Yeni Çıkan Kitaplar

Bir Savaş Vardı

Steinbeck, Bir Savaş Vardı’da her an ölümle burun buruna gelme korkusuyla cephede aylar geçiren askerlerin en sıcak, en insani yanlarına ışık tutuyor. Steinbeck, 1943’te New York Herald Tribune muhabiri olarak İkinci Dünya Savaşı’nı takip eder. İngiltere, Kuzey Afrika ve İtalya’ya gider ve farklı cephelerde bulunur. Burada karşılaştıklarını eşsiz gözlem gücü ve gördüklerini hikâyeleştirme yeteneğiyle yazıya döker. Her zamanki gibi sıradan insana odaklanan Steinbeck savaş stratejileri ya da çarpışma detaylarındansa insanlık hallerini samimi bir şekilde aktarır.

Sağın Kasveti
Otoriter Liderler ve Çalınan İsyan

Modern toplumun tarihin farklı kesitlerinde birbirinden ayırt edilebilir krizler içerisinden geçtiğini biliyoruz ve bugünden geriye doğru bakıldığında bunları çeşitli analitik araçlarla anlamlandırabiliyoruz. Fakat tarih akarken yaşanan krizi tanımlamanın ve anlamlandırmanın bir hayli zor olduğu da aşikâr. Bu nedenle cari krizin ne üzerine temellendiği (iktisat, maneviyat, din, post-materyalizm vb.) ve toplumsal yaşamı nasıl biçimlendirdiği canlı bir tartışma olmaya devam ediyor. Zafer Yılmaz’ın Sağın Kasveti: Otoriter Liderler ve Çalınan İsyan kitabı, her şeyden önce krizin tanımlanma biçimlerine esaslı bir itiraz. Muarızını da “bozan”, yani eleştirel düşünceyi de tanımladığı sorunun bir parçası kılan tuhaf krizler zamanının tanımlayıcı özelliklerini sergileyerek perspektif değişiminin zorunluluğunu ortaya koyuyor.

Tam Bir Muhalif
Abdülkadir Kemali Bey

Merâl Demirel bu kapsamlı araştırmasında ömrü boyunca iktidarın olduğu kadar ana muhalefetin de dışında kalmış, sürekli üçüncü bir taraf olmayı tercih etmiş Abdülkadir Kemali Bey’in portresini ele alıyor. Abdülkadir Kemali Bey’in, milletvekilliği, bakanlık ve İstiklâl Mahkemesi reisliğinden bu mahkemenin sanıklığına, kendisini hapse ve sürgüne kadar götüren çalkantılı hayatını ayrıntılı bir şekilde naklediyor. Abdülkadir Kemali Bey’in siyasi faaliyetleri sırasında, değişik dönemlerde çıkardığı gazetelerde kaleme aldığı makaleleri ve parti programlarını inceleyerek aynı zamanda siyasi fikirlerini de etraflı bir şekilde ortaya koyuyor.

Halktan Bir Kadının Yaşamı, Yaşlılığı ve Ölümü

Didier Eribon, babasının ölümünden sonra Reims’e Dönüş başlıklı kitabında başladığı kişisel ve kuramsal araştırmalarına annesinin ölümünü takiben devam ediyor. Halktan Bir Kadının Yaşamı, Yaşlılığı ve Ölümü’nde annesinin yaşadıklarından hareketle yaşlılık ve hastalık, yaşlılarla ve ölümle olan ilişkimiz ve yaşlanma deneyimini ele alıyor. Bakıma muhtaç kişilerin bakım koşullarını sorguluyor. Yaşlanma deneyimini düşünmenin bizim için zor olmasının nedeninin, bunun Batı felsefesinde uç bir deneyim olması ve felsefenin tüm kavramlarının yaşlılığın dışlanmasına dayanması olduğunu gösteriyor.

