Yeni Çıkan Kitaplar

Boğaziçi'nde Balık - İstanbul'da Kedi (Kutulu Set)

Gündüz Vassaf, ustalıklı kalemiyle binlerce yıldır gelip geçen medeniyetleri, hükümdarları, devletleri, insanları seyreden Boğaz’ın balıklarını anlatıyor bu kez. Boğaziçi’nde Balık’taki kâh eğlenceli kâh hüzünlü, kâh şiirli kâh mitolojik öykülerde gerçek ve kurmaca iç içe geçip okuru hem zamaniçi hem zamandışı bir serüvene davet ediyor. Resimler, çizimler eşliğinde Boğaz’ın enginliklerine ve derinliklerine düşsel bir yolculuk… ....... Gündüz Vassaf, en eski zamanlardan beri insanlarla bir arada yaşayan kedileri, ama en çok da İstanbul kedilerini kendine özgü üslubuyla anlatıyor. Etraflı bir merak, ilgi ve gözlemin ürünü olan, düş gücünün sınırlarını zorlayan İstanbul’da Kedi’nin hemen her satırı mitoloji, tarihsel gerçeklik, hiciv, mizah, dram ve sorgulamalarla dopdolu.

Kızıl Haç

Kızıl Haç kişisel bir hikâye üzerinden Sovyet tarihini, 20. yüzyılın acı dolu yıllarını iki yüz sayfada kateden bir roman.

Deng

Yılmaz Şener, tek bir günde geçen, geçmişe dönüşlerle zenginleşen bu romanında zamana ve mekâna duyulan aidiyeti sorguluyor. Her şeyin hızla akıp gitmesiyle, adım adım ilerlemesi arasındaki mesafenin sandığımızın aksine o kadar da çok olmadığını gösteriyor.

Tüfekle Vurulacak Şeyler

Vuslat Çamkerten, hayatın hiçbir zaman tek bir renkten ibaret olmadığını hissettiriyor öykülerinde. Her şeyi kapkara veya tam aksine toz pembe gördüğümüz anların, içlerinde zıddını da barındırdığını gösteriyor. Dünyadan umudunu kesmeyen ama ipleri de tamamen onun eline bırakmayan karakterler yaratıyor. Hiç bitmeyen hevesler, duygulardan çok planlar üzerinden yürümeye başlayan aşklar, intikam hissiyle geçen dakikalar, gizli saklı korkular…

Erkeklik Krizi
Aldatılan Erkekler, Aldatan Kadınlar

Erkeklik Krizi - Aldatılan Erkekler, Aldatan Kadınlar erkeklerin aldatıldıkları durumlarda nasıl tepkiler verdiklerini inceliyor. Aldatılma sonucu yaşanan ya da yaşanması beklenen üzüntü, hayal kırıklığının yerine veya bu duyguların yanı sıra, erkeklerin bunu bir “gurur”, hatta “namus” meselesi haline getirdiklerini gösteriyor. Özellikle cinsel yetersizlik gibi “erkekliklerini” yaralayabilecek aldatma nedenlerinin nasıl bir öfke yarattığını, yine aynı nedenden, aldatıldıklarını arkadaşlarıyla dahi paylaşamamalarını anlatıyor. Bir erkeğin başka bir kadınla cinsel ilişki yaşaması “önemsizken”, kadın bunu yaptığında namus ve ahlâkın nasıl hemen devreye girdiğini birinci ağızdan örneklerle belgeliyor. Ayrıca bunun üzerinden aslında erkeklerin kaybetmekten korktukları ayrıcalıklarına sıkı sıkı sarılmalarını ve ifade etmekten çekinmedikleri çifte standardı sürdürme çabalarını, aldatılma sonucunda aldıkları yarayı sarmak için başvurdukları ve başvurmaktan kaçındıkları yolları, yöntemleri gözler önüne seriyor.

“Hey Allah'ın Zalımları”
Dersim 1938 Anlatıları

Dersim üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Cemal Taş, “Hey Allah’ın Zalımları”nda hem “içeriden” hem “dışarıdan” tanıklarla yaptığı görüşmeleri bir araya getirerek, 1937 ve 1938’de devletin Dersim’de yürüttüğü harekâtların “yok etme”ye yönelik kapsamına dair zengin bir panorama sunuyor. Dağların Kayıp Anahtarı’nın devamı niteliğindeki çalışma, Dersim ’38’i tanıklar ve tanıklıklar üzerinden anlamanın ve anlatmanın önemini ortaya koyuyor. Zira en yakınlarını kaybedenlerin, bizzat “süngü yarası” taşıyanların, evlerinden yurtlarından olanların iç yakıcı anlatıları, o dönem Dersim’de görev yapanların tanıklıklarıyla tamamlanıyor kitapta.

