Popülist Moment2008 Krizi Sonrası Bir Sol Muhasebe
Arthur Borriello ve Anton Jäger, Popülist Moment: 2008 Krizi Sonrası Bir Sol Muhasebe’de popülizmin sağ ideolojik eğilimlerden ibaret olmayan tarihini ve tarihsel referanslarını ortaya koymakla birlikte bilhassa 2008 krizinin ardından ortaya çıkan yeni politik formları, anlayışları ve yönelimleri sol popülist bir mercekten okuyor. Yunanistan’da Syriza ve İspanya’da Podemos gibi hareketlerden evrilen partilerin, Fransa’da Jean-Luc Mélenchon’un Boyun Eğmeyen Fransa’sının, Bernie Sanders ve Jeremy Corbyn gibi köklü partiler içinde dönüşüm imkânı arayan liderlerin “siyasetin sonu uzlaşısı”na o tuhaf meydan okumalarını ele alıyor.
Stalin • Cilt 2Hitler'i Beklerken (1929-1941)
Stephen Kotkin, üç cilt olarak tasarladığı bu kapsamlı biyografinin ikinci cildinde çağdaş dünyanın en tartışmalı liderlerinden Stalin’in mutlak iktidarını perçinlediği 1929-1941 yılları arasına odaklanıyor.
Türkiye TarihiOsmanlı İmparatorluğu'ndan Günümüze
Tarihçi ve siyaset uzmanı Hamit Bozarslan, 13. yüzyılda Bizans İmparatorluğu’nun ve Selçuklu Devleti’nin kalıntıları üzerine
kurulan, yedi yüzyıla yakın hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihi üzerinden günümüz Türkiyesi’ni anlamaya çalışıyor. Bir dünya imparatorluğu ve mutlak bir Müslüman gücü olmayı başaran bu sıradışı devletteki sürekliliklerin, aynı zamanda yüzyıllar içindeki sert kopuşların izini sürerek, “Türkiye tarihi” denen karmaşık konuyu, kendi özgüllükleri içinde olduğu kadar başka ülkelerle etkileşimleri ve bağımlılıkları içinde de ele alarak tartışıyor. Bozarslan, bu yeni basıma yaptığı eklemelerle, bugün siyaset gündemimizi belirleyen dinamikleri anlamamızı sağlayacak önemli ipuçları da veriyor.
Türkiye'de İslâmcılar ve Hilafet
Türkiye’de İslâmcılar ve Hilafet, radikal İslâmcılık ile ana akım İslâmcılığı (kuşkusuz etkileşimsiz olmayan) iki spektrum olarak ele alıyor ve her iki spektrumun dergilerinde gezintiye çıkıyor. Hilafet söyleminin, kolektif hafıza kurma işlevine eğiliyor. Hilafet söyleminin AKP döneminde ve Yeni Osmanlıcılık bağlamında aktığı mecra, yine bu dönemde Kürt sorununa yaklaşımda hilafet kavramının kullanımları da, çalışmanın odakları içinde bulunuyor.
Hep O Şarkılar Geliyor Aklıma
Şenol Morgül, bir yandan, 1970’lerin Rizesi’ndeki devrimci hareketi anlatıyor. Sadece siyasi bir hikâye olarak değil, toplumsal bir hikâye olarak, bir arkadaşlık hikâyesi olarak... O siyasiliğin içinde, Karadenizlilerin kendileriyle ve hayatla alay edişi de var üstelik: “Devrimimiz mizahi bir devrim olacaktı!”
Aynı zamanda “müzikal” bir hikâye, bu. Akrabalık kuran şarkıların, türkülerin, marşların, horonların hikâyesi. Rize’nin ilk caz orkestrası “Los Lazikos”tan Rize’nin ilk kadın kemençecisine, elli yıldır tükenmeyen devrimci şarkılara.
