Yeni Çıkan Kitaplar

Benyusuf

Aksilik aksiliği de kovalasa, kanalizasyon da patlasa, tamire gelen çocuk kanalizasyon yerine “kanalizyon” da dese, insanlar yine de kendi dillerinde sohbet edebilir, yine de gül gibi geçinip gidebilirler… Benyusuf’taki öyküler, bu duyguyu veriyor insana. İnsan milletinin bu yüzünü gösteriyor. Sezgin Kaymaz’dan, komşuluk eden, gönül gezdiren, tamir eden, sırt sıvazlayan, sohbet eden öyküler.

Çocukluğumla Buluşmalar
Leventnâme

İstanbul’un ilk planlı konut alanı olan Levent’te 1950’li yılların başından 1980’lere kadar yaşayan Gündüz Vassaf, sadece bir semtin değil İstanbul ve Türkiye’nin de değişimini anlatıyor.

“Suç Bütün Perçemlerimdeydi”
Sevgi Soysal’ın Yaşamı, Yapıtları ve Mahkeme Tutanakları ile 12 Mart Sanıklığı

Deniz Keziban Çakıcı, Sevgi Soysal’a ait yapıtları politik bir çerçevede analiz ederken aynı zamanda 12 Mart 1971 askerî darbe dönemi Sıkıyönetim Komutanlığı mahkeme tutanaklarıyla birlikte, arşiv değeri olan birçok belge, mektup ve el yazmasını gün ışığına çıkarıyor. Bunun yanı sıra, geniş bir Sevgi Soysal biyografisi ve bibliyografyasına yer veriyor… Soysal’ın “kıvrılan perçemlerine asılan tutkularına” Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan 12 Mart dönemine uzanan genel bir bakış sunarken, yazarın durduğu noktayı ve o yazınsal noktaya nasıl geldiğini belirginleştiriyor. Tüm bunları, yazarın yargılanma süreci ile eş zamanlı biçimde onun yaşama ve yazma sırasını bozmayacak bir anlatı kurarak ortaya koyuyor.

TKP 1918-1920
Kim Hakiki Komünist?
Portreler-Polemikler

“Hem 1908 Devrimi’ne katılan/destekleyen, hem de 1917 Ekim Devrimi sonrasında Bolşevik olan veya Bolşeviklerle işbirliği yapan bu adam ve kadınlar kimdi? (…) Tek başına bir adam olarak dilini bile bilmediği bir ülke olan Rusya’da Mustafa Suphi nasıl var oldu ve kimlerle çalıştı? Kimlerle siyaset yaptı? Her taşın altından neden Celal Korkmazof çıkıyordu? İttihatçılarla komünistler neden ve nasıl aynı partide bir araya geldiler? Türkiyeli komünistler arasında neden fraksiyonlar oluştu?” Kim Hakiki Komünist?’te Emel Akal bu soruların cevaplarını arıyor. Bolşevik Devrimi’nin bütün dünyayla beraber Anadolu’yu da sarstığı ve gözleri kamaştırdığı o zamanda, kim “hakiki komünist” idi, kim komünist rolü yapıyordu?

Nazi Şiddetinin Kaynakları

Uluslararası toplum ve akademik çevreler, geleneksel olarak Nazizm ideolojisini ve Holokost’u Avrupa tarihinin doğal akışından bir sapma, önceki çağların barbarlığına ve vahşetine bir geri dönüş olarak gören yaygın bakış açısını kabul eder. Enzo Traverso Nazi Şiddetinin Kaynakları’nda keskin ve berrak bir analizle bu yaklaşımı tersyüz ederek milyonlarca insanın ölümüne sebep olan bu korkunç deneyimi, 18. yüzyıldan itibaren Avrupa’da gelişen modern trendlerin ve medenileştirme süreci”nin uzantısı olarak yorumluyor. Yazar siyasi, askerî, kolonyal, endüstriyel, bilimsel ve felsefi boyutlarıyla Batı modernleşmesinin karmaşık tarihsel hattını mercek altına alarak, bu benzersiz ölüm operasyonuna giden yolu ören fikirleri ve pratikleri inceliyor. Avrupa’nın siyasi ve entelektüel tarihi üzerine derinlemesine çalışmalarıyla tanınan Traverso’dan soykırım tartışmalarına ufuk açıcı bir katkı.

