Solaris
20. yüzyıl bilimkurgu edebiyatının başyapıtlarından sayılan Solaris, insanlığın bilimle ve başka gezegenlerle ilişkisini ele alıyor
Kızıltoprak Günlerim
Sinan Korle, uzun yıllar Birleşmiş Milletler’de görev yapmış bir diplomat. Korle, burada görev yaparken yaşadıklarını Camlı Sarayda 40 Yıl adı altında toplamıştı. Kızıltoprak Günleri’nde ise bir “kalem ehli”nin; resme, tiyatroya emek vermiş bir sanatseverin kaleminden bir zamanların Kızıltoprak’ını okuyacaksınız.
Pinhan
Elma ağacının dallarından Tekke’ye süzülen, sonra da “incili kuş” olup Osmanlı devrinin taht şehrine, hikâyesini aramaya giden bir dervişin, Pinhan’ın macerasını anlatıyor Elif Şafak... Pinhan hikâyesini ararken her an’a bir hikâye sığar. Osmanlı hayatının gerçekleriyle kâinatın gizemleri, kitaplar dolusu, mahalleler dolusu hikâye olur çıkar.
Modern Yunanistan Tarihi
Yunan tarihinin uluslararası alandaki önemli uzmanlarından Richard Clogg, Yunanistan’ın yaşadıklarını,1770’lerden bugüne, bağımsızlık savaşlarından iç savaşlara, darbe dönemlerinden demokrasi arayışlarına çok yönlü ve çok “dönem”li olarak değerlendirirken, tarih’le coğrafyanın çeliştiği özgün bir “vaka”nın da analizini yapıyor: Avrupa’da ama Avrupa’dan ayrı; Avrupalı ama “Avrupalılar”dan çok farklı.
Mızıkalı Yürüyüş
Mızıkalı Yürüyüş, bir anı kitabı, bir “notlar” dizisi gibi de okunabilir. Ancak Bener’in kurgu ve dil ustalığı, -“günlük” bile kurgu ister- Mızıkalı Yürüyüş’ü bunun çok ötesine taşıyor. Kâh ölümü çoğaltanlar üzerine en acı, en somut anılar, kah insanlığın ömrünü sıfırlayacak zamanlar üzerine düşünceler: `Geçen pazar, 22 Ağustos 1993. Günleri somutlaştırma gereksemesini neden duyuyorum acep? Yaşandığına inandırmak için mi kendimi? Nice gün`ler geçip gitti gidecek, bir gün gün bile olmaktan çıkacak, öyleyse bu çabanın anlamı ne? Yok anlamı.`
Kim Etti Sana Bu Kârı Teklif
Orhan Şaik Gökyay’ın “Seçme Makaleler”ine ayırdığımız mini dizinin ikinci kitabı, Kim Etti Sana Bu Kârı Teklif. Gökyay’ın bir ömürlük emeğinde yalnızca bilginin ayıklanması, yeni ufuklar açılması çabaları değil, bilgisizliğe, laf ebeliğine, ufuksuzluğa karşı mücadele de vardı.
Bir İmkan Olarak ModerniteWeber ve Habermas
Kimi çevrelerde son yılların hakim değerlendirmesi, modernliğin “bittiği” yönünde. Ancak modernizmi savunan bir karşı cephe de var. Ahmet Çiğdem’in kitabı, Alman modernleşmesinin kendine özgü tecrübesiyle ilgili kavramlaştırmaları -özellikle Weber ve Habermas’la somutlayarak- önde tutuyor ve iki cephenin, cepheleşmenin kısırlığını aşan bir bakış açısı geliştirmeye çalışıyor.