Yeni Çıkan Kitaplar

Uzun Süren Bir Gece Şafağa Kavuşurken

Fırat Güllü, Uzun Süren Bir Gece Şafağa Kavuşurken'de geçmişin peşinde koşan bir hikâye anlatırken, geçmiş ile bugünün aslında nasıl iç içe geçtiğini ortaya koyuyor. Hayata, hatırlamaya, tarihin -ve talihin!- oyunlarına, aile bağlarına, aşka ve direnişe dair bir roman...

Dünyadan Sonra Bir Yer

Yelina Tayfur, Dünyadan Sonra Bir Yer’de ziyaretçilerin, yolcuların, misafirlerin, yabancıların, yok sayılanların, unutulanların, bekleyenlerin yaşamlarından kesitler sunuyor. Yalnızlığa yazgılı sıradan insanların hüsranlarını ve hayallerini, boş vermişliklerini ve ısrarlı arayışlarını, kırılgan heyecanlarını ve derin korkularını kayda geçiriyor. Genellikle yenilgiye mahkûm bu varoluş halinin eziciliğini anlatırken, her şeye rağmen yaşama tutunan bu insanların güçlü bir direniş ve dayanışma ihtimalini canlı tuttuklarını da satır aralarında fısıldıyor...

Yerel Hükümet: Gültepe
Bir Özerklik Deneyimi (1973-1980)

Belediyeler, bir yandan özerkleşme eğilimleriyle ve potansiyelleriyle merkezîyetçi politik tasarılara “tehdit”ken, diğer yandan büyük coğrafyalarda merkezî yönetimin uygulanabilmesi açısından belki de bir tür “zorunluluk”tur. Bu gerilimin nasıl çözümleneceğiyse teknik değil, politik bir sorundur ve demokratik hayata dair ipucu verir. Turgay Gülpınar, Yerel Hükümet: Gültepe - Bir Özerklik Deneyimi (1973-1980) kitabında bu gerilimi, İzmir kent merkezine yaklaşık üç kilometre uzaklıkta tepelik bir alanda kurulan Gültepe’ye “yerel özerklik” merceğinden bakarak çözümlüyor. 12 Eylül darbesi sonrasında büyük kentlerin yakınındaki belediyelerin kapatılmasına ilişkin kararla tüzel kişiliğine son verilen belediyelerden Gültepe’yi, 1950’li yıllardan itibaren Türkiye siyasal hayatında yerelliğe bakışın değişimleri/dönüşümleri içerisinde konumlandırarak yerel özerkliği bir idari statü olarak değil, yerelden kurulan, ağırlıklı olarak gündelik pratiklere dayanan bir ilişki olarak yeniden tartışmayı öneriyor.

Adana Katliamları
20. Yüzyıl Başında Devrim ve Şiddet

Adana Katliamları, 1908 Jön Türk Devrimi sonrası oluşan birlikte yaşama ve özgürlük umutlarının yerini nasıl şiddetin ve çatışmanın aldığını gözler önüne seriyor. 1909 yılında Adana ve çevresinde paranoyanın neden olduğu iki ayrı katliam dalgasıyla öldürülen Ermenileri, yakıp yıkılan mahalleleri, işyerlerini, Osmanlı hükümetinin müdahale etmekteki başarısızlığını, sıradan insanların faillere dönüşümlerini anlatıyor. Bedross Der Matossian, bu katliamlara giden yoldaki tüm etkenleri incelerken, katliamlar sonrası insani yardımları ve müdahaleleri, yargılamaları da es geçmiyor. Çok sayıda kaynaktan yararlanarak yazdığı bu eseriyle tarih çalışmalarında kendisine pek yer bulamamış Adana katliamlarını gün yüzüne çıkarıyor, yaşanan trajedinin neden ve sonuçlarını titizlikle masaya yatırıyor.

Cam Kenarından İstanbul
Suriçi

Oktay Özman bir otobüsün, tramvayın ya da dolmuşun cam kenarındaki yerini alıyor, İstanbul’un yedi tepesini dolaşıyor. Asfaltın altındaki tarihi, Bizans’tan, hatta tarih öncesi çağlardan bugüne taşıyor. Tarihî Yarımada’nın taşı toprağı kendini anlatmaya başlıyor: Bazenbir kilise, bazen bir cami, bazen de yalnız bir duvar İstanbul’a dair hikâyeleri, rivayetleri ve köklü bir tarihi önümüze sermeye yetiyor. Cam Kenarından İstanbul, hepimiz için bir “eskiden yeniye” İstanbul rehberi...