Nikâh ve PazarlıklarSuriyeli Kadınlarla Çokeşli Evlilikler
Nurgül Certel, Türkiye’nin aşina olduğu fakat araştırma konusu olarak çoğunlukla gözden kaçmış bir hususu ele alıyor: Çokeşlilik. Suriye iç savaşının neden olduğu zorunlu göç sonrası, Suriyeli kadınlarla yapılan çokeşli evlilikleri yerinde gözlemlediği çalışmasında, bu evliliklerin taraflarından olan erkeklerin, çokeşli evlilikleri nasıl meşrulaştırdıklarını gösteriyor. Erkeklerin, “mağdur olana sahip çıkmak”, “çocuk sahibi (ağırlıkla erkek çocuğu) olamamak”, “sevgisiz ve geçimsiz evlilikler” gibi sebeplerle yapıldığını iddia ettikleri çokeşli evliliklerin diğer tarafları olan kadınların da sesi oluyor. Hem Türkiyeli “ilk eşlerle” hem de Suriyeli “ikinci-üçüncü eşlerle” yapılan görüşmeler neticesinde kadınların bu evliliklere nasıl ve neden “razı olduklarını/edildiklerini”, evlilik içi dinamikleri ve ilişkileri açıklama çabasının yanı sıra bu evliliklerin “aracılarını”, kadınların bir meta gibi pazarlık konusu haline getirilmelerini, kadınlar üzerinden kurulan çıkar ilişkilerini ve sağlanan kazançları da es geçmiyor.
Hapishaneden Mektuplar
Ölümünden yıllar sonra bir araya getirilen Hapishaneden Mektuplar, 1926-1937 yılları arasında Gramsci’nin kaleme aldığı, bilinen 489 mektubun tamamını içeriyor. Bir entelektüelin düşünce dünyasını, insani yönlerini en açık biçimde sergileyen mektupların her satırında küçük sevinçler ve kederler kadar derin ahlâki ve entelektüel yargılar da yer alıyor.
Cemal Erez ve Meral Erez’in titiz çalışmalarıyla, tamamı ilk kez Türkçe yayımlanan Hapishaneden Mektuplar, Antonio Gramsci’nin düşünsel mirasının önemli bir parçası…
ParamilitarizmDevletin Gölgesinde Kitlesel Şiddet
Uğur Ümit Üngör, paramilitarizmi karşılaştırmalı ve kavramsal olarak ele aldığı bu çalışmasında, devletlerin paramilitarizm stratejilerine odaklanıyor, organize suçun bu kavrama ne kadar dahil olduğunu derinlemesine inceliyor. Silahlı grupların devlet adına sivillere karşı şiddet uyguladığı bu örgütleri tek bir coğrafyayla sınırlı tutmuyor, dünyanın dört bir yanından örneklerle, farklı paramiliter örgütlenmelere yer veriyor, böylece paramilitarizmin küresel ölçekteki yerini de gösteriyor. Kendi ordusu ve kolluk kuvvetleri olan devletlerin neden paramiliter örgütlere ihtiyaç duyduğu sorusunu masaya yatıran Üngör, paramiliter örgütlerin devlet adına iş görürken, aynı zamanda suç faaliyetlerine zemin yarattıklarına ve devleti içeriden bölme tehdidine de dikkat çekiyor.
“Ne kahramanlara ne de kahramanlığa inanırım”
Dr. Selim Ölçer’in Silvan’dan başlayıp, Ankara’da tıp fakültesi, Tatvan’da mecburi hizmet, yine Ankara’da Numune Hastanesi ve tabip odaları üzerinden, 2000 yılından beri Diyarbakır’da süren dopdolu hayat hikâyesi...
Özen B. Demir ve Onur Erden’in hazırladığı “Ne Kahramanlara Ne de Kahramanlığa İnanırım”, Dr. Selim Ölçer’in müstesna ve renkli kişiliğiyle okuru sahiden bir sohbet havasında tanıştırıyor. Dr. Şükrü Hatun’un ve 2019’da Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Dr. Selçuk Mızraklı’nın sunuşlarıyla.