Dorian Gray'in Portresi

Oscar Wilde’ın tek romanı olan Dorian Gray’in Portresi, estetik tutkusu ile ahlâki yozlaşma arasındaki gerilimi çarpıcı şekilde işler. Genç ve olağanüstü yakışıklı Dorian Gray, sanatçı Basil Hallward tarafından çizilen portresini gördüğünde, gençliğini ve güzelliğinin sonsuza dek sürmesini arzular. Geç Viktorya dönemi İngilteresi’nin yüzeyde görkemli ama içten içe çürümüş dünyasında, Dorian’ın yaşamı giderek karanlık bir yolculuğa dönüşür. Dorian Gray’in Portresi güzelliğin geçiciliğiyle ölümsüzlük arzusu arasındaki çatışmaya dair çarpıcı bir anlatı.

Ravelstein

Ravelstein, Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Saul Bellow’un edebiyat tarihine bıraktığı son bir iz. Eşine pek sık rastlanmayan türdeki yazarlık serüvenini seksenli yaşlarında yazdığı bu kitapla sonlandırıyor usta yazar. O meşhur, zihinlerden silinmeyen kahramanlarına bir yenisini ekliyor. Huysuzluklarıyla, kibarlık normlarına hiç mi hiç uymayan davranışlarıyla, eline geçen her kuruşu har vurup harman savurarak lüks ve şatafat içinde yaşamasıyla ün salan Abe Ravelstein, hayatının son safhalarında yakın arkadaşı Chick’ten kendisi hakkında bir kitap yazmasını istiyor. Böylece bu ikili, acı ve tatlı anılara, siyasete ve felsefeye dair bir girdaba giriyor.

Aşklar ve Hayaletler

Ayşe Burçak Aşklar ve Hayaletler’de, alışılmadık öykü karakterleri yaratıyor, onların iç dünyalarına sızıp iyi ve kötü arasındaki geçişkenlikleri, gri alanları keşfetmemizi sağlıyor. Örneğin, bir caninin dahi zihnine sızıp bakış açısını ortaya seriyor. Ya da “masum” görünenin bile ne denli acımasızlaşabileceğini gösteriyor... Hiçbir şeyin dışarıdan göründüğü gibi olmadığını usulca hatırlatıyor bizlere.

Elia

Yılmaz Şener, ütopya ile distopya arasında gidip gelen bir dünya yaratıyor. Sıradan insanların hayatlarının bir anda nasıl allak bullak olabileceğini; gücün, baskının parmağını değdiği yerde yarattığı mutsuzluğu anlatıyor.

Öyküleriyle Türküler

Folklor araştırmacısı ve deneyimli radyo prodüktörü Yaşar Özürküt, Öyküleriyle Türküler’de kimi nispeten yakın zamanın gerçeklerine dayanan, kimi asırlar öncesinin efsanelerinden kaynaklanan türkülerin özüne iniyor: “Karadır Kaşların” türküsünün ardında yatan gerçek ne? “Ormancı” türküsünün kahramanı olayı nasıl anlatıyor? “Çökertme”de Halil, kaymakamla neden düşman oldu? Çarşamba’yı sel nasıl aldı? Gesi bağlarında dolanan kimdi? Özürküt, yıllarını verdiği araştırmaların neticesinde birçok farklı kaynaktan, halkın yaşayan hafızasından ve hatta bizzat türkülerin kahramanlarıyla görüşerek damıttığı bilgilerle okuru türkülerin kökenine, o ilk yakıldıkları anlara götürüyor. Üstelik kitapta yer alan karekodlarla bir yandan da ezgileri dinleme deneyimiyle...