Danton'un Ölümü

Bir zamanlar devrimin en ön safında yer alan Georges Danton, Maximilien Robespierre’in gücü ve politikaları karşısında geri planda kalıyor; derken devrimi, devrim için yapıp edilen onca şeyi bir vicdan muhasebesine tabi tutuyor. Dünyayı değiştirmek için kol kola yola çıkan iki devrimci kanlı eylemlerden ve idamlardan sonra iki ayrı kutba savruluyor. Danton, iktidarın giderek yozlaşmaya başladığını düşünüp kendisini sert bir ahlâki sorgulamanın içinde buluyor, günbegün her şeyin sonlanacağı o ana yaklaşıyor. Georg Büchner, insanların canı pahasına yürüttüğü mücadeleyi ve devrimci ideallerin trajik biçimde altüst oluşunu ustaca oyunlaştırıyor.

Nesl-i Ahîr

II.Meşrutiyet’in yarattığı heyecan sürerken kaleme alınan bu romanda, II. Abdülhamit dönemine yönelik keskin eleştiriler yer alır. Baskıcı ortam, iç politikadaki aksaklıklar, hafiye teşkilatının çıkardığı sorunlar, devlet dairelerindeki bozulan işleyiş, liyakat yerine kayırmanın öne çıkması, ordu ve eğitim alanındaki sıkıntılar gözler önüne serilir. Ancak Uşaklıgil’in asıl amacı romanın başkahramanı Süleyman Nüzhet’in etrafındaki gençler üzerinden, bu baskıcı ortamda bunalan gençliğin sesini, kaygılarını bütünüyle yansıtmaktır. Bunu yaparken İstanbul’u da romanın bir karakteri gibi tüm renkleriyle ön plana çıkartır.

Osmanlı Anadolusu'nda Kızılbaş Aleviler
Sufilik, Siyaset ve Toplumsal Kimlik

Osmanlı Anadolusu’nda iz bırakmış topluluklardan biri olan Kızılbaş Aleviler bilhassa resmî tarihyazımında yok sayılmış, akademik çalışmalarda ise yeterince araştırılmamıştır. Osmanlı Anadolusu’nda Kızılbaş Aleviler daha çok mistik ya da folklorik bir gözle değerlendirilen bu inanç topluluğunun kökenlerine iniyor, Anadolu’daki Sufilerin ve seyit ailelerinin izini sürüyor, Kızılbaş Alevi topluluklarının Bektaşilikle olan bağlarını inceliyor. Kızılbaş hareketinin oluşumuna dair alternatif bir anlatı sunan Ayfer Karakaya-Stump bu çalışmasında yalnızca arşiv kaynaklarıyla yetinmiyor, yürüttüğü saha çalışması sayesinde ulaştığı Alevi yazılı belgelerinden ve “ocak” olarak adlandırılan ailelerin sözlü tarihlerinden de yararlanıyor. Yazılı ve sözlü tarih kaynaklarıyla şekillenen bu kitap, Alevilik çalışmalarına yeni ve çığır açıcı bir katkı yapıyor.

Zeki ve Çevik
Türkiye'de Sporun Bir Asırlık Kültürel Muhasebesi

Zeki ve Çevik’te Şevket Furkan Erbay, siyasal ve toplumsal arka plana da bakarak Türkiye’de sporun tarihini anlatıyor ve bunu sadece “neticeye” değil “Hatice’ye” bakarak, sadece skorlarla değil, nice insan hikâyeleriyle harmanlıyor. Kitap, her on yıllık dilimini bir spor branşına odaklanmaya vesile ediyor - öncesiyle ve sonrasıyla devamlılıkları atlamadan: Cumhuriyet’in ilk on yılının merceğinde atletizm, 1930’larda binicilik, 1940’larda tenis, 1950’lerde güreş, 1960’larda bisiklet ve yüzme, 1970’lerde boks, 1980’lerde Uzakdoğu sporları ve halter, 1990’larda basketbol, 2000’lerde futbol, 2010’larda voleybol var. Ve son olarak, çıkıştaki branşlar: Okçuluk, jimnastik, atıcılık...