Milliyetçiliği Dizginlemek

Michael Hechter, her şeyden önce milliyetçiliğin tarihselliğini (yani ezelî olmadığını) vurguluyor. Buna bağlı olarak, -başta “devlet kurucu milliyetçilik” olmak üzere- birçok farklı milliyetçilik “tipini” tasnif ediyor ve bunların tarihsel oluşumunu irdeliyor. Seçim sistemlerinin, federasyonun ve ademimerkeziyetçi yapıların, “eştoplumlaştırmanın” milliyetçiliği dizginleme kapasitelerini tartışıyor. Çağdaş milliyetçilik teorisinin önemli yazarlarından birinin kaleminden, bu ağır konuya ilişkin panoramik bir analiz kitabı.

Toplumsal Yapı
Türkiye'de Eşitsizlik, Tahakküm, Değişim

Yirmi beş bilim insanının katkılarıyla kapsamlı bir temel referans kitabı olarak hazırlanan Toplumsal Yapı - Türkiye’de Eşitsizlik, Tahakküm, Değişim, sermaye birikimi, nüfus değişimleri, ailenin dönüşümü, tarımda dönüşüm, üretimin yapısı, devlet-sermaye ilişkilerini güncel veriler ışığında ele alıyor. Kent ve çevre sorunları, kadın işgücünün durumu, toplumsal cinsiyet rejimi, eşitlik sorunları, ırkçılık, sendikal ve mesleki örgütlenmeler, orta sınıfların ve esnafın konumunda değişimler, toplumsal mücadele alanları gibi konulara eğiliyor. Bu değişim ve mücadelelerin kültürel alana yansımasına ve aile içinde, çalışma hayatında ve dinsel alanda hüküm süren tahakküm ilişkilerine ışık tutuyor.

Karşı Roman

Ali Ayçil, "tarih"e değil de "karşı tarih"e inanan minör bir kahramanın hikâyesini anlatıyor. Karşı Roman, hem içeriğiyle hem de anlatım biçimiyle kalıpları yıkan, ezberlerin dışına çıkan ama aynı zamanda, aşkın ve sevginin sağaltıcı gücünü yeniden hatırlatan usta işi bir roman…

Rüyaların Üçüncü Reich'ı

Charlotte Beradt, bu olağanüstü vurucu kitabında, terzisinden, komşusundan, teyzesinden, sütçüsünden, arkadaşlarından dinlediği, Nazi döneminde gördükleri rüyaları aktarıyor ve içgörüyle yorumluyor. Rüyalardaki keskin imgeler üzerinden, bu baskıcı totaliter rejimin insanları nasıl bir ruhsal yabancılaşmaya, köksüzleşmeye, izolasyona, kimliksizleşmeye ittiğini gösteriyor. Edebi bir tatla, ürpertili hikâyeler gibi de okunabilecek bu metinler, faşizmin bilinçdışındaki aynası gibidir. Alabildiğine politik bir “rüya tabiri” kitabı… Yayımlandığı 1962’den beri faşizm incelemeleri literatüründe saygın bir yer edinen Rüyaların Üçüncü Reich’ı, bugün her zamankinden daha güncel sayılıyor.

Eva Perón
Bir Efsanenin Yaşamı ve Ölümü

Ursula Prutsch, Eva Perón kitabında, yoksul bir taşralı genç kızın, “sahneye çıkma” arzusunun peşinde, nasıl o “azize”ye dönüştüğünü anlatıyor. Askerî erilliği temsil eden General Juan Perón’un eşi olarak, mücadeleci bir dişilliği temsil edişiyle... “Kendini ulusun çocuklarına adamak uğruna çocuk yapmaktan feragat etmiş bir kadın” kimliğiyle; mazlum, ama mağdur rolünü kabul etmeyen iradeciliğiyle... “Şefkatli, debdebeli, kendine münhasır ve her kuvvetli popüler hareket için vazgeçilmez olan o yararlı kabalığı” ile... Başının üzerine kondurulan Meryem Ana’yı andıran haleyle... Ölümünden sonra da devam eden, hatta gerçeğinden daha büyük bir global şöhrete ulaşan “Evita” imgesiyle...

