Yeni Çıkan Kitaplar

Küçük Prens

Bütün dünyada en çok okunan edebiyat eserleri arasında yer alan Küçük Prens, hem çocuklar hem de yetişkinler için bir başucu kitabı.

Taşların Anlattığı

Taşların Anlattığı, bir ailenin Fransa’nın ücra bir köyündeki sessiz sakin hayatının ansızın nasıl dönüştüğünü anlatan dokunaklı bir kitap.

Şu An Saat Kaç?

Halil Yörükoğlu, Şu An Saat Kaç?’ta, göçmenlerin nedense hep esmer olduğu, Rocky Balboa’nın yaşadığı rivayet edilen o meşhur ülkeye, Amerika’ya göç edenlerin, daha iyi bir hayat kurma umuduyla buradan gidenlerin acı-tatlı hikâyelerini anlatıyor...

Şimdi Dönecek Dünya

Burçe Bahadır, Şimdi Dönecek Dünya’da kahramanlarını yeri geliyor ışıltılı mağazalarla dolu süslü caddelerden, yeri geliyor telaşla akşam pazarına koşturulan yoksul mahallelerden seçiyor. Bu insanlar bazen kendinin ve etrafının yeni yeni farkına varmaya başlayan bir çocuk oluyor, bazen tüm engellere rağmen var olmaya çalışan genç bir kadın, bazen de her şeyin sonuna geldiğiyle yüzleşmemek için hayata bin bir takla attıranlar…

Kars Kalesi ve Kızıl Bayrak
Hasan Alıcı ile 1970'lerde Kars'ta Devrimci Mücadele

“Komünistler Kars kalesine kızıl bayrak çektiler.” Bu efsane, 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde ve sonrasında, “komünizm tehlikesi”nin ülke çapındaki simgelerinden biri olmuştur. Kars kalesine kızıl bayrak çekildiği yoktu, fakat Kars Türkiye’de devrimci sosyalist hareketin en güçlü olduğu yerlerden biriydi. Buna karşılık, bu Kars deneyiminin hikâyesi hemen hiç anlatılmamıştır. Emin Karaosmanoğlu, 1970’ler Karsı’nda anti-faşist mücadelenin başını çekenlerden Hasan Alıcı’yla söyleşisinde, bu açığı kapatmaya dönük önemli bir adım atıyor. Kars Kalesi ve Kızıl Bayrak, 1970’ler Karsı’na dair canlı tablolar çizerken, dönemin sol hareketinin cesur bir muhasebesini de yapıyor. Meşruiyet kazanarak kitleselleşmenin etkileyici başarıları yanında, “acemilikleri”, farkındalık eksikliklerini de göz ardı etmiyor. 12 Eylül rejimi altındaki hapishane deneyimi ve bu arada tarih değerde bir işkence belgesi de yer alıyor bu anlatıda.

Franz K. Âşıkları

Franz K. Âşıkları, Burhan Sönmez’in kaleminden, Avrupa’nın Doğu ve Batı olarak ikiye bölündüğü Soğuk Savaş zamanında, Paris-İstanbul-Batı Berlin haritasında geçen bir edebi gerilim ve aşk romanı.

Sanayisizleşme, Konut Siyaseti, Orta Sınıf

Funda Sönmez Öğütle, neoliberalizm deyip geçilen pratiğin kentleri nasıl değiştirdiğini ve kentler üzerinden hayatı nasıl dönüştürdüğünü, titiz bir bakışla inceliyor. Kentler, nasıl bizzat kültürel sermaye ve beğeninin nesnesi haline geldiler? “İyi yaşam arzusu”, nasıl konut ve inşaat “rüyalarına” bağlandı; orta sınıf “ideali” nasıl kabul gördü? Toplumsal gruplar, kâh kendi benzerleriyle aynı mekânda bir arada yaşamaya yönelerek, kâh dahil olmak istedikleri gruplara-sınıflara mekânsal olarak yakınlaşmayı özleyerek nasıl ayrıştılar?

Kiske Kuşunun Peşinde
Katamizeler (1835-1981)

Kiske Kuşunun Peşinde, 93 Harbi’nin ardından 1878 ile 1882 yılları arasında Batum’dan yola çıkıp Ordu’ya göçen, üç kuşak boyunca kaostan düzen ve refah çıkarmaya çalışan Çürüksulu bir Gürcü muhacir ailesinin hikâyesini anlatıyor. Katamize/Özel ailesinin o tarihten bugüne uzanan yüz elli yıllık geçmişini. Ordu şehriyle yakın kırsalı arasında her kuşakta yeniden hareketlenen, bozulan ve tekrar kurulan hayatlar…

Sosyalist Feminizm
Yeni Bir Yaklaşım

Frieda Afary, Hegel’den Butler’a çok geniş bir düşünce hazinesinden yararlanarak günümüzün meselelerini, otoriter sağ popülizmi, kadın düşmanlığını, homofobiyi, ırkçılığı birlikte ele alabilecek bir sosyalist feminizmin ana hatlarını çiziyor. Bugün içinde yaşadığımız felaketlerin kapitalizmin egemen kıldığı yabancılaşmış emek olgusuyla bağlantılarını kuruyor ve nesnel ile öznel arasındaki mesafeyi kapatıyor.