Bağlanma Korkusu
Mağdurlar ve Partnerleri İçin Baş Etme Rehberi

Aşk ilişkileri her zaman yoğun duygularla ve mutluluğu bulma ümidiyle başlasa da, bilinçdışı sebepler bazen tarafların yakınlık kurmasına izin vermez. Bu sebeplerin en başında da “bağlanma korkusu” gelir. Bağlanma korkusunun farklı dışavurumları olan “avcı”, “prenses” ve “duvarcı ustası” tiplerinin ortak davranış kodları nelerdir? Bağlanma korkusunu yönetmek mümkün müdür? Bu korkuyu tetikleyen durumlar nelerdir? Bağlanma korkusu yaşayan kişilerin eşlerini ilişkide ne bekler? İlişkiye “ne evet ne hayır” diyen biriyle yaşamanın bedeli nedir? Bağlanmaktan kaçan insanları, onlara âşık olmadan ve mutsuzluğa sürüklenmeden önce tanımanın yolları nedir? Bağlanma ile empati arasında nasıl bir ilişki vardır? Toplumsal hayat kişilerin bağlanma korkusu geliştirmesinde nasıl bir etkiye sahiptir? Psikoterapist Stefanie Stahl Bağlanma Korkusu’nda bu yıkıcı korkuyu tanımak, anlamak ve aşmak için atılması gereken somut adımları anlatıyor. Hem kurbanların hem partnerlerinin davranışlarını değiştirerek mutlu beraberlikler yaşamalarına destek olmak için yazılmış, tüm mağdurlara umut aşılayan bir başucu kitabı.

Uzun Süren Bir Gece Şafağa Kavuşurken

Fırat Güllü, Uzun Süren Bir Gece Şafağa Kavuşurken'de geçmişin peşinde koşan bir hikâye anlatırken, geçmiş ile bugünün aslında nasıl iç içe geçtiğini ortaya koyuyor. Hayata, hatırlamaya, tarihin -ve talihin!- oyunlarına, aile bağlarına, aşka ve direnişe dair bir roman...

Dünyadan Sonra Bir Yer

Yelina Tayfur, Dünyadan Sonra Bir Yer’de ziyaretçilerin, yolcuların, misafirlerin, yabancıların, yok sayılanların, unutulanların, bekleyenlerin yaşamlarından kesitler sunuyor. Yalnızlığa yazgılı sıradan insanların hüsranlarını ve hayallerini, boş vermişliklerini ve ısrarlı arayışlarını, kırılgan heyecanlarını ve derin korkularını kayda geçiriyor. Genellikle yenilgiye mahkûm bu varoluş halinin eziciliğini anlatırken, her şeye rağmen yaşama tutunan bu insanların güçlü bir direniş ve dayanışma ihtimalini canlı tuttuklarını da satır aralarında fısıldıyor...

Yerel Hükümet: Gültepe
Bir Özerklik Deneyimi (1973-1980)

Belediyeler, bir yandan özerkleşme eğilimleriyle ve potansiyelleriyle merkezîyetçi politik tasarılara “tehdit”ken, diğer yandan büyük coğrafyalarda merkezî yönetimin uygulanabilmesi açısından belki de bir tür “zorunluluk”tur. Bu gerilimin nasıl çözümleneceğiyse teknik değil, politik bir sorundur ve demokratik hayata dair ipucu verir. Turgay Gülpınar, Yerel Hükümet: Gültepe - Bir Özerklik Deneyimi (1973-1980) kitabında bu gerilimi, İzmir kent merkezine yaklaşık üç kilometre uzaklıkta tepelik bir alanda kurulan Gültepe’ye “yerel özerklik” merceğinden bakarak çözümlüyor. 12 Eylül darbesi sonrasında büyük kentlerin yakınındaki belediyelerin kapatılmasına ilişkin kararla tüzel kişiliğine son verilen belediyelerden Gültepe’yi, 1950’li yıllardan itibaren Türkiye siyasal hayatında yerelliğe bakışın değişimleri/dönüşümleri içerisinde konumlandırarak yerel özerkliği bir idari statü olarak değil, yerelden kurulan, ağırlıklı olarak gündelik pratiklere dayanan bir ilişki olarak yeniden tartışmayı öneriyor.

