Bir Zamanlar Kırklareli'de Yahudiler Yaşardı...Kırklarelili Adato Ailesi'nin Öyküsü
Erol Haker bu araştırmasıyla hem bir ailenin hayatını hem de artık çok uzak bir geçmişte kalan bir yaşam tarzını gözlerimizin önüne seriyor. Yazar, aile mensuplarıyla yapılan mülakatlar üzerinden, beş kuşak boyunca Kırklareli’de yaşamış olan Adato ailesinin öyküsünü anlatıyor.
Türkiye'de Demokrasiye Geçişte Basın (1945-1950)
Cumhuriyet tarihinin kritik dönemeçlerinden biri: İkinci Dünya Savaşı sona ermiş; Türkiye, tam anlamıyla demokrasiye doğru değilse de çokpartili hayata doğru zorunlu sayılabilecek bir dümen kırma sürecine girmiş, Demokrat Parti kurulmuş... Önce 1946 seçimleri yapılacak, ardından 1950 seçimleri gelecek ve bu ilginç, sancılı, renkli dönemde basın çok-işlevli bir rol üstlenecek.
Türk Dininin Sosyolojik İmkanıİslam Protestanlığı ve Alevilik
Türkiye’de dine nizam verme, dini bir siyasal projeye bağlı olarak biçimlendirme çabaları, her zaman bir “hassas konu” idi. Yasin Aktay’ın kitabı, İslâm’la ilgili yığınla tartışma ve yayın arasında ihmale uğrayan bu hassas konuya giriyor: Türkiye’de devletin ya da resmî ideolojinin “din projesi”nin mahiyetini tartışıyor. Türkiye’de devlet geleneğininin yöneldiği modernleşme güzergâhında izlediği din siyasetini "Protestanlık"la tanımlıyor.
Balat'tan Bat-Yam'a
Balat'tan Bat-Yam'a kadar uzanan kâh mutlu kâh hüzünlü bir yaşam öyküsü... Bir Yahudi ailenin çocuğu olarak 1916 yılında Hasköy'de dünyaya gelen ve yıllarca yaşadığı İstanbul'dan çok sevdiği Suadiye semtine benzettiği için Bat-Yam'a göç eden Eli Şaul'un ilginç günlüğü.
NazêBir "Göçüş" Öyküsü
"Lâllar, işaretle konuşur. Sağırlar, duymadan konuşur. Körler, görmeden konuşur. Kadınlar, ağıtlarla konuşur..."
Bir göç hikayesi: Kürt aşiretlerinin, Irak-İran-Türkiye arasında, oradan oraya göçleri; göçte savrulanlar hayatlar...
Nazê'nin anlatısını ve hayatını İrfan Aktan, maharetli röportajcılığıyla kuşatıyor.
Türkiye'de Folklor ve Miliyetçilik
Türkiye’de Folklor ve Milliyetçilik, son dönem Osmanlı aydınlarından Cumhuriyet dönemine devredilen ve bugüne kadar devam eden bir arayışı anlatıyor.
Aşkın Okunmaz Kıyıları
Osmanlı İmparatorluğu ardında bir yığın ulus devlet bıraktı. Bu ulus devletler arasında Türkiye Cumhuriyeti'nin benzersiz bir yeri vardı, çünkü İmparatorlukla arasında bir kimlik sürekliliği olan Cumhuriyet Türkiyesi ulusal kültürünü oluşturmak için "kendi" edebiyatını yabancı olarak gösterecek bir söyleme ihtiyaç duyuyordu. Alfabe değişikliği, dil devrimi ve eğitim politikaları bu amaçla devreye sokuldu.
Ne Mutlu Türküm DiyebileneTürk Ulusal Kimliğinin Etno-Seküler Sınırları (1919-1938)
Türk ulusal kimliğine ilişkin hala süregiden tartışmaların kutuplarında iki tasavvur duruyor: Vatandaşlık esasına dayalı anlayış ve etnik-kültürel kimlik esasına dayalı anlayış. Ahmet Yıldız`ın incelemesi, Türkiye`de milli kimliğin inşa sürecinde etnik-kültürel kimlik vurgusunun ve tazyikinin en güçlü olduğu evreyi ele alıyor: 1919-1939 Dönemi.
Türkiye'de Milli Eğitim İdeolojisive Siyasal Toplumsallaşma Üzerindeki Etkisi
Eğitim, yediden yetmişyediye hepimizin bir şekilde içinde, kenarında yeraldığımız, asla dışında ve uzağında kalamadığımız önemli bir kurum. İsmail Kaplan’ın bu kapsamlı araştırmasında Türk millî eğitim sisteminin, ulus-devletin kurulduğu 1920’lerden başlayarak günümüze kadar geçirdiği evrelerin hem felsefî, hem ideolojik hem de pratik bir panoramasını çiziyor.