Nesl-i Ahîr
II.Meşrutiyet’in yarattığı heyecan sürerken kaleme alınan bu romanda, II. Abdülhamit dönemine yönelik keskin eleştiriler yer alır. Baskıcı ortam, iç politikadaki aksaklıklar, hafiye teşkilatının çıkardığı sorunlar, devlet dairelerindeki bozulan işleyiş, liyakat yerine kayırmanın öne çıkması, ordu ve eğitim alanındaki sıkıntılar gözler önüne serilir. Ancak Uşaklıgil’in asıl amacı romanın başkahramanı Süleyman Nüzhet’in etrafındaki gençler üzerinden, bu baskıcı ortamda bunalan gençliğin sesini, kaygılarını bütünüyle yansıtmaktır. Bunu yaparken İstanbul’u da romanın bir karakteri gibi tüm renkleriyle ön plana çıkartır.
Bu Yollar Uzar
Memduh Şevket Esendal’ın sağlığında dergilerde yayımlanan, ancak ilk iki öykü kitabına, Otlakçı ve Mendil Altında’ya almadığı, ölümünün ardından kitaplarının ikinci baskılarına eklenmiş öyküler bu kitapta bir arada...
Mendil Altında
1946 yılında Hikâyeler – İkinci Kitap, 1958’den itibaren Mendil Altında adıyla yayımlanan bu öykülerinde Memduh Şevket Esendal, yine kendine has bir atmosfer yaratıyor. Büyükelçilik, müfettişlik ve milletvekilliği gibi görevlerde bulunan Esendal, bürokrasinin ağırlığının ve işleri içinden çıkılamayacak bir yumağa dönüştürmesinin doğrudan tanığıdır. Bu yumağın unsurları memurlar, öğretmenler, doktorlar, müdürler bir yerden girerler hep öykülerine...
Otlakçı
Bazen keyif çatan iki arkadaşın neşesine tanık oluruz, bazen de haksız kazanç elde etmeye başlayan kocasıyla artık düşlediği evi kuramayacağını anlayan bir kadının buhranına. Ama nerede olursak olalım, hangi duyguyu hissedersek hissedelim, hep insanı merkeze alan bir çemberin etrafında döner dururuz bu öykülerde.
Ayaşlı ile Kiracıları
Memduh Şevket Esendal, 1934 yılında Vakit gazetesinde tefrika edilen, daha sonra yine aynı yıl kitap olarak yayımlanan romanı Ayaşlı ile Kiracıları’nda yeni yapılmış bir apartmanın her bir odası ayrı ayrı kiraya verilen kısmında yaşayan insanları anlatır.
SergüzeştSadeleştirilmiş Basım
Küçük bir çocukken Kafkasya’dan kaçırılan ve İstanbul’da zengin konaklara satılarak oradan oraya savrulan; hayatı aşk, hüzün ve ıstırapla yoğrulmuş Dilber’in hikâyesinin konu edildiği roman aynı zamanda sınıflı toplum yapısının çarpıklığını ve yarattığı hiyerarşiyi de yansıtıyor.
SergüzeştEleştirel Basım
Romanın 1888 yılında yapılan ilk baskısını 1924 yılında yayımlanan nüshayla karşılaştırarak hazırlanan eleştirel basımda bu sayede, hem yazarın hem de bahsedilen dönemlerin edebiyat anlayışındaki değişim gösterilirken, aynı zamanda dipnotlarla, günümüzokurunun metni ve metnin geçtiği zamanı daha detaylı bir biçimde anlamasının da imkânı yaratılıyor.
Son Yıldız
1926 yılında tefrika edilmeye başlanan ve bizzat Mehmet Rauf tarafından “Eylül ’den bile kuvvetli ve şahsiyetli bir eser” olarak değerlendirilen Son Yıldız, edebiyatımızın büyük aşk romanlarından...
Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaçEleştirel Basım
Hüseyin Rahmi Gürpınar, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç’ta İstanbul’un sokakları, mahalleleri, dükkânları ve insanlarıyla çok renkli ve canlı bir tablosunu sunuyor.
Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaçSadeleştirilmiş Basım
Edebiyatımızın sürekli ilgiyle okunan başyapıtlarından Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, eğlencenin, mizahın ve heyecanın bir an bile eksilmediği bir dünyayı anlatıyor.
Oğlumuz - Yarın Diye Bir Şey YokturÖyküler 1
Tarık Buğra’nın kaleme aldığı öykülerin ilk kısmını bir araya getiren bu kitap, daha önce Buğra’yı sadece romanlarından bilen okurları “öykü de yazmış bir romancı” ile değil, her cümlesiyle başlı başına bir öykücüyle bir araya getirirken, aynı zamanda Buğra’nın metinleriyle ilk kez karşılaşacak okurların Tarık Buğra edebiyatının büyük “giriş kapısını” aralamalarına bir imkân sağlıyor.
Mai ve SiyahEleştirel Basım
Halit Ziya Uşaklıgil’in Mai ve Siyah’ı bireyin iç dünyasının kapılarını ardına kadar açan ve o dünya üzerine düşünen, düşündüren ilk romanlarımızdandır.
Mai ve SiyahSadeleştirilmiş Basım
Mai ve Siyah’ta Halit Ziya Uşaklıgil bireyin edebiyatta “birey” olarak da var olabileceğini gösterir. Bu nedenle roman, edebiyat tarihimizin köşe taşlarındandır.