Faşizme Heves EtmekDemokrasiye Karşı En Büyük Tehdidi Anlamak İçin Bir Rehber
Tarihçi Federico Finchelstein, Faşizme Heves Etmek’te bu kez tarihsel faşizm ve popülizm arasındaki farkı ortaya koyarken, bu farkın bizi hiç de rahatlatmaması gerektiğini söylüyor. Faşist tehdidin kapıda olduğunu, bildiğimiz ve geleneksel anlamıyla faşist diyemeyeceğimiz faşizm heveslilerinin, çeşitli politik formlar içerisinde, faşizmin tahrip edici gücüyle eşdeğer antidemokratik siyasetlerinin çağdaş demokratik politika açısından ne tür tehlikeler arz ettiğini hatırlatıyor. Küresel otoriter manzarayı daha isabetli kavramak için iyi bir rehber...
"Lütfen Ellerinizi Kaldırır mısınız?"Bir Devrimcinin "Kamulaştırma" Anıları
Zafer, sosyalizm fikriyle nasıl tanıştığını, Kurtuluş hareketi içinde özel olarak görevlendirilip “kibar bir biçimde” yaptığı banka soygunlarını, cezaevi günlerini ve idama mahkûm edilişini şaşırtıcı bir heyecanla, mizah dozu yüksek bir dille ve macera tadında anlatıyor. “Profesyonel devrimcilik” hayatını anlatırken kişiliğinin gelişmesinde önemli yer tutan Çerkes geleneklerini, yetiştiği İnegöl’ü, aile ilişkilerini, âşık olduğu kadınları da es geçmiyor.
Başka Kentler, Başka Denizler 5
Murat Belge, Başka Kentler, Başka Denizler adını taşıyan seyahatnamesine 5. cildiyle devam ediyor. Okuyucusuyla çıktığı bu yolculukta Belge önce her daim çalkantılı bir geçmişe sahip olan Balkanlar’a, Belgrad ve Bulgaristan’a gidiyor ve ardından tarihi, politikası, sanatı ve kültürüyle derinlemesine anlattığı Britanya’ya uğruyor, İrlanda’yı da ihmal etmiyor.
Bir Dava HikâyesiOsman Kavala'nın Yedi Yılı
Bu kitap, siyasi görüşleri ve toplum anlayışları farklı olan pek çok insana, davanın bir aşamasında, “Burada tuhaf bir şey, kabul edilmesi zor bir şey oluyor” dedirten, bazen “Kafkaesk” diye tarif edilen bir dava sürecinin hikâyesi. Aynı zamanda, suç işlediğine dair kanıt olmadan tutuklanmış, hüküm giymiş ve kesintisiz yedi sene boyunca cezaevinde yaşamış bir insanın hayatının yedi senesinin hikâyesi.
Geç Osmanlı Döneminde Yahudiler ve Filistinliler (1908-1914)Anavatanda Hak İddiası
Bugün İsrail’in Gazze’deki katliamlarıyla şekillenen İsrail-Filistin çatışmasını, dar ve kısır bir popüler tarihçi bakıştan ayıklayıp kökleri Osmanlı’nın son dönemlerine kadar giden toplumsal temellerine bakarak anlamak mümkün mü?
Louis A. Fishman, Geç Osmanlı Döneminde Yahudiler ve Filistinliler (1908-1914): Anavatanda Hak İddiası kitabında bu sorunun peşine düşüyor. İsrail-Filistin çatışmasını imparatorluğun son döneminde bağlamlaştırmayı öneriyor. Yahudi nüfusun Balfour Deklarasyonu’ndan da önce Filistin’de hâkim güç olmaya başladığını öne sürerken Filistinlilik kimliğinin oluşum alanlarına dikkat çekiyor. Bugün şiddetin her çeşidinin devreye sokulduğu bir çatışmanın tarihsel ve toplumsal temellerini merak eden okura seslenen bir kitap.