Jül Vern Seyahat Acentesi

İlhami Algör, Jül Vern Seyahat Acentesi'nde bir yolcunun yolculuğunun peşine düşüyor. Jules Verne'in Seksen Günde Devriâlem'inin kahramanı Phileas Fogg dünyanın etrafını dönmeye çabalarken, onunla birlikte kıtaları, şehirleri adımlıyor. Bir yandan döneme hâkim olan sömürgecilik meselesi üzerinden Verne anlatısına eleştirel bir gözle bakıyor, bir yandan da 19. yüzyıl dünyasını anlamaya; yüzyılın insanı, toplumu ve meseleleri üzerine düşünmeye fırsat yaratıyor. Victoria dönemi edebiyat metinlerine, filmlere, mekânlara, hatta duygulara uzanarak bu yolculuğa eşlik etmek isteyen okurlarına gördüklerinden daha fazlasını görebilecekleri konusunda cesaret veriyor.

Dünyaya Yeni Gelen Okurlar İçin

“Bilmemeyi çoktan sahiplenmiş” birisinin, başkalarından neler neler öğrendiklerinin dökümünü yapan maddeleriyle… “Soluk almadan bilmeye” ayak direyen, mütereddit bir ansiklopedi. Dünyaya Yeni Gelen Okurlar İçin, sahiden dünyaya yeni gelmiş gibi halis ve saf, konuşuyor bir yandan… Bir yandan da, adeta mühendis aklıyla bir oyun oynuyor. Bir kenarda da aşk akıyor, “deneyime dayanmayan bilgelik” olarak. Barış Bıçakçı’dan, ömür kadar kısa bir roman.

General Şıvasko

General Şıvasko, had ve hudut arasında yaşayan köylülerin var olma çabalarının, şairin peşinden, geçmişin izinden gidenlerin ve onların peşini bırakmayanların romanı. Ali İpek, yara kabuğuna saklanacak kadar küçük ama onları var edecek kadar da büyük hikâyeleriyle birlikte geçmişlerini katırlarla taşıyanların zorlu yolculuğunu anlatıyor.

Yıkımdan Umut Çıkarmak
Deprem, Hatay, Dayanışma

6 Şubat 2023 depremleri, büyük can kaybıyla, devletin kriz yönetimindeki ağır problemlerle ve süregiden mağduriyetlerle, sarılamayan yaralarla konuşuldu. Oysa bir de, çok güçlü bir dayanışma ve umudu yaşatma uğraşı var. Özellikle, ihmale uğradığı duygusuyla adeta ikinci bir deprem yaşayan Hatay’da kendisini gösteren bir veçhe, bu. Serkan Turgut, Yıkımdan Umut Çıkarmak’ta, bize Hatay sahasının bu yüzünün yanı sıra, gönüllülerin çalışmasının ve “Kolektif Koordinasyon” adıyla örgütlenen öz yardım faaliyetinin, orada bir hayat kurduğunu gösteriyor.

Kapitalizm Tarihi İçinde Sosyal Politika
Yoksulluk, Çalışma ve Toplum

Ayşe Buğra, 16. yüzyıldan günümüze, sosyal politika deneyimlerinin eleştirel bir değerlendirmesini yapıyor: Sadaka rejiminin düzenlenmesinden yeni yoksulluk yasalarına, hayırseverlik pratiklerine, işçi sınıfının mücadelesine ve kazanımlarına, refah devleti uzlaşmasının yarattığı kurumlara ve neoliberalizmin yol açtığı yeni çalışma ve yeni yoksulluk biçimleriyle baş etme çabalarına – bu arada Covid-19 pandemisi ve Ukrayna savaşı gibi global olayların etkilerine… Sosyal politikanın oynadığı dönüştürücü rolün tarihsel önemini hatırlatan bir kitap.

Avangard Sanat Teorisi
Avangard Düşüncesi ve Tarihi

Poggioli’nin 1940’ların sonunda Inventario dergisinde dört bölüm halinde tefrika edilen ve 1962’de kitap olarak yayınlanan Avangard Sanat Teorisi adlı çalışması, Batı sanatı ve edebiyatında avangardı sosyolojik bir olgu olarak inceleyen ilk kapsamlı çalışmadır. Poggioli, “avangard” veya “öncü” sıfatının belirli eğilim ve hareketleri nitelemek üzere kullanılmaya başlandığı 1800’lerin sonundan 20. yüzyılın ortalarına kadar, sanat ve edebiyat alanında geleneğe ve klasizme karşı bayrak açan, estetik (ve yer yer ahlaki) normlardan sapmayı başlı başına norm haline getiren hareketlerin ortak paydalarını kavramsallaştırır.