Alp Dağları'ndan ve Miss Chalfrin’in Albümünden
Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Batı ve Batılılaşmaya dair yazılarından oluşan eserde, “şarklı gözüyle” Avrupa’nın, “garplı gözüyle” şarkın resmini görebiliyoruz.
Araba SevdasıEleştirel Basım
Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası, kendi çağına tanıklık eden bir yazarın, roman aracılığıyla toplumsal bir eleştiriyi dile getirdiği en özgün örneklerden birisidir.
Araba SevdasıSadeleştirilmiş Basım
Sultan Abdülaziz döneminde yaşanan trajikomik bir aşk hikâyesini, abartılı bir “alafranga züppe” karakterinin etrafında anlatan Araba Sevdası, Türkçe edebiyatın en özgün örneklerinden biridir. Daha sonra pek çok romanda benzer örnekleri yaratılacak, aşırı Batılılaşmış, özenti karakterlerin dramı, en yoğun olarak Araba Sevdası’nın kahramanı Bihruz Bey’in şahsında ete kemiğe bürünür ve bir klasik haline gelir.
ErgenekonMilli Mücadele Yazıları
"Bu yazıları, o devrin mânevî manzaralarını, ateşten bir çizgi halinde aksettiren birer küçük aynaya benzetebiliriz."
Dönemeçte
Tarık Buğra bu romanında Türkiye’nin tek parti egemenliğindeki cumhuriyetten çok partili rejime, “demokrasi”ye geçiş aşamasını, Cumhuriyet döneminin kavşaklarını ele alan öteki romanlarında olduğu gibi, yine Anadolu taşrasından, oraya özgü insanların dünyasından ele alıyor. Ancak bu kez, daha önce mağduriyet hallerinde, hırpalanan, bastırılan yanları ile tipleştirilen bu insanların, DP’nin harekete geçirdiği bireysel kâr, kazanç, girişim, hırs ve saikleri ile sarmalanmış portreleri ön plandadır.
Yağmur Beklerken
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminin ilk safhasını noktalayan Serbest Fırka denemesi... 1929 büyük ekonomik buhranı ve buna eşlik eden ağır kuraklık tehlikesi. Şeyh Sait ve ilk Dersim isyanları bastırılmış, Takrir-i Sükûn yasaları ile her tür muhalefet ezilmiş, dağıtılmış, “Atatürk devrimleri” yürürlüğe girmiştir. Yağmur Beklerken’de Tarık Buğra Serbest Fırka denemesi/girişimi ekseninde bütün bu gelişmelerin Anadolu taşrasındaki sonuç ve yansımalarını konu edinirken aslında on yıllık Cumhuriyet’in bir bilançosunu da yapmaktadır.
Firavun İmanı
Firavun İmanı’nda Tarık Buğra, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in kuruluşu sorunsalını bu kez Sakarya Savaşı arefesi ve hemen ertesi dönem bağlamında romanlaştırıyor. Kahramanları yine “sıradan” halk veya dönemin ikinci, üçüncü plandaki kişilerini temsil eden tipler. Roman Mustafa Kemal’in tartışılmaz liderliği etrafında şekillenen Cumhuriyet’in kurucu kadrosu ve onun iradesine karşı, bizzat Kuvayi Milliye hareketi içinden şekillenmekte olan milli-muhafazakâr hoşnutsuzluk, tepki ve muhalefetin şekillenişini konu alıyor.
Küçük Ağa
Küçük Ağa, Kurtuluş Savaşı yıllarında, siyasal karar ve tartışma merkezlerinin uzağında, Kuvvacı/Millici denilen, ama ne oldukları, neyi temsil ettikleri pek bilinmeyen birilerinin açtığı savaşa katılıp katılmamanın vebalini tartarak bir karar verme durumunda kalan insanları anlatır. Asırlardır sadece “halife-i ruyi zemin”in, padişahın açtığı sancağın altında savaşılacağı bilgi ve inancıyla yaşamış taşra insanlarının, halife-padişah çağrısının yokluğunda ve işgal haberleri yayılırken yaşadıkları ikilemlerin, açmaz ve iç çalkantıların, kendileri ve kaderlerine sahip çıkma hakkında yeniden düşünmek zorunda kalışlarının hikâyesidir.
Ahmet Haşim
Yakup Kadri, Ahmet Haşim adlı monografisiyle şiiri kadar latif, fakat doğrudan doğruya yakalanması güç bir "insan"ı bize sunuyor.
Anamın Kitabı
Yakup Kadri bu kitabıyla, “insanların şimdiye kadar besledikleri bir zannı -çocukluğun en mutlu bir çağ olduğu zannını- kökünden sarsmak istediğini” söylemiş. Ön sözünde, “İnsan, şuurunun altına kadar inmeyince kendi kendini nasıl tanıyabilir? Bizim köklerimiz orada değil midir?” diye sorduğu kitabında “belki romanlarının bütün anahtarlarını vermiş.
Vatan Yolunda
Millî Mücadelemizin Avrupa’dan görünüşü, İstanbul’a Doğru, Millî Mücadelemizin İstanbul’dan Görünüşü, Ankara’da, Yunan Taarruzu ve Sakarya Harbi, İzmir’de Görüşeceğiz başlıkları altında toplanmış anılar demeti.