Sevinç Kuşları-1Deccal'in Hatırı
Sezgin Kaymaz, hem tiryakilerine alıştıkları lezzeti hep yeniden sunan, hem de hep yeni sulara açılan bir yazar. Tekinsizliğin, şiddetin, “kötülüğün”, olağanüstünün ve gündeliğin içinden hep sevinç kuşlarını havalandıran bir yazar, aynı zamanda…
Deccal’in Hatırı’nda sevinç kuşları, koma halinin, manyak doktorların, mafyacıların, polisçilik oynayan polislerin, lubunyaların, haris rantiyelerin ve tabii her zaman olduğu gibi, garibanların arasından havalanıyor.
Lucky
Sezgin Kaymaz’ın, kendi okurunu edinmesini sağlayan ve yeni kuşak yazarlarda fazla rastlanmayan hasletleri var. İnsanları, özellikle kaderin sillesini yemiş olanları, aşağıdakileri, kaybedenleri iyi tanıyor. Mistik olmayan, bir bakıma o “insan iyiliğini” cisimleştiren bir gerçeküstü fanteziye dayanıyor çoğunlukla romanlarının kurgusu. Lucky, Sezgin Kaymaz romanının bütün bu hasletlerinin hakkını veriyor. Yine çok iyi işlenmiş insan manzaraları sunuyor. Pek de “muteber” sayılmayan insanların iç dünyasını ve ilişkilerini gerçekçi ve eğlenceli bir muhabbetle aktarıyor. Yardımcı rollerde: Cinayet kariyerli bir özel şoför, kaknem kayınvalide, sinek kadar mide bulandırıcı bir kayınço...
Düz Dünyacılar
Üç köpeğin, arafta bir merhumun, bir düz dünyacı meleğin, bir de apartman sakinlerinin hikâyesi bu.
Sandık Odası
Sandık Odası, Sezgin Kaymaz’ın bir dizi romandan sonra yayımladığı ilk öykü kitabı olma özelliğini taşıyor. Bir sırrı ifşa edelim: Bu kitaptaki hikâyelerin ortaya çıkmasında biraz da okur parmağı var! Hafta başlarında, mesire yerlerinden dönüp de dairelerimizin iç karartıcı mesai atmosferine girdiğimizde, önümüzde içimizi açacak bir adet hikâye bulsak fena mı olur gibisinden istek parçaları yollayan okurlar gaz verdi bu derlemeye!
Sevinç Kuşları-2Kısas
Kısas’ta aslında en çok kötülüğü anlatıyor. En kötüsünden kötülüğü… Acımasızlığı, nefreti, intikamı… Kötülük karşısında bilenen bir iyiliği, fedakârlığı - ve işte aşkı… “Sevinç Kuşları”nın ilkinde olduğu gibi, yine Deccal’in varlığıyla, onun hatırıyla…
Bir Kış Yolculuğu
Bir Kış Yolculuğu, altı yıl önce beklenmedik bir ölümle karısını kaybeden bir adamın, ondan geriye kalan fotoğraf karelerinin izinde çıktığı bir yolculuğun adım adım, kare kare bir muammaya dönüşümünün hikâyesi. Ama aynı zamanda, bu dünyanın en çok her şeyin sürüp gittiği kitaplardaki halini seven iki insanın ölümle bile kaybolmayan bağının tanıklığı.
Keşke Yüzüme Baksanız
Halil Yörükoğlu, kurmaca ile gerçek hayat arasında güçlü bir köprü kuruyor. Anlattıklarıyla bizi kendi yaşanmışlıklarımıza götürüyor.
Köstebek Yolları
Günay Çetao Kızılırmak’ın öykülerindeki insan, yaşamayı kolaylaştıracağını sezdiği şeyi tam bulacakken kaybediyor. Aşk eski şarkılarda unutulmuş, ormana gitmek “kitabî bir heves”, günün uzun tüneline iki ucundan dalan iki insan birbirine ulaşana kadar yorulup uyuyakalıyor.
Küçük Yuvarlak Taşlar
Melisa Kesmez, iç içe geçmiş birbirinden farklı hayatları, kendine özgü diliyle her birine ince ince bakarak, usul usul anlatıyor; insan ilişkilerini bir kuyumcu titizliğiyle işleyip, “büyük resmin” detaylarını ustalıkla ortaya koyuyor. Üstelik doğayı, denizi, güneşi, doğumu ve ölümü de atlamadan...