Adana Katliamları
20. Yüzyıl Başında Devrim ve Şiddet

Adana Katliamları, 1908 Jön Türk Devrimi sonrası oluşan birlikte yaşama ve özgürlük umutlarının yerini nasıl şiddetin ve çatışmanın aldığını gözler önüne seriyor. 1909 yılında Adana ve çevresinde paranoyanın neden olduğu iki ayrı katliam dalgasıyla öldürülen Ermenileri, yakıp yıkılan mahalleleri, işyerlerini, Osmanlı hükümetinin müdahale etmekteki başarısızlığını, sıradan insanların faillere dönüşümlerini anlatıyor. Bedross Der Matossian, bu katliamlara giden yoldaki tüm etkenleri incelerken, katliamlar sonrası insani yardımları ve müdahaleleri, yargılamaları da es geçmiyor. Çok sayıda kaynaktan yararlanarak yazdığı bu eseriyle tarih çalışmalarında kendisine pek yer bulamamış Adana katliamlarını gün yüzüne çıkarıyor, yaşanan trajedinin neden ve sonuçlarını titizlikle masaya yatırıyor.

Cam Kenarından İstanbul
Suriçi

Oktay Özman bir otobüsün, tramvayın ya da dolmuşun cam kenarındaki yerini alıyor, İstanbul’un yedi tepesini dolaşıyor. Asfaltın altındaki tarihi, Bizans’tan, hatta tarih öncesi çağlardan bugüne taşıyor. Tarihî Yarımada’nın taşı toprağı kendini anlatmaya başlıyor: Bazenbir kilise, bazen bir cami, bazen de yalnız bir duvar İstanbul’a dair hikâyeleri, rivayetleri ve köklü bir tarihi önümüze sermeye yetiyor. Cam Kenarından İstanbul, hepimiz için bir “eskiden yeniye” İstanbul rehberi...

Danton'un Ölümü

Bir zamanlar devrimin en ön safında yer alan Georges Danton, Maximilien Robespierre’in gücü ve politikaları karşısında geri planda kalıyor; derken devrimi, devrim için yapıp edilen onca şeyi bir vicdan muhasebesine tabi tutuyor. Dünyayı değiştirmek için kol kola yola çıkan iki devrimci kanlı eylemlerden ve idamlardan sonra iki ayrı kutba savruluyor. Danton, iktidarın giderek yozlaşmaya başladığını düşünüp kendisini sert bir ahlâki sorgulamanın içinde buluyor, günbegün her şeyin sonlanacağı o ana yaklaşıyor. Georg Büchner, insanların canı pahasına yürüttüğü mücadeleyi ve devrimci ideallerin trajik biçimde altüst oluşunu ustaca oyunlaştırıyor.

Nesl-i Ahîr

II.Meşrutiyet’in yarattığı heyecan sürerken kaleme alınan bu romanda, II. Abdülhamit dönemine yönelik keskin eleştiriler yer alır. Baskıcı ortam, iç politikadaki aksaklıklar, hafiye teşkilatının çıkardığı sorunlar, devlet dairelerindeki bozulan işleyiş, liyakat yerine kayırmanın öne çıkması, ordu ve eğitim alanındaki sıkıntılar gözler önüne serilir. Ancak Uşaklıgil’in asıl amacı romanın başkahramanı Süleyman Nüzhet’in etrafındaki gençler üzerinden, bu baskıcı ortamda bunalan gençliğin sesini, kaygılarını bütünüyle yansıtmaktır. Bunu yaparken İstanbul’u da romanın bir karakteri gibi tüm renkleriyle ön plana çıkartır.

Osmanlı Anadolusu'nda Kızılbaş Aleviler
Sufilik, Siyaset ve Toplumsal Kimlik

Osmanlı Anadolusu’nda iz bırakmış topluluklardan biri olan Kızılbaş Aleviler bilhassa resmî tarihyazımında yok sayılmış, akademik çalışmalarda ise yeterince araştırılmamıştır. Osmanlı Anadolusu’nda Kızılbaş Aleviler daha çok mistik ya da folklorik bir gözle değerlendirilen bu inanç topluluğunun kökenlerine iniyor, Anadolu’daki Sufilerin ve seyit ailelerinin izini sürüyor, Kızılbaş Alevi topluluklarının Bektaşilikle olan bağlarını inceliyor. Kızılbaş hareketinin oluşumuna dair alternatif bir anlatı sunan Ayfer Karakaya-Stump bu çalışmasında yalnızca arşiv kaynaklarıyla yetinmiyor, yürüttüğü saha çalışması sayesinde ulaştığı Alevi yazılı belgelerinden ve “ocak” olarak adlandırılan ailelerin sözlü tarihlerinden de yararlanıyor. Yazılı ve sözlü tarih kaynaklarıyla şekillenen bu kitap, Alevilik çalışmalarına yeni ve çığır açıcı bir katkı yapıyor.

