#futbol Etiketindeki Kitaplar

İşte Böyle Bir Şey

Futbol dünyasının zalim bir pırıltısı var; şöhretleri tez eskiten, iyi zamanlarını geride bırakanları derhal terkeden... “Efsane” olarak kayda geçen birkaç talihlinin dışındakiler, vefasızlığın, unutuşun karanlığına gömülürler. Futbolun gitgide silinmekte olan romantizminin yazarı Hakan Dilek, bu kadere karşı koyan bir futbolsever... “

Dünya Kupası

Coupe du Monde, World Cup, Weltmeisterschaft, Dünya Kupası, dünyanın kupası... Futbol dünyasının en büyük seyir arenası, `seçme eserler` albümü... Tadı damakta, limitsiz, `her gün` ziyadesiyle futbol keyfi. Böyle bir şölene kim kayıtsız kalabilir ki? Elinizdeki kitap, karnavala kayıtsız kalamayanların Dünya Kupası hakkındaki görüşlerinin derlenmesinden oluştu.

Futbolun Ölümü
Seçme Yazılar 1

İslam Çupi’nin Milliyet gazetesinde “Pazar’ın Ertesi” sütununda yazdığı, meslek hayatının son on yılının, deyim yerindeyse olgunluk döneminin yazıları yer alıyor bu kitapta. Karamsar yazılar bunlar. Çupi, futbolun bir “çim savaşına” dönmesinden duyduğu rahatsızlığı, kendine özgü güçlü tasvirlerle anlatıyor. Yeni dönem topçularının, becerisi sınırlı aletlere dönüştüğünü düşünüyor.

Tae Han Min Guk
2002 Dünya Kupası Mektupları

Mehmet Demirkol, 30 Mayıs günü akşam saatlerinde Atatürk Havalimanı’ndan Tokyo aktarmalı olarak Seul’e gider. Hayatında ilk kez bir uçak yolculuğunda uyur. Çünkü huzurludur, yirmi küsur yıldır hayalini gördüğü Dünya Kupası’na gitmektedir. Ve ertesi gün Dünya Kupası’nın heyecanıyla kucaklaşır. Neredeyse her gün bir şehre yolculuk eder, bir maç seyreder.

"Olaylar, Sağbekin Lahana Dolmasını Yemesiyle Başladı"
Seçme Yazılar 2

İslam Çupi, Milliyet’te yazmaya başladığı 1981 Eylül’ündeki ilk yazısında, “23 yıl sonra çok mu geç?” başlığı altında şunları yazmıştı: “23 yıl önce geldiğim sokağa 23 yıl sonra tekrar düşmüşüm. Kafasını asfalta dökmüş, moralini sıfır kilometreye getirmiş, üzerimdeki tek pantolon ve gömleği taşınmaz ağırlık kılmış bir adamcık olarak..

Çünkü Biz Ankaragüçlüyüz!..
Anılar • Denemeler • Söyleşiler

“...kimileri vardır, stada fazla uzak olmayan bir erketede toplanırlar maç günleri, zaferleri ve hüzünleri tribünlerde hep beraber paylaşırlar... Tribün çocuklarıdır onlar ve bu kitap onlar için yazılmıştır. Kendi şehirlerinin değerlerine sahip çıkanlar için yazılmıştır, hiç bitmeyen umutların sahipleri için yazılmıştır... Ve geçmişe özlem duyanlar için yazılmıştır...”

"Bizim İçin Oyna"
Türkiye’de Futbol Ve Siyaset

Her vesileyle “siyaset bulaştırmayalım” antları verilse de, futbol politikanın kayıtsız kalamadığı bir toplumsal olgu. Kitlelerin sempatisini avlamanın, onlara  “mesaj vermenin” en popüler mecralarından biri… Türkiye’de de futbol ortamı hep politik gelişmelerle iç içe biçimlendi. Genel olarak doğrudan devletin güdümü ve genel politik iklimin belirleyeciliği atında...