Dağlardan Denize
Artvin

Denizle arasına duble yolun girdiği Hopa Deniz Feneri’nin öyküsü, Artvin’in uğradığı altüst oluşun timsali gibidir. Fakat Dağlardan Denize Artvin, Artvin’i yalnızca “doğa olayı” cephesiyle anlatmıyor. Sadece Çoruh kayıklarıyla, boğa güreşleriyle, geleneksel mimariyle, halk oyunlarıyla, müzik kültürüyle bir folklor olayı olarak da anlatmıyor. Bunları da anlatıyor fakat bunların yanında: Etnik coğrafyanın… Yerel siyasetin ve 1980 öncesi devrimci hareketin anısının… Artvin öğretmen okullarının tarihsel serüveninin… Mevsimlik işçilikten yazlıkçılığa gurbetçiliğin… Gündelik hayatın, insan ve mekânın… “Ah Nataşa!” travmasının da resimlerini çekiyor.

Mimarlığın Aklı

Rönesans’a kadar etkin olan mimarlık kavramı, tanrısal bir geometriyle aritmetiğin eseridir. Kozmosu kurduğuna inanılan formların ve sayıların türevidir. Ve bu formlar ve sayılar âlemi, mitlerle, sembollerle, şifrelerle ifade edilir. Hermetiktir, enigmatiktir, büyüseldir, şiirseldir, semaidir, gizemlidir… Mimarlık bu âlemde yaratılır ve anlamdırılır. Ve işte o ilahi âlemde mimarlığın gizemi mimarlığın aklıdır.

Ripley Karanlıkta

Londra’da bir resim galerisi, ölmüş bir ressam üzerinden bir dolap çevirmektedir. Amerikalı bir amatörün şüpheye düşüp Londra’ya gelmesiyle oyun tehlikeye girer. Galeri sahipleri bu büyük soruna bir çözüm bulamadıkları için iş yine Tom Ripley’ye kalacaktır. Ripley serisinin ikinci kitabında Tom Ripley bu sefer evlenip yerleştiği Fransa’da, hem akladığı itibarını, hem İngiltere’de kurduğu düzenden sağladığı geliri, hem de öz saygısını korumak için karanlık işlere giriyor.

Motorda Kimse Kalmasın

Motorda Kimse Kalmasın'da Uğur Gergin, hepimizi bir yerimizden yakalayan duyguları, durumları anlatıyor. Dışarıdan bakınca anlam verilemeyen ama kişinin kendisi için vazgeçilmez olan tutkular, geçmişin saklandıkları yerden çıkmak için fırsat kollayan hüzünleri, dert ettiğimiz ama bizden başka kimsenin de umrunda değilmiş gibi görünen aksaklıklar, zamana tutunma ve onunla baş etmek için aranan yeni yeni yollar...

Seyrüsefer
Bir Medyumun Kişisel Tarihi

Salim Fikret Kırgi’nin romanı tuhaf gibi görünen karşılaşmaların, hatta başlı başına tuhaf olan her şeyin aslında sıradan şeyler olabileceğini, insanların durumları nasıl da kendilerine göre şekillendirebildiklerini göstererek başlıyor. Bir şehirlerarası vapur yolculuğunda iki yabancı karşılaşıyor; hikâyesini yazması için birini arayan medyum ve anlatacak hikâye arayan yazar... Sonra iş, bir medyumun kişisel tarihinin anlatılmasına kalıyor ve yazılmasına! Rüyalarda görülüp malum olanlar, yıldızların tayin ettiği kader çizgileri...

Haksız Tahrik
Bir Erkeklik Hakkı

Haksız Tahrik’te Eylem Ümit Atılgan, sayısız mahkeme tutanağı, karar metni ve gazete haberini inceleyerek, buradan çıkan bulguları derinlikli bir okumaya tâbi tutuyor. Feminist bir hukuk akademisyeni olarak, “haksız tahrik” düzenlemesinin lafzını ve uygulanmasını hukuk sosyolojisinin ve felsefesinin ışığında yorumluyor.