Ateizmin Ruhu
Tanrısız Bir Maneviyata Giriş

“Tanrı olsun olmasın, sayılamayacak kadar vahşet var. Bu, bize din üzerine değil, ne yazık ki insanlık üzerine bir şeyler öğretiyor.” Dinden vazgeçilebilir mi? Tanrı var mıdır? Ateistler maneviyatı reddeder mi? André Comte-Sponville, Ateizmin Ruhu’nda bu soruları açık yüreklilik ve cesaretle yanıtlıyor. İlahiyatçıların ve felsefecilerin Tanrı’nın varlığına dair sunduğu kanıtları ele alıp kendi ateizminin temellerini ortaya koyuyor. Laiklik, sevgi ve hoşgörünün insanları birleştirecek asli zemin olduğunu savunuyor, bizi kendi varlığımızda hakikati bulmaya çağırıyor. Düşünür, manevi yaşama da bu dünyaya da açık, sorgulayan, insani değerlere ve sevgiye kök salmış, adaleti ve merhameti temel alan bir ateizmi savunuyor.

Uygulamalı Hikâye Anlatıcılığı

Uygulamalı Hikâye Anlatıcılığı okuru kadim hikâye anlatıcılığı sanatının şaşırtıcı dünyasında renkli bir yolculuğa davet ediyor. Yüreğin heyecanla çarpmasını, zihnin hayal dünyasında merakla gezinmesini ve ruhun özgürleşmesini sağlayan hikâyelerin gücünü keşfederken ortak anlamı araştırmanın, insanlık ve hayat üzerinden birleşmenin imkânlarını sorguluyor. Hikâyelerin modern dünyada toplulukların ve bireylerin gelişimi için nasıl kullanılabileceğine odaklanan yazarlar çatışma çözümü, mesleki eğitim, dil öğrenimi, kişisel gelişim ya da rehabilitasyon gibi farklı alanlara özel pratik önerilerde de bulunuyorlar. Toplulukların tek tek üyelerini ve onlar arasındaki bağları güçlendirmeyi amaçlayan herkes için vazgeçilmez bir başvuru kaynağı.

Kendine Ait Bir Oda

Kendine Ait Bir Oda, çağdaş yazının en etkili feminist metinlerinden ve kadın hareketinin klasikleşmiş manifestolarından biri.

Drakula

Drakula, vampirlerin ve vampir avcılarının dehşetli bir rüyayı andıran dünyasını her detayıyla resmeden bir korku edebiyatı başyapıtı.

Cennetteki İlk Günüm Bir Tık Daha İyi Olabilirdi

Cennetteki İlk Günüm Bir Tık Daha İyi Olabilirdi, günümüz Türkiyesi’nde orta sınıf sinizmi üzerine zekice yazılmış bir taşlama. Sezen Ünlüönen, yeni-gençliğin dilini üslubunun bir parçası haline getirerek, absürt-komik bir hikâye anlatıyor. Zamanın ruhuna, alegorik bir anlatı ile mercek tutuyor.

Köhne

Köhne, Ethem Baran’ın anlatımda ne denli mahir olduğunu her satırında hatırlatan, yaşamın dolambaçlı yollarında gezinen, canlı ve sahici bir roman.

Mükemmel Duyu
Burnunuzu Asla Küçümsemeyin

Anna D’Errico’nun Mükemmel Duyu’su bir yandan burnun üvey evlatlık statüsünü fiziksel yapısını titizlikle ortaya koyarak tartışıyor. Öte yandan burnun hatıralarla iç içeliğine, tat ile bağına, sözgelimi kızarmış ekmek kokusunun kişiyi anılarda çıkardığı yolculuğa, o kokuyu bir mekân veya olayla eşleştirmeye değiniyor. Kokunun toplumsal rolünü de hesaba katıyor.

Sosyofobi
Dijital Ütopya Çağında Siyasal Değişim

César Rendueles, beklentilerin aksine iletişim teknolojilerinin sosyal gerçekliği ve işbirliğini artırmak yerine sınırlandırdığını ileri sürüyor. Dayanışmanın ve geleneksel topluluk ilişkilerinin gereksiz olduğu konusundaki yaygın inanca karşı çıkan Sosyofobi, neoliberalizmin yarattığı sosyal tahribattan yola çıkarak teknolojinin çözüme dönük iddialarının gerçekliğini sorguluyor. Öte yandan, teknolojideki gelişmelerle eşitlikçi bir gelecek perspektifini yan yana getiren siber ütopyacı yaklaşıma şüpheyle yaklaşan yazar, kemer sıkma politikaları karşıtı İspanyol 15-M hareketi örneği üzerinden yeni toplumsal olanakları sorgularken, siber fetişizme yönelik toplumsal tepkinin boyutlarını inceliyor.

Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e
Tarih, Toplum ve Siyaset

Erik Jan Zürcher’in Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e kitabı, modern Türkiye’nin neredeyse her tartışma başlığı için derin bir kavrayışa temel teşkil edebilecek makalelerden oluşuyor. Osmanlı’nın son döneminden Cumhuriyet’in ilk yıllarına uzanan dönemi karşılaştırmalı ve detaycı bir biçimde ele alıp özgüllükleri, süreklilik ve kopuşları anlamaya imkân tanıyor, tarihyazımına dair tartışmaları zenginleştiriyor.

Arlekenlere Bak!

“Arlekenlere Bak!’ın ana karakteri Vadim, Nabokov’un gerçek hayatına dair ayrıntılarla edebi üslubunun hikâyesini iç içe geçiren özgün bir dünya kurar.” DAVID RAMPTON

İbn Haldun
Metodu ve Siyaset Teorisi

İbn Haldun, 14. yüzyılda modern sosyolojinin ve tarihçiliğin, hatta iktisat biliminin öncülerinden olduğu ileri sürülen, devlet ve siyaset teorisinde Machiavelli’ye “eş koşulan” bir düşünür. Ümit Hassan’ın, İbn Haldun’un büyük klasiği Mukaddime’sinin özütünü çıkardığı bu eseri de, çağdaş literatürde bir klasiktir. Hassan, Mukaddime’yi ve onun kilit kavramlarını, hadariler (yerleşikler)-bedeviler çelişkisini, toplumsal birlik bağını anlatan asabiyye’yi, zevkli üslûbuyla, eleştirel bir analize tabi tutar.

Feminist Mercekten Güzide Bir Arayış
Kadın Birliği'nin Kurucularından Şair ve Yazar Güzide Osman

Son dönem Osmanlı ve erken Cumhuriyet devri edebiyatçılarından biri olan Güzide Osman, feminist aktiviteleri ve edebi üretimi dolayısıyla anti-feminist literatürün hedef aldığı isimlerin arasında olmuştur. Zeynep Tek’in “Güzide Hanım”ın kim olduğu sorusunun peşinden giderken Harvard Üniversitesi’nin kütüphanesinde Nezihe Muhittin’in “Güzide Osman Hanımefendiye” imzaladığı kitaba tesadüfen dokunuşu, bu kitabı ören ilk ilmiktir. 1924’te Nezihe Muhittin’in temelini attığı Kadın Birliği’nin kurucularından olan Güzide Osman (1902-1974) sehven Güzide Sabri’nin (1883-1945) müstear adı olarak geçer. Feminist Mercekten Güzide Bir Arayış iki Güzide’nin tarihinin nasıl birleştiğini ve ayrılacağını anlamaya çalışıyor.

Siyasi Düşünce Tarihi
Çok Kısa Bir Giriş

Richard Whatmore, teori ve eylem arasındaki ilişkiyi değerlendirerek siyasi tarihin karşı karşıya kaldığı temel soruları, tartışmaları, ona yöneltilen eleştirileri ve bunların neden önemli olduğunu ele alıyor. Marx’tan Koselleck’e, Strauss’tan Foucault’ya, Skinner’dan Pocock’a birçok teorisyenin yaklaşımını inceliyor, tarih bilgisinin bugünün siyasetini anlamak için ne kadar elzem olduğunu vurguluyor.

Sahraaltı
Siyaset ve Yaşam

Sahraaltı’ndaki 49 ülkenin bağımsızlıklarından günümüze kadarki siyasi tarihlerine -dolayısıyla söz konusu ülkelerdeki yaşama da- ana hatlarıyla odaklanan Sahraaltı - Siyaset ve Yaşam daha ziyade kulaktan dolma bilgilerle tanınan Afrika kıtasına ilişkin bambaşka bir pencere açıyor.

Kurgu Hedef Tahtasında
Edebiyatın Savunusu

Gregory Jusdanis geçmişten günümüze sanat ve edebiyatın toplum içindeki yerinin, öneminin sorgulandığı fikrinden yola çıkarak çağımızda, gelişen teknolojik imkânları da işin içine katarak, bu sorgunun nasıl şekillendiğini inceliyor. Kurgu Hedef Tahtasında hem her çağın bu sorgu karşısında geliştirdiği savunuyu örnekler üzerinden gösteriyor hem de çağımızın saldırılarına karşı edebiyatın savunusunun ne yönde olabileceğini tartışıyor.