Her Zaman Okunacak Kitaplar - 5. sayfa

Apartman Boşluğu

Huzursuz biri var karşımızda… Orta sınıftan, eğitimli, eski reklamcı, uzayıp kısalmayan bir cover grupta şarkılar söyleyen Arif… Beste yapmak için daha sessiz bulduğu yeni evine kapandığında kendini sıfırlamaya karar veriyor… Başka bir hayatı olsun istiyor, anlamlı ve yaratıcı olduğu yeni bir şeyler yaşamayı aklına koyuyor.

Gece Kelebeği
Perperık-a Söe

Hayatta beni üç roman ağlattı. Biri, 1965 yılında, on dokuz yaşındayken okuduğum, John Steinbeck’in Gazap Üzümleri romanı; ikincisi, dört-beş yıl önce okuduğum ve tanıtımını yaptığım, Robert Sabatier’in İsveç Kibritleri; üçüncüsü ise, şu anda elinizde tuttuğunuz Perperık-a Söe.

Ergenekon
Milli Mücadele Yazıları

"Bu yazıları, o devrin mânevî manzaralarını, ateşten bir çizgi halinde aksettiren birer küçük aynaya benzetebiliriz."

Aksak Ritim

On beş yaşında, cinselliğini keşfetmeye çalışan bir “Çingene” kızı ile otuz beşine merdiven dayamış “maço” bir taksi şoförünün yolları İstanbul’un ortasındaki bir kavşakta kesişir. Üzerinden dumanlar tüten bir aşk hikâyesi böyle başlar. Sonrası: Yoksulluğun ortasında, hayallerin aynasında bir samanlık seyranı…

Her Dağın Gölgesi Deniz’e Düşer

“Büyüyordum… Nenem Xacê’nin eteğinin altında, jandarma baskınları arasında, radyonun dibinde, duydukları haberlerle asılan yüzleri izleyerek, asılanların isimlerini duyarak, toprak yiyip, köpek kovalayarak, telden arabalarla ıı-ınnn yaparak büyüyordum. Arada bir annemden mektuplar geliyordu. "

Çatıkatı Âşıkları

Yolları Arnavutköy’de bir çatıkatında kesişen üç kişi: Süreyya, Laden, Mercan. Üç farklı geçmiş, üç farklı bellek… Süreyya, şu yaşlılık günlerinde, tam gönlüne göre iki kiracı bulur çatıkatındaki iki dairesine: Güleryüzlü, şefkatli, sıcak kişiliğiyle “Güneyli Kadın” Laden ile soğuk, mesafeli, kapalı yapısıyla “Niteliksiz Adam” Mercan. Üçlü, kâh Süreyya’nın kitap-kırtasiye dükkânında, kâh evinde bir araya gelmeye başlar.

İnsan Kısım Kısım, Yer Damar Damar

İnsan Kısım Kısım, Yer Damar Damar’la, Hatice Meryem bizi, Kozluklu sıradan bir ailenin evine misafirliğe çağırıyor. Bu; dilli güllü Zümrüt’le dilini yutmayı düşleyen Elmas’ın, pikabına çocukları doldurduğu gibi ailesini pikniğe götüren Cavit’le bir türlü bir baltaya sap olamayan Coşkun’un ve diğerlerinin hikâyesidir.

Son Hafriyat
BEHZAT Ç. - Bir AnKara Polisiyesi

Behzat Ç. ve ekibi, kötü bir Renault Toros’la Sakarya Caddesi’nden Ayaş’a kadar altını üstüne getiriyor Ankara’nın.

Suskunlar

Eflâtun rengi hayaller kuran bir “suskun”un sözleridir, bu roman. İşittiğini gören, gördüğünü dinleyen, dinlediğini sessizliğin büyüsüyle sırlayan ve tüm bunların görkemini hikâye eden bir adamın alçakgönüllü dünyasına misafir olacaksınız, satırlar akıp giderken. O ise, muzip bir tebessümle size eşlik edecek, sessizce... Sayfaları birer birer tüketirken, benzersiz erguvanî düşlerin “gerçekliği”nde semâ edeceksiniz ve bu düşlerden âdeta başınız dönecek.