Samsunspor
Kırmızı Beyaz Siyah: Samsunspor

Samsunspor, “herhangi” bir Anadolu takımı değil. Birinci Lig’e tırmanan ilk Karadenizli oluşuyla… Yetiştirdiği yıldızlarla… Zirveye oynadığı sezonların hatırasıyla… Defalarca düşüp defalarca çıkmayı başarmasıyla, direngenliğiyle, dokuz canlılığıyla…

Bir Zamanlar Anadolu`da

Modernleşmenin o acımasız, o hızlı “değişim” gücüne yüzyıllar boyunca onlarca uygarlığa ev sahipliği yapmış Anadolu da dayanamıyor. Geleneksel doku bozuluyor, yerini “yeni” olana bırakıp tarih oluyor. Romanları, şiirleri ve gazete yazılarıyla tanıdığımız Tahir Abacı, bu hızlı değişim sürecinden “arta kalan”, kendini az da olsa kurtaran Anadolu’yu anlatıyor.

Kesin Ofsayt
Televizyon futbolu ve futbol medyası

Futbol yorumculuğu, nicedir, en gözde halk felsefesi tahtında oturuyor. Milyonlar televizyondaki “futbol geyiklerinin” esiri. Futbol medyasının klişelerle, dargörüşlülükle, basbayağı palavrayla yüklü budalalaştırıcı söyleminin, bu ülkedeki kollektif mantık ve muhakeme yetmezliğinin, “zihniyet bozukluklarımızın”, kocaman bir aynası olduğunu...

Taraftarın Senle

Futbolun en “canlı” unsurlarından biri: Taraftar. Tezahüratlarda, “zor” kazanılan maçlarda, takımın en “sıkıntılı” günlerinde, yağmurda, çamurda, deplasmanda her zaman hazır ve nâzır… Şimdilerde “yenilenen” bir profile sahip olsa da hep tribünde en çılgın haliyle ya da gözyaşlarıyla resmedilen hep o Taraftar…

Onun Gibisi Gelmedi
Memleket Futbolundan Portreler

“Efsane” futbol âleminin, genel olarak popüler kültürün en yıpranmış ve en yıpratıcı klişelerinden biri. Üst ligde iki sene kariyer yapan, iki parlak maç oynayan bir futbolcunun adı efsaneye çıkabiliyor. Cem Zamur, bu kitapta, hakiki efsaneleri anlatıyor. Türkiye futbol tarihinin efsane şahsiyetlerinden bir portre demeti.

Taşradan Futbol Hikâyeleri

“Yalnızca falanca futbol takımının taraftarı değil, anılarımın taraftarıyım diyebilirim. Anılarının taraftarı olan birçok futbolsever gibi...”

Diyarbakırspor
Düğünde Kalabalık, Taziyede Yalnız

Simon Kuper’in ünlü “futbol sadece futbol değildir” sözü Türkiye’de belki en çok Diyarbakırspor için geçerli. Türkiye futbolunun ayrık otu Diyarbakırspor, tarihi boyunca hep bir “siyasi işlev”, bir “temsil” basıncı altında olmuş. Bir yandan devlet politikaları, bir yandan Kürt kimliği… Diyarbakırspor, Kürt kimliğini temsil eden yanıyla İspanya’nın Barcelona’sı, Athletic Bilbao’sıyla akraba…

Sıcağıyla, Acısıyla
Adana Futbolu

Adana takımları futbolun en üst katından uzun yıllardır uzaklar. İzmirlilerin yokluğu kadar çarpıcı bir eksik bu. Adana Demirspor, üç büyük şehir dışındaki en köklü kulüplerden biri, tam teşekküllü bir spor yurdu ve gerçekten bir “camia”.

Beşinci Şampiyon
Bursaspor

Türk futbolu esasta üç başrol oyuncusunun kendi arasındaki rekabetin, birtakım figüranlarla zenginleştirilerek sunulduğu bir filmdir. Seksenli yıllarda Trabzonspor bu senaryoya isyan etti ve üç İstanbul kulübü dışında şampiyon olan ilk takım oldu. Bununla da kalmadı, şampiyonluk kupasını altı kez Trabzon’a götürerek “dördüncü büyük” unvanını aldı. Dolayısıyla seksenlerden beri Türk futbolunda bir “dört büyükler” karakteri mevcut. Yaklaşık 25 senedir süren bu yeni düzene baş kaldıran ilk takım Bursaspor.

Kafsinkaf

Türkiye’nin görkemli semt kulüplerinden biri, Karşıyaka. Ama kendi başına bir şehir, bir vilayet olma iddiasında bir semt bu: Kendisine İzmir’den ayrı bir plaka numarası biçen (otuz beş buçuk)... İzmir içre İzmir’den ırak, ”post-İzmirli” bir yer...Aynı zamanda Türkiye’nin en eski, köklü kulüplerinden biri, Karşıyaka Spor Kulübü (KSK). Osmanlıca kısaltması adı kadar meşhur: Kafsinkaf.