Hepimizin Meselesi
İklim Meselesi

Türkiye’nin sayılı iklim uzmanlarından ve aktivistlerinden Önder Algedik, İklim Meselesi’nde iklim krizini bütün boyutlarıyla, bütün derinliğiyle ve bütün ciddiyetiyle ortaya koyuyor. Enerji politikaları ve “büyük” politikada hâlâ alınmayan önlemlerin yanı sıra kentsel dönüşümün, geleneksel kent ekonomisinin yerini AVM odaklı bir yapının almasının, otomobil “rejiminin” ve “doğal” kabul ettiğimiz birçok şeyin iklim felaketine olan etkisini gösteriyor.

Tatlı Perşembe

Steinbeck, Monterey Üçlemesi’nin son kitabı olan Tatlı Perşembe’de iyi insanların hikâyesini anlatıyor ve savaş sonrası dönemde insanlığa umut aşılıyor.

Tepsideki Melek

Eşyaların lisanını öğrenen bir kız çocuğu geziniyor evin içinde. Annesinin terliklerinden, köşedeki ceviz vitrinden, dantel örtülerden, koltuklardan,halılardan, duvarlardan gelen seslere kulak veriyor… Esra Kahya, kuşaktan kuşağa kadınları, annelerin kızlarından neler aldığını, çocukluk denen kuyunun insanı nasıl içine çektiğini, aşkın güzel bir şey olduğunu ve sahne gerisinde dönemleri, şehirleri anlatıyor. Tepsideki Melek, inceliklerle örülü bir aile tarihi romanı. Durup durup güldüren deli bir ağlama gibi.

Vaker

Evren Yesari, edebiyat ile sosyal medyayı iç içe geçiren özgün bir anlatı yaratıyor. Biz okurları bir romanın sayfalarında gezdirirken aynı zamanda YouTube gibi bir mecranın görüntüleri arasında dolaştırıyor. Vaker, Suriçi İstanbulu’nun, Çingenelerin ve kentsel dönüşümün romanı.

Erken Cumhuriyet'ten Günümüze
Türkiye'de Ulaştırmanın Siyaseti

Siyaset, devlet ve sermaye arasındaki ilişkiye odaklanan Ahmet Cemal Ertürk’ün çalışması, Cumhuriyet Türkiyesi'nin ulaştırma alanındaki siyasi uygulamaların yol açtığı ekonomik ve toplumsal dinamikleri inceleyen kapsamlı bir kaynak...

Düzen ve Kalkınma Kıskacında Türkiye
Kalkınma Sürecinde Devletin Rolü

Düzen ve Kalkınma Kıskacında Türkiye, devletin hep merkezde yer aldığı, iktisadi alanın bu siyasal bakışa göre çerçevelendiği, toplumsal talepler ya da çatışmaların devletin merkezî rolü dışında anlamlandırılmadığı bir tarihsel perspektifi odağına alıyor: Devlet ve iktisat kavramlarının, hem tarihsel hem de siyasal olarak nasıl tekrar tekrar kurgulandığını ihmal etmeden…

Selçuklular
Siyaset, Toplum, Kültür

Selçuklular-Siyaset, Toplum, Kültür Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar genişlemiş bir imparatorluğun ideolojik temellerinin yanı sıra, Selçuklu iktidarının temsillerine, göçebeler ve yerleşik halk arasındaki ilişkilere, dönemin hukuk anlayışına, kervan yollarının, kütüphanelerin toplumu nasıl şekillendirdiğine odaklanıyor. Selçukluların güçlü dönüşümünü anlatırken, toplumsal tarihini ihmal etmiyor, kentleşme sürecine, edebi ve mimari gelişime de ışık tutuyor. Christian Lange ve Songül Mecit’in derledikleri ve A.C.S. Peacock, C. Edmund Bosworth, Carole Hillenbrand, D.G. Tor, Daphna Ephrat, David Durand-Guédy, Jürgen Paul, Massimo Campanini, Robert Hillenbrand, Scott Redford, Vahid Behmardi ve Vanessa Van Renterghem’in katkı sundukları bu çalışma Selçuklu araştırmalarına yeni bir boyut kazandırıyor.

Transatlantik

Kahramanımız özel dedektif Gereon Rath, gizlice kaçtığı Amerika’da eski bir hasmıyla karşılaşıyor ve gangsterlerle mücadele ediyor. Eşi Charlotte Rath ise çürüdükçe ve korkunçlaştıkça utanç verici biçimde “normalleşen” Nazi rejiminin labirentlerinde hayatta kalmaya çalışıyor. Volker Kutscher’in siyasi polisiye dizisinin dokuzuncu romanı, İkinci Dünya Savaşı arifesinde bütün Batı’yı saran karanlığın içinde geçiyor.