Zeki ve Çevik
Türkiye'de Sporun Bir Asırlık Kültürel Muhasebesi

Zeki ve Çevik’te Şevket Furkan Erbay, siyasal ve toplumsal arka plana da bakarak Türkiye’de sporun tarihini anlatıyor ve bunu sadece “neticeye” değil “Hatice’ye” bakarak, sadece skorlarla değil, nice insan hikâyeleriyle harmanlıyor. Kitap, her on yıllık dilimini bir spor branşına odaklanmaya vesile ediyor - öncesiyle ve sonrasıyla devamlılıkları atlamadan: Cumhuriyet’in ilk on yılının merceğinde atletizm, 1930’larda binicilik, 1940’larda tenis, 1950’lerde güreş, 1960’larda bisiklet ve yüzme, 1970’lerde boks, 1980’lerde Uzakdoğu sporları ve halter, 1990’larda basketbol, 2000’lerde futbol, 2010’larda voleybol var. Ve son olarak, çıkıştaki branşlar: Okçuluk, jimnastik, atıcılık...

Hepimizin Meselesi
İklim Meselesi

Türkiye’nin sayılı iklim uzmanlarından ve aktivistlerinden Önder Algedik, İklim Meselesi’nde iklim krizini bütün boyutlarıyla, bütün derinliğiyle ve bütün ciddiyetiyle ortaya koyuyor. Enerji politikaları ve “büyük” politikada hâlâ alınmayan önlemlerin yanı sıra kentsel dönüşümün, geleneksel kent ekonomisinin yerini AVM odaklı bir yapının almasının, otomobil “rejiminin” ve “doğal” kabul ettiğimiz birçok şeyin iklim felaketine olan etkisini gösteriyor.

Tatlı Perşembe

Steinbeck, Monterey Üçlemesi’nin son kitabı olan Tatlı Perşembe’de iyi insanların hikâyesini anlatıyor ve savaş sonrası dönemde insanlığa umut aşılıyor.

Tepsideki Melek

Eşyaların lisanını öğrenen bir kız çocuğu geziniyor evin içinde. Annesinin terliklerinden, köşedeki ceviz vitrinden, dantel örtülerden, koltuklardan,halılardan, duvarlardan gelen seslere kulak veriyor… Esra Kahya, kuşaktan kuşağa kadınları, annelerin kızlarından neler aldığını, çocukluk denen kuyunun insanı nasıl içine çektiğini, aşkın güzel bir şey olduğunu ve sahne gerisinde dönemleri, şehirleri anlatıyor. Tepsideki Melek, inceliklerle örülü bir aile tarihi romanı. Durup durup güldüren deli bir ağlama gibi.

Vaker

Evren Yesari, edebiyat ile sosyal medyayı iç içe geçiren özgün bir anlatı yaratıyor. Biz okurları bir romanın sayfalarında gezdirirken aynı zamanda YouTube gibi bir mecranın görüntüleri arasında dolaştırıyor. Vaker, Suriçi İstanbulu’nun, Çingenelerin ve kentsel dönüşümün romanı.

Erken Cumhuriyet'ten Günümüze
Türkiye'de Ulaştırmanın Siyaseti

Siyaset, devlet ve sermaye arasındaki ilişkiye odaklanan Ahmet Cemal Ertürk’ün çalışması, Cumhuriyet Türkiyesi'nin ulaştırma alanındaki siyasi uygulamaların yol açtığı ekonomik ve toplumsal dinamikleri inceleyen kapsamlı bir kaynak...