"Yaram Derine Düştü"
Veliköylü Devrimci Öğretmen Cengiz Aksakal

“Yaram Derine Düştü”, devrimci öğretmen Cengiz Aksakal’ın hikâyesinin etrafında halka halka yayılarak “bir zamanlar Şavşat”ı anlatıyor. Artvin-Şavşat, 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde, Türkiye’de “devrimci durum”un belki en canlı hissedildiği coğrafyaydı. Sezai Sarıoğlu, “rüya zamanlar” diye hatırlanan bu deneyimi, yaşayanların dilinden göz önüne seriyor.

Fırtınalı Yıllar

Usta gazeteci Ahmet Çakır, Fırtınalı Yıllar’da 1974 yılında TRT İstanbul Radyosu’nda çalışmaya başladığı günlerden gazetecilik ve edebiyat dünyasına girişine, çeşitli gazetelerde yaşadığı zengin deneyimlerden yer yer eğlenceli, yer yer hüzünlü hikâyelere, hayatını anlatıyor. Çakır anılarında sadece kendi geçmişini sergilemiyor, hem Türkiye basın tarihinin ve önemli isimlerinden olduğu spor gazeteciliğinin 2000’li yılların başına kadar bir panoramasını ortaya koyuyor hem de çeşitli bakımlardan ülkedeki dönüşümün, değişimin tanıklığını yapıyor…

Trendeki Yabancılar

Biri boşanmak istediği karısıyla sorunlar yaşayan genç bir mimar, öbürü babasından nefret eden, alkole düşkün işsiz bir genç. Bir tren yolculuğunda karşı karşıya düşen bu ikili için yolculuk, aslında yeni başlamaktadır. Patricia Highsmith’in 1950 yılında yazdığı ilk romanı Trendeki Yabancılar yayımlanır yayımlanmaz büyük başarı kazanmış, bir yıl sonra Alfred Hitchcock tarafından filme uyarlanmıştır.

Karanlık Suskunluk

Koca bir otel, üstelik karşılıksız, niçin başkasına devredilmiş olabilir? Dedesinin yıllar önce yaptığı bu bağışın belgesini bulan bir adamın peşine düştüğü sır, çok daha büyük bir sır yumağının çilesini açıyor. Ve bu sır, İkinci Dünya Savaşı’nın son günlerinin hercümercinde Almanya topraklarında “kayıp” olarak kaydedilmiş bir siyah ABD askerinin hikâyesiyle buluşuyor. Karanlık Suskunluk’ta, özel dedektifimiz Georg Dengler’in blues ve caz tutkusu, iyice ön plana çıkıyor. Chicago blues’unun efsanesi Junior Wells, bizzat sahne alıyor romanda. Karizması, sohbeti... ve sırrıyla!

Kopuk

Melih Özeren, Kopuk'ta bir sokak çocuğunun yoklukla, yalnızlıkla ve ölümle sınanan hayatını anlatıyor. Bu hayata, bu hayatın muhatabına üzülüyoruz, keşke elimizden bir şey gelse diyoruz ama her şeye rağmen kahramanımız öyle güçlü ya da kendini güçlü göstermeyi o kadar iyi beceriyor ki, ona acımıyor, daha doğrusu acıyamıyoruz. Kendimizi yaşam, insan olmak ve dünyanın halleri üzerine düşünürken buluyoruz.

HınçAhınç

HınçAhınç, geleceksiz ve yoksul üç gencin dostluğu etrafında örülü, yeni-gençliğin dilinden anlatılan usta işi bir roman.

Annelik
Gerilimler, Mücadeleler, Uzlaşmalar

Ceylan Nur Akgün, Annelik. Gerilimler, Mücadeleler, Uzlaşmalar’da tarihte anneliğe yüklenen farklı anlamların izini sürüyor ve günümüz Türkiyesi’nde annelerin kaygılarıyla, korkularıyla yüzleşiyor. Çalışma kadınların gerçek deneyimlerine, gerçek duygularına, gerçek yaşamlarına ulaşmaya çalışıyor, önümüze sürülen makbul annelik kodlarını çözümlüyor, ataerkil düzen altında nefes almaya çalışan annelerin sesini bize ulaştırıyor.