Bu Hikâye Senden Uzun Osman
Aylin Balboa’nın kendine has kaleminden, bir kadının kendi kendini tamir etmesinin hikâyesi.
Telaş Bandosu
Semih Öztürk, karakterlerinin hayat karşısındaki korkularını, tedirginliklerini, özlemlerini ve meraklarını temsil eden gürültülerin içindeki ahengi göstermeye çalışıyor. Hem ağızlarından her çıkanı dinliyor, hem de ruhlarının derinlerinde saklanmış utangaç sesleri öne çıkmaları için telkin ediyor. Sonrası neşeyle el çırpmalar, caddeleri üzgün üzgün adımlamalar...
Gidelim Buralardan Muhlis
Ali İpek, hepimizin aşina olduğu kaçıp gitme isteğini, bırakıp da gidememe ikilemini, yersiz yurtsuzluk hissini otantik üslubuyla anlatıyor. Gidelim Buralardan Muhlis, taşra ruhuyla daralmış bir aşk hikâyesi, yarı masalsı, şaşırtıcı bir kara-novella.
Kendi Hayatında Ölme Vakti
Kendi Hayatında Ölme Vakti, insan denilen mahlukun gizli köşelerine, derinlerine usta bir kaptanın kılavuzluğunda yapılan, beş mevsim süren bir kent-deniz yolculuğunun romanı. Yalnızlığın en kışkırtıcı, en büyüleyici hali.
Doğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme
Doğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme, Barış Bıçakçı’nın barışması zor, idaresi zor, çünkü idraki zor duyguları usulca yokladığı bir öykü demeti.
Kadastrocu
Tayfun Pirselimoğlu Kadastrocu’da tuhaf bir rüzgârın -yoksa kaderin mi demeli?- önünde sürüklenen Cemal Kara’nın hikâyesini anlatıyor.
Güzelliğini Gördükçe Ağlayasım Geliyor
Ethem Baran, Güzelliğini Gördükçe Ağlayasım Geliyor’da sevip de kavuşamayanları, ağzı bozuk telaşlı anaları, çocuk kalmış babaları, hayallerini çekiştirip durmaktan bıkmış evlatları anlatıyor.
Daha İyi misin?
Daha İyi misin?, bir savaştan kaçanların, yalnız kalmış ve tüm zamanını sıkıntıyla geçirenlerin, gidenlerin ardından çaresizce bakanların, mücadeleye omuz verenlerin, plazalarının tekdüzeliği içinde kendini var etmeye çalışanların derdine ortak olan öykülere ev sahipliği yapıyor…
Patikaların İyi Yanı
Patikaların İyi Yanı, zamana atılmış edebî bir çıpa, hem sabit hem değil, öncesiyle sonrasını da sezdiğimiz, uzayıp kısalan bir şimdiden öyküler.
İmtiyaz, yahut Cici Kızlara Bir Roman
İç sıkıntılarını, güvensiz arayışları kat eden yolun neşeyle döşendiği bir roman.
Dünyanın Kasım'a Görünüşü
Sema Aslan, kimselerin duymadığı “ah”lara, yangılı yüreklere ses oluyor; tepesinde kara bulutların toplandığı bir hikâyeyi ipek gibi incecik bir üslupla anlatıyor.
Kalfa Uykusu
Kalfa Uykusu, okuyanların yüreğini ısıtacak, yüzünü gülümsetecek, içini ferahlatacak dostane bir kitap. Kederden sıkıntıya şifa niyetine... İçten, iyimser ve insancıl.
İstanbullu Amazonlar 1809
İstanbullu Amazonlar, erkekler üzerinden anlatılan tarihi ters yüz etmeye yeminli; incelikle kurgulanmış, isyankâr ve oyunbaz bir roman.
Porselen Bir Mevzu
Porselen Bir Mevzu, özenli kurgusu, katman katman açılan hikâyesiyle, edebiyata ve yazma deneyimine dair yönelttiği zekice sorularla hafızalarda yer edecek bir ilk roman.
Hallerin Esiri
Sedat Anar, Hallerin Esiri’nde geçmişiyle yüzleşmeye çalışan bir adamın yolculuklarla, ölümlerle ve en önemlisi şiirle kesişen hüzünlü hikâyesini anlatıyor. Ne yaşanırsa yaşansın hep var olan muzip anları da göz ardı etmeyen sürükleyici bir roman…