Cinsel Aykırılıklar

Gayle S. Rubin, aykırı olan, yoldan çıkan ve yaftalanan tüm cinselliklere ve cinsiyetlere rengârenk bir şemsiye tutuyor. Zaten içimizde karışık olan yönelimleri ve kimlikleri bardaktan taşırırken akademisyenleri ve eylemcileri kapsayıcılığı kucaklamayı unutmamaya çağırıyor. Rubin, kuir ve LGBTİ terimlerini kullandığı gibi, bu terimlerle çizilen çerçevenin de dışına taşan veya hep akışan, belki de o çerçevede hiç temsil edilmediği için daha da saklanan, topluluk içi tartışmaları alevlendiren tüm kimlik ve hazları kapsamak maksadıyla cinsel yelpaze, cinsiyet yelpazesi ve cinsel aykırılar gibi terimler öneriyor. “Aykırılar” kuir, kink ve akışkan gibi görece yeni sözcüklerle açılmayı ve kenetlenmeyi sürdürürken, LGBTİ çerçevesi kapsayıcılık uğruna yeni harflerle, +’larla çoğalırken Cinsel Aykırılıklar, cinsellik ve cinsiyet yolculuğunun 1970’lerden 2000’lere güncesi ya da 2020’lerden 2030’lara kılavuzu gibi okunabilir.

Marksizmin İcadı
Bir Fikir Dünyayı Nasıl Fethetti

Christina Morina, 19. yüzyıl / 20. yüzyıl dönümünde Marksizmin bir öğreti, bir siyasal hareket, bir ahlâki angajman olarak kurumlaşma evresini; dokuz öncü figürün üzerinden anlatıyor.

İnsan
(Ne Olduğunu Biliyor muyuz?)

İnsan nedir? İnsan olmayan nedir? Amanda Rees ve Charlotte Sleigh ilk bakışta basit gibi görünen ama cevaplamanın çok da kolay olmadığı bu soruların peşine düşüyorlar. Tarihte, kültürde, mitolojide, bilimde, sanatta ve siyasette insanın izini sürerek Öteki’nden nerede ve nasıl ayrıldığına odaklanıyorlar. İnsanı hayvan, hominini, makine, kadın, tanrı ve yabancıyla mukayese ederek insan tanımının sınırlarının nasıl çizilebileceğine bir yol arıyorlar.

Dijital Dünyada Çocuklara Destek ve Rehberlik
#yasaklamayönlendir

Dijital eğitim uzmanları Leonie Lutz ve Anika Osthoff Dijital Dünyada Çocuklara Destek ve Rehberlik’te internet dünyasında ailece güvenli, yetkin ve yaratıcı bir şekilde var olmanın yollarını tartışıyorlar. Doğru yönlendirmeyle hem beraber eğlenceli vakit geçirmenin hem de çocukları yarının dünyasına hazırlamanın mümkün olduğunu gösteriyorlar. Çocuklarının ekran başında geçirdikleri süreden dolayı rahatsızlık duyan, bu nedenle aile yaşamlarının tehlikeye düştüğünü düşünen tüm ebeveynler için ilham verici bir başucu kitabı.

Helal Gıda
Bir Tarihçe

Helal Gıda, hayatın çok içindeki, dinamik bir dinî kavramın yapısını daha yakından incelemek isteyenler için olduğu kadar yemek/mutfak kültürünün farklı ve önemli bir boyutuna, beslenme geleneklerine ilgi duyanlar için de önemli bir kaynak.

Swann'ların Tarafı
Kayıp Zamanı Ararken • Cilt 1

Marcel Proust’un anıtsal çalışması Kayıp Zamanı Ararken’in ilk cildini oluşturan Swann’ların Tarafı hafızanın gizemli gücüyle dokunmuş bir şaheser. Duyarlı bir çocuğun ailesi ve komşularına dair izlenimlerine; arzularına tutsak yetişkinlerin zaafları ve kırılganlığına; aşk, cinsellik ve kıskançlığın pençesinde kıvranan bir genç adamın kâh dokunaklı kâh gülünç kâh trajik hallerine; 19. yüzyıl sonu Parisi’nden insanlık manzaralarına en ince ayrıntılarına kadar ışık düşüren Swann’ların Tarafı duygusal karmaşaların, tutkuların ve geçmişin derinliklerine iniyor. Proust’un ustalığının her satırında parladığı Swann’ların Tarafı zengin ve etkileyici bir atmosfer yaratan, çağlar boyu okunacak ölümsüz bir eser.

Kırık Rahvan

Semih Öztürk, Kırık Rahvan'da birbirine teyellenen öyküler anlatıyor. Kahramanları öyküden öyküye gezdikleri gibi, bazen İstanbul'un karlı bir gecesinde, bazen bal karıncalarının yarıştırıldığı bir hamamın en izbe köşesinde, kuş uçmaz kervan geçmez bucaklarda da dolaşıyorlar. Ama hiç aceleleri yok, üç günlük dünyanın iki gününü oyalanarak geçiriyorlar! Okuru da bu büyülü dünyanın içine çabucak çekiyorlar...