Dul Kadın Su Kabını Ağzı Öne Gelecek Şekilde Mezarın Üstüne Bırakıyorsa, Bilin ki İlgi İstiyordur

Bosna kökenli Alman yazar Saša Stanišić’ten hayat, kader ve ihtimaller üstüne uzun süre akıllarda kalacak canlı, tutkulu ve derinlikli bir roman…

"Biz Erkekler"
Türkiye'de Siyaset, Düşünce ve Edebiyatta Erkeklik Anlatıları

"Biz Erkekler”, modern Türkiye’nin inşa sürecinde siyaset, düşünce hayatı ve edebiyatta erkeklik anlatılarının analizini yapıyor. Kemalist modernleşmenin “yeni adam”ları (Yakup Kadri, Peyami Safa, Ahmet Ağaoğlu, İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, Mavi Anadolucular), İslâmcılar (Necip Fazıl, Nurettin Topçu, İsmet Özel), ırkçı-militarist milliyetçiler (Ömer Seyfettin, Nihal Atsız, Esat Mahmut Karakurt), “erkeklikten muaf” olma iddiasındaki solcular (Şefik Hüsnü, Zekeriya Sertel, Hikmet Kıvılcımlı) nasıl erkeklik imgeleri kurdular? Zihin açıcı olduğu kadar okuma ve keşif zevki veren bir derleme.

Popülist Moment
2008 Krizi Sonrası Bir Sol Muhasebe

Arthur Borriello ve Anton Jäger, Popülist Moment: 2008 Krizi Sonrası Bir Sol Muhasebe’de popülizmin sağ ideolojik eğilimlerden ibaret olmayan tarihini ve tarihsel referanslarını ortaya koymakla birlikte bilhassa 2008 krizinin ardından ortaya çıkan yeni politik formları, anlayışları ve yönelimleri sol popülist bir mercekten okuyor. Yunanistan’da Syriza ve İspanya’da Podemos gibi hareketlerden evrilen partilerin, Fransa’da Jean-Luc Mélenchon’un Boyun Eğmeyen Fransa’sının, Bernie Sanders ve Jeremy Corbyn gibi köklü partiler içinde dönüşüm imkânı arayan liderlerin “siyasetin sonu uzlaşısı”na o tuhaf meydan okumalarını ele alıyor.

Stalin • Cilt 2
Hitler'i Beklerken (1929-1941)

Stephen Kotkin, üç cilt olarak tasarladığı bu kapsamlı biyografinin ikinci cildinde çağdaş dünyanın en tartışmalı liderlerinden Stalin’in mutlak iktidarını perçinlediği 1929-1941 yılları arasına odaklanıyor.

Carol

Patricia Highsmith’in ikinci romanı Carol, 1950’lerin muhafazakâr atmosferinde, yayıncısı tarafından reddedilmişti. Highsmith kitabını, Claire Morhan takma ismiyle ve Tuzun Bedeli (The Price of Salt) adıyla başka bir yayınevinden yayımlatmıştı. Okurların mektuplarla müthiş bir destek verdiği kitabını ancak 1990 yılında kendi ismiyle yayımlayabildi. Bir yasak aşk hikâyesi olmanın ötesinde, Carol toplumsal normlara meydan okuyan, cesur bir özgürlük çağrısı.

Son Gezegen
Varlıklar 2

Son Gezegen, çok uzak bir gelecekte, her şeye karşın insan kalmak isteyenlerle, kendini yok etmeye yazgılı, adına insanlık denen ölümcül illetten kurtulmak isteyenlerin çatışmasının öyküsü…

1977
Bugünün Bir Kısa Tarihi

Marksist filozof Ernst Bloch, siyah kadın insan hakları savunucusu Fannie Lou Hammer, “cinsellik devrimcisi” Anaïs Nin, gerçeküstücü şair Jacques Prévert, neoliberal iktisadın öncü uygulayıcılarından Ludwig Erhard. Beşi de 1977 yılında hayatını kaybeden bu şahsiyetlerin düşünce dünyalarından ilhamla Philipp Sarasin, “hakikatin kurallarının” değiştiği bir büyük dönüşümü inceliyor. Kızıl Ordu Fraksiyonu’ndan feminizmin ilk kavgalarına, disko ve rap müziğinin yükselişinden yeni ruhanî tarikatlara, insan hakları kavramının dönüşümünden jogging deliliğine, hayatın her alanından hikâyelerle, 2000’lerin dünyasının 1970’lerdeki miladı. Bir çağ dönümü analizi…