DDKO'nun HikâyesiTürk Solu'ndan Kopuş
Halim Demir, kendisinin bir lise öğrencisi olarak dahil olduğu DDKO’nun hikâyesini, dönemin tanıklıklarının anı ve yorumlarını aktararak anlatıyor: İsmail Beşikçi, Nusret Kılıçaslan, İhsan Aksoy, Tarık Ziya Ekinci, Ali Buran, Mümtaz Kotan, Nezir Şemikanlı ve Naci Kutlay…
Yeni Dünya: Sosyal Medya
Mert Karbay, gerçekten bir yeni dünya olan, adeta yeni dünyanın kendisi haline gelen sosyal medyayı, hem olanakları hem sorunlarıyla tartışıyor bu kitapta. Sosyal medyanın, çağımızın “halk yazısı” olduğuna dikkat çekiyor; herkesin yazabileceği; herkese hitap eden yazı… Bu bakımdan, bir demokratikleştirme potansiyeli taşıyor.
TKP 1918-1920Kim Hakiki Komünist?Portreler-Polemikler
“Hem 1908 Devrimi’ne katılan/destekleyen, hem de 1917 Ekim Devrimi sonrasında Bolşevik olan veya Bolşeviklerle işbirliği yapan bu adam ve kadınlar kimdi? (…) Tek başına bir adam olarak dilini bile bilmediği bir ülke olan Rusya’da Mustafa Suphi nasıl var oldu ve kimlerle çalıştı? Kimlerle siyaset yaptı? Her taşın altından neden Celal Korkmazof çıkıyordu? İttihatçılarla komünistler neden ve nasıl aynı partide bir araya geldiler? Türkiyeli komünistler arasında neden fraksiyonlar oluştu?”
Kim Hakiki Komünist?’te Emel Akal bu soruların cevaplarını arıyor. Bolşevik Devrimi’nin bütün dünyayla beraber Anadolu’yu da sarstığı ve gözleri kamaştırdığı o zamanda, kim “hakiki komünist” idi, kim komünist rolü yapıyordu?
Nazi Şiddetinin Kaynakları
Uluslararası toplum ve akademik çevreler, geleneksel olarak Nazizm ideolojisini ve Holokost’u Avrupa tarihinin doğal akışından bir sapma, önceki çağların barbarlığına ve vahşetine bir geri dönüş olarak gören yaygın bakış açısını kabul eder. Enzo Traverso Nazi Şiddetinin Kaynakları’nda keskin ve berrak bir analizle bu yaklaşımı tersyüz ederek milyonlarca insanın ölümüne sebep olan bu korkunç deneyimi, 18. yüzyıldan itibaren Avrupa’da gelişen modern trendlerin ve medenileştirme süreci”nin uzantısı olarak yorumluyor. Yazar siyasi, askerî, kolonyal, endüstriyel, bilimsel ve felsefi boyutlarıyla Batı modernleşmesinin karmaşık tarihsel hattını mercek altına alarak, bu benzersiz ölüm operasyonuna giden yolu ören fikirleri ve pratikleri inceliyor. Avrupa’nın siyasi ve entelektüel tarihi üzerine derinlemesine çalışmalarıyla tanınan Traverso’dan soykırım tartışmalarına ufuk açıcı bir katkı.
AnnelikGerilimler, Mücadeleler, Uzlaşmalar
Ceylan Nur Akgün, Annelik. Gerilimler, Mücadeleler, Uzlaşmalar’da tarihte anneliğe yüklenen farklı anlamların izini sürüyor ve günümüz Türkiyesi’nde annelerin kaygılarıyla, korkularıyla yüzleşiyor. Çalışma kadınların gerçek deneyimlerine, gerçek duygularına, gerçek yaşamlarına ulaşmaya çalışıyor, önümüze sürülen makbul annelik kodlarını çözümlüyor, ataerkil düzen altında nefes almaya çalışan annelerin sesini bize ulaştırıyor.