Osmanlı İmparatorluğu'nun Son Döneminde Lazlar (1877-1923)

İrfan Çağatay Aleksiva, Osmanlı İmparatorluğu’nun Son Döneminde Lazlar 1877-1923 başlıklı çalışmasıyla, Osmanlı İmparatorluğu’nu konu edinen tarihyazımında oldukça eksik bırakılmış bir alan olan Lazlar ve Lazistan üzerine detaylı bir inceleme sunuyor. Dönemin gazete ve arşivlerinden yararlanan Çağatay Aleksiva, Lazistan’ın 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonucunda bölünmesinin canlandırdığı Laz hareketinin evrimini, Laz aydınlarının ortaya çıkışı, cemiyet ve derneklerinin kuruluşu üzerinden takip ediyor.

Gizli Bahçe

Frances Hodgson Burnett, çevresindeki herkesi kaybetmesinin ardından Hindistan’dan İngiltere’ye göç edip yeni bir hayata atılan Mary’nin ilginç hikâyesini anlatıyor. Dokuz yaşına kadar Hindistan’da dadılar tarafından büyütülen Mary Lennox aniden İngiltere’ye, eniştesinin malikânesine taşınmak zorunda kalır. Aksi, huysuz bir çocuktur. Fakat odasından asla çıkmayan kuzeni Colin ve onun aksine, sürekli kırlarda dolaşıp hayvanlarla, bitkilerle ilgilenen Dickon’la tanışınca, daha önce hiç görmediği güzelliklerle karşılaşmaya başlar. Üç kafadar, malikânede keşfettikleri bir bahçede çalışarak hem kendilerini, hem çevrelerini dönüştürür.

Dottie

Dottie, İngiltere’de yaşayan siyah bir kadının engelleri bir bir aşarak kendi yolunu çizmesinin romanı. Annesinin ölümünün ardından, daha on yedi yaşında olan Dottie, kardeşleri Sophie ve Hudson’ın sorumluluğunu yüklenmek zorunda kalır. Bir yandan Sophie’nin düzensiz hayatıyla, öte yandan Hudson’ın kapkaranlık bir suç dünyasına girmesiyle Dottie’nin dertleri katbekat artar, genç kadın kendi hayatını istediği gibi yaşayamaz olur. Bu sırada ırkçılığın yol açtığı şiddet tüm dünyada hızla artmaktadır ve Dottie bu keşmekeşin içinde kökenlerini, politikayı, insan ilişkilerini sorgulamaya başlar.

Turuncunun Kıvamı

Behçet Çelik, şehirdeki bir kadının hikâyesini takip ediyor. Sözünü sakınmayan, zorunluluklarla kavgalı, yalnızlığıyla barışık, belirsizliklerden ürkmeyip güç devşiren, durup kalmayı değil hareket etmeyi şiar edinmiş bu kadın bir adamla tanışıyor. Kitaplardan ve şiirden konuştuklarında kendisine hem yakın hem sinir bozucu gelen bu adamla karşılaşmak, kadını çocukluğundan ve gençliğinden unutamadığı üç sihirli ânın bir benzerine mi götürecek ya da bu yol nereye varacak?

Unufak

Rober Koptaş, 20. yüzyılın büyük olaylarının gölgesinde bir ailenin dünyasını anlatıyor. Anadolu’daki meçhul bir şehirde başlayıp İstanbul’a varan hikâyede, zamanın durmadan dönen çarkları arasında öğütülen insancıkları izliyoruz. Onların her biri, önceki kuşaklardan miras yükleri ardında bırakmak, alınlarına yazılı kaderden kaçmak için çabalıyor. Peki bunu başarabilecekler mi?

Cumhuriyet Düşüncesi

Cumhuriyet Düşüncesi, Maurizio Viroli ve Norberto Bobbio’nun 21. yüzyılın toplum hayatı ve politik sorunlarıyla bağ kurulup okunabilecek, eşine az rastlanan olgunlukta bir entelektüel diyalog. Aynı zamanda, aktüalitenin hızıyla yolunu yönünü kaybedenlere bir soluklanma, durup yeniden düşünme, etik ve politik sorunların köklerini keşfetme çağrısı. Cumhuriyetçi geleneğin temel varsayımlarını ve önerilerini cumhuriyetçilik, yurtseverlik, yurttaşlık erdemi, haklar, ödevler, din, Tanrı, demagoglar, siyasi partiler etrafında gezinerek gündemleştiren canlı ve dinamik bir tartışma.