Adamın Abdalı Kaleci Olur

İngiliz futbol kültüründe kalecilerin (bir de sol açıkların!) hafif deli olduğuna inanılır. “Adamın aptalı kaleci olur,” diye bir söz de var. Öyle ya, kim gönüllü yapar bu mesleği? Bir anlık bahtsızlığın ya da tümüyle çaresiz bir golün, sayısız mükemmel kurtarışla kazanılmış alkışları anında unutturuvermesini kim sineye çeker?

Trabzon'da Futbolun Toplumsal Tarihi
Mektepliler, Münevverler, Meraklılar

“Trabzon şehri spor ibtilası geçiriyor. İstanbul’da dans ibtilası, Ankara’da ud, Trabzon’da futbol… Bunlar birer hastalık gibi yakaladıkları adamın yakasını bırakmıyorlar. Trabzon’da mahalle aralarında, ta Kavak Meydanı’na kadar ne kadar meydan, cami havlisi, bahçe varsa birkaç çocuk toplanmış! – Gol gol diye bağırıyor. Hele şu hafta tatilinin işsiz bir sürü halkının Kavak meydanına doğru toplanması bu ibtilayı azdırdı. Şimdi herkeste bir spor heyecanı var.”

Arkadan Müdahale
3 Temmuz Şike Davası Süreci

Kenan Başaran, Arkadan Müdahale’de başından beri yakından izlediği “Şike Davası” sürecini tüm boyutlarıyla aktarıyor: İddianame, yargılama süreci, sanık ve tanıkların davranışları, “kriz yönetilirken” Futbol Federasyonu içinde yaşananlar... Sadece duruşma salonlarında doğrudan tanık olduklarını aktarmıyor Başaran, mahkeme tutanaklarını da titizlikle inceleyerek olan bitenin arka planını netleştirmeye çalışıyor.

Tribün Cemaatinin Öfkesi
Ticarileşen Türkiye Futbolunda Şiddet

Artun Ünsal, Türkiye futbolundaki şiddeti, çok geniş bir bakış açısından ele alıyor. Her şeyden önce, bu oyunun ve onun toplumsal ortamının bünyesinde barındırdığı şiddet potansiyelini gözardı etmeden... ve konuyu polisiye bakış açısına sıkıştırmadan. Sorunun ciddiyetini bilerek, ama “ihtiyatlı iyimserliği” yitirmeden.

Altay
Alsancak’ın Sakini

Orhan Berent’in hem tutkuyla yazılmış hem titiz bir araştırmaya dayanan kitabı, Altay’ın hikâyesinin içinden aynı zamanda İzmir’in sosyal tarihini anlatıyor. Her kulübün bir nevi roman kahramanı olduğunu bize bir kez daha gösteren bir kitap. İkbali de düşüşü de görmüş, güngörmüş bir roman kahramanı: Altay.

Piknikte Dömivole
Erdinç Sivritepe’ye Armağan

“Manyaklar, kafayı takmışlar hatta sıyırmışlar...” diye tanımlıyor elinizdeki derlemenin editörleri, kitaba katkıda bulunan yazarları. (Daha doğrusu, gazaplarından korkmasalar öyle tanımlayacaklarını söylüyorlar.) Futbolla düşüp kalkan ama bunu ortalama futbolseverden hayli farklı biçimde yapan, takıntılı insanlar.

Futbol ! Bir Aşk...

Konu Türkiye’de futbolun tarihi ve kültürü ise; onun adı akla gelebilecek ilk adres olmalı. Halit Kıvanç, bir futbol aşığı... Tam 60 yıldır futbol yazıyor, 50 yıldır anlatıyor ve 40 yıldır ekranlarda seyircisiyle buluşuyor... Dünya Kupası’nın öyküsünü onun sesinden dinlemeyen kuşak yok. Türkiye futbol tarihini onun gibi yazan da yok sanki! Belki onun kadar seyreden, onun kadar seven, onun kadar önemseyen de... Futbolu seviyorsanız, bu kitabı seveceksiniz. Sevmiyorsanız da seveceksiniz. Kimse böyle bir "tarihe" kayıtsız kalamaz çünkü!