukluk aşkı, arkadaşı, amcasının kızı, sevgilisi ve kayıp karısı Rüya’yı karlı bir kış günü İstanbul’da aramaya başlar. Çocukluğundan beri yazılarını hayranlıkla okuduğu yakın akrabası gazeteci Celâl’in köşe yazıları, bu arayışta ona işaretler yollayacak ve eşlik edecektir.

Kitab-ül Hiyel

Okuyanın okumayanlara kolay anlatamayacağı ama insanın birileriyle paylaşmak isteyeceği romanlardan, Kitab-ül Hiyel.

Korkuyu Beklerken

Oğuz Atay’ın hikayeleri, gündelik hayatı kavrayış derinliği, anlatım zenginliği ve okuru alıp götürmedeki enerjileri bakımından romanlarından geri kalmaz. Kitaba adını veren hikayenin korkuyu beklerken kendini evine hapseden kahramanı, Atay’ın edebiyat güzergahındaki farklılığının en büyük kanıtlarından.

Marilyn Monroe - Arthur Miller

Afet bir güzellikle bir büyük zihnin, "kafa"yla "vücudun" beraberliği... Hollywood'un pembe dünyasının ilâhesi ile, "Amerikan Düzeni"nin entelektüel bir muhalifinin aşkı... Ve aslına bakılırsa, bu kalıplara hiç mi hiç sığmayan bir trajedi! Hiç de sanıldığı gibi "aptal sarışın" olmayan, görünürdeki şaşaanın ardında yapayalnız bir kızla; özel ilişkilerinde pek de sanıldığı gibi "ince görünüşlü" olmadığı anlaşılan bir adamın, kırık -ve kırıcı- aşk hikâyesi.

Sessiz Ev

Sessiz Ev’de Orhan Pamuk, dağılmakta olan bir ailenin hikâyesi üzerinden Cumhuriyet ve modernleşme tarihimizin barındırdığı gizli çatışmaları ve şiddeti araştırıyor. Orhan Pamuk yayımlanışından otuz yıl sonra, bu yeni baskıda romana bölüm başlıkları koydu ve anlatıdaki bazı tekrarları ayıklayarak kitabı yeni okurlar için daha okunaklı hale getirdi.

Sodom ve Gomore

Mütareke döneminin İstanbul’u. Batı hayranı Türkler, düşman subaylarıyla aşk serüvenleri yaşamak için çırpınan Türk kızları, çıkarlarını emperyalist İtilaf Devletleri’nin zaferine bağlamış adamlar... Çöküşü ve kokuşmuşluğu anlatan roman, Anadolu’daki dirilişi önce sezdirir, sonra giderek artan bir şekilde duyurur.

Şehrin Aynaları

İlk romanı Pinhan’la edebiyatseverlerin haklı ilgisine mazhar olan Elif Şafak’tan yine tarihsel dokulu bir roman. Isabel, Antonio, Miguel ve Andres... engizisyon zulmünün paramparça ettiği, kendilerini, birbirlerini kaybeden, arayan, sırların peşinde koşan insanlar... İspanya’da başlayan Aynalar Şehri’nde (İstanbul’da) süren Seferadlar’ın hikayesi... Tabii bir de, Engizisyon yargıcı, büyük vaiz Alonso Perez de Herrera’nın öyküsü.

Türkler, Türkiye ve İslâm
Yaklaşım, Yöntem ve Yorum Denemeleri

Alanında otorite olarak kabul edilen Ahmet Yaşar Ocak bu kitabında yer alan makaleleriyle, Tanzimat’la başlayarak bütün Cumhuriyet tarihi boyunca, gündelik hayattan siyasete, hukuktan kültüre birçok alanda zaman zaman ateşli tartışmaların, zaman zamansa çatışmaların konusu olan İslâm’ın rolü meselesine ışık tutuyor. Kitap, ‘Türk’, ‘Ortodoks’, ‘Heterodoks’, ‘Halk’ ya da ‘Fundamentalist’ gibi öntanımlarla anılan ve tartışılan İslâmiyet kavramına açıklık getirmeyi amaçlayan 10 makaleden oluşuyor.

Usulcacık

Atilla Atalay’ın hayattaki ilk, İletişim’deki altıncı kitabı. Atalay, ilk kitabına saygıyla, sevgiyle, vefayla, “sarı dergilerin unutulmaz yazarları” için “bir dakikalık saygı girişi”yle başlıyor.

Uyuyamadığım / Düş Kovalayan

Atilla Atalay’ın “kondisyonu yüksek” mizahından bir kitap daha: Üç yıl arayla yayımlanmış iki kitabın birleşmesinden oluşan Uyuyamadığım/ Düş Kovalayan... “Düş kovalayanlık, borsa brokerliği, know how advisorluğu, creatif menagerlik, disco-bar işletmeciliği, kanal sahipliği gibi günümüzün ‘in’ mesleklerinden değil... Oldum olası ‘out’...

Yaban

Millî Mücadele sırasında Orta Anadolu’da bir köy. Tanzimat aydınının sosyo-psikolojik özelliklerinin uzantılarını taşıyan Ahmet Celal. Kendini kurtarıcı olarak gören, halkı eğitmeyi (ya da adam etmeyi) görev edinmiş, kafasında yarattığı gerçekle yaşanan gerçeğin çatışması sonucu “yaban”laşan tipik aydın.

Yine mi Yazılı Var?
Dikkat yazılı var/ 2

Dikkat Yazılı Var! kitapçıların raflarında yerini aldığında, büyük bir ilgi görmüştü. Kitabı okuyan herkes önce kahkahayı patlatmış, ardından “mesele” üzerinde -derin derin olmasa da- düşünmüştü: “Mesele”, Türkiye’deki eğitimin acıklı haliydi... Bu küçük kitap, “büyüklerimize” rağmen bunu becermişti.

Yunan Ulusunun Doğuşu

Herkül Millas hem Türkiye hem Yunanistan’da tarihi “biz” ile “onlar”ın mücadelesi gibi gösteren sözde tarihçiliğin dışından bir uzman. Yazar, Yunan ulusunun doğuşunu özgün Yunan kaynaklarına başvurarak anlatırken Türkiye tarihçilerinin hatırı sayılır bölümüne egemen olan dar-kısıtlı tarih görüşü ve bu yaklaşımın kaynakları üzerinde de duruyor.

Hikâyeler

İstanbul sınırları içine sıkışıp kalan hikayemizi yurt yüzeyine açan Karaosmanoğlu’nun bu kitaptaki anlatılarında aşk yüzünden veya düşman zulmünden bilinci sakatlanmış, saplantılı, isterik, melankolik, yerini yadırgayan insanlar var. 20 hikayeden oluşan kitabın tüm karamsarlığına rağmen yazar, insanın tek kurtuluş umudunu yine insanda aradığını sezdirir.