İnfaza Çağrı

“Yasa uyarınca, idam hükmü Cincinnatus C.’ye fısıldanarak bildirildi. Herkes birbirine gülücükler saçarak ayağa kalktı.” İNFAZA ÇAĞRI (...) “Yaratıcı bilinci dolduran hilelerle imgelerin beraberce kurdukları bir oyun ya da daha doğrusu Cincinnatus’un yaratıcı cinnetinin hikâyesi” VLADISLAV HODASEVİÇ

Her Temas İz Bırakır
BEHZAT Ç. - Bir AnKara Polisiyesi

Kızılay, Sakarya Caddesi, SSK İşhanı, Dil-Tarih, Atakule, öğrenci evleri... ve Emniyet... Cinayet Masası. Behzat Ç., "yeni müktesebata" uyum sağlayamamış, lambur lumbur, "dişli" bir başkomiser. Müzik dinlemez, polis telsizi dinler. Kitap okumaz, gazeteye spor sayfasından başlar. Herhangi bir siyasi görüşü yok. "İçimizden birinin" üçüncü sayfa haberlerine yansımış hali gibi, adı bile tam değil.

Amat

Kıyıda ise üç direkli, iki güverteli ve 58 toplu bir kalyon, o karanlıkta usturmaçalarını puta edip iskeleye palamar vermişti. Yelkenlerin sarılı olduğu serenler hisa edilmiş ve tez zamanda yola çıkacağını ilân için mizana direğine mavi bayrak çekilmişti.

Bir Akdeniz Kedisinin Hatıraları
"Doli'yi Hatırlıyor musun?"

Doli bir delikanlı. Doli Akdeniz’li. Doli bir kedi. Hayrettin Amca, Dolores, Gizem, Paçavra, Çikin, Güzel Romedyos, Lale, Viyan, Adsız, Kılark ve diğer kedilerle ve biraz da insanlarla birlikte hayatın küçük, ama büyük sırlarını çözmeye çalışıyor. Elimizde Doli’nin günlüğü, arkamızda Kaş güneşi, önümüzde Akdeniz mavisi hayat detektifliğine doğru sessiz, sıcak ve mavi bir yolculuğa çıkıyoruz.

Dönemeçte

Tarık Buğra bu romanında Türkiye’nin tek parti egemenliğindeki cumhuriyetten çok partili rejime, “demokrasi”ye geçiş aşamasını, Cumhuriyet döneminin kavşaklarını ele alan öteki romanlarında olduğu gibi, yine Anadolu taşrasından, oraya özgü insanların dünyasından ele alıyor. Ancak bu kez, daha önce mağduriyet hallerinde, hırpalanan, bastırılan yanları ile tipleştirilen bu insanların, DP’nin harekete geçirdiği bireysel kâr, kazanç, girişim, hırs ve saikleri ile sarmalanmış portreleri ön plandadır.

Yağmur Beklerken

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminin ilk safhasını noktalayan Serbest Fırka denemesi... 1929 büyük ekonomik buhranı ve buna eşlik eden ağır kuraklık tehlikesi. Şeyh Sait ve ilk Dersim isyanları bastırılmış, Takrir-i Sükûn yasaları ile her tür muhalefet ezilmiş, dağıtılmış, “Atatürk devrimleri” yürürlüğe girmiştir. Yağmur Beklerken’de Tarık Buğra Serbest Fırka denemesi/girişimi ekseninde bütün bu gelişmelerin Anadolu taşrasındaki sonuç ve yansımalarını konu edinirken aslında on yıllık Cumhuriyet’in bir bilançosunu da yapmaktadır.

