Ankara
Millî Mücadele yıllarında hiçbir çıkar gözetmeksizin yurtları için çalışan bazı subayların ve politikacıların zaferden sonra “sermaye çevreleriyle ilişkileri” ya da “arsa spekülasyonu”, “taahhüt işi” gibi girişimlerle zenginleşmeleri, “inkılap”a boş vermeleri. Romanın kadın kahramanı Selma’nın yaşamı izlenerek Millî Mücadele inancının ateşli dönemleri ve sonrası anlatılıyor.
Bu Ülke
Meriç’in “aynı kaynaktan fışkırdılar” dediği eserler dizisinin önemli bir halkası. Bir çağın, bir ülkenin vicdanı olmak isteği Meriç’in bütün çabasına her zaman yön vermiştir: “Bu sayfalarda hayatımın bütünü, yani bütün sevgilerim, bütün kinlerim, bütün tecrübelerim var. Bana öyle geliyor ki, hayat denen mülakata bu kitabı yazmak için geldim; etimin eti, kemiğimin kemiği."
Eylembilim
Eylembilim, başlığı gibi, Oğuz Atay’a özgü ironinin bütün inceliklerini taşıyor.
Günlük
Oğuz Atay’ın edebiyatla ilgili herkes için sürekli merak konusu olmuş günlüğünün bütünü...
Jurnal 2. Cilt
Düşünür-yazarın 1960’lardan 1980’lere ruh ve düşünce dünyasındaki dalgalanmalar. Meriç’in kitaplarına geçmemiş fikirleri, notları. Zaaflarını, tutkularını döktüğü mektuplar. “Tekdim ve bütünümle seviyordun, sevmeğe mahkumdun” diyecek kadar iddialı ve özgüvenli, ama bir yandan da anlaşılmamışlıkla, hayal kırıklıklarıyla yüklü.
Mağaradakiler
Aydın mı dersiniz, entelektüel mi dersiniz? İki kavrama farklı anlamlar mı yüklersiniz? Aydınlardan/ entelektüellerden çok şeyler mi beklersiniz, hiçbir şey beklemez misiniz?.. Öyle ya da böyle, kültürle derinlemesine alışveriş kaygınız varsa, zaman eksenine düşünce mesaisi düşürebiliyorsanız, bu kavramlar üzerine kafa yorarsınız, bu sorulara cevap arasınız, ufuk ararsınız.
Oyunlarla Yaşayanlar
Tanzimat’tan bu yana sürekli değişen politik ve toplumsal değerler karşısında tutunmaya çalışan Türk okur-yazarının kara güldürüsü.
Puslu Kıtalar Atlası
Geçmiş üzerine, dünya hali üzerine, düşler ve "puslu kıtalar" üzerine bir roman...
Tutunamayanlar
Küçük burjuva dünyasını zekice alaya alan Atay “saldırısını, tutunanların anlamayacağı, red edeceği türden bir romanla yapar."
Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 1Ahmet Mithat'tan A. H. Tanpınar'a
Doğu-Batı sorunsalı çerçevesinde, tarihî gelişimi içinde Türk romanının incelenmesi. Sekiz romancı, Ahmet Mithat, Recaizade Mahmud Ekrem, Halit Ziya Uşaklıgil, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Peyami Safa ve Ahmet Hamdi Tanpınar ele alınıyor.
Unutulan Yıllar
Niyazi Berkes, Unutulan Yıllar adını verdiği anılarında yaşadığı olayları çocukluk yıllarından başlayarak dile getiriyor. Bunu yaparken,dönemin toplumsal ve siyasal panoramasını da çizen Berkes, bir toplumbilimci olarak yorumlarda bulunup; çizdiği tablonun içine o yılların siyasetçilerini, bürokratlarını, gazeteci, şair ve yazarlarını da yerleştiriyor.
Yaban
Millî Mücadele sırasında Orta Anadolu’da bir köy. Tanzimat aydınının sosyo-psikolojik özelliklerinin uzantılarını taşıyan Ahmet Celal. Kendini kurtarıcı olarak gören, halkı eğitmeyi (ya da adam etmeyi) görev edinmiş, kafasında yarattığı gerçekle yaşanan gerçeğin çatışması sonucu “yaban”laşan tipik aydın.
Totalitarizmin Kaynakları 2 / Emperyalizm
Arendt, başyapıtı sayılan Totalitarizmin Kaynakları’nın ikinci cildini emperyalizme ayırmış. Arendt’in emperyalizme bakışı, laf olsun diye değil, gerçekten “özgün” ve farklı. Özellikle de klasik Marksist yaklaşımların bakışından farklı, fakat bütünüyle de kopuk değil. Emperyalizm, kapitalist ekonominin güç bağlamında yayılmacı, kaynaklar bağlamında toparlayıcı daha doğrusu "toplamacı" doğasının bir sonucu mu?
Türk Romanında Postmodernist Açılımlar
`Geçmişinde çok uzun yıllar yalnızca `gerçekçi` olmuş, romantizmi neredeyse hiç yaşamamış Türk romanı, modernist/postmodernist biçimcilikte ilk kez `romantizm`le tanışmaktadır ve bu bana göre estetik düzlemde gerçekleşen bir devrimdir ve her devrim gibi de heyecan vericidir.`
Şamanizm
Michel Perrin`in bu çalışması şamanizme ilişkin geniş ve güncel bilgileri sergileme savındadır. Şamanizm bir din midir, yoksa herkesin yapabileceği bir tür büyü mü? Modern etneloglardan bazıları şamanizmi kurumların bütününü ilgilendiren toplumsal bir olgu olarak algılarlar.
Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği
Romanlarımdaki kişiler kendime ilişkin gerçekleşmemiş olabilirliklerdir... Her biri benim ancak kenarında dolaştığım bir sınırı aşmıştır... Çünkü romanın sorguladığı sır o sınırın ötesinde başlar. Roman yazarın itirafları değildir; bir tuzak haline gelmiş dünyamızda yaşanan insan hayatının araştırılmasıdır.
İktidar ve TarihTürkiye'de "Resmî Tarih" Tezinin Oluşumu (1929-1937)
Geçmişin ihyası ya da tarihin ‘şimdi’ keşfi... Türk Tarih Tezi’nin iktidarın siyasî tasarruflarına bağlı olarak yaratıldığı ve geliştirildiği ‘altın çağ’ı ele alan İktidar ve Tarih; Türkiye’de “Resmî Tarih” Tezinin Oluşumu (1929-1937), Birinci ve İkinci Tarih Kongreleri’nden başlayarak hem tarih tartışmalarını hem de bu tartışmaların ders kitaplarına nasıl yansıdığını inceliyor.
Yenişehir'de Bir Öğle Vakti
Sevgi Soysal, 1974 Orhan Kemal Roman Ödülü’nü kazanan Yenişehir’de Bir Öğle Vakti’nde, çok boyutlu bir toplumsal kesiti sanki hiç zorlanmadan edebiyata aktarmış gibidir. Gözlemlediği alabildiğine gerçek insan portrelerini, birbirinden kopukmuş gibi duran hayatlarından alıp, zekice bir kurguyla buluşturur.
Her Temas İz BırakırBEHZAT Ç. - Bir AnKara Polisiyesi
Kızılay, Sakarya Caddesi, SSK İşhanı, Dil-Tarih, Atakule, öğrenci evleri... ve Emniyet...
Cinayet Masası. Behzat Ç., "yeni müktesebata" uyum sağlayamamış, lambur lumbur, "dişli" bir başkomiser. Müzik dinlemez, polis telsizi dinler. Kitap okumaz, gazeteye spor sayfasından başlar. Herhangi bir siyasi görüşü yok. "İçimizden birinin" üçüncü sayfa haberlerine yansımış hali gibi, adı bile tam değil.
Gurbet PastasıHemşinliler, Göç ve Pastacılık
Hemşinliler, geçtiğimiz yüzyıl dönümünde ekmek parası kazanmak için Rusya gurbetine gittiler. Orada, ekmek ve pasta yapmayı öğrendiler. Hem de çok iyi öğrendiler. Bizzat Rusya’da nam salacak, İran’da, Polonya’da muteber pastaneler açacak kadar. Sonra, Hemşinliler fırıncılığı, pastacılığı bütün Türkiye’ye taşıdılar. Memleketin hem büyük kentlerinde hem taşrasında pastaneler açtılar; pek çok yerde, oranın ilk pastanesiydi bunlar…
Kültür Endüstrisi - Kültür Yönetimi
Adorno'nun düşüncelerinin ufkunda, kültür ve sanat yönetiminin zamanımızdaki baş döndürücü yükselişini izleriz. Adorno kültür endüstrisinin gidişatını da, yol açtığı tehdidi de açıkça görmüştür.
Suskunlar
Eflâtun rengi hayaller kuran bir “suskun”un sözleridir, bu roman. İşittiğini gören, gördüğünü dinleyen, dinlediğini sessizliğin büyüsüyle sırlayan ve tüm bunların görkemini hikâye eden bir adamın alçakgönüllü dünyasına misafir olacaksınız, satırlar akıp giderken. O ise, muzip bir tebessümle size eşlik edecek, sessizce... Sayfaları birer birer tüketirken, benzersiz erguvanî düşlerin “gerçekliği”nde semâ edeceksiniz ve bu düşlerden âdeta başınız dönecek.
Bin Hüzünlü Haz
Hikâyenin bütünlüğü daha fazla çözülmesin diye, bu bölümde de boş bırakılmış birkaç sayfa tadı bulunsun istiyorum çünkü ve böylece hikâye, bir süre de olsa benliğimin sınırlı bakışından kurtulup rahat bir soluk alabilsin, kendisi kalabilsin, ya da anlatmakla ben onu bir yandan yaşatıp bir yandan öldürüyorsam bu güzel günahın birazı da sizin olabilsin istiyorum.
İsmail Beşikçi
İsmail Beşikçi, Türkiye’de “düşünce özgürlüğü” sorununun simgesidir. 1970’lerin başından bugüne dek kitaplarına, yazılarına sürekli dava açıldı, on yedi yıl hapiste yattı. İsmail Beşikçi, Türkiye’de Kürt sorununun “tabu” oluşunun da simgesidir. Kürt sorunuyla ilgili öncü çalışmaları, onun hep “mahkemelik” olmasına ve üniversitede barındırılmamasına yol açtı.