"Yaram Derine Düştü"Veliköylü Devrimci Öğretmen Cengiz Aksakal
“Yaram Derine Düştü”, devrimci öğretmen Cengiz Aksakal’ın hikâyesinin etrafında halka halka yayılarak “bir zamanlar Şavşat”ı anlatıyor. Artvin-Şavşat, 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde, Türkiye’de “devrimci durum”un belki en canlı hissedildiği coğrafyaydı. Sezai Sarıoğlu, “rüya zamanlar” diye hatırlanan bu deneyimi, yaşayanların dilinden göz önüne seriyor.
1937-1938 Yılları ArasındaBasında Dersim
Taha Baran, Basında Dersim kitabında Dersim ve Dersimli hakkında yaratılan yanlış algının nasıl inşa edildiğini, nasıl sürdürüldüğünü ele alıyor. 1937 Ocak ayından 1938 Ocak ayına kadar on bir farklı gazetenin tüm sayılarını inceleyen Baran, Dersim olaylarının gazeteler tarafından temsil biçimlerini; haber ve yazıların hangi imgeler, zihinsel kodlar ve düşünce kalıpları etrafında şekillenerek aktarıldığını değerlendiriyor.
Cumhuriyet Düşüncesi
Cumhuriyet Düşüncesi, Maurizio Viroli ve Norberto Bobbio’nun 21. yüzyılın toplum hayatı ve politik sorunlarıyla bağ kurulup okunabilecek, eşine az rastlanan olgunlukta bir entelektüel diyalog. Aynı zamanda, aktüalitenin hızıyla yolunu yönünü kaybedenlere bir soluklanma, durup yeniden düşünme, etik ve politik sorunların köklerini keşfetme çağrısı. Cumhuriyetçi geleneğin temel varsayımlarını ve önerilerini cumhuriyetçilik, yurtseverlik, yurttaşlık erdemi, haklar, ödevler, din, Tanrı, demagoglar, siyasi partiler etrafında gezinerek gündemleştiren canlı ve dinamik bir tartışma.
Fitness ÇağıBeden Nasıl Başarı ve Performansın Simgesi Haline Geldi?
Tarihçi Jürgen Martschukat fitness düşüncesinin doğuşunu 18. yüzyılda modern toplumların ortaya çıkmasına kadar geri götürerek, bu kavramın modernitenin sürekli optimizasyon ve yenilenmeye verdiği önemle nasıl iç içe geçtiğini anlatıyor. Yazara göre gerçek anlamda fitness çağı 1970’lerden itibaren gelişmeye başladı ve neoliberalizmin bireylere kendilerini hem bedenen hem zihnen geliştirmelerini telkin etmesiyle sosyal yaşamın yol gösterici bir ilkesi haline geldi. Böylece fitness beden çalışmasının ötesinde kişesel sorumluluk, performans, piyasa, rekabet, başarı konularında belirleyici bir araca dönüştü.
Fitness Çağı, sadece spor ve fitness ile ilgilenenler için değil, aynı zamanda günümüzün kültürel söyleminde kabul ve dışlanma, başarı ve başarısızlık koşullarına merak duyan herkes için ufuk açıcı bir kaynak.
Zulamdaki ŞiirParça Parça Anılar
Fethiye Çetin, bu küçük, zarif kitapta, 12 Eylül 1980 darbesi sonrasındaki hapishane anılarını anlatıyor. Esas olarak, işkenceyi, zulmü, faşizmi, mutlak kötülüğü anlatıyor. 12 Eylül’ü unutmama gereğinin sebebi bu değil mi zaten? Fethiye Çetin bunu sabırla ve utanmayan adına utanmanın ahlâki gücüyle anlatıyor. Fakat galiba daha da esas olarak, bu kötülüğün gözünün içine bakarak ona manen teslim olmamanın kıymetini anlatıyor. 12 Eylül’ü unutmama gereğinin daha güçlü bir sebebi belki budur.