Firavun İmanı

Firavun İmanı’nda Tarık Buğra, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in kuruluşu sorunsalını bu kez Sakarya Savaşı arefesi ve hemen ertesi dönem bağlamında romanlaştırıyor. Kahramanları yine “sıradan” halk veya dönemin ikinci, üçüncü plandaki kişilerini temsil eden tipler. Roman Mustafa Kemal’in tartışılmaz liderliği etrafında şekillenen Cumhuriyet’in kurucu kadrosu ve onun iradesine karşı, bizzat Kuvayi Milliye hareketi içinden şekillenmekte olan milli-muhafazakâr hoşnutsuzluk, tepki ve muhalefetin şekillenişini konu alıyor.

Sebastian Knight'ın Gerçek Yaşamı

“Nabokov, ‘dayanılmazın ağırlığını’ bölüştürüyor; anlatıcı, anlatılan kişi ve metnin arasında oluşan üçgen (...) yüzlere yapışan maskelerin, kim tarafından ve nasıl yapıştığının, yapıştırıldığının, yalnızca sözcükleri ve bu yolla oyunları kurmakla kanıksanabilir olduğunu örüyor.” Nilgün Marmara (Kırmızı Kahverengi Defter)

Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu

Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu, 1976 yılında Politika gazetesinde tefrika olarak yayımlandığında, gerçekçiliği ile Sevgi Soysal'ı 12 Mart'ın simge yazarı yapmıştı.

Şafak

Sevgi Soysal’ın Şafak’ı yazmasını mümkün kılan koşullar, bu romanına yansıttığı tanıklıkları, biliyoruz ki ülkenin sırf 12 Mart dönemi diye geçiştiremeyeceğimiz, bir türlü geride bırakılamayan gerçekleri. Yine de bunlara karşı yüreği dayandırıp, hâlâ okumak gerek bu başyapıtı. Karşılıklı güven duygusu ilmek ilmek çözülen bir toplumda, slogan kolaycılığına sapmadan farklı kesimleri anlamaya çalışan, en koyu bağlılıkların bile barındırabildiği çelişkilere cesaretle bakabilen, beden, ben ve öteki üçgeninde özgürlüğün imkânına dair çok samimi bir sorgulamanın romanı çünkü Şafak.

Cinnet

"Yazma gücümden ve fikirleri en yüksek zerafet ve canlılıkla ifade etmekteki harikulade yeteneğimden kesinkes emin olmasam... Hikâyeme, aşağı yukarı, böyle başlamayı kararlaştırmıştım."

Yenişehir'de Bir Öğle Vakti

Sevgi Soysal, 1974 Orhan Kemal Roman Ödülü’nü kazanan Yenişehir’de Bir Öğle Vakti’nde, çok boyutlu bir toplumsal kesiti sanki hiç zorlanmadan edebiyata aktarmış gibidir. Gözlemlediği alabildiğine gerçek insan portrelerini, birbirinden kopukmuş gibi duran hayatlarından alıp, zekice bir kurguyla buluşturur.

Lujin Savunması

"….söylemeden edemeyeceğim; bütün Rusça kitaplarım arasında en fazla ‘sıcaklığa’ sahip olan ve bu sıcaklığı yayan Lujin Savunması’dır." VLADIMIR NABOKOV

Rua, Dam, Vale

“Bütün romanlarımın en şenliklisi, şu hergelenin cingözüdür. Karmaşık ve esritici oluşunu ne sürgün, ne yokluk, ne özlem etkiledi. 1927 yazında Pomeranya Körfezi’nin kumsallarında yaratıldı, ertesi kış Berlin’de kuruldu ve orada, 1928 yazında tamamlandıktan sonra ekim başlarında, sürgün Rusların yayımevi ‘Slovo’ tarafından Korol’, Dama, Valet adıyla yayımlandı..."

Cennetin Dibi

Cehenneme Övgü’de “bu dünya”yı sorgulayan Gündüz Vassaf ikinci kitabında “cennet”e, hem de cennetin ta dibine el atıyor. Mizahla bilimkurgunun, düzyazıyla bilimsel makale üslûbunun harmanlandığı kitapta, ‘yanlışla doğru’, ‘yalanla dolan’ sırt sırta duruyor.