Bu sayıda...

Bu sayıda...

2 Ocak 2021 tarihinde Boğaziçi Üniversitesi’ne “kayyum” atandı. Kayyum gerçeğiyle ülkenin ilk karşılaşması da değildi, üniversiteye kayyum atanması da ilk değildi. Ama bu kayyum çok güçlü bir şekilde “fark edildi”. Böylece bu ülkenin olgusal bir gerçeği, bir olay ile açığa çıktı. Üniversitenin özerkliği, üniversitenin kimliği/geleneği, akademik liyakat ve akademik özgürlük gibi kavramlar ama en önemlisi üniversite bileşenlerinin bu iktidar müdahalesine direnmesi, itiraz, eylemlilik gibi kavramlar eşliğinde, yüksek bir toplumsal ilgi/onay da kazanarak, kamusal bir tartışma başladı. Dünyanın birçok yerindeki üniversitelere devlet müdahalesi ve buna karşı yükselen öğrenci, akademisyen itirazlarıyla neredeyse eşzamanlı yaşanan bu kriz ve yol açtığı tartışmanın, aslında sadece üniversitelerden ibaret olmayan bir yere, yeni rejimler ve onların dayandığı yeni toplumsallık hallerine yükselmesi kaçınılmazdı.

Araçsız bilgi ve hakikat arayışının, bilme iddiasından kaynaklanan gerçeği görme ve dile getirme sorumluluğunun, sorgulama/eleştirinin kamusal değerinin epeydir piyasa ve devlet kıskacında yok sayıldığı/yok edildiği zamanlarda üniversitenin yerinin ve akademisyenin işlevinin ne olacağı meselesi artık bizzat siyasal bir meseledir. Çünkü, özerklik bir “tanınma” meselesidir ve özgürlük, kendi ilgisini gerçek kılabilecek güç ve olanaklara sahip olma meselesidir. Üniversite özerkliğinin ister piyasa ister devlet olsun, kendisi dışındaki bir yapının amaçlarıyla belirlenmemiş, kendisine özgür bir amacı olduğunu tanıyan ve bunu korumak için gerekli mekanizmaları yarattaratmakla yükümlü olan bir rejim olmadıkça, daha doğrusu farklılaşmış amaçlara sahip kurumsal organizasyonların var olabileceği bir toplumsallık tahayyülüne sahip olunmadıkça, mümkün olamayacağını biliyoruz. Akademik özgürlüğün de onu mümkün kılan ve koruyan bu özerk ortam olmadıkça, icrasını suçlulaştıran bir niteliğe dönüşebileceğini de biliyoruz.

Bir otoriteryen devlet geleneği içinde, özerkliği hep sorunlu olan Türkiye üniversitelerinde, yine de gelenekler kurulmuş, bu geleneği taşımaya ısrar eden akademik özgürlük performansları gerçekleştirilmiş, hatta bir anlamda kurumsal olarak sahip olunmayan özerkliğin bir eylemlilik olarak sağlandığı yerlere sahip olmuştuk. Ancak yeni rejim ile birlikte üniversiteler bir tedbir aygıtına dönüştürülüp, üniversite özerkliği artık bir “baskıda özerklik”1 olarak tezahür etmeye başladığı bir dönemde, esas olarak yok edilmek istenen bu gelenekler ve akademik özgürlüğün icra koşulları oldu. Yeni rejimler üniversite ideasına saldırırken, bir üniversite “tasarımı” ile yeni üniversiteler inşa etmiyor, tam tersine rejimin genel karakterine uygun bir biçimde kurumsuzlaştırmanın bir ayağı olarak bağımsız kurumların varlığını ortadan kaldıracak bir “bozma” fiili icra ediyorlar.

Bu ortam, üniversitenin anlamını ve işlevini değiştirmekle kalmayacak, bizzat üniversite ideasının ortadan kalkmasına mı yol açacak? Üniversitenin imkânının, demokrasinin imkânına bağlı olduğu açık. Ama bu denli bozulmuş bir yapının kendisini yeniden kurması için hangi ilkelere dayalı bir üniversite mücadelesi sürdürülmeli? Toplumsal ve siyasal krizleri tarih boyunca geçirdiği dönüşümlerle de okuyabileceğimiz üniversite, içine girdiği bu yeni krizi hangi dönüşümle aşma kapasitesine sahip? Bu kapasiteyi arayacağımız yer artık üniversitenin kendisi değil de bu “bozma”ya direnme biçimleri mi olmalı?

Toplum ve Bilim dergisi, bir olayla açığa çıkan ama uzun süredir yaşanan bir üniversite krizini tartışmaya açmayı amaçladı. Bir “masa” etrafında bu tartışmayı yürütmekle birlikte üniversitenin özerkliğini, üniversite-akademi ayrımını, akademisyenlerin sürgün deneyimlerini, akademideki liyakat ilkesinin ihlalini ve başka bir dünyayı merak etmek ile akademisyenin ilişkisini irdeleyen makaleler, iki kıymetli söyleşi ve öğrencilerin üniversiteye dair düşünceleriyle tartışmayı genişletmeye ve güçlendirmeye çalıştı. Bu sayının, bu tartışmaya açılan bir kapı olmasını ve “yankı” bularak tartışmanın genişlemesini umuyoruz.

1 Tekin, S. (2020) Üniversitenin Olağanüstü Hali: Akademik Ortamın Tahribatı Üzerine Bir İnceleme, Